6 entry daha
  • geçtiğimiz asrın büyük adamlarından birinin büyük filmi. hem güldük hem ağladık, bir an olsun gözlerimizi, kulaklarımızı ayıramadık. bir kere daha pavoşumuzun ne kadar iyi bir adam olduğunda ittifak ettik. dost olunacak cinsten bir adam; tevekkeli değil bono'nun, lady diana'nın ve daha nicelerinin dostu olmuş. filmde bunun sebebini bir dostu şöyle açıklıyor: "maestro, tanısın tanımasın herkese kendini özel ve rahat hissettirirdi."

    bu ne güzel bir haslet, değil mi? düşünmeli: yanında kendimizi kendimiz gibi, özel ve rahat hissettiğimiz kimseleri ve dahi etrafımızdakilere kendilerini özel hissettirip hissettirmediğimizi... filmde maestro (sevenlerinin kendisine hitap şekli), insanlığa ve ilişkilere dair çok özel bir şeyler söyledi, diliyle değil yaşantısıyla söyledi. bir fırıncının oğlu imiş pavarotti, sıcaklığını, iyimserliğini, muzipliğini, hep renkli ve mutlu şeylere eğilimini, ufaklığındaki o taze ekmek kokusuna bağlasam ben de şimdi, ne müzikal bir sebep-sonuç ilişkisi olur değil mi?*

    sinema olarak her şeyiyle ağızlara lâyık bir iş. sinema severler, belgesel severler, opera severler, müzik severler, pavarotti severler, insan severler, canlı konser dinlemeyi severler için biçilmiş kaftan. özellikle üç tenorun, roma caracalla hamamlarındaki meşhur konserinin geri planını ve konserdeki hâllerini görüp cûşa gelmemek mümkün değil. evet, bana sorsa mesela, seni hangi konsere ışınlayayım cağnım dese, allahım ne olur önce pink floyd'un pompei konserine, sonra da caracalla'ya, derim. müthiş bir elektrik, müthiş bir hayatiyet. tarifi kolay değil.

    dindar bir katolik'im, diyor maestro, buna rağmen boşanıyor. ne için? aşk için tabii. hayatının ilk aşkından boşanıp hayatının son aşkıyla evleniyor. bendeniz bu aşk işlerinde âşıklardan yanayımdır, bilen bilir. öyle derin bir insan sevgisiyle, sanat sevgisiyle, kuvvetli bir yaşamak tutkusuyla yaşamış bir adamın kadınlara âşık olmaması düşünülemez. aşklarının tepe tepe hakkını vermiş, adam gibi yaşamış. her kadın onun için belli ki bir lady, bir prenses. kadınları ve dostları da bunu çok iyi bilmiş, sevmiş. (diana'yla dostluklarının başladığı konserde prensesin yaşadığı yoğun duyguların izlerini yüzünde okuyunuz.)

    diyor ki en son, "daha iyi bir koca, daha bir baba olabilirdim." ömrünün son demlerinde, daha iyi bir insan olabilirdim diyen insanlar! ne güzelsiniz, iyi ki yaşadınız, iyi ki bu dünyadan geçtiniz. kapanışı nessun dorma ile yapardım amma pietà, signore ağır bastı. filmde, piyanoda john wustman eşliğinde söylüyor. kayıt 1978, montreal. "pietà, signore! --- o lord, have mercy! --- ah allahım, merhamet et!" bir kuple ingilizce çevirisi:

    have mercy, lord,
    on me in my remorse!
    lord, have mercy
    if my prayer rises to you;
    do not chastise
    me in your severity,
    less harshly,
    always mercifully,
    look down on me, etc.

    never let me
    be condemned
    to hell
    in the eternal fire
    by your severity. --- amin.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap