• evren döner. ilkel insanlar, gökyüzünün döndüğünü görebiliyorlardı. yıldızlar dönüyordu zira, yerleri değişiyordu. samanyolunu gözlemliyorlardı.

    o yüzden türkçe "evren", evrilmek kökünden gelir. "evirip çevirmek" deriz ya; dönen şey demek, döngü demek evren. aynı zamanda "büyük yılan" anlamına gelir.

    universe, latince kökenli. unus ve versus bileşenlerinden oluşuyor. versus dönen demek; universe tam anlamı, "tek döngü".

    arapça felek? dönen demek yine, kökünde palaku var. talih anlamını daha sonra kazanmış, yıldızların talihimiz üzerinde etki sahibi olduğu inancından dolayı.

    eski iskandinavlar dünyamıza "midgard", ortadünya diyorlar. cihanları, alemleri ya da dünyaları hep "gard" kökünden sözcüklerle açıklıyorlar. gard, garden sözcüğüyle akraba. ingilizce gird (bir şeyin etrafını iple çevirmek) ve farsça gerd (dönmek, çevirmek. ) ile de kuzenler. kökünde "etrafını çevirmek, çevirmek suretiyle etrafını kapatmak" anlamı var.

    evren'in büyük yılan oluşu ile, iskandinav midgard'ının etrafını jormungand isimli büyük bir yılanın çevrelemesi de apayrı ilginçlikler. (bkz: karşılaştırmalı mitoloji tolkien ne yaptı)

    o yüzden "bu devran" diye şarkılar söylüyoruz. bildiğin devir ile akraba, döngü, dönmek demek. o dönen şeyler, yıldızlar, talihimiz üzerinde etkili olduğundan -ya da böyle inanıldığından- dünyanın gidişatını anlatırken "bu devran" diyoruz. yahut "devir onların devri" derken, yine dönme anlamına gelen bir sözcük kullanıyoruz.

    "müdür" de, bir "daire"nin başında olur. bir konuya "dair" yaratılmış bir kurum, "daire"dir. o "daire"nin iplerini elinde tutan da, "müdür". tırnak içindeki sözcüklerin hepsi "devir" ile akraba; dair bir şeyin etrafında dönen demek. daire de bu dönüşün kendisi, çember. müdür de, döndüren, çeviren demek.

    eh öyleyse sami dinlerin allahı, feleğin müdürü oluyor işte.

    (bkz: ouroboros)
  • hakkında düşünmekten yakında beynimi çökerteceğim kocaman bi şey..

    şimdi değişik teoriler var.. big bang, yaradılış, ikisinin sentezi, steady state vs.. ben anlamam fizikten, hangisi doğru hangisi değil bilemiyeceğim.. ancak şöyle bir sorunum var.. hadi diyelim ki big bang i kabul ediyorum.. evren ne oluyor? sonsuz yoğunlukta oluyor.. nedir yani, sıfıra yakın hacim, sonsuza yakın kütle.. pek güzel, pek hoş.. sonra ne oluyor bu arkadaş, patlıyor sıkıntıdan.. sonra genişlemeye başlıyor.. büyüyor da büyüyor.. büyüdükçe soğuyor.. hadi tamam.. sonra biz bakıyoruz teleskop ilen, dinliyoruz çanak anten ilen.. sesler geliyor.. evrenin genişleme sesi diyoruz.. renk kayması oluyor "aa doppler" diyoruz.. el sallıyoruz.. peki abi bu evren hangi boşluğa genişliyor allaşkına?

    yani ne bileyim ben evimin içindeyim, evim istanbul'da, istanbul türkiye'de, türkiye dünya'da (gidiyim mi daha).. ha şimdi bu evren arkadaşın da bi şeyin içinde olması gerektiği gibi bi saplantı var bende.. ne bileyim, bir şey varsa dışında da bir şey olmalı (everything is something happened)..
    o dışındaki şeyin dışında da bir şey olmalı.. yani beynim daha ötesined bir şey düşünemiyor.. sen bana milyonlarca denklem yaz, deltalar, sigmaları havada uçuştur, big bangi ispatla.. benim sana soracağım soru, "e abi t=0 anında o minik şeyin etrafında ne vardı?"dan öteye gidemeyecek.. bu benim salaklığım olabilir.. ama hayır dünyadaki hiçbir insanın tahayyül edemeyeceği bir şey bence bu..

