• çocukluğumdan beri başımdan atamadığım bir özelliğim var: başkalarının adına utanmak! bilemiyorum sadece ben mi böyleyim yoksa başka insanlar da etrafta bir basitlik gördüklerinde utanırlar mı? daha uzatmadan direkt konuya gireyim. diyelim birisiyle atışıyoruz, karşımdaki çok ucuz bir söylemle bana çattığında beni alıyor bir düşünce. bu herhangi bir reklamdan araklanmış saçma sapan bir replik olabilir ya da bu durumda olduğu gibi bir diziden. hemen örnek vereyim, melih gökçek bir tartışma programında emin çölaşan bu kadarı da fazla babında "aaa" dediğinde "beee" demişti ya. hani hepiniz gülmüştünüz. işte ben melih gökçek o basitliği yaptığında utanmıştım a dostlar. böyle bir durumla karşı karşıya kaldığımda "karşındaki insan bu kadar aciz, bu kadar zavallı ve sen hala ona cevap vermek, yerin dibine sokmak telaşındasın" diyorum içimden. işte bu başlık da böyle duygu ve düşünceler çapraştırdı bende. böyle olunca böyle de bir anımı paylaşmak ihtiyacı hissettim.

    illa da tanım yapmak gerekmiyor ama evrimcilerin renk solması hadisesine konunun ana izleğini buradaki bağlamından koparıp farklı bir açıdan bakmak istiyorum. benim tanıdığım evrimci biyolog arkadaşların renklerinin solduğu anlardan bahsedeceğim. yazın adana'nın dört milyon derece sıcağının altında kilometrelerce yol tepip, yuvaların başında ömür tükettikten sonra yayınladıkları veriler isimleri malum bir takım ahlaksız hırsızlar tarafından çarpıtılarak kullanıldığında renkleri soluyor mesela. ya da benim tanımadığım evrim biyologları kendi verilerinden hareketle hazırlanan belgesellere büyük bir saygısızlıkla yapılan dublajları duysalar renkleri solacağı kesin. çünkü bunun adı sadece veri hırsızlığı değil, hiçbir bilimsel araştırma yapmadan insanların çalışmalarının üzerine yatıldığı gibi bir de bu veriler ilgili bilim adamının ulaştığı gerçek sonuçlarla alakasız bir şekilde kullanılmakta. eh be güzelim, o kadar delikanlıysan git araziye, yap çalışmanı ve ulaştığın verileri halk önünde değil bilimsel kurullar önünde değerlendir, ortaya yeni bir paradigma koy ve evrimcilere yeni bakış açıları sağla. ama arazide gerçekler var. darwin de galapagos adalarına doğru yola çıktığında temel amacı tanrı'ya hizmetti ancak gördüğü gerçeklere gözünü kapatmadı, kapatamadı. çünkü ahlak denilen ve anlaşıldığı kadarıyla evrimci rengi soldurma meraklısı arkadaşların sokağına uğramayan bir erdeme sahipti.

    ha bir de:

    (bkz: samanyolu tv nin hayvan konseptli belgeselleri/@tannhauser)
  • rte'yi gördükleri anlardır.
    edit: gördüklerinde "vay a.q aslında evrim yokmuş" derler ve bozarırlar.
  • hiç şahit olmadığım anlardır.

    bakalım anlamış mıyız? tamamen bilimsel bir teori olan ve tamamen somut kanıtlara dayanan evrim alınır, kanıtlara en ufak bir saygı göstermeyen dinin oyun sahasına, metafiziğe çekilir.

    bu davranışın nedeni belli; tarih boyunca dini sadece kanıtlara bakan bilimin sahasına çekip defalarca madara edenlerin sayısı öyle az buz değil. bir dindarın da bilime aynı saldırıda bulunması normaldir o yüzden.

    peki bu arada önemli bir şeyi atlamıyor muyuz? önemli olan bir "evrimci"nin evrimi nasıl savunduğu veya bir "dinci"nin evrimciyi nasıl da güzel madara ettiği mi? yoksa neyin doğru olduğu mu?

    şunu bin kere sorsam da doyurucu bir cevap alamayacağımı biliyorum ama yine de sabırla sorayım; bütün enerjisini evrime dayanaksızca karşı çıkmak için harcayan, gayet net kanıtlar sunulduğunda suspus kesilen, savunmalarında bu kanıtlar hiç yokmuş, bilim 150 yıl önceki halinde donup kalmış gibi davranan arkadaşlarımız neden diğer bilimsel teorilere hiç el atmadılar?

    mesela kuantum sizin için çok mu kesin, tamamen yalayıp yuttunuz ve anladınız ve dinle kesinlikle çelişmediğine mi kanaat getirdiniz?

