• 26 nisan 2007 fenerbahce besiktas macinda kafasına bişey düşmüş veya yazısına mudahale edilmiş yazar...yani bir fenerbahce maglubiyetinden sonra bu satırları yazacagı aklımın ucundan gecmez...ozellikle 'hak eden' kısmı...

    http://www.hurriyet.com.tr/…180&srid=3771&oid=1&l=1
    dur bi de alıntı yapayım..

    yakışan final
    siz şimdi bu başlığı, beşiktaş-fenerbahçe için attım sanıyorsunuz. ama öyle değil. bu başlığı, oynadığı futbolla, ortaya koydukları kazanma azmiyle ve akıttıkları terle hak eden finalin iki takımından bahsediyorum; beşiktaş-kayseri erciyesspor.

    edit: bazen insan inanmak ister en absurd olaylara. icinde bir umut vardır...belki bu sefer olur diye..belki bu sefer o umid ettigi guzellik olur diye...ama kendi de bilir ki bazı olaylar gercek olamayacaktır....maalesef bu yazı da aynı akıbete ugramıstır. bir gun sonra yazının tamamında gorulmuş ki ercan saatci yine nefretini kusmaktadır...uzulen benim ...ama utanan utanması lazım olan degil...
  • dün gece fox tv'deki spor programında 29 nisan 2007 fenerbahce denizlispor maci sırasında meydana gelen kamera kablolarının kesilmesi hadisesi için "kimin yaptığını bilmiyoruz, maaşlarını alamamış lig tv çalışanları bile olabilir" yorumunu yapan insan, araştırmacı gazeteci... eee, hatta dedektif.

    yav, ülkemizde bu tür bir deha mevcutken, aydınlatılamayan bir sürü siyasi cinayetin bulunmasını aklım almıyor. sinirden kendi kendimi yiyorum şerefsizim. niye sormadınız lan ercan abi'ye?..
  • son günlerde gelişen olaylar sonrası 30 nisan 2007 tarihli yazısında şöyle demiş:

    "düşünsenize, fenerbahçe ligden çekildiğinde, canlı yayınlardan elde edilecek gelirler nasıl düşer? kadrosunda her zaman dünyaca ünlü yıldızları barındıran bir takımla oynadıkları için statlarını dolduran diğer takımların hasılatları ne olur? bırakın fenerbahçe’nin ligden çekilmesini, başarısız bir fenerbahçe bile futbol ailesini zarara sokar."

    bir insanın herşeye takım gözlüğüyle bakması ve objektif olamaması noktasını sayın saatçi çoktan geçti zaten ama fenerbehçe'nin ligden çekilmesinden diğer takımların göreceği maddi zararı ileri sürüp göz korkutmak yaratıcılığın üst noktası.

    sormak isterim kendisine, fb ligden çekilirse şükrü saraçoğlu'nda her hafta paf takımıyla mı maç yapıp 40.000 kişiye bilet satacak? naklen yayın parasını da fb tv'den mi tahsil edecek? gelecek seneye roberto carlos'u da fenerium reklamlarında oynamak için mi transfer edecek?

    insanın bir kere gözü dönünce...
  • hürriyet gazetesinde ki bir yazısında aziz yıldırım'in neden sevilmediğini anlatmı$, aziz yıldırım'in sevilmeyen tek ba$arılı! ba$kan olmadığı söylemi$ ve koray dü$ova adlı bir ki$inin yaptığı bir benzetmeyi, hürriyet gazetesinde yarım safya olarak yayınlamı$ yazar/$arkıcı/ damat!!!

    ilginç olan bu listede luciano moggi'nin de bulunması. herhalde moggi hakkında hiç bir bilgisi olmadığı için moggi ba$arılı olarak anlatılmı$ ve bu yüzden sevilmediği vurgulanmı$.
  • gazetesinin spor servisinin, cevat prekazi'nin "carlos siradan bir sambaci" sozlerini manset yapmasina uzulmus. yillardir ismini bile duymadigi galatasarayli bir futbolcunun - ki bu futbolu biraz takip edenlerin de hak verecegi uzere prekazi icin soylenebilecek en dar tanimdir - sozlerinin nasil bu kadar belirleyici bir etken oldugunu anlamlandiramamis.

