• oncelikle (bkz: #6735738)

    sonra buyrun:

    yillardan 1995, mevsimlerden yaz, yerlerden istanbul...

    o donemde yazlarim kinaliada ve kurtulus arasinda gidip gelmekle geciyordu. yazliktaki diger ergenler gibi benim de en buyuk zevklerimden biri atari salonuna gitmekti. super street fighter salonlara yeni gelmiş; yıllarımızı verdiğimiz, saatlerce kapışıp eğlendiğimiz bu oyunun yenisini herkes çözmeye, usta olmaya çalışıyordu. ben de eski oyunlardaki bilgilerimi bu yeni sürüme aktarmaya çalışıyordum herkes gibi, ama pek de başarılı oldugum soylenemezdi.

    iste gameshow tam o sirada hayatima, tam da yazlikta degilken, bir arkadasimin elindeki kapaginda street fighter karakterleri ve full throttle resmi olan kirmizi kapakli sayisiyla girdi. dergiye soyle bir bakmistim sadece, zaten cok karisik ve siyah beyazdi, fazla ilgimi cekmemisti. ama asil ilgimi ceken, street fighter icin ayrilan sayfalar dolusu ozel hareketler ve gizli karakter akuma! allahh.. yazlikta kimsenin haberi yok akumadan, gider gitmez secip herkesi pataklayacagim, street fighterin krali olacagim..
    arkadasimdan dergiyi odunc aldim ve yazliga doner donmez atari salonuna firladim.. ve ergenlik cagimin buyuk husranlarindan biriyle karsilastim: gunubirlik adaya gelmis oldugunu daha sonradan ogrendigim kazik kadar bi herif, akumayi secmis onune geleni patakliyordu. isin kotusu, herkes akumanin nasil secilecegini ogrenmis, benim hicbir
    olayim kalmamisti..

    gameshowla ilk tanismami boyle acik ve net hatirliyorum. odunc aldigim dergiyi soyle bir okuduktan sonra geri verdim, zaten bilgisayarim olmadigi icin pc oyunlarinin aciklamalarini okumak gibi bir istegim yoktu...

    birkac hafta sonra, derginin yeni sayisini yazliktaki arkadasimda gordum: geberiyordu gulmekten. bana almis oldugu butun sayilari gosterdi: hepsinin mavralarini, copyright dialoglarini, son sayfalarini, macbeth koselerini, engin ablaya gelen mektuplari, bigben'i okuduk. super dergiydi, bizim geyiklerimizin hepsi ve daha fazlasi vardi. o donem arkadasimin dergilerinden otlanarak gameshowla olan samimiyetimi ilerlettim. ben kendim para ayirip almadigim icin dergiye arkadasim kadar baglanmamistim: ama o bir gameshow fani olup cikmisti: hatta telefonda engin "abi"yle konustugu icin kac gun mutlu gezdigini tam olarak hatirlayamiyorum...

    bu donemde dergi de serpildi, buyudu, renklendi, a4 boyutlarina gecti, yurda iyice bir yayildi ve satildi *. ben de arkadasimin dergilerini okuyup eglenmeye devam ettim: hala bilgisayarim yoktu ve bu yuzden kendim dergi satin almiyordum.
    ancak her guzel seyin bir sonu vardi ve (meg'in deyimiyle) kader aglarini her zaman pamuk sekeri tadinda ormuyordu. arkadasimin elinde gordugum son gameshow sayisi, mac'in ayrildigi sayi oldu. ayni sayida dergiye zam da gelmisti: bu iki neden birlesince arkadasim dergiyi satin almaktan vazgecti. bu sirada benim hala bilgisayarim yoktu...

