• islamcıların kendilerine yonttuğu, karakterini çarpıttığı, en büyük hayali roma'yı almak olan, sarayı rönesans sanatçılarıyla dolu olan padişah. kendi deyimiyle: roma kayzeri. biraz uzun ömürlü olsaydı, belki de rönesans osmanlı toprakları içinde gerçekleşecekti ve kaderimiz bambaşka olacaktı. belki de istanbul leonardo da vinci'nin eserleriyle dolu olacaktı. kim bilir? kendisinden sonra gelen oğlu sarı bayezid'in yaptığı ilk iş saraydan ressamları kovmak, resimleri yaktırmak olmuştur. aradaki farkı iyi görmek gerek. zaten osmanlı'nın çöküşü de ii. bayezid'in eğitim sistemini tamamen dine kanalize etmesiyle başlar. riyaziye yerine daha çok fıkıh, daha çok hadis... islam dünyasında felsefeye gidebilecek tek yol olan kelâmın yasaklanması ve zaten statik olan bir toplumun, daha da statikleştirilmesi. fatih'in oğlu bayezid olmamalıydı.

    zaten cem sultan'dır fatih için veliaht.

    ayrıca fatih'i bu kadar müslümanlığın içine sokmak saçmalığın dikâlâsıdır. doğu, islam dünyası, arap dünyası vs. adamın umurunda bile değil... fatih'i övecekseniz aristo'yu, platon'u çeviriye ihtiyaç duymadan okumasıyla övün. saçma sapan hurafelerle değil.

    bilmemek ayıp değil, açıp öğrenin. fatih'ten bir evliya vs. yaratmaya çalışmak cahillikten başka bir şey değil. kendisinin diktatör, barbar vs. olduğunu iddia etmek de farklı değil bundan. aynı dönemde dünyanın neresinde demokrasi vardı?

    fatih, bir dehadır ve biz, pek az deha yetiştirebildiğimiz için, milletçe dehalara nasıl davranmamız gerektiğini bilmiyoruz. hakkında cahilce, kendini bilmezce konuşuyoruz. o kadar.
  • ikinci kopru'nun sahibi.
  • gemileri halice indirdiginde "simdi siktim anani 11. konstantin" demistir rivayete gore.. yani ben olsam derim. hic mi küfretmiordu yahu bu padisahlar..
  • yanılmıyorsam gedik ahmet paşa'yı yollıyıp, italya'nın ucundan otranto kalesini alan padişah... son seferinin italya'ya olduğu söylense de bence bu bilinemez, zira kendisi feykleriyle meşurdur, "haydi yallah güneydoğuya savaşa gidiyoruz, otlukbeli heyoo" nidalarıyla istanbul'dan çıkıp kars civarlarında aniden kuzeye sapıp trabzon rum imparatorlugunu almıştır... sağı solu belli olmaz yani..
  • osmanlı tarihindeki kafası en çok çalışan adamlardan biri.

    osmanlı tarihinde ilk kamulaştırma yapandır.istanbul'un fethinden sonra üç büyük dine ait ibadethaneyi birlikte açmış olması ve istanbuldaki roma kültürünü korumuş olması önemlidir.
    bugün arkeoloji müzesinin yarısı olmazdı bu adam olmasa.

    ayrıca verdiği talimatlarla antik helen kenti ephesus'da da arkeolojik çalışmalar yaptırdığı yazılı kaynaklarda belirtilmektedir.
  • bu başlıkta daha önce belirttiğim gibi, benim için türk tarihinin en önemli ikinci insanıdır*.

    klasik bir ortaçağ monarkından öte yönleri, tuhaf bir derinliği olan ilginç bir insandır. kendisini diğer tüm kurum ve zümreden ayrı yere konumlamış, saltanatına ve makamına bir çeşit kutsiyet atfetmek için ciddi çaba sarf etmiştir. iyi eğitim alan her insan gibi sorgulayan, karşı çıkan, aklına yatmayan hiçbir şeye körü körüne inanmayan bir karakterdir. bunun haricinde öncellerine göre neredeyse modern sayılabilecek bir laiklik anlayışına sahip olduğu görülmektedir. akşemseddin'in rüyası üzerinden eyüp ensari'nin mezarını bulması gibi ayrıntılar dini pragmatist bir yönden ele aldığını gösteriyor olabilir. ayrıca bazı rivayetlere göre dini inancı olmadığını oğlu "sofu" bayezid'e söyleyecek kadar ileri gitmiştir.

