• "1962'den beri hala lafınız bitmedi mi? sıkılmadınız mı?"
    erdem cevaplıyor:
    "ne diyorsunuz? alışverişe gittiğinde özlüyorum. bazen, sokakta yürürken veya bir kahvede otururken tülay gösterir, erdem bak ne kadar güzel kız, diye. gözüm görmüyor ki. benim için en güzel, tülayka'm. doyamadan gideceğim bu dünyadan. bir tek isteğim var: sonra, çok sonra olsun. bir uçağa binelim uçak düşsün, beraber gidelim."
    *
    *

    (bkz: #7627245)
  • tulay german'in buyuk aski, pasa oglu, sosyalist, muzikten edebiyata kadar bir cok alanla ilgilenmis insan. devrin onemli kultur adamlariyla dostlugu vardir. suat dervis'in yegenidir.seyhmus guzel'in yazisindan alinti:

    "aynı günlerde aynı mekanda, istanbul'da, erdem buri nam genç saint joseph lisesi'ni bitiriyor. gurubuyla caz icra ediyor. önce tıp fakültesi'ne yazılıyor. orası açmayınca hukuk diyor. o da olmayınca edebiyat fakültesi'nin fransız filolojisi bölümüne yazılıyor. aradığını da buluyor. felsefe, edebiyat, kültür, sinema, müzik. daha ne isterseniz?

    1950'lerde istanbul radyosu'ndaki caz programıyla haklı bir ün kazanıyor. erdem buri, suat derviş'in yeğenidir. türkiye komünist partisi (tkp) (gizli) liderlerinden reşat fuat baraner, suat derviş'in eşidir. suat derviş de hem komünist militandır hem de çok iyi bir yazar ve gazetecidir. fosforlu cevriye onun kaleminden çıkmıştır.

    21 şubat 1925 doğumlu erdem buri, hamdullah suphi tanrıöver'in yeğenidir. ama erdem buri, paşa dedesinin veya dayısının yollarını değil, suat derviş ile reşat fuat'ın yolunu seçti. 1961'de kurulan türkiye işçi partisi'ne (tip) (türkiye işçi partisi) yazıldı: erdem buri'nin moda'daki evi belki bir anlamda tip "seminerlerinin" sürekli yinelendiği, düzenlendiği mekandır o günlerde. aziz nesin'den yaşar kemal'e atıf yılmaz'dan metin erksan'a türkiye'nin en aydınlık beyinleri bu mekanda biraraya geliyorlardı. bu fransız'ların pek ünlü "salon" geleneğinin istanbul'daki yansımasıdır da. tülay german bu "okul"dan diplomalıdır. "

    (bkz: yayla cicegi kokuslu)
  • plehanov'un "marksist düşüncenin temel meseleleri" isimli kitabını türkçeye çevirdiği için ve o dönemlerde sosyalizmle ilgili felsefe kitabı çevirmek vatana ihanet ile eşedeğer sayıldığı için hakkında tutuklama kararı çıkarılmış, bu nedenle 1966 senesinde tülay german ile paris'e tüymüş, öldüğü 2 ocak 1993 tarihine kadar da burada tülay german ile birlikte yaşamış olan pratik bilgi teknisyeni.
    paris'in ünlü mezarı pere lachaise'te yatmaktadır.
  • yakin turkiye tarihinin cok onemli olmasina ragmen populer olmamis buyuk bir politik muzisyen aydini.

    tulay german ona jane birkin'in serge gainsbourguna baglandigi gibi baglanmistir ve olumunden sonra hayata kapilarini kapamistir.
  • erdem buri hastanede solunum cihazına bağlı iken ve artık ölmek üzereyken tülay german herkesi dışarı çıkartır, solunum cihazını söker, erdem buri'nin yanına uzanır, ona sarılır, 2 saat bu şekilde kalarak hayat arkadaşına veda eder.

    not: tülay german: kor ve ateş yılları isimli belgeselden akılda kalandır.
  • altmışlarda moda'daki evi dolup dolup taşıyor: yazarlar, şairler, caz müzik eleştirmenleri, klasik müzik bestecileri, piyanistler, aşıklar, balerinler, düşünürler, sinemacılar, ressamlar.... herkes orada, o terasta! bu günlerden birinde, tesadüf ki o dolup taşan evde henüz daha tülay german dışında başka kimsecikler yokken, bindokuzyüzaltımışiki'de bir gün , bir dönüm noktası yaşanıyor. hem tülay german'ın kendi müzikal yolculuğunda, hem de çoksesli türk pop müziği tarihinde... tülay german o günü şöyle anlatıyor *:

    bu gece nasılsa evde misafir yok. erdem salonda beş aşağı beş yukarı dolaşmakta.
    -neden salonda dört dönüyorsun? diye sordum.

    -bilmem farkında değilim, dedi. seninle ciddi olarak konuşmak istiyorum. önce, kendimle ilgili aldığım karardan bahsedeceğim sonra da senden ve şarkıcılığından. sana bir de öneride bulunacağım. bakma öyle gözlerini açarak yüzüme, benden on yaş daha küçüksün ve babam gibi konuşuyorsun. öneri, teklif demek.

    -bir dakika bekler misin? bir viski alayım, hemen geliyorum. çay ister misin?

    - hayır mersi. al viskini gel.

    koşa koşa mutfağa gittim. bardağıma buz koydum, viski şişesi elimde girdim salona.
    -anlat şimdi. dinliyorum.