    uzun bir donem gameshowdan habersiz gecti: ta ki derginin son sayisini gorene kadar... iste o anda dergiyi o gune kadar almamis oldugum icin pismanlik duydum ve gidip o sayiyi satin aldim. ilginc bir sekilde, ilk olarak gameshowun son sayisini satin aliyordum...
    son sayi neler kacirdigimi farketmemi sagladi: yine de hicbirsey icin cok gec degildi, arkadasimin gozu gibi sakladigi eski sayilari alip okumak fikri geldi aklima, sayisini bilemedigim kadar dergiyi sagolsun bana verdi ve ben de onlari bir bir okudum..
    ve gameshow'la tam anlamiyla iste boylece tanistim; ya da gameshowu boylelikle dogru sekliyle tanidim diyelim. "neden bu dergi artik yok" diye hayiflandim okudukca, ama her sey icin cok gecti..

    ya da, oyle miydi gercekten? kader bu kez yuzume sihir cafede rastladigim bir posterle guldu: "frp & magic - from the creatures of gameshow"! hayatimin en mutlu anlarindan biriydi o posteri gordugum an, nihayet istedigim bir sey gercek olmustu. evet gameshow geri donmuyordu tam anlamiyla, ama en azindan baska bir sekliyle aramiza geliyordu. frp'ye
    yeni basladigim bu donemde bundan daha iyi bir kombinasyon olamazdi zaten...

    ama yine yaniliyordum, isin daha guzel yani frp&magic'le birlikte eski gameshow sayilarinin da ucretsiz olarak hediye edilmesiydi... "daha ne isterim" derken, bir bomba daha patladi:
    "kronik hastaliginiz gameshow donuyor..1 eylulde..."

    demin bahsettigim mutlu ani hatirladiniz mi? simdi onu milyonla falan carpin ve sevincimi tahmin edin. artik 1 eylulu bekleyip sabirsizlanmak temel isim olmustu..yaninda cd hediyesiyle gelen o ilk sayiyi elime alip, bastan asagi yeni ama bana gore
    kaldigi yerden devam eden dergiyi bayila bayila okudum. ustelik simdi yeni bir durum ortaya cikmisti: artik dergiyi ben aliyordum, arkadasim benim dergimi okuyordu..

    iste o gunlerde, tam olarak aciklayamadigim ilahi bir kudret bir sekilde beni durttu ve kafama her nasilsa su fikri yerlestirdi: "sen de bu dergide yazmalisin...". bu fikir buyudu buyudu ve beynimi kaplar hale geldi. pc dergisinde yayinlanmis ikisi ceviri uc yazidan baska yazarlik deneyimim ve amatorlukten cok da ileriye gitmeyen gamerlik seviyeme aldirmadan, hayatimda pek de yapmadigim sekilde bir arsizlik ve yuzsuzlukle beraber, dergiye yazarlik konusunu anlatan mailimi attim. dergiye yazar olmamin kacinilmaz oldugu konusunda ikna cabalarimla dolu olan kisa mailimde temel argumanim: yakinda zibil gibi cikacak olan star trek oyunlarini en iyi anlatacak sahsiyetin ben oldugu idi. nasil bir cesur anima denk gelip de attigimi bilmedigim bu maili yolladim, ama olumlu bir yanita dair hicbir umudum da yoktu.

    ne var ki, hayat asla onceden kestirilemiyor: ustelik de bazen olumlu yonde.. zebaniden gelen "tamamdir bu is" ozetli maili okuyup da oturdugum iskemleden ne kadar yuksege sicrayabildigimi hayretler icinde gordugum ani da hatirlayabiliyorum acik ve net olarak...
    iste, "gameshowa en garip sekilde eklemlenen yazar" unvanini boyle hakettigimi dusunuyorum.
    o andan bugune kadar gecen zamana dair pek cok sey yazabilirim; megle ilk tanismami, kamerde yaptigimiz muhabbetleri, son dakikada yazdigim yazilari, fuar maceralarini, kurtulusta zebaniyle karsilasmalarimizi, hali saha maclarini anlatabilirim.. ama tahmin edeceginiz uzere bunlarin sonu gelmez.. o yuzden, sadece gameshow sayesinde tanistigim insanlar ve tum yasadiklarim icin, garip kadere duydugum minneti aktarabilirim sanirim..

    geriye donup baktigimda, olaylarin akisi bayagi enteresan geliyor bana, insan hayatinda ufak anlarin onemini daha iyi kavriyorum.. ve zebaniden bir alintiyla bitirmek gerekirse, sunu soylemek istiyorum:
    "gameshow su kisa ve anlamsiz hayatimdaki en onemli noktalardan biriydi.. oyle de kalacak.. son".

