• bir gün kendisi ölürse mezarının başına gidip, ruhuna 3 kahkaha 1 tebessüm göndereceğim kadın.
  • iğrenç bir kanalda, iğrenç insanları bir araya toplayıp, daha da iğrenç bir program yaparak iğrenç düşüncelerini çok merak ediyormuşuz gibi bizimle paylaşan iğrenç kadın. o kedi bile 16 yıllık dostu sayesinde kendisine yer bulmuş ama bu zatın yatacak yeri olduğunu sanmıyorum.
  • şaka gibi bir olaya sebebiyet veren şahıs.

    beni her şeyden çok daha fazla şaşırtan oradaki diğer insanların tavrı. orada bir doktor var. 5679 ayrı doktor hayvanların insanların sağlığına olumlu etkilerde bulunduğunu, hayvanlarla iletişimin çocuk gelişiminde büyük yararları olduğunu söyleyip duruyor. her hayvan seven insan gibi şu görüntülerdeki üzücü tavra ben de maruz kaldım. kedin ölür ağlarsın, biri karşına geçer "hahahaha kedi öldü diye ağlıyor." der. sana mı soracak insan neye ağlayıp ağlamayacağını? "yani çok saçma, anan baban ölse ağlamazsın, anana babana böyle sevgi göstermezsin."der kimisi. hayvanların sevilmesinin bir koşulu başka şeylere duyulan sevgilerin azaltılması değil. sınırlı sevgi anlayışına sahip insanlar böyle düşünebilir.

    hayvanlarla dost olunuyormuş ve bu çok saçmaymış. sana ne arkadaşım şeklinde bir cevapla savuşturabilir bir insan bunu. aslında en temel ve gerekli cevap budur: size ne bundan? hayvandan da çok güzel dost olur, yoldaş olur. onlarca tarihi karakterin yanlarında hayvan dostları bulunmuştur. onlarca insan hayvanlarla arkadaş olur, konuşur, hayvanın derdini gözünden anlar. veterinerim bana şunu demişti:" seni gidi bok, sen onların gözü, kulağısın, ağzı, dilisin. onları kontrol etmelisin. iştahları mı yok birkaç gündür, çok mu uyuyorlar, halsizler mi sen kontrol edeceksin, sen onlar adına bana konuşacaksın ki ben derdi neymiş anlayayım." çoğu hayvansever de bu dediğim şeyi zaten yapar. anlar işte o hayvanın dilinden. sen anlayamıyorsan esra ceyhan, sen anlayamıyorsan oradaki doktor, din adamı bu senin problemindir. bu kadar düz mantık mı insanlar? hayvan sevmek, onlarla dost olmak insanlara zararlı, olmamak mı yararlı? hayvanlarla dost değilim ve bana şu şu şekilde yararı dokundu denebilecek kaç birebir kesin bağlantılı örnek verebilir bir insan?

    benim annem bir kedinin ölümü üzerine aylarca anti depresan kullandı. hayvanın ölümü kazayla olmuştu ve kadın bir türlü unutamadı. emin olsun herkes şundan, esra ceyhan kahkahalarından kaç tanesi atıldı kadının gözünün önünde. gülüyor komşumuz "ahahah üzüldüğün şeye bak." diye. sence komikse de git başka yerde gül, kadın devrilmiş yatıyor, ağlıyor, mutsuz, isterse tırnağı kırıldığı için olsun bu üzüntüsünün sebebi "ahaha tırnağına mı ağlıyorsun, çok saçma yaa." dediğinde bir insan, bu o insanın duygusuzluğunun, halden anlamayışının, sevgi denen şeyi kendi anlayışı dışında bir şekilde göremeyecek kadar sığ oluşunun göstergesidir.

    hayvanı filan bırak, insaniyetten bahsedelim. bir insanın üzüntüsünden kahkahalar atacak kadar eğlence bulabilen insandır esra ceyhan. üzüntüden neşe çıkarabilendir kendisi. gerçekten nazarımda çok büyük bir tebriği hak ediyor.

    kanal 7 yönetimi de bir uyarı yapmıyor. biz dindar bir kanalız, oraya dini bilgi versin diye birini oturtturduk ama islam dini ebu hüreyre gibi bir adamı çıkartmıştır, bir müezza vardır, hz. muhammed hayvanın sırtına binmenin bile usulünü göstermiş, "onlar sizin sandalyeniz değildir, düzgün binin." demiştir, hayvanların ahirette hesap soracağı gerçeği vardır hatta ve hatta said-i nursi gibi çok sevdikleri bir ismin sinekleri bile öldürmeyecek derecede, farelere ekmek koyacak kadar var olan bir hayvan sevgisi vardır demiyor. şimdi farelere ekmek koyan, onlar "allah'ın memurlarıdır." diyen, ciddi anlamda hayvanlarla irtibat kuran, onların varlıklarına çok büyük önemler addeden çok sevdikleri said-i nursi yalnız olduğu için mi, dostsuz olduğu için mi böyle davranmıştır? niye kendisinin öğrencileri, sevenleri mesela böyle şeylerden bahsetmiyor? ben bir nur talebesi filan olsam valla bağlanırdım programa. "siz said-i nursi'ye şimdi dostsuz, psikolojik problemleri olan biri mi demek istiyorsunuz, fareleri bile beslerdi kendisi." diye veryansın ederdim. gerek yok ama değil mi canım? gerek yok değil mi esracığım? her konuda "dur şu hadis vardı." diyenler hiç hayvanlarla ilgili sözlerden, hadislerden, merhametle ilgili ayetlerden bahsetmiyor.

    umarım oradaki kimse dostsuz ve kimsesiz kalmaz. umarım oradaki kimse kendi üzüntülü anlarında böyle kahkahalara maruz kalmaz. konuşacak bir insan kalmayacak kadar yalnız kalsam bile benim kedilerim, köpeklerim var, gider onlarla konuşurum, ben nefes alan canlılarla konuşacağım en azından; siz öyle bir durumda olursanız duvarlarla konuşacaksınız.
  • kezban bir avukatı olan kadın.

