• çok komik bir insan. attığı bu kupa amerika'ya girsin tweetinden sonra "arkadaşlar bakın ben tweet atarken hata yapıyorum" diye gösterebilmek için attığı son tweetlerin hepsini yazım hatalarıyla doldurmuyorsa ben de organ bobohan aman ergun babahan olayım.

    evime geldim col sulur
    birakin millet futbolla eahatlasin, gazlamayin
    oglumubolduruyolatdi onlari affetmicem
    gozun biberden hala ymiyo
    vs.
    vs.
  • sanırım 1993 yılıydı ve biz o zaman henüz orta üç talebesiydik. sınıf arkadaşlarımla birlikte boş derste okulumuzun bilgisayar laboratuvarına gitmiştik. o zamanlar internet yoktu fakat laboratuvardaki bilgisayarlar arasında kapalı devre bir mesajlaşma ağı vardı. biz de laboratuvardan sorumlu öğretmenin gözetiminde birbirimize mesaj yollayarak geyik yapıyorduk. kakara kikiri zaman geçirirken ana bilgisayarda oturan öğretmen hışımla yerinden kalkarak "8 numara kim? 8 numara kim?" diye bağıra çağıra bilgisayarlarımızın numaralarını kontrol etmeye başladı. ve nihayet buldu 8 numarayı, aydın'dı.

    biz daha olayı anlamadan aydın'a bir iki tokat atıp, disipline vereceği tehdidiyle hepimizi laboratuvardan çıkarttı. biz hala olayı anlayamamış olmanın merakıyla şaşkın şaşkın aydın'a bakıyorduk ki, memed: "olm hocanın ana bilgisayarı bütün mesajları görüyor" dedi. merakımızın daha da büyümesine vakit kalmadan olay açıklığa kavuştu. meğer aydın memed'e "memed götünü çok özledim" diye mesaj yollamış. neyse ki memed buna cevap verme fırsatı bulamadan hoca hepimizi kovmuştu.

    disiplin kurulu başkanı bizim sınıf öğretmenimizdi ve bu durumdan sıyrılmanın yollarını aramaya koyulduk. akşama doğru memed ve aydın yanımıza geldiler ve sınıf öğretmenimizle yaptıkları konuşmayı aktardılar. "öğretmenim biz akşam hep birlikte bir uzaylı filmi izlemiştik. filmde uzaylılar 'gözünü çok özledim' diye kendi aralarında gizli bir şifre kullanıyorlardı. biz de kendi aramızda bu şifreyi kullanalım dedik. ama yanlışlıkla 'z' yerine 't' tuşuna basmışım. 'gözünü' yerine 'götünü' olmuş, hocam valla billa başka bir niyetimiz yoktu". bize bile çok saçma gelen ve yıllarca gülmemize neden olan bu hikayeye öğretmenimiz inandı mı inanmadı mı bilmiyorum ama aydın disipline gitmekten kurtuldu. fakat bizim sınıf bir daha hiç bilgisayar laboratuvarına giremedi.

    kıssadan hisse o ki, mr. amerika, ergun babahan'ın 't' yerine 'r' tuşuna bastığı hikayesine inanır mı bilemiyorum ama ergun babahan bundan sonra cemaatin laboratuvarlarına bir daha giremez gibi geliyor bana.
  • geçen gün ntv'ye canlı yayına bağlanıp "deniz feneri'ni yazmak için davanın sonuçlanmasını bekliyoruz" mealinde birşeyler söylemiş.