    kendisiyle ilgili beni etkileyen bir anektod da şudur; istanbul'un fethinden sonra kendisini roma imparatoru ilan etmiştir ve bununla alakalı olarak istanbul'un kurucusu constantin'in mezarının bulunmasını istemiş ve mezar yedi tepeden birinin üzerinde bulunan harap olmuş durumdakihavariler kilisesi'sinde bulunmuştur. padişah kendi adını taşıyan cami ve külliyeyi bu kilisenin olduğu yere yaptırmış ve kendi türbesi de aynı yere yapılmıştır. yani istanbul'un kurucusu ve son fatihi* belki de birkaç metre arayla ebedi uykularını uyumaktadır. istanbul ilginç bir yerdir.
  • ölümünden kısa süre önce orduya büyük bir sefer hazırlığı yaptırmıştır. ama seferin nereye olduğunu kimseye söylememiş, seferin nereye olduğunun soran sadrazamına "sakalımın tek teli bunu bilse onu kökünden kasızırm" gibi bir laf etmiştir. ama yapılan hazırlıklara ve önceden italyanın akdeniz ucundan alınan bir kaleye dayanarak seferin roma üzerine olduğu düşünülür. ordu ile kuzeyden donanma ile güneyden romaya girmeyi planlamıştır. türk tarihinin kesinlikle en önemli askeri liderlerinden biri. (bkz: kizil elma)
  • öyle bir sokmuş ki soktuğunu hala çıkartamayıp bağıranlar mevcut. yalnız hala bizans - osmanlı savaşna yorum yapmak da zaytung haberi düzeyinde bir tartışma konusu, yok 20 katı askerle almış, yok çok insan öldürmüş. kafanız mı iyi sizin olm? ortaçağ'da olan bir savaşa üstelik doğu roma imparatorluğu'na karşı açılan bir savaşa şu eleştiriyi getirebilmek için ne almak lazım merak ediyorum. hümanist doğu roma'yı kana bulayan barbar türk komutanı, hey allahım.

    nur içinde yatsın bu şehri bize vatan yapan büyük komutan.
  • 1500 lü yıllarda hükümdarlık yapmış birine diktatör diyebilecek beyinciklerin aramızda olduğunu görmemizi sağlamıştır kendisi. oysaki o yıllardaki fransada,almanyada,hatta ve hatta kronojik olarak mümkün olsa belkide abd de düzenli olarak seçime gidilir, hukuğun üstünlüğü konusunda yapılan sempozyumlarda sulh kahkahalar atılırken bu fatih sultan mehmet koltuğu babadan almış ve ölene kadarda seçime gitmemiştir. töbeler olsun yarabbim.
  • padişahlık sırası 7
    saltanatı 31 yıl
    cülûsu i. 1444 ii. 18 şubat 1451
    babası sultan ikinci murâd hân
    annesi hatice alime huma hatun
    doğumu 30 mart 1431
    vefâtı 3 mayıs 1481
    kabri istanbul fatih camiî yanında türbesinde'dir

    osmanlı pâdişâhlarının yedincisi. istanbul’un fâtihi olup,ikinci murad hanın oğludur. 30 mart 1431 (h. 833) pazar günü edirne’de dünyâya geldi. annesi candaroğulları âilesinden hadîce alîme hümâ hâtundur. küçük yaşta tahsiline ve yetişmesine çok ehemmiyet verilen şehzade mehmed devrin en mümtaz alimlerinden ilim öğrendi. ilk hocası molla yegan’dı. meşhur din ve fen âlimi olup zâhirî ve bâtınî ilimlerde mütehassıs akşemseddîn hazretleri şehzâdenin her şeyi ile bizzat ilgilendi. 12 yaşına gelince devlet idâresini öğrenmesi için edirne’den manisa’ya vâli olarak gönderildi. kısa bir süre sonra babası tarafından tahta çıkarıldı. ancak bundan faydalanmak istiyen yeni bir haçlı ordusu 1444 eylülünde türk topraklarına girdi.vaziyetin ciddiyetini anlayan sultan mehmed yazdığı mektupla babasını yeniden saltanata dâvet etti. bâzı rivâyetlerde bu taleb üzerine, bir kısım rivâyetlere göre de, durumun vehâmetini takdir eden ikinci murad, kendi reyi ile istanbul boğazından avrupa’ya geçerek edirne’ye geldi. derhal idâreyi ele alarak varna’ya hareket etti.

    gerek avrupa devletlerinin hasımca davranışları, gerek anadolu’daki türk beyliklerinin nizâmı bozucu hareketleri, devleti çok sarsmıştı. 1444 varna zaferi ile osmanlı devletinin temelleri tam olarak sağlamlaştırılmış oldu.