    ondan; galatasaray-fenerbahce arasindaki tatli rekabetle ilgili, taraftarlarin gazetede okumak isteyecegi tatli-sert atismalarin mansete tasinmasini anlamasini beklemiyorum. anlamasini bekledigim sey; futbolun icinden, disindan, hicbir yerinden gelmemis olan bir adama spor sayfalarinda yazi yazdiranin da ayni spor servisi oldugu.

    ilgili yazisi icin;

    http://www.hurriyet.com.tr/…arid=84&gid=61&a=794788
  • bir mazosist edasiyla her yazdigini takip ettigim adam, okurken hayret etmemek efendime soyliyeyim sasirmamak elde degil. ustune ustluk her seferinde tekrar bendenizi komaya sokabilmekte. ama bir yerden sonra ciddi ciddi gulmeye baslayabildiginiz icin tavsiye bile edebilirim bu aktiviteyi.
  • bir röportajindan alinti;

    ..

    -geçen sene yazılarınız nedeniyle bazı kesim taraftarlarımız tarafından çok eleştirildiniz...bu konuda neler söylemek istersiniz?

    e.s: ben onlara çok kırgınım ya. orada beni anlamadan eleştiriyorlardı. ama beni antu.com forumlardan ağır eleştirenler yüzüme karşı eleştiremezler. hepsinden daha fenerliyimdir yani. öyle internetten sallamak kolay. arkadaşlar, ben hayatımı sahneye çıkarak kazanırken, hangi birisi ben fenerbahçeliyim demiş? geçim kaynağının yarısını çöpe atmış. para kazanamadığım dönemler oldu. ben hakikatten herşeyi göze aldım fenerbahçe için. sanatımı riske attım. 600 tane bestesi yayınlanmış bir adamım. ama ben taraf olduğumu gösterdim. fatih terim’e de kafa tuttum. ahmet kaya’ya da kafa tuttum. bunları hangi o eleştiren kişiler yapabilirmiş. onlara bir bakmak lazım. bunların hepsini fenerbahçe için yaptım. şimdiye kadar fenerbahçe için yaptığım, işte altyapı da yöneticilikten verdiğim paralara kadar, para da vermiş bir insanımdır. ben altyapıyı kuran 8 kişiden biriyimdir. fenerbahçe altyapısını kuran 8 kişiden birsiyimdir. cebimizden paramızı da verdik, helali hoş olsun. çok da severek yaptım. önce oralardan geçeceksin, dayak yiyeceksin biraz. taraftarlığın zorluğunu yaşayacaksın, ondan sonra kendi işinizi riske atıp taraftar olduğunuzu açıklayacaksınız, ondan sonra beni eleştireceksin. benim eleştirilerim fenerbahçe’ye zarar vermek için olmamıştır hiç bir zaman. doğru neyse onu yazarım. ama fenerbahçe’nin iyiliği için ne görürsem onu yazarım. ben g.saray yazmam, beşiktaş’ta yazmam. dikkat edin ben hep fenerbahçe yazarım. maçın 3 adamı benim için fenerbahçe’nin içindendir hep. maçın 3 adamı yazarım ama karşı tarafın oyuncusunu yazmam. fenerbahçe penceresinden bakarım, yanlış bir şey varsa onu da yazarım. fenerbahçe’ye zarar verecek önüme çok şey gelmiştir, yazabilirdim. yazmam. o başka bir şey.

    ....
    haksiz yere elestiriyorlar adami. irkcilik filan degil, adam fenerbahce adina ahmet kaya'ya savas acmis.. siz hala onun fenerliligini tartisadurun.. bir allahin kulu aranizda fenerbahce icin sezen aksu'ya, mahmut tuncer'e savas acmis midir ? internetten sallamasi kolay tabi..
  • 17 ocak 2007 tarihli yazısı birçok soruya ışık tutacak niteliktedir:

    "ertuğrul özkök mü beni gazeteci yaptı?"

    benimle ilgili bir çok defa, "karalama" diyebileceğim yazılar yazıldı, yazılıyor. ancak ben bu aşağılayıcı yazılara kayıtsız kaldım şimdiye dek.