    ha allah'a inanıyorum desem de soracağım soru değişmeyecek.. big bang olmasa da, allah tarafından yaratılmış olsa da evren, ben diyecem ki "bu siyahlığın dışında ne var?".. böyle böyle deliriyorum işte.. sonra "neden uçan kuşa tekme atmaya çalışıyosun", "neden durduk yere hipokrat yemini ediyosun?".. böyle böyle..
  • görebildiğimiz sınırı 14 milyar ışık yılı, tahmini çapı 93 milyar ışık yılı ya da astronomik tabirle anasının amı kadar, bu tahminde mantarlamamızı sağlayabilecek çok etken var büyük ihtimal evrenin ortasında olmadığımız gibi, belki başka evrenler de var hem sonra, asla göremeyeceğim hadi görmek zaten mümkün değil duyamayacağım bilemeyeceğim gezegenler var, vj canis majoris diye bir yıldız var büyüklüğü insan aklının alamayacağı kadar ve büyüklüğü evrenin azameti karşısında anlamsız;

    bense oturmuş avusturyalı bir soru işareti çocuğunun hazırladığı rapora cevap rapor hazılıyorum 3 gündür. bi taraftan da tost kemiriyorum. ki tost da güzel değil, malzemesi az ve diri kalmış, erimemiş. yarrak gibi tost yapmışlar siktiğiminin yerinde. insan az malzemesini bol koyar, bi de çift kaşarlı ded.. ya olum, ne umutlarla başladım yazmaya, aslında ne kadar küçük ve anlamsızız mesajı verecektim, kızlara selam verecektim ama yabamadım. ha tostu görsen bana hak verirsin yani, orası ayrı ama yabamadım. tost değil ekmek arası transparan kaşar amına koyim. somun ekmeğe kaşar aroması katmışlar gibi. kaşar yok ama bi tat var.

    evet sevgili minikler, burada insan denen amcık ağızlının egosunun ne müthiş birşey olduğunu anlattık. nerde evren, nerde kaşar. esen kalın.
  • ilk başta sadece hidrojen vardı. işte o hidrojen, 13.7 milyar yıl sonra melih gökçek de oldu, aşık olduğumuz kız da oldu.

    işte böyle bir yer evren.
  • "içinde yaşayıp dışına çıkmak istemediğiniz/çıkmadığınız her alan, evreninizdir" -- sülün osman, 1973, büyükada'yı satarken.
  • teknolojinin gelişmesi sayesinde astronomlar, büyük patlama’dan sonra meydana gelen olayları daha derinlemesine inceleme fırsatı bulabildi. ancak bu, evren ile ilgili her bilgiye sahip olduğumuz anlamına gelmiyor. evren’in sonsuzluğu, şekli ve genişliği gibi değişik nedenlere göre değerlendirilir. peki, evren ne kadar büyük? bilim adamları, henüz tam bir rakam veremiyor.

    gözlemlenebilen evren

    astronomlar, evrenin yaşının 13,8 milyar olarak hesaplıyor. ışık hızı ve mesafe arasındaki bağdan dolayı yalnızca dünya'dan 13,8 milyar ışık yılı uzaklıktaki mesafe gözlemlenebiliyor. yani okyanus ortasındaki bir gemiden nasıl yalnızca belli mesafeler gözlemlenebiliyorsa astronomlar da teleskopları ile ancak dünya'dan 13,8 milyar ışık yılı uzaklığı gözlemleyebilir. dünya’nın neresinden gözlem yapılırsa yapılsın dünya yarıçap kabul edildiği için her noktadan ancak 13,8 milyar ışık yılı mesafe gözlemlenir.

    “gözlemlenebilir” kelimesinin kullanılmasından anlaşılacağı gibi, daha uzağın gözlemlenememesi orada bir şey olmadığı anlamına gelmez; yalnızca gözlemleyemediğimiz için bilmeyiz.

    gözlemlenebilir küre çap olarak 28 milyar ışık yılı mesafede görünse de aslında daha büyüktür. bilim adamları, evrenin genişlediğini biliyor. bilim adamları, büyük patlama esnasında dünya’dan 13,8 milyar ışık yılı uzaklıktaki bir noktayı gözlemleyebilirken, bugün aynı nokta 46 milyar ışık yılı uzaklıktadır. bu da gözlemlenebilir çapın 92 milyar ışık yılı mesafe olduğunu kanıtlar.

    dünya’yı evren’in merkeziymiş gibi düşünerek gözlemlenebilir alanın belirlenmesi, insanlığı evren’in merkezine koymak gibi görünebilir. okyanus’taki gemiden kara görünmemesi o geminin okyanusun tam ortasında olduğu anlamına gelmez. bu örnekte olduğu gibi evren’in kenarını göremiyor olmamız evren’in merkezinde olduğumuz anlamına gelmez.

    evren’in şekli

    evren’in büyüklüğü, büyük oranda şekliyle ilişkilendirilir. bilim adamları, evrenin şeklinin kapalı (sonlu) ve küresel, açık (sonsuz) ve eyer şeklinde ya da kağıt gibi düz ve sonsuz olduğunu tahmin ediyor.

    sonlu bir evren’in büyüklüğü sonlu olduğundan ölçülebilir; aynı durum kapalı, küresel evren için de geçerlidir. ancak sonsuz evren’i ölçmek mümkün değil. çünkü sonsuzu ifade eden bir ölçüm mevcut değil.

    nasa, 2013 yılında evren’in 0,4 hata payıyla düz olduğunu duyurdu. düz bir evren, sonsuz bir evren demek. sonsuz evren’in büyüklüğü ise sonsuz.