    1451 târihinde babası ikinci murad’ın vefâtı üzerine ikinci mehmed, ikinci defâ osmanlı tahtına oturduğunda 19 yaşındaydı. daha önceden saltanat tecrübeleri olduğu gibi, babasının yanında seferlere de katılmış ve çok iyi bir kumandan olarak yetiştirilmişti. saltanat değişikliği dolayısıyla fırsat kollayan karamanoğulları üzerine bir sefer yaptıktan sonra, artık kangren hâline gelen bizans meselesini halletmek üzere bütün ağırlığını bu konuya verdi.rumeli hisarını yaptırıp, yıldırım bâyezîd’in karşı kıyıda yaptırdığı anadolu hisarı ile berâber boğazı kestikten sonra, 1452-1453 kışını edirne’de harp hazırlıkları ile geçirdi.

    rumeli hisarının inşâ plânının bizzât pâdişâh tarafından çizildiği rivâyeti kuvvetlidir. hisarın kerestesi izmit’ten, kireci şile bölgesinden getirildi ve yapımında 1000 taşçı ustası, 5000 işçi, 10.000 civârında yamak çalıştırıldı. vezirler sırtlarında taş taşıyarak hisarın yapılmasına hizmet ettiler.ayrıca bâzı burçların yapım masrafını işçi ücretleri dâhil vezirler üzerine aldılar.rumeli hisarı’nın inşâsı esnâsında bizans imparatoru elçi göndererek, “kendi toprakları üzerine kale yapılmasının dostluğa ve ahde vefâya uymadığını” bildirdi. bunun üzerine fâtih sultanmehmed elçiye; “var git kralına söyle! o, rahmetli babam zamânında ahdi çok defâ bozmuştu.arada ahid mi kaldı ki vefâdan bahseder. bu topraklara biz hisar yaparız, toprak elçi göndermekle kurtarılmaz. eğer bu topraklar onunsa, gelip kurtarsın.” diyerek niyetini az çok ortaya koydu. dört aydan az bir zamanda bitirilen rumeli hisarı ile istanbul’un karadeniz’den ikmâl yolu tam kontrola alınmış oldu. ayrıca karadeniz kıyılarına yayılan venedik kolonilerinin de venedik ile irtibatı kesilmiş oluyordu.istanbul’un muhâsarasına kadar da her geçen gemi, yükü, kalkış ve varış iskeleleri gibi bilgileri ve geçiş rüsûmunu (geçiş vergisi) altın olarak vermeye mecbur bırakılmış, vermeyen batırılmıştır.

    şehzâdeliğinden beri bir an önce istanbul’u fethetmek, hazret-i peygamberin müjdesine mazhar olabilmek ideali ile tutuşan sultanmehmed, bu büyük meselenin halline çalışıyordu. bu sebeple askerî târihin kaydettiği ilk büyük ateşli silahlar ve toplarla bu orduyu dayanılmaz bir kudret hâline getirmiş, istanbul muhâsarısında donanmayı beşiktaş’tan kara yolu ile haliç’e indirilen teknik bir dehâya ve çeşitli muhâsara makinalarına, seyyar kulelere sâhib olmuştu.

    haliç üzerinde; kasımpaşa tarafından başlamak üzere boş fıçılar üzerine kalaslar bağlatarak beş buçuk metre eninde bu köprüyü kasımpaşa-ayvansaray arasına inşâ ettirdi. bu çalışmaları görenbizanslılar su üstünde yüründüğünü zannederek, sihir yapıldığına hükmetmişlerdi. devrin en ağır toplarını döktürdü. o zamana kadar ateşli silahların atıştan sonra soğuması beklenirdi. fâtih sultan mehmed, zeytinyağı döktürerek insanlık târihinde “yağla makina soğutmasını” havan topunun balistik hesaplarını yaparak, plânını çizerek dik mermi yollu ilk silahı keşfetti.

    fâtih, bu yüksek vasıfları ve üstün kuvvetiyle istanbul fethine hazırlanırken,ona karşı dış düşmanları ve içerde şehzâdeleri kışkırtanbizans, târihî fesat siyâsetinin son gayreti olarak bu sefer de şehzâde orhan’ı fâtih aleyhine kullanma teşebbüsüyle genç pâdişâh’a istanbul seferinin meşruluğunu ve zarûretini bir kere daha göstermiş oluyordu. üstelik daha manisa’da şehzâdeyken, hocası büyük velî akşemseddînistanbul’u fethedeceğini müjdelemişti. hazret-i peygamberin; “istanbul muhakak fethedilecektir. bu fethi yapacak hükümdâr ve ordu ne mükemmel insanlardır.” meâlindeki hadîs-i şerîfi onu ayrı bir şevke getirmişti.