    "kisisel gameshow tarihcem" isimli gereksiz entry'yi okudunuz. tesekkurler..
  • babamın aslında indiana jones olması, gizli projeleriyle dünyayı değiştirecek bir bilimadamıyken bizi seçip normal bi adama dönüşmesi filan hayalini kurduğum şeylerdi bunlar. şimdiki haliyle de benim için süperkahraman kendisi, yanlış olmasın ama elde avuçta bir döküman yok, kanıtlayamıyorsun ki. şimdi kendime bakıyorum da, yaş oldu 35, kendim de dünyayı değiştirecek bir iş yapmış değilim. yapacağıma olan umudum ise hiç yok değil ama pek de artmıyor.

    ama artık şöyle bir olasılık var. çok çok yakında, belki bundan 5-10 sene sonra bazı şanslı çocuklar evlerinin tavan arasında, eskimiş kutular içinde bazı dergilerin özenle saklanmış kopyalarına ulaşacaklar. sayfa aralarında mandalina lifleri ve bisküvi kırıntılarıyla. olur da okumaya cesaret ederlerse, anne yada babalarının önceki yaşamının nadide bir parçası bu sayfalardan onlara seslenebilecek. onların gizli hayatlarının çocuksu, arkadaş canlısı, maceracı tarafı. iyi olan şeylere duydukları heyecanı, kötü olanlara attıkları cesur ve alaycı bakışları, etraflarında olan bitene farklı gözle bakmaya çalışan bireyler olma isteklerini ve daha fazlasını bu derginin sayfalarında bulabilecekler. işin garip tarafı, bu dergi bir bilgisayar oyunu dergisi olacak. kim bilir, belki de "şimdi hayat süper ama eskiden de o kadar boktan değilmiş" diye düşünecekler.

    kayıp gezginlerin şakacı ve bilge yol arkadaşıydı gameshow, yol onsuz bu kadar güzel olamazdı.
  • "böyle duraydım kamer bilgisayar'ın kapısında. açaydım diet kolayı. kapatmayın diyeydim."
  • artık bilincime ve ruhuma nasıl işlediyse bu dergi, ilk sayısının üzerinden 24 yıl (çeyrek asır lan, çeyrek a-sır) geçmiş olduğu halde kendimi ara ara ekşiözlükteki bu başlığa çekilirken buluyorum.

    şu anda saat gece 2:51, londrada başka bir hayattayım ve ben gameshow'a mac, engin abla ve muhammed dabiri'ye yazdığım ve aynı sayıda üçünün de cevapladığı günleri hatırlıyorum...

    başka bir şeye bu kadar sevinmişmiydim ya da sevinebilecek miyim bilemiyorum, neydi gameshowu bu kadar özel yapan? doksanların ortasında, teknoloji ile yeni yeni tanışan türkiyenin gençleriydik.

    seksenlerde bildiğin viktorya çağında gibi çelik çomaktan aniden bilgisayara geçişin o baş döndüren günleri...ankarada şimdi yerinde dönerci olan bir pasaj, zindan gibi bir dükkan içinde oyun kapaklarının resimleri olan dosyalardan oyun seçerdik. cebimizdeki harçlık gidiş dönüş otobüs biletinden sonra geriye ne kalıyorsa o kadar disketlik oyun için yeterdi ve koşa koşa eve dönerdik. benim o dönemlerde bilgisayarım bile yoktu (hatta universite son sınıfa kadar hiç de olmayacaktı), yazın tatile teyzemlere gittiğimde onların evindeki 386 dx ile oynardım ama nasıl kapıldıysam artık.

    gameshow'u ilk defa gördüğüm günü asla unutamam. temmuz 1995, mavi kapaklı ufo terror from the deep sayısı (5. sayı). o dönemlerde bilgisayar oyun dergileri ya da köşeleri bir iki tane ama çok ruhsuz ve kötüler, adlarını bile hatırlamıyorum.