    -biliyorsun, öyküler yazıyorum. ben hikaye sözcüğü için anlatı'yı önermiştim, nurullah ataç öykü'yü. onunki tuttu. ama refakat sözcüğü için de benim önerdiğim 'eşlik' tuttu. neyse... öyküler yazıyorum, basılmıyor. tiyatro oyunları yazıyorum, beğeniliyor, hem de çok beğeniliyor ama sahneye konmuyor. bir tek nedeni var: alttaki erdem buri imzası. haldun taner uzun uzun anlattı ankara'da olanları. film çekmek istiyorum, senaryolarım sansürden geçmiyor. artık bıktım usandım, yoruldum ve de kırgınım. dün gece bir karar aldım: edebiyatı da sinemayı da, her şeyi bırakıyorum. şimdi gelelim sana. önce şarkı söyleyişine. iyi akort edilmiş piyano gibi çok doğru, hatta bence fazla doğru söylüyorsun. zencilere dikkat et. nasıl hafif düşük söylerler. bütün havayı da o verir. biraz sofistike olmasına rağmen ingilizcene bir diyeceğim yok. ama yalnız ses düşünüyorsun. seni seviyorum, mu diyorsun, vapuru kaçırdım, mı diyorsun pek fark yok!...
    şarkıcı - ben yorumcu diyorum- , söylediği şarkıya kendinden bir şeyler katacak. yorum yapacak. güzel ses sandığın kadar önemli değil.

    -erdem, bir dakika... lover man, the man ı love şarkılarını düşün mesela. "ah! bir gün sevdiğim adam gelecek, onu elimden kaçırmamak için de elimden geleni yapacağım..."
    ben bu sözleri söyleyecek insan mıyım?... bir adam beni bırakıp da gitmek isterse, cehennemin dibine kadar yolu var. işte bu yüzden sözleri düşünmüyorum. düşünsem, söyleyemem o şarkıları ben. melodiler güzel ama, sözler çok aptal...

    -kısaca, sana söylemek istediğim şu: benim ölçülerime göre sen daha şarkıcı değilsin. daha sözcüğünü de bilerek kullanıyorum.

    halbuki iki yıl üst üste yılın şarkıcısı seçilmiştim.
    -eee! peki, ne yapmam lazım senin ölçülerine göre şarkıcı olmak için?

    -sözümü durmadan kestiğin için, doğrudan doğruya, yıllardır düşündüğüm ve hiçbir şarkıcıya kabul ettiremediğim önerime geleyim. sen, amerikalı zenci değilsin. bırak cazı onlar söylesin. türk'sün. neden kendi müziğini kendi dilinde söylemeyesin?

    -yani alaturka mı?

    -hayır, hayır. yalvarırım sus ve dinle.

    bir: söylemek istediğin, sevdiğin yabancı dildeki şarkıları türkçe sözlerle söyleyeceksin.
    iki: türk halk müziği'nden seçeceğimiz parçalara parçanın melodik ve ritmik yapısını bozmadan çoksesli olarak düzenlemeler yapılacak; sen de bu parçaları batı enstrümanları eşliğinde söyleyeceksin.
    üç: kendi müziğimizden hareket ederek yeni besteler yapılacak ve bu besteleri de, tabii yine türkçe sözlerle söyleyeceksin. sözler, melih cevdet'in, oktay rıfat'ın şiirleri de olacak belki.

    bütün yaz boyunca izledim seni. konuşmalarını, davranışlarını... patlamaya hazır volkan gibi bir kızsın. için devamlı kaynamakta. kavgacı bir tarafın da var. onun da farkındayım. bütün bunları yönlendirmek gerek. tüm hırsını, isyanını şarkılarına koy. sesi çıkmadan ezilenlerin sesi ol. sesin ve şarkıların silahın olsun.

    önce seni ruhi su'ya götüreceğim. ruhi, ankara konservatuvarı'nda paul hindemith'le çalıştı, sonra opera söyledi, 1952'de ise solculuktan beş yıl hapis yattı. hapisten çıktıktan sonra da, köy köy dolaşarak halk müziği ile ilgili araştırmalar yaptı. senin için ideal bir hoca olacak. bu arada ben de yalçın tura'yla, melih cevdet'le, ilhan usmanbaş'la konuşacağım.
    çok iyi düşün taşın, kararını ver ve bana cevabını bildir.

    - yok... düşünmeme gerek yok, dedim. tamam, kabul ediyorum.

    eylül 1962, moda, düşmemiş bir uçağın kara kutusu.

    ve sonrası burçak tarlası...türk pop müziğinde bir kapının açılışı. ve yıllar boyu onlarcasının o kapıdan geçişi...
  • tülay german, onu anlatan erdemli yıllar adlı bir kitap da yazmıştır.
  • türk müziğinde önemli olup, değeri bilinmeyen bir kişi. tülay german ile aralarındaki güzel ilişkiyi hep kıskanmışımdır. hayat herkese böyle bir ilişki ve böyle bir olgunluk nasip eder umarım. hayatını kaybeden hayat arkadaşının koynunda 2 saat uyuyup son kez uğurlamak büyük aşk ister.
  • okuduğum hayat hikayesinin kırıntılarında "reşide buri" adında bir eşi de var aslında (farklı kaynaklardan teyit edilebilir), hatta paris'e o da gitmiş erdem ve tülay ile beraber fakat kendisi hakkında hiçbir bilgi yok, erdem ve tülay'ın hikayesinin neresinde yer aldığı konusunda ise hiçbir iz yok...
hesabın var mı? giriş yap