    yavrum benim. ergenekon davasında da aynı tavrı sergilediniz di mi? yesinler.
  • ergun babahan'ın cemaate yakın olması cemaatle gönül bağından dolayı değil bir zorunluluktandı. bunu da herkes biliyordu. mesela kendisi zamanında aydın doğan'a gidip de "sabah gazetesini cemaatçiler ele geçirdi ben buralarda duramam gari" demiş bir adam. bu durumu ahmet hakan gündeme getirdiğinde de cevap verememiş bir adam. * belli ki kendisi de cemaat sabah gazetesini ele geçirince doğan grubuna kapak atayım dedi ve bilinmeyen nedenlerle o medyaya kapak atamayınca star gazetesine -yani nispeten cemaate yakın bir gazeteye- ve cemaate yakın kurumlara kapağı attı. cemaatin resmi sözcüsü olan zaman gazetesinin genel yayın yönetmeni ekrem dumanlı ile trt'de program yaptı. yaptığı programdan aldığı paralar da tartışma konusu oldu. ayrıca bugün tv'de programı da varmış galiba ve today's zaman'da da yazıyormuş. bu ikisini twitter krizinden sonra öğrendim.

    cemaate yanaştıktan sonra adamın işleri açılmış yani. allah bereket versin ama gönülsüz sikişten sakat çocuk doğarmış. bütün bunların bir yerde duvara toslayacağı belliydi. ergun babahan da çok namüsait bir pozisyonda, çok ofsayt bir durumda açığa çıktı. bütün yaptıklarının gönüllülükten değil zorunluluktan olduğunu twitter'da bir cümlecik bir yazıyla itiraf ediverdi. benim için ergun babahan'ın bu twiti hiçbir şekilde sürpriz olmadı lakin cemaatten arkadaşlar bayağı bir şaşırmışlar bu olaya. tanımıyorlardı besbelli.

    star gazetesi'nde yazan yazarları yandaşlıkla eleştirilebilir ama çoğunda en azından bir samimiyet var. yani bir fehmi koru'ya ak parti yandaşı denilse bile adam sonuçta ak parti yokken bile ak parti'li siyasetçilerin yanında yer almış. bir ahmet kekeç mesela; bugün yandaşlık yapıyor olabilir ama geçmişte tayyip erdoğan hapisteyken bile onun yanında yer almış adam. yani en azından tayyip erdoğan ve ak parti güçlü iken yanına yanaşmış değiller. samimiyet var adamlarda. ama ergun babahan için böyle söylemek mümkün değil. o yüzden star gazetesi okuyacağım zaman transit geçtiğim yazarlardan birisiydi. samimiyet eksikliğinden ötürü.

    ama bir dakika bu adam ak parti güçlenince ak parti'nin yanında yer aldı ya, peki ya cemaat ne yaptı? onlar da ak parti güçlenince ak parti'nin yanında yer almadılar mı? 28 şubat günlerinde erbakan'ın güçsüz olduğunu gördüklerinde çekil artık diyen de bu cemaat idi. işe bir de böyle bakınca ergun babahan ile cemaat sanki tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş gibi bir görüntü de vermiyor değildi. cemaat de güçlü iktidar gördü mü yanına yanaşıyor, ergun babahan da güçlü iktidar gördü mü yanına yanaşıyor.

    neyse ne olursa olsun bir insanın işinden olmasını istemem doğrusu. attığı o malum twitten sonra yaptığı komik olaylar çok acınası, işini kaybetmek istemeyen bir işçinin çırpınışları gibiydi. ergun babahan da olsa insan insandır nihayetinde.

    bir de bu cemaatin olaydan sonra "kovduk babahan'ı" açıklamaları çok itici, çok rahatsız edici yani bunu da belirteyim.
  • meramının anlatamayan adam o twiti siler, daha güzel bir biçimde yazar. meramını anlatamama filan değil bildiğin orospu çocukluğu.

    meramını emniyette anlatır artık. alenen tehdit ediyor, sonra da yavaş yavaş geri vites.
  • bu memlekette ne kadar kötü niyetli olsam bile hala naif kalacağım gerçeğini yüzüme vuran medya adamı.

    yıllarca bazı insanlar için hep, rüzgar nereden eserse oraya döner, para için, iktidara yalakalanmak için, patronunun hoşuna gitmek için anında döner, değişir diye yorumlar duyardık. ben şahsen bunların hep abartılı, politik ve gerçekte olmayacak şeyler olduğunu düşünürdüm. kimsenin çıkar için özünü radikal olarak değiştirebileceğine inanmazdım.