    gerçekten neydi gameshow u, gameshow yapan? doksanların apolitize gençliğinin kendisi ait hissettiği ilk yer olduğu için mi? özellikle mac sayesinde dünyaya açılan bir kapı olduğu için mi? (j.r.r. tolkien okumaya mac sayesinde başlamıştım, onun almanya hikayelerine de özenerek yurtdışında yaşama isteği kıpır kıpır o zamanlar oluşmuştu). bir oyun tanıtım dergisinden çok arkadaşlarınla gece saat 1 de site oyun parkında oturup çevirdiğin "mavra"nın benzerini okuyabildiğin ve bunu hiç tanımadığın insanlarla paylaştığını bildiğin için mi? o dönemin türkiyesinde yapacak başka pek de bir şey olmadığı için mi? sosyal hayatta tutunamadığımdan oyunların ve gameshow'un bir kaçış olmasından mı?

    şimdi deseler ki, abi bir oyun dergisinin yeni sayısı tam 1.5 ay çıkmayacak ama sen her gün bayiye gidip önce kendi gözünle tarayıp bir de bayiciye "abi gameshow gelmedi mi?" diye soracaksın, derim * ama o zaman dedik.

    hiçbirşey, yeni gameshowları üst üste görmekten daha mutlu etmedi beni lan! neden? düşünebiliyor musunuz, hayatınızın peak noktası en az 15 gün gecikmiş bir oyun dergisini bayide görmek. ankaralılıktan gelen umursamazlık olmasa üzüntüden kendimi kesicem lan!

    elbette herşey göreceli, zamanla insanın zevkleri ve hedefleri değişiyor. görece dertsiz tasasız ergenliğin mutlulukları ile modern ve yetişkin hayatın mutluluklarını karşılaştırmak zor. yine de bu başlığa gelip gidenler neden bahsettiğimi anlayacaktır.
  • eylul 96, 13 yasindayim. 3-5 aydir pc oyun dergisini duzenli olarak almaya baslamisim. gameshow'u da bazen goruyorum bayide ama tabii ki kucuk boyutu ve siyah beyaz baskisiyla pek ilgimi cekmiyor. pc oyunun goz boyayiciligi daha guzel. pc oyun arkasindaki destekle, her ayin 1'inde cikmayi basarabiliyor. hatta ayin 28'i 29'u gibi gidip sormaya basliyorum "geldi mi?" diye. o ana kadar amiga500'de olsun, pc'de olsun her turlu oyunu bilgisayarcidaki listeden ismini begendigine gore secmis olan ben (bkz: eskiden disket cekip oyun satanlar) pc oyun sayesinde ilk defa aklimda oyun isimleriyle bilgisayarciya gitmeye baslamisim. cok da heyecanla takip ediyorum bu yuzden. (her ne kadar cok boktan bir dergi de olsa pc oyun, ilk pc oyun dergisi turkiye'deki ve, warcraft, pizza tycoon, civilization gibi bir cok klasigin ismini o dergi sayesinde ogrenip almisim) iste o temmuz sonunda ailece bir yerlere gidiyoruz ve ben yolda da pc oyun'u okurum, insallah cikmistir gibi hayaller kuruyorum. ama bir bakiyorum ki henuz gelmemis. e ben ne okuyacagim? o anda gameshow gozume carpiyor. kapaginda time commando var, dergi henuz renklenmis. napalim bunu okuyalim bari diyerek aliyorum. ve hayatim degisiyor.