    üstelik, nedenini bilemediğim bir ezilmişlikle, bu karalamaları yapanlar benimle karşılaştıklarında boynuma sarılıyor ve takdir ettiklerini söyleme gereği duyuyorlar her nedense. işte bunlardan birisi, yine köşesinde, üstelik diğer gazetecileri de küçümseyerek ve korkaklıkla suçlayarak şöyle yazmış; hiç kimse, 'spor medyası ve yazarları kendini geliştirmeli' diyen ertuğrul özkök'e, müzisyen olan damadı ercan saatçi'yi hangi kriterlere göre gazeteci yaptın diye soramadı(!)"

    gerçi bu zat-ı muhterem de, ne bana, ne de ertuğrul bey'e böyle bir soru soramadı ama ben yine de cevaplamak istiyorum bu "damatlık" mevzuunu;

    1 beni ertuğrul özkök spor yazarı yapmadı. ama onun bu konuda elimden tutması bana gurur verirdi doğrusu. keza bu gazetede ve diğer gazetelerde ertuğrul bey'in yetiştirdiği ve lanse ettiği gazetecileri, genel yayın yönetmenlerini tüm türkiye okuyor ve takip ediyor. ben de ertuğrul bey'in lanse ettiği yazarlardan biri olmayı çok isterdim. ama damat olduğum için bu olamadı maalesef.

    2 ancak, gönül rahatlığıyla şunu söyleyebilirim ki, kayınpederim ertuğrul özkök olduğu için hep haksızlığa uğradım ve hırpalandım. ertuğrul bey'in bana getirisi, özet olarak budur. yıllar önce ertuğrul bey uyarmıştı, "dikkat et, benim yüzümden seni çok hırpalarlar"

    3 ben ilk kez hürriyet gazetesi'nin bünyesinde çıkarılar, "spor gazetesi"nde yani 1993 yılında, (ilhan uzundurukan yönetiminde) yazmaya başlamıştım.(1997 yılında evlendim.) yani o zamanlar ertuğrul bey'le tanışmamıştım henüz.

    4 yazarken, türk spor basınına yenilikler getirmeye çalıştım. sizlerse hala geriye götürmek için uğraş veriyorsunuz. yazı dilim ve olaylara bakış açımda hiç kuşkusuz müzisyenliğimde ki yaratıcılık da var. sizler ise yaratıcılığı sadece, "sorun yaratmak" olarak algılamıyor musunuz?

    5 spor yazarı olmanın kriterleri açıklansa, kuşkusuz ben de eğitimimle, bilgimle bunun içinde yeralabilirdim. ya hala 1970-80'lerin spor yazarlığını yapanlar?

    6 müzisyen ve müzik adamı kimliğim, benim gurur kaynağımdır. utanarak yazıyorum ama bilinmelidir ki, bu ülkede dinleyip efkarlandığınız ya da neşelendiğiniz yüzlerce bestenin ve güftenin altında ismim yazar. bu kimliğimin aşağılanmış bir edayla kaleme alınması tabii ki beni çok üzer. gurur duyduğum bu kimliğim oluştuğunda ve sonrasın da ertuğrul bey ile tanışmamıştım henüz.

    7 ayrıca, bu durum ikinci mesleğimin spor yazarlığı olmasını etkilemez elbette. üstelik benim yapabildiğim birkaç mesleğim daha var. örneğin, kayak federasyonu basın sözcüsüyüm, referans gazetesi'nde hafta sonları müzik ve eğlence dünyası ekonomisi yazıyorum, türk halk oyunları federasyonu yönetim kurulu üyesiyim, müzik şirketi ve reklam ajansı sahibiyim, prodüktörüm, kreatif direktörüm, zaman zaman oyunculuk, bazen de televizyon programları yapıyorum. yayınlanmış 600'ün üzerinde şarkı sözüm ve bestem var.

    şimdi tek mesleği spor yazarlığı olmayanlara birkaç örnek daha vereyim; tv yöneticiliği ve genel müdürlüğü yapmış olan ibrahim altınsay, işadamı erdoğan şenay, işadamı ömer üründül, finans uzmanı, danışmanı ve öğretim görevlisi deniz gökçe, işadamı ahmet ağaoğlu (aynı zamanda golf federasyonu başkanı), stand up ve tv sunucusu, show dünyasının ünlü ismi aziz üstel, işadamı ergun gürsoy, doktor ve eski hakem ahmet çakar, tv eleştirmeni emre aköz, işadamı ömer çavuşoğlu vs...