    ancak hayatta edinilen deneyimler, işte insanın ne kardar yanılabileceğini, naifliğin, iyi niyetin çok zaman ne kadar anlamsız olduğunu ortaya çıkarabiliyor.

    ergun babahan ile, yanılmıyorsam 2004-2005 civarında birlikte çok vakit geçirip işler yapma gibi bir durumum oldu. o zamanlar sabah gazetesi'nin genel yayın yönetmeniydi bu ve patronu da cinerdi. sabah gazetesi henüz sahip değiştirmemiş ve ikidarın sesi haline gelmemişti. ergun babahan'ı uzun uzun anlatamayacağım, zaten o dönem yazdıkları ettikleri de ortada. hele bir de akp hakkında yazamadıkları ama ortak sohbetlerde ettiği lafları anlatsam, ağzınız açık kalır. kendisinin yönü hakkında sadece bir örnek vereyim, döneminde, şu işi yaptırmış adamdır: (bkz: atatürk'lü sabah reklamı) bugün bunu yaptıran adamın ne ulusalcılığı kaır ne laikçiliği. aam işte bugün o da trendeki yerini almış, yolunu sbulmuştur. yarın öbür gün o vagondan iner, başkasına biner, hiç şaşırmayın.

    genel yayın yönetmeni ergun babahan, o dönemin gereklilikleri üzerine (ben samimi sanmıştım, naifiz ya a.k.), akp hakkında bir çok iddialarla, çarpıcı başlıklarla ortaya çıkar, kendi çapında muhalefet yapmaya çalışır, sabah gazetesi de muhalif bir gazete olarak bilinirdi. geçenlerde bu trt'deki bir 'hangimiz iktidarı daha çok yüceltiriz' temalı bir poroğramda dinledim. uzun zamandır kendisiyle bir karşılaşmam olmamıştı. gerçekten ağzım açık kaldı ve hani başkası yerine sizin yüzünüz kızarır ya, öyle oldu. meğer bu abi ne olmuş ya? ben atlamışım o arayı.

    ama sonuç olarak elin adamıdır, istediğini yapar da, benim asıl yüzleştiğim kendi naifliğim oldu. artık bir insanın nereden nereye dönebileceği, sosyal sorumluluğu olsa bile, insanların karşısına geçip, gjözlerini içine baka baka nasıl bambaşka şeyler söyleyip farklı kulvarlara oynayabileceği konusunda çok daha temkinli olacağıma ve insanoğlundan her türlü ikiyüzlülüğün beklenebileceğine ikna oldum. her naif insanın hayatında böyle dönem noktaları vardır belki, benimkinin sebebi ergun babahan oldu.

    kıssadan hisse: naif olmayın. çakal olmak zorunda da değisiniz; ama naif olmayın, herkesten her şeyi bekleyin.
  • istemeden bir gerçeğin kabullenmesine vesile olmuş kişi.

    "bu kupa amerika'ya girsin" deyince, cemaatçiler ve zaman gastesi bu adama tepki koyduğuna göre,
    fethullah=amerika iddiasını kendi elleriyle kabul etmiş oldular. kutluyorums kendilerini.
  • ergun babahan'ı tanımak için yazılarını birer sene arayla okumak lazım. ben kendisini son okuduğumda kahramanı rte, düşmanı cemaatti. şimdi ne olduysa roller değişmiş ama tarz yine aynı.
  • adalet bakanı ile yaptığı silivri ziyaretinde , silivri cezaevini çok beğenmiş gazteci.

    öyle beğenmiş ki mahkumu silivri’ye koymuşlar, illa da evim demiş diye espri bile yapmış. kendisinin en kısa sürede bu hayran olduğu güzel tatil beldesine kavuşmasını temenni ederim.
  • “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan hakkında işlem yapılması gereken provakatör.
hesabın var mı? giriş yap