    simdi bilgisayar oyun dergisi bir insanin hayatini nasil degistirir ki diyebilirsiniz. cok guzel de degistirebilir. zamaninda gameshow okumus herkes de bunu bilir. yol boyunca dergiyi elimden birakamiyorum. ayni mac kosesini defalarca okuyorum. hic ilgilenmedigim oyun yazilarini bile okuyorum. cunku nerden oldugunu anlamadigim bir buyu var dergide. 1 ay daha dergiyi aldiktan sonra (ki abartmiyorum ayin 1'inden 20'sine kadar her gun ama her gun gidip "geldi mi?" diye sordum) derginin butun eski sayilarini siparis ediyorum. o kargoyu aldigim gunu zaten hic unutamam, bir suru gameshow sayisi birden elime geciyor. cok kisa zamanda hepsi en kucuk ayrintisina kadar okuyorum... okudugum eski yazilardan derginin benim aldigim sayidan 2 sayi once batmanin kosesinden dondugunu, eskiden fotokopi oldugunu, 3-5 insanin "bak yarin getir yazini haa" seklinde amator cabalariyla dergiyi cikarttiklarini, derginin hikayesini vs vs herseyi ogreniyorum.... big ben'i okuyup "aa ayni ben" diyorum. mac faith no more diye bir seyden bahsetmis, gidip hemen o kasedi aliyim diyorum. bu formula1 neymis yaa deyip cine5'te f1'in baslamasini heyecanla bekler hale geliyorum. bu frp ne ola ki diye meraklanip, gidip kitaplarini aliyorum, hobbit'i alip okumaya basliyorum, adventure ve strateji oynamaya bayilir hale geliyorum, bilgisayarimi upgrade etme hayalleri kurmaya basliyorum, yazi yazarken zirt pirt parantez acmaya basliyorum vs vs vs... ve her ay heyecanla gameshow'un cikmasini bekliyorum. mac'i oyle bir idollestiriyorum ki, anlatamam. 13 yasindasin ve o yasin getirdigi ogrenme istegiyle, garip bir hayranlik duyuyorsun....

    hele bir ocak 97 sayisi var ki dergiyi bir oturusta bitirmisimdir... a4 olma soylentileri dolaniyor derginin ortalikta. o ocak sayisini bir aliyorum, carsaf gibi. oha! hayatimda okumaktan en cok zevk aldigim sey, gameshow'un o ocak sayisir. oyunlar bile efsaneydi, sanki bile bile ayarlanmis gibi butun efsane olacak oyunlar da o ay cikmislar red alert, tomb raider, daggerfall, nba live97, screamer2, heroes of might and magic.

    aradan 4 ay kadar geciyor. nisan ayinda dergi cikmiyor. yuregimiz agzimiza geliyor gameshow fan'lari olarak, ilk defa kamer'i ariyorum korkuyla.

    -merhaba gameshow'un nisan sayisi hala gelmedi?
    -bu ay cikmayacak gameshow
    -peki iyi gunler

    ve 2 ay sonra, derginin 97 haziran sayisini yine ayni heyecanla aliyorum. sayfalari ceviriyorum. mac yok... en iyimser yaklasimla, sadece bu ay icin yazamadigini filan dusunuyorum, editor yazisini okuyorum. gercekten gitmis! komplo teorileri uretiyorum. bir dahaki ay kesin gelcek, simdi dergiyi bu ay 500 bin yaptilar ya; (cok ciddi bir zamdi) bunun sansasyonunu kapatmak icin boyle bir taktik yaptilar gibi benden beklenmeyecek derecede ticari komplo teorileri ortaya atiyorum. gidip temmuz sayisini aliyorum ve o da ayni...

    iste o ana kadar gameshow hayrani olan ben, bir anda gameshow dusmani oluyorum. zebani'yi hic ama hic sevmiyorum. kraldan cok kralci haline geliyoruz mac'ciler olarak. dergiyi gene her ay, yine ilk ciktigi gun alip, yine her kosesini tek bir kelimeyi atlamadan okuyorum ama artik gameshow'u sevmiyorum (sizi aldatmis ama bir turlu terk edemediginiz sevgili gibi, icten ice sinirlisiniz, nefret duyuyorsunuz fakat birakamiyorsunuz.). o sirada geri sayim diye bir sey basliyor. "aha mac geri donuyor!!" diye seviniyorum, 1 kac ay sonra tamamen sans eseri irc'den mac'le tanisiyorum. ve geri sayim sonunda gameshow'un kapancagini ogreniyorum... uzulmuyorum. o an ortalikta eski 64ler dergisi tekrar cikacak, mac de yazcak gibi dedikodular dolandigindan zannediyorum ki gameshow kapanacak ve 64ler acilcak. 3-5 ay sonra geri sayim tamamlaniyor, yuzde yuz zam yapilarak 1 milyona satiliyor son sayi (kagit fiyatlari mi patladi noolduysa artik). 64ler de cikmiyor, ve gameshow efsanesi bitiyor.