    kaynakların belirttiğine göre, pâdişah, hep istanbul’un fethini düşünüyordu. evliyânın işâretleri, keşif ve kerâmet sâhiplerinin sözleri ile o bu fikri tamâmiyle benimsemişti. pâdişâhın gece-gündüz huzûru kaçmıştı. yatağına girer kalkarken, sarayında ve dışarıda gezinirken kafası hep istanbul’un fethi ile meşguldü. yalnız veya maiyetiyle gezintiye çıktığında da yine fethi düşünür, istirâhat ve uyku bilmezdi. elinde kalem ve kâğıt dâimâ istanbul’un haritası ile uğraşırdı.yine bir gece aynı düşünceyle uykusu kaçmış, veziri çandarlı halil paşayı gece yarısından sonra konağından sarayına çağırtmıştı. böyle gece yarısı vakitsiz çağrılmaktan korkan yaşlı vezir, pâdişâhın ayaklarına kapanarak, özürler dilemiş, pâdişâh da korku ve telaşının yersiz olduğunu belirterek,istanbul’un alınması için oturup konuşmaya çağırdığını bildirmişti.

    nihayet ikinci mehmed, 23 martta ordusuyla edirne’den hareket etti. kuşatma 6 nisanda başladı. 18 nisanda istanbul adaları alındı. 22 nisan gecesi türk donanması karadan haliç’e indirildi. 23 nisanda sulh teklifine gelen bizans elçisine genç pâdişah; “ya ben şehri alırım, ya şehir beni!” cevâbını verdi. 29 mayıs sabahı yapılan son taarruzda istanbul düştü. bu şekilde ortaçağ sona erdi yeniçağ başladı. istanbul’un fethi, türk târihinin en müstesnâ olayı sayılarak “feth-i mübîn” denildi. dünyânın en büyük kilisesi (sainte-sophie) ve bütün avrupa’nın ayakta kalan en eski yapısı olan ayasofya câmiye çevrildi. fâtih bu mabedin kıyâmete kadar câmi kalmasını yazılı olarak vasiyet ve vakfeyledi. bütün ortodoks hıristiyanların başı olan patrikliği ortadan kaldırmadı. bunu o zamanki, siyâsî olaylara göre değerlendirmek îcâb eder.isteseydi istanbul fâtihi, patrikliği ortadan kaldırabilirdi. fakat o zamânın siyâsî durumu bunu gerektirmemekteydi. istanbul’un düşmesinden sonra, surlarda ceneviz kumandan ve askerlerinin ölülerine rastlandı. hâlbuki cenevizlilertürklerle dostluk anlaşması imzâlamışlardı. bu ihânetleri ortaya çıkınca çok korktular. kendilerine çok ağır cezâlar verileceğini beklerken, fâtih sultan mehmed, ceneviz vâlisi ve papazını çağırtarak üzüntülerini bildirdi ve galata’da oturan bu cenevizliler için bir ferman çıkarttı; “evvelden olduğu gibi herkes sanat ve ticâretinde, ibâdetinde serbesttir. kiliseler açık bulunacak, ancak çan çalınmayacaktır.” şeklindeki emriyle ölüm bekleyen insanları sevindirdi.

    gerek ortodokslara, gerek cenevizlilere tanıdığı bu serbestlik, avrupalıların husûmetini azalttı. bâzı avrupalı târihçiler, türklerin avrupa’da süratli bir şekilde ilerlemesini, avrupa’nın kolay fethini bu davranışa bağlarlar ve osmanlı imparatorluğu, bu hâdise ile cihânşümûl hâle geldi şeklinde yazarlar. 21 yaşında istanbul’u fetheden fâtih, katolik avrupa’ya cephe aldı ve ortodoks hıristiyanlığın katoliklerle birleşmesini önledi. esâsen imparator ve devlet adamları, istanbul’u kurtarmak için papalığın asırlardan beri istediği fedâkârlığı yapıyor, papalık da katolik ve ortodoks kiliselerinin birleşmesi karşılığında askerî yardımda bulunuyordu. fakat bütün çalışma ve gayretlere rağmen istanbul’u korumak için avrupa’dan az bir gönüllüden başka bir şey gelmedi. istanbul’daki papazlar ve halk da dinlerini korumak için istanbul’da lâtin şapkası yerine türk sarığını görmeyi tercih ettiklerini belirttiler.