    8 ayrıca, ben spora farklı bir gözle, farklı bir açıdan bakıyorum. hemen her gazetede rastlayacağınız aynı haberleri yorumlamıyorum. zaman zaman sorguluyorum bazen de hiçbir yerde olmayan bir haber araştırıp okurlarımla paylaşıyorum. yani pişmiş bir yemeği tekrar ısıtıp kimsenin önüne sunmuyorum. ya siz ?

    9 ben fenerbahçeliyim ve fenerbahçe'de ki tüm gelişmeleri en yakından takip edip gazeteme aktarırım. ayrıca türkiye futbol federasyonu'ndaki gelişmeleri de yakından takip eder, kimsenin sorgulayamadığı konuları açık ve net bir şekilde yazar, yorumlar ve gazeteme bilgi veririm.

    umarım anlattıklarım, tsyd seminerine katılan gazetecileri iş bilmezlikle suçlayan bu zat-ı muhteremi tatmin etmiş ve bu konuda kafasında soru işareti olanları da yeterince aydınlatmıştır.

    türk spor medyası

    özellikle, futbol dünyasıyla, futbol basını ve gazetelerin spor servisleri o kadar iç içe girmişler ki, herhangi bir gazetenin spor sayfasında ki özel denilebilecek bir haber bile yerel gazeteler dahil her gazetede yer alıyor. mizanpaj ve yorumlar dışında neredeyse birbirlerinden hiç bir farkları yok. hatta öyle ki, asparagas bir transfer haberi bile aynı gün onlarca gazetenin spor sayfalarında yer alıyor.

    okuyucu spor sayfaları arasında fark ve farklı bir şey göremiyor ve neredeyse, "bütün bu haberler tek bir havuzdan mı çıkıyor" diye düşünmeye başlıyor. bunun nedeni spor servislerinin vizyonu mu, istihbaratın kısıtlı oluşu mu, düşünmek yerine sadece reflekslerle gazete hazırlamak mı? bunların tartışılması gerekiyor. ancak benim asıl değinmek istediğim konu, daha başka.

    karakter analizi

    dünya bilişim çağını yaşarken, internetle bilgiye ulaşmak bu kadar kolaylaşmışken, bilgilenmek ve bilgi vermek yerine, ahkam kesmeyi hele spor yazarlığı olarak gören ve kendilerini geliştiremedikleri halde türk medyası içinde yer alabilmeyi başaran bir tür spor yazarı profilini anlatmak istiyorum.

    sanırım bu profili çizdikten sonra spor basının patinaj çekmesindeki nedenler kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

    ben, "spor medyasının, yazarlarının ve yöneticilerinin" kendilerini sürekli geliştirmesi gerektiğine inanıyor ve böylece ekonomisi git gide büyüyen futbolun, basketbolun ve diğer sporların daha iyi bir şekilde işleneceğini ve pazarlanabileceğini düşünüyorum. evet pazarlama sözcüğünü kasten kullandım. çünkü bir spor yazarının en az bir ekonomi muhabiri kadar ekonomik gerçeklerin farkında olması gerektiğine inanıyorum.

    ama ne yazık ki, bugün bu gerçekler sadece beklenti düzeyinde. spor medyasının ve kulüplerin kaotik durumlarıyla beslenen garip bir yapısı oluştu. bu tür tür spor yazarlarıyla ilgili bir kaç saptamamı sizlerle paylaşmak istiyorum;

    bu kişiler, 1980 öncesinde olduğu gibi, çağı yakalayamamış, internet kullanamayan, e-mail atamayan, köşelerinde ki e-mail adreslerine gelen eleştirileri başkalarına okutturan, dünyayı takip edemeyen yazarlar, gazeteciler. onlar için teknolojiyi kullanmak ve takip etmek adeta zulümdür.

    alışkanlıkları ve davranış biçimleri

    yaratmaya çalıştıkları kaosla beslenen bu tür spor yazarlarının bazı alışkanlıklarını ve karakter analizini size tarif etmeye çalışayım;

    kendilerini spor medyasının duayeni olarak konumlandırır ve her fırsatta gazeteci kardeşlerine(!) eleştirilerini sıralarlar...

    onlar, ülke meselelerini de, çalıştıkları gazetelerin aslında nasıl yönetileceğini de çok iyi bildiklerini düşündüklerinden genel yayın yönetmenlerini ve spor müdürlerini asla beğenmezler.

    siyaset, sağlık, müzik, iletişim bilimi, gibi konularda da sözde, söz sahibidirler.

    tuttukları takımın teknik direktöründen iyi takım kurar ve taktik verebilirler.

    rakip takımlar hakkında sürekli komplo teorileri ve karalamalar öne sürerek takımlarının taraftarı tarafından taktir edilmeyi beklerler.

    kulüp başkanlarını hiç beğenmezler çünkü bu işi de daha iyi yapacaklarına inanmış durumdadırlar.

    bugünkü çağa ayak uydurmak ve hatta buna çalışmak bir ihanettir onlar için.