    buradan sonrasi benim icin gameshow degil, logo farkli, icindekiler sayfasi farkli, yolun sonu farkli, tasarimlar farkli, yazarlarin bir cogu farkli... big ben'in rengi bile degismis yesil olmus. hani mac gittikten sonraki 1 sene mac'in biraktiklari gitmemisti, en azindan kalintilari duruyordu. ama zebani o kalintilari atiyor ve logosu dahil, her seyini degistiriyor derginin. ve adi gameshow olan ama aslinda gameshow olmayan bir dergi cikiyor ortaya (iyi veya kotu demiyorum, belki daha bile iyidir belki cok kotudur kisiden kisiye degisir, ama su bir gercek ki o dergi gameshow degildir, yeni bir dergidir.).

    bir ara netshow diye bir dergi cikartiyor mac diye haberler aliyorum. gidip hemen aliyorum dergiyi ama mac'in 2 satirlik yazisini bulabiliyorum ancak iceride...

    sonra buyuyoruz, aradan 8 yil geciyor. ben 23 yasina geliyorum ve bunlar boyle gulumseyerek hatirlanan guzel seyler olarak kaliyor insanin aklinda.
  • lan dünya üzerinde başka hangi dergi siyah kapağı ile bir insanı yatakta ağlatabilir. derginin ötesindeydi abartmıyorum dünya tarihinde okuyanın bu kadar içine girdiği, sanki yazarlar evden biriymiş gibi hissettiği başka dergi çok az vardır. hanginiz kamer bilgisayara gitmedi. diet kola içmedi itiraf edin?
  • hayatının bir döneminde bir döngüye gireceksin ve hep orada kalacaksın deseler. salise düşünmeden gazete bayine gidip gameshow'un yeni sayısı geldi mi diye sorduğum günlere geri dönerim. engin ablayı, polatı, muder'i, mac'i, big ben'i okumayı özledim. gameshow kapandı sonra her sene daha da kötüye gitti hayat.
  • yaklaşık 15 yıldan beri pek çok okuyucusu bütün sayılarını tarayan ve internette yayınlayan bir kahramanın çıkmasını beklemiş olmalı...

    sevgili cem tezcan sağ olsun bütün sayıları satın aldı, taradı, düzenledi ve bizler için az önce yayınladı... güle güle okuyun, yıllarca saklayın:

    http://www.blockmind.net/…rgisi-tarama-projesi.html
  • içindeki overdose mavradan dolayı, belli kalıpların dışına çıkmayan/çıkamayan standart dergi görmek isteyen kişilerce olumsuz eleştiriye tabii tutulsa da, bilgi verme açısından da en iyi dergiydi.

    türkiye'de masaüstü frp ve c-rpg kültürünün gelişmesindeki en önemli kişilerden olan muhammed dabiri'ye, zork nemesis gibi zor ötesi bir adventureı 1 gün içerisinde hem bitirip hem de tam çözümünü yazabilen efe mumoğlu'na, tomb raider 4 gibi ömür törpüsü bir oyuna aylarca ve onlarca sayfa süren tam çözüm yazarak oyunu yarıda bırakmamı engelleyen tuğhan arslan'a [huzur içinde yatsın], simülasyon gurularının gurusu levent göçer'e, star trek wikisi artun özsemerciyan'a, ve daha sayısız bilgili ve yetenekli insana evsahipliği yapmış bu dergiyi sadece mavradan ibaret olarak görmek olanak dışıdır.
hesabın var mı? giriş yap