    "bir kişinin düşmanının olması aslında kötü bir şey değildir. çünkü kimin düşmanı olmaz?" dedikten sonra "sizin bütün derdiniz esra ceyhan olmuş, demek ki zamanında size iyi koymuş..!!" demesini bekledim.

    ayrıca o nasıl ağlamaktır yahu? 3 saniye sinir krizine girdi ve hemen normale döndü. oscar, emmy falan ne varsa verin esra ceyhan'a.

    http://www.medyafaresi.com/…agladi-cok-uzuldum.html
  • kendisine buradan sesleniyorum: esra hanım, benim kedim daha sekiz buçuk aylık. sizin evladınız sizin için ne kadar kıymetliyse benim kedim de benim için o kadar kıymetli. ama allah korusun sizin evladınıza birşey olursa ben sizin karşınıza geçip "hohahay bir çocuk için ortalığı velveleye veriyorsun esra, komiksin" tarzında bir tavır içerisine girmem, giremem. neden biliyor musunuz? çünkü can kıymetli ve belki inanmakta güçlük çekeceksiniz ama bu dünyada nefes alan her canlının var olma hakkı var ve hepsi aynı değere sahip. bunun hayvanı veya insanı yok. sırf iki ayak üzerinde duruyoruz ve konuşma kabiliyetine sahibiz diye herhangi bir başka türden daha üstün sayılmıyoruz insanlar olarak...

    sizin ve sizin gibilerin anlamakta zorlandığı nokta bu işte esra hanım. biz sadece insanlara değil, canlılara değer veriyoruz ve ölen bir canlının ardından gülmek, onu bir espri malzemesi olarak kullanmak bize en hafif tabiriyle insanlık dışı bir davranış olarak görünüyor. insanların size olan bu impulsif tepkisinin nedeni budur. sizin gibi insanları görünce iki ayağı üzerinde duran, düşünen ve konuşan bir insan olmaktan utanıyorum ben esra hanım. kendi türümden tiksiniyorum. nasıl böyle duyarsız ve duygusuz olabildiğimize şaşıyorum...

    ayrıca kameralar karşısında ağlıyormuş gibi yapmak konuya çözüm getirmeyecektir. açıkça söylemem gerekir ki ancak "sabri bey ne yapıyorsunuz?" kadar inandırıcı olabildiniz. bence insanları tehdit edeceğinize bu tavırlarınız ve düşüncesizce verdiğiniz tepkiler yüzünden özür dilemelisiniz...

    tanım: ne yaptığını, ne konuştuğunu bilmeden hareket eden bir program sunucusumsudur.
  • verdiği son röportajdan anladığımıza göre az kalsın aldatılıyormuş, son anda -artık kalkmadı mı ne olduysa- aldatılmamış. çok şükür rabbime.
  • (bkz: 192.168.1.1)
  • programın bütününün linki verilmiş, ben ilgili bölümün videosunu vereyim şöyle:

    http://www.youtube.com/watch?v=bq-zt3wlmpw

    iki ev keduşkası ve sayılmayacak kadar çok sokak keduşkasının annesi olarak beni, panter'in babasının inceliği hüzünle karışık gülümsetti, ancak stüdyoya dönüldüğünde yapılan yorumlar maalesef kanımı dondurdu. bir de sözde bunlar islami bir kanalda yorum yapacaklar. esra ceyhan'ın yanısıra o adını bilmediğim ve bilmek de istemediğim zatın yorumu da beni benden aldı, paylaşmak isterim:

    esra ceyhan: vallahi yani gülüyorum ben böyle şeylere, napiim..
    adını bilmediğim ve bilmek istemediğim zat: biz de acıyoruz, biz de acıyoruz, biz de acıyoruz, biz de acıyoruz. (çok sakat var mode on)
    e.c.: niye efendim?
    a.b.v.b.i.z.: çünkü komşuluk kalmadı.

    hahahaha. evet. alın, bunu bunu alın bunu buradan..

    ne diyeyim hepinizi ebu hureyre ve dahi hz. muhammed'e havale ediyorum.
  • sabah kalktığında hava güneşliyse, pencereden güneşe bakıp şöyle diyormuş:

    "ay sen yine çıktın mı, yine parlak mısın, sıcak mısın, akşama kadar hep öyle kal emi, canım benim, sarıcığım."

    böylesine hayat dolu. ben sabah kalktığımda, eğer uykumu alamamışsam (ki genelde alamam), hele bi de gözüme güneş giriyorsa: "mna kodumun perdesini kim açtı, skicem."
  • 6,5 yaşındaki çocuğunun konu ile alakasını çözemediğim kadın. ablacım o senin çocuğun ise kedi de belki o mezar yaptıran adam için evlat gibiydi, ona güldün ya? şimdi neyin anlayışını bekliyorsun 6,5 yaşındaki çocuğun için? hayvanı dost biliyormuş insanlar sana ne, size ne? seni mi dost edineydim kendime, hangi lafına inanacaktım? gülüşün sahte ağlayışın sahte. kedim gerçek seviyor en azından. arada çiziyor ama başını elime yaslayıp gözümün içine bir bakışı var ki ben biliyorum onun beni sevdiğini.
hesabın var mı? giriş yap