    istanbul’un fethi ile osmanlı cihan devletinin temelleri atılmış oluyordu. doğu roma fâtihi olarak edirne’ye dönen fâtih sultan mehmedhan, dünyâ politikasını yeniden gözden geçirdi. devletin geleceği için önemli kararların alınması gerekiyordu. bizans’ın düşmesini avrupa’nın hoş karşılamayacağı tabiî idi.

    karaman ve istanbul seferinden sonra, 1453’te cenevizlilerden enez’i aldı. 1454’te, kırım’a bir donanma gönderdi.aynı yıl sırbistan seferine çıktı.kuzeyege adalarına donanma göndererek buraları ele geçirdi. rodos seferini yaptı ise de adayı alamadı. 1455-1456 yıllarında ikinci ve üçüncü sırbistan seferlerine çıktı. bu ikincisinde babasından sonra belgrad’ı tekrar muhâsara etti. kaleyi savunan hunyadi yanoş öldü, fâtih yaralandı. fakat belgrad düşmedi. 1455’te boğdan beyliği de osmanlı idâresine girdi.

    1458’de mora’ya ilk seferini yaptı. 1459’daki sırbistan seferi sonunda,semendire fethedildi ve sırbistan devleti son buldu. 1460’da çıktığı ikinci mora seferi; mora prensliklerinin ilgası, osmanlı devletine katılması, palegosların sonu ve bizans kalıntılarının silinmesi ile sonuçlandı.

    sonra güney karadeniz meselesini ele aldı. 1461’de ceneviz’den amasra’yı fethetti. baharda sinop’a geldi.himâyesinde bulunan candarlı beyliğine dostça son verdi.oradan trabzon’a yürüdü. denizden de kuşatılan trabzon rum imparatoru teslim oldu.komnenos imparatorluk hânedanına son verildi. bu şekilde batum ve gürcistan kıyılarına kadar bütün güneykaradeniz kıyıları osmanlı devletine katıldığı gibi trabzon ve rize gibi anadolu’nun son parçaları da hıristiyanlardan alınmış oldu. trabzon seferinden dönüşünde eflâk üzerine yürüdü ve ayaklanan kazıklı voyvoda meselesini hâlletti.

    fâtih, 1462’de yayçe’nin fethiyle netîcelenen birinci bosna seferine çıktı. aynı yıl midilli adasını fethetti. 1463’te bosna’ya bir sefer daha yaptı. ertesi yıl tekrar bosna üzerine gitti. 1466’da karaman seferine çıktı. aynı yıl arnavutluk üzerine yürüdü. 1466-67’de arnavutluk üzerine bir sefer daha yaptı.

    bu ardı kesilmeyen seferlerde fâtih, bir taraftan büyük devlet fikrini gerçekleştirecek tedbirler almış, diğer taraftan da cihanşumûl hâkimiyet fikrini benimsemişti. bunun için tuna’nın güneyinde ve fırat-toroslar sınırının batısında, osmanlı devletine katılmıyan hiçbir yer bırakmamak,karadeniz’i ve ege denizini birer türk gölü yapmak, venedik donanmasını geçerek, deniz kuvvetlerini de kara ordusu gibi dünyânın birinci kuvveti hâline getirmek ve bu işleri tamâmen gerçekleştirdikten sonra, italya’yı fethetmek istiyordu. bu plân artık dünyâca bilinmeye başlanmıştı. bu projeye karşı yalnız bütün avrupa değil, türkiye’nin doğusundaki komşuları da karşı çıktılar. bu şekilde osmanlı devletine karşı, bir ittifak meydana getirildi ve uzun süren savaşlar başladı.

    bu büyük savaşlarda, osmanlıların karşısında yer alan büyük devletler; akkoyunlular, venedik, macaristan, almanya, polonya, kastilya, aragon ve napoli idi. fâtih, dehâsı ile bu ittifaka karşı koymasını bildi. düşmanlarını bâzen teker teker, bâzen ikişer üçer, bâzen beşer onar yenerek bu büyük savaşlardan da gâlip çıktı. böylece türk cihan imparatorluğunun temelleri sağlamlaştırılmış oldu. dünyânın osmanlı devleti karşısında âciz kaldığı ortaya çıktı.venedik’in deniz üstünlüğü târihe karıştı. böylece dünyâ hıristiyanlığının iki mühim dayanağından bizans’ı yıkıp venedik’i sindirmiş oldu.
hesabın var mı? giriş yap