    kaynak: space.com

    özge yazıcı
  • benim teorime göre, çıkış nahiyesinden bırakılmış ve aşağıya doğru düşmekte olan inek bokunun içinde yer alıyor. söz konusu inek, bizim evrenimizi ve başka evrenleri içinde barındıran bir süper üst evrendeki mavi bir gezegende yaşıyor. bizim ölçütlerimize göre, ineğin boku salıverdiği andan itibaren yaklaşık 14 milyar yıl geçti ve tazecik bokumuz daha hâlâ havada...

    ben bu süper ineği değil de, onun süper sahibi numan amca'yı düşünüyorum. ey numan emmi, ikide bir sızlanıp durursun ama, senin şu ineğin tezeğinin içinde ne büyük patlamalar oldu haberin yok. bizler, o bokun içinde, kredi kartı borcuyla cebelleşen atom altı kâmilleriz numan emmi... bokun içinde boka battık numan emmi...
  • bize göre sonsuz büyüklükte olan evren, belki * bu evren dışındaki varlıklar için mikroskopik büyüklükte olabilir.

    ya da bizim için mikroskopik büyüklükte olan, içinde ne olduğunu bilmediğimiz parçacıklar, kendi içlerinde devasa evrenler barındırıyor olabilirler.
  • eski türkçede "ejderha" manasına da gelir.
    kainatı dev ejderlerin evirdiğine inanılırdı. (evren - eviren - evirmek)

    hatta: “hacı bektaş kapısını berkitip içeride evren donunu giyip başını rast kapıdan yana koyup yattı.”
  • bir keresinde ben yaratmışım yanlışlıkla. rüyamda gördüm.

    zamanın ve mekanın olmadığı bir zaman ve mekanda sadece o ışık ve ben vardık. o kadar güzel ışıyor ve her tarafımı sarıyordu ki mutluluktan uçuyordum. aslında ben oydum. o da ben.

    peki ben ne yaptım? o ışık beni kör etmesin diye etrafımı kapkaranlık bir şey ile sardım. evrenin arka planı böylece oluşmuş oldu.

    bok yediğimi anlayınca da ne yapayım ne yapayım diye düşünüp o karanlığa zilyon tane delik açtım. ışığın içeri dolmasını izledim. her hüzmeye birer yuva verdim*. yıldızlar böyle oluştu.

    o ışığın, yeni oyun alanımın karanlık kalan her noktasına yayılmasını seyrettim mutlu mutlu. ama o karanlık kalan yerlerin beklemesi gerekiyordu. beklemek..lan!? demeye kalmadan zamanı da yaratmış oldum. neyse oldu bir kere..

    bu, çok uzun bir süre* böyle gitti. sonra* bir seferinde o ışık yuvalarının tekine yaklaştım. yakından ne de güzel görünüyordu. kendime küçük küçük yuvalar yaptım. gezegen koydum adlarını. o ışığın etrafında deliler gibi döndüm durdum. sonra böyle binlerce takım kurup evrenin her tarafına yaydım. hep dönüyordum ben o ışığın etrafında. ne de güzel bir aşk.

    daha sonra o yuvaları renklendirdim. garip garip şeyler ekledim her birine. dünya benim değil mi anasini satanzi, istediğim gibi renklendiriyordum aşk hayatımı. dünya ya.. en çok onu seviyordum ben. renklerin hepsi evladım, ayırt etmem ama mavinin yeri ayrı.

    mutluluğumu nasıl katlarım diye düşünürken aklıma değişik değişik fikirler geldi. daha çok istiyordum o ışığı.. daha çok. hep aşık olmalıydım ona.. bir daha bir daha aşık olmalıydım. ben de zilyonlarca varlık yarattım sonra. hepsinin içine bir parça ışık koydum, bir parça da ben. bir de özel göz verdim o ışığı görebilen. ama bu kadar kolay olmamalıydı. önce unutmlaydım aşık olduğumu.. sonra tekrar aşık olmalıydım. sonra yine unutmalıydım ve yine hatirlamaliydim.. allahım* ne güzel bir şey şu aşk.

    benim oyunum buydu. çeşit çeşit ben ve çeşit çeşit ışık yarattım. bazen zaman limiti koydum, bazen mesafe. bazen avans verdim, bazen zilyon tane engel. binbir şekle soktum, bazen de gizledim iyicene.. hevesler verdim, fedakarlıklar istedim. hepsine arama isteği aşıladım. arasınlar ki bulsunlar diye. nerede arayacaklarını da kendileri düşünsünler.. gerçi beyni o yüzden vermedim ya neyse. o kadarını da bulsunlar.

    kendimi her varlığın içinde tekrar tekrar doğarken buldum. ilk önce yarattığım ilüzyonların içinde kayboldum hep. sonra o gözümü açtım ve ışığı gördüm. her defasında yeniden aşık oldum. ne de güzel bir şey şu aşk.

    demem odur ki.. kurcalamayın lan şu evreni.. ya da ne bileyim kurcalayin. belki siz de orada bulacaksınız aradığınızı.
hesabın var mı? giriş yap