    daha kolayı da var, neden yerçekimi teorisine karşı bir gareziniz yok? nesneler yere düştüğü için diyemezsiniz. bunca canlı çeşitliliğini, genetik akrabalığı, fosil kanıtlarını, onları da geçin son yıllarda gerçekleştirilmiş gayet net gözlemleri görmezden gelip yaratma hikayesine bağlarken neden diğer teorileri olduğu gibi kabul ediyorsunuz? sizi onların karşısında da görmek isteriz. (*)

    bir kere de cisimler kütleçekiminin etkisinde düşmez, onları ilahi güçler manipüle eder deyin n'olursunuz. ya da kuantum yalandır, öyle saçmalık mı olur gibi bir şey deyin . çok mu salak durumuna düşersiniz, ondan mı yapmaya çekiniyorsunuz? evrimle ilgili kanıtları es geçip bilime kafa göz dalarken salak görünmek gibi bir kaygınız olmadı halbuki. oysa bir bilseniz.

    ne evrim ne de diğer bilimsel teoriler sizin zekanıza veya inancınıza hakaret etmek için üretildi. o kadar da önemli değilsiniz. inandıklarınızın çevresinde dönmüyor dünya. ama kanıtlara dayanan bir teoriyi ille de hakaret olarak almak istiyorsanız biz sizi tutmayalım. kendi bileceğiniz iş.

    (*) aslında geçmişte örnekleri bol. bilim ne zaman bir yenilikle gelse karşısında camisinden kilisesine dağ gibi muhalefet buldu; ne mutlu bize ki bunlar her seferinde de itinayla susturuldu. derdimiz onların susup susmaması değil ama gölge etmemeleri. gençleri zehirlememeleri, buradaki örneklere dönüştürmemeleri. özgür düşünceye saldırmamaları.
  • evrim teorisi elbette dinlerin hakim olduğu bir dünyada din harici bir hayatı tarif kaygısıyla ortaya çıkmıştır. bunu evrim teorisini savunan kesim zaten kabul eder. bu teoriyle yaradılış teorisi çürütülmek istenmiştir. bu yanıyla aslında oldukça zorlama bir teoridir. zira her halinden "aklım mantığım almıyor, görmediğimiz bir varlık bizi yaratmış olamaz, mutlaka başka bir şey olmalı..." tarzında düşünmelerin bir sonucu olduğu bellidir.

    "o kadar önemli miyiz, değil miyiz" e gelince bizat kendimizi ve inancımızı çok önemli görmekten öte insanlara ebedi mutluluğu getireceğine inandığımız bir inanç sisteminin defalarca çürütülmüş antitezinin insanları imansızlık bataklığına düşürmesinden rahatsızız. sizin inancımıza küfretme özgürlüğünüzün yanında bizim de bu kadar hakkımız olsa kusura bakmazsınız değil mi.
  • tum dinlere yonelik elestirilerinin muslumanlarca inatla "inanca kufur" gibi yansitildigi anlardir belki de. soluyor muyum*, aynaya bakmam lazim bilemedim simdi... ben aynaya bakarken, siz de donup sunlara bakin isterseniz:
    (bkz: mazlum dili ve edebiyati)
    (bkz: mazlumu getirin bana)
    (bkz: zalimlesiyorum muntazaman)
  • bir iç mimarın evrim hakkında 700 küsür sayfa, birinci hamur kuşe kağıda, renkli resimli, onlarca kitap bastırtması* ve yerli, yabancı zilyon tane üniversite kütüphanesi ve hocalarına göndermesi, sadece evrimci veya ateistlerin değil aklı başında herkesin rengini solduracak sadece türkiye de yaşanabilen olaylardan biridir.
  • harun yahya kitaplarında argüman sonu canavarı. yazarımız herşeyi çürüttükten sonra "bakın evrimci cephe nasıl apıştı!" şeklinde genelde ingiliz evrimcilerin başka hiçbir yerde bulamayacağınız "müslüman aleminden özür dilerim" ya da " evrim çöktü, artık müslüman olup ibrahim adını alıcam" gibisinden yenilgi laflarını sıralar. o an cevab veremedi temalı bi paragrafla yazı sonlanır.
    (bkz: cevab veremedi)
  • bilimden uzak bir takım kitapların içindeki sivrisinek fosili diye yutturulmaya çalışılan olta iğnesini gördükleri anlardır.elbette normaldir. bir insan yazdığı kitabın içine eğer "işte evrim aldatmacası" diye ve sivrisineğin ilk hali diye, götünde kocaman bir kancayla plastik bir olta iğnesini koyarsa evrimcinin suratı da solar, hayatı da solar. elbette bunu solduran insanlar çamurdan geldiğimizi söylerek evrim teorisine kendilerince bir katkı yapmak, dönüm noktası olmak istemektelerdir. çamurdan evrimleşmiş * bir insanın ise ne kadar mantıksız bir yaklaşım olduğu hem kendileri hem de evrimciler açısından açık ve nettir. ee sonuç? sonuç evrimcinin karşısına getirlien, kanıt diye konan götünde kanca olan sivrisineği gördüğü andır.

    http://forum.memurlar.net/topic.aspx?id=536416
  • ben kendi adıma, evrimdışı göster deyince yeşilken gri oluyorum.

    paralı olmasın diye zamanında az forward etmedim. yoksa mavi olacaktı.
hesabın var mı? giriş yap