    "ben demiştim"in keyfini yaşamak isterler hep. ve bunun için de önceden ortaya olasılıklara göre -zaten gerçekleşecek- görüş atarlar.

    çözümleri yoktur. çözüm böyleleri için yolun sonu dur.

    son nefeslerine kadar türk spor basınının bekçiliğini yapmaya ve adaletini sağlamaya kendilerini adamış ve yemin etmişlerdir(!)

    onlara selam vermeyen bir kulüp yöneticisi veya başkanı ertesi gün bu kişilerin köşesinde suçlanırken buluverir kendilerini.

    futbolcular onlar için biçilmiş kaftandır gündeme gelme konusunda.

    özellikle yıldız futbolcularla uğraşırlar, asla reytingi olmayan futbolcuyu kaleme almazlar.

    kendilerini zaman zaman anıtlar yüksek kurulu, ve rtük gibi görürler.

    ülkemizdeki her gazetede böylelerine rastlamak mümkündür. hatta bazı gazeteler, yazarlarını böylelerinden seçer ki, daha çok ses çıkarabilsinler. ama günün sonunda kalıcı olanlar, vizyonu olanlar ve futbol ailesinin başarısı ve temizliği için çalışanlardır.

    spor yazarları kendisini geliştirmeli

    ortamı germeye çalışanlar değil yumuşatarak ekonomisine zarar vermek istemeyenler, katkıda bulunanlardır. ikili ilişkileri nedeniyle bir menfaat ortamı yaratmadan eşit davranabilenlerdir. diğer gazetelerdeki meslektaşlarını isimleriyle alkışlayabilen kompleksiz insanlardır.

    geçtiğimiz günlerde, ana sponsorluğunu türkiye futbol federasyonu'nun yaptığı, tsyd seminerinde konuşan, gazetemizin genel yayın yönetmeni ertuğrul özkök, aslında benim tarif etmeye çalıştığım bu durumu tek bir cümlede özetlemişti; "spor servisleri devrim yapmalı, spor yazarları kendilerini geliştirmeli."
  • ohh ercan saatci, seni kinayip laflar hazirlamak istiyorum, ama laflar senin engin futbol bilgin karsisinda kifayetini yitirip hurriyet gazetesi odalarina kaciyorlar. dayanamadim yine okudum seni arsizca.

    tandem-mandem seni bozar bilmem mi? futbol yazarligi teknik istemez, oyunu okumayi gerektirmez, hele ezber disi konusmayi kesinlikle istemez.

    ne gulerim sana ,ne kizarim, hele arkandan hic aglamam ey ercan(erman hoca exorcist olup icime girdi). hele durustlugun bir erdem oldugunun unutuldugu bu gunlerde su cumleyi senden duymak beni mest etti:

    "eee.. ben de 4-4-2 ya da tandem-mandem tadında teknik yazılar yazmadığıma göre, durum benim ve benim gibiler için zor aslında."

    yapma ercancim, kendine haksizlik ediyorsun.sen degil miydin macin uc adamini sadece kendi takim oyuncusu ve paso 12.oyuncu taraftari yazmak gibi turk futbol gazeteciliginde bir ilki basarmis insansin. objektif olmak sana yakismiyor.

    bu kadar sene o guzel kosende yazilari baskalarina yazdirmadan, sadece tuttugun takimi izleyip hala su takimin taktigini teknigini kavrayamamak buyuk bir basaridir. umarim kelebek odullerinde seni gormek istiyorum corcum ercanim.

    fenerbahce tabiki senin dedigin gibi turkiye liginin ustunde, adi federasyon, macin uc adami...aa yazi bitti ercancim.

    macin adami:

    1-ercan 2-ercan 3-taraftar
  • albümleri hiç satmayıp hep gözküken adam
hesabın var mı? giriş yap