• tuhaf bir fırıncı vardı. kendisine sahte para verseler de parayı kabul eder, paranın sahte olduğunu anladığı halde söylenmez, istenilen ekmeği verirdi.

    etrafındakiler onun bu hâlini bilir, şaşırırlardı. kimse onun neden böyle yaptığını anlamazdı..

    nihayet ölüm vakti gelip çatınca fırıncı ellerini yüce dergâha açtı ve şöyle yalvardı:

    “ey allahım, biliyorsun ki yıllarca insanlar bana sahte dirhem getirdi ve ben bunu onların yüzüne vurmayıp istediklerini verdim.
    şimdi ben de senin huzuruna sahte taâtlerle/ibadetlerle geliyorum, ne olur onları yüzüme vurma."

    kıssadan hisse: insanoğlunun becerebildiği yalnızca vızıldayıp arı taklidi yapmaktır. "bal" ise tamamen lütfu ilahidir. lutfa uğramak için, kişinin aczini ve kusurunu bilmesi şarttır.
  • fırında çalışan kişi.
    benim yıllar yılı bu meslek grubuyla ilgili edindiğim gözlem,iş kostümü olarak atlet ve terlik giymeleridir. (bkz: sabo terlik)(bkz: bu terlik tam benlik).
  • benim şimdiye kadar tanıdığım fırıncı abiler hep göbekli olurdu. hatta ne hikmetse gözlükleri de olurdu -yaştan ötürüdür belki.

    ancak ve ancak şu an yaşadığım mahalledeki fırıncı abimiz bildiğin üçgen. acayip şekilli omuz-sırt-kol kası var. kol kasıyla çok ilgilenmedim de, bol tişörtten belli olan omuz sırt kasını sen ne ara yaptın merak ediyorum fırıncı abi. fırından çıkıp gidip ağırlık mı çalışıyorsun nedir?

    not: un çuvalı kaldırıyorlar tarzı yaklaşmayınız, ağır iş yapan adam duruşu değil bence o. baya dexter duruşu var abide. şaşkınlar şaşkınlıklar.
  • tam anlamıyla ekmek kavgası veren adamdır. alın teri vardır yediği ekmekte.
    eğer bir ögrenci olarak ,bir fırın çalışanın yanına giderseniz, size ;parmaklıkların arkasından seslenen bir mahkum gibi seslenir ; " ben yaptım sen yapma, görüyorsun halimizi , oku buralara düşme" der. siz de motive mi edildiğinizin yoksa bir drama tanıklık mı ettiğinizin sorunsalıyla oradan ayrılırsınız.
  • fırıncı diye tabir edilen kişi,fırında çalışan ise bayramı,seyranı olmayan,sabah evlerimize gelen ekmeği yapmak için geceyi gündüz olarak yaşayan meslek sahibi kişilerdir.denedim,tecrübe ettim elinin hamuruyla bayanlara göre olmayan bir iştir,hele de fırın taş fırın ise.şayet fırıncı diye tabir edilen kişi fırın sahibi ise,hayatının en mantıklı mesleğini seçmiş kişidir.2 üniversite mezunu fırın sahibi abimin,makine mühendisi babamdan 7-8 kat fazla para kazanması bunun en iyi örneğidir sanırım.
  • şimdiye kadar tanıdıklarımın hepsi dindar sayılabilecek insanlar olmuşlardır. sanırım yaptıkları iş onların bu durumlarında büyük rol oynuyor. olayın nimet boyutunu çok fazla abarttıklarından olsa gerek neredeyse hepsi beş vakit namaz kılan cami imamı tipinde insanlar oluyorlar. oysaki manav dediğimiz insanlar da nimet sektöründe çalışıyor fakat onlarda fırıncılardaki gibi bir dindarlık genellemesi yapmak söz konusu değil. bu konuyu biraz irdelersek aslında bu durumun sebebini anlayabiliyoruz. bilindiği gibi bizim kültürümüzde ekmek kutsal bir şey. yani nimet olmasından öte başka bir kutsallığı daha var. mesela yere düşen ekmeği düşünürsek, ekmek önce öpülür sonra anlına değdirilerek yüksek bir yere konulur. oysa bir diğer nimet olan portakal yere düşse kimsenin aklına böyle bir ritüel yapmak gelmez. yerden aldığımız gibi bir yere koyarız ya da hiç yerden almayız orada öylece kalır. sanırım bu iki nimete karşı tutumumuz fırıncıların neden genelde dindar insanlar olduklarının sebebi olarak gösterilebilir. şu da var ki biz fırıncıların bize karşı olan davranışları neticesinde dindar oldukları sonucuna varıyoruz aksi halde tezgahın ardında durumlar yine aynı mı onu bilemeyiz.
  • "abdullah cevdet resimli gazete’ye 21 eylül 1329 tarihli ve “çanakkale, derviş ve şeyh” başlıklı bir yazı göndermiş. arkadaşı dr. kaymakam cemil bey isimli birinin çanakkale seyahatinden izlenimlerini aktarmış. çanakkale fırıncılarının kâmilen rum oluşlarının gayet enteresan sebebini bu yazıdan öğreniyoruz. halk arasından bir nakil olmasına rağmen isabetli ve gerçekçi bir yaklaşım. ben de hep fırıncıların neden rum olduğunu merak ederdim…bu memleket nerelerden geliyor ey ahali…

    iktibas metin:

    ---bütün sahil rumlarındır. fırıncılar tamamen rum’durlar. müslümanlar bunun böyle olmasına ve kalmasına ihtimam ediyorlar. buna merak ettim niçin müslüman ekmekçi olmamasına dikkat olunuyor dedim, dediler ki “undan nân-ı aziz (ekmek) yapılır nân-ı aziz nimettir. bunun üzerine basmak küfürdür. müslüman fırıncı olmasını istemek bir müslümanın küfr ve günaha düşmesine sebep olmaktır. çünkü fırında nasıl olsa yere un dökülür, bu unu çiğner, günaha girer. ama rum’un bundan korkacağı yoktur”
    hatta (değirmen’dere) de bir rum fırıncı varmış, vefat etmiş, yerine diğer bir rum fırıncı bulup getirinceye kadar (değirmendere) ekmeksiz kalmış. bu keyfiyeti değirmendere’li bir adam bizzat bana hikaye etti. "

    http://sinanculuk.blogspot.com.tr/…vis-ve-seyh.html
  • yıllık izin dışında elinde hiç bir tatil imkanı olmayan meslek ne bayram izni ne haftalık izin hiç bir şey yoktur gece gündüz demeden 7 gün aralıksız çalışırlar emek sömürüsünün tavan yaptığı mesleklerden biridir istanbul genelinde konuşursak mesleğine hakim türk işçi azalmıştır iş çok ağır olduğundan aklı başında hiç bir insan bu mesleğe yönelmez durumu olmayan emekli insanları ve düşük maliyetli olan göçmenleri çalıştırırlar
  • urfalı fırıncının memnun olmadığı meslek.
    fırıncının isyanı
hesabın var mı? giriş yap