• amerikalı siyaset bilimci bir abi.

    türk kahvehanelerinde başucu kitabı olabilecek "gelecek yüzyıl" adında bir kitap yazmış.

    http://www.youtube.com/watch?v=12enaovkdtm
  • (balyoz mağduru emekli tümamiral semih çetin'den alıntı)
    stratfor’un kurucusu george friedman’ın “abd’nin 100 yıllık büyük stratejisine yönelik 5 jeopolitik amacın 3’ünün doğrudan deniz gücüyle ilgili” olduğunu vurguladığı analizden bir bölüm okuyor:- abd’nin amacı...

    1. her türlü işgal olasılığını engellemek için denizlerde tam kontrol...

    2. fiziki güvenliğini sağlama almak için dünya okyanuslarında ve uluslararası ticaret sisteminde kontrolü güvenceye almak...

    3. başka bir ülkenin abd deniz gücüne karşı koymasını engellemek... bu artık uç nokta. hiçbir ülke, dünyanın hiçbir denizinde abd’den güçlü olmayacak. bunun en kolay yolu diğer milletlerin deniz filosu inşa etmelerini engellemek. friedman diyor: yani hiç kimse deniz filosu inşasına kalkışmamalı ve bunu yapacak kaynaklara sahip olmamalıdır!
    http://www.yenicaggazetesi.com.tr/…vasi-112833h.htm

    donanmamıza neden kumpaslar kurulduğunun da göstergesi...
  • gelecek 100 yıl kitabında 2050'de türkiye'nin yeni büyük güç olarak ortaya çıkacağını türkiye, polonya, japonya ve abd arasında küresel savaş olacağı gibi pek çok şey söyledikten sonra kitabın son sayfasında "sonsuz sayıda bilinmeyen vardır ve bir yüzyılın öngörüsü hiçbir zaman tamamen doğru olamaz" deyerek akılda ne yani şimdi ben 319 sayfada bu adamın hayal ürünü kurgusunu okuyarak mı zamanımı harcadım dedirtmiştir.
  • türkiye ile ilgili birkaç forward mail almış olabilir.
    (bkz: okudugu her forward mesaja inanan internet cahili)
  • yazdığı 'next 100 years: a forecast for the 21'st century' (önümüzdeki 100 yıl: 21'inci yüzyıl için öngörüler) adlı kitabında, bu yüzyılın sonlarına doğru türkiye - japonya ittifakının abd ile savaşacağını kaydeden amerikalı stratejist. sıradışı kehanetlerinden bazıları:

    "çince'yi boşverin, türkçe, japonca ve meksikalılar'ın dilini öğrenin. rusya ve çin gibi güçler için önümüzdeki yüzyılda endişelenmeye gerek yok, bu ülkeler komünizme benzer şekilde çöküş yaşayacak. türkiye - japonya birliğinin abd ile savaşı bugüne kadar var olan klasik silahlarla yapılan savaşlardan tamamen farklı olacak. yani bugünden bir tür bilim kurgu gibi görünen savaş yaşanacak."

    bu adam 'gölge cia' nickli stratfor şirketinin sahibi aynı zamanda.
  • stratfor’un öngörüsü: dünya yeni döneme giriyor

    küresel çapta meydana gelen jeopolitik süreçler endişe uyandırmaktadır. bunun temel nedenlerinden biri, belirsiz nitelikte olmalarıdır. büyük devletler arasındaki ilişkileri değiştiren unsurlar tam anlaşılamamıştır. fakat uzmanların bu konularla ilgili analiz ve öngörüleri oldukça ilginçtir ve dikkate değer noktaları ortaya koymaktadır.

    “soğuk savaş”ın ardından jeosiyaset

    abd’nin “stratfor” düşünce merkezinin kurucusu george friedman’ın küresel jeopolitik ortamda yaşanan değişimlerle ilgili ilginç bir analizi yayımlanmıştır (bkz.: george friedman. beyond the post-cold war world // “stratfor”, 2 nisan 2013). yazıda dünyanın yeni bir jeopolitik döneme girmesine ilişkin çarpıcı öngörüler yer alıyor.

    g. friedman “soğuk savaş” döneminden sonra, dünyanın üç etkenle belirlendiğini vurguluyor. birincisi, abd’nin nüfuzu ve egemenliğidir. ikincisi, çin’in güçlenmesi ve bu ülkenin iç potansiyeline dayanarak, dünyanın sanayi merkezine dönüşmesidir. üçüncüsü, avrupa’nın büyük ve bütünleştirilmiş bir ekonomik dev haline gelmesidir. bu arada, rusya zayıflamış, japonya ise tamamen yeni bir ekonomik modele geçmiştir.

    ünlü uzman, “soğuk savaş” sonrası dönemi iki aşamaya ayırıyor. birincisi, 31 aralık 1991-11 eylül 2001 döneminde sürmüştür. ikincisi 11 eylül’den şimdiye kadar sürmektedir.

    ilk aşama, iki hüküm üzerine kuruluyordu. o zaman abd, baskın askeri ve siyasi güç olarak kabul ediliyordu. fakat askeri güç esas sayılmıyor, temel unsur olarak ekonomi alınıyordu. ikinci aşama, üç büyük güç – abd, çin ve avrupa – etrafında kuruluyor. fakat bu aşamada, amerika’nın bakış açısında ciddi bir değişim yaşandı. abd, başkalarından üstün olmanın belirtisinin, islam dünyasını askeri araçlarla değiştirme gücü ve olanağına sahip olmak olduğu görüşündedir. bu dönemde çin ve avrupa dikkatini amaçlı olarak ekonomik konulara yöneltmişti.

    g. friedman’ın bu hususu takiben yaptığı analiz çok düşündürücüdür. ona göre, artık maastricht anlaşması’nda belirtilen görüş, avrupa için kritik değildir; çünkü avrupa birliği’nde ekonomik silkelenmeler güçlenmiş ve siyasi parçalanma meydana gelmiştir. çin’in ekonomik mucizesi ise, sona ermek üzeredir. pekin’in kendini kanıtlamak için askeri alana daha fazla dikkat vermeye başlaması bu sebepledir. çin askeri güç kullanımı seçeneğini ortadan kaldırmaz. daha ilginç olanı ise, abd ile ilgilidir. amerika, afganistan’dan çekiliyor. washington küresel üstünlük ile her şeye kadir olma arasındaki karşılıklı ilişkiler ve karşılıklı bağımlılığı yeniden gözden geçiriyor.

    burada g. friedman dikkati iki önemli kavrama – küresel üstünlük ve küresel her şeye kadir olmaya yöneltiyor. öncelikle, bu durum bunlar arasında fark olduğunu göstermektedir. sonra, yeni dönemde onlar arasındaki ilişki ve bağımlılığın değiştiğine işaret ediyor. bu değişiklik hangi yönde olacak? içeriğindeki yeni unsurlar neler olacak? bu gibi sorular merak doğuruyor.

    uzman bu sorulara somut yanıt vermese de, bazı önemli yönlere değiniyor. avrupa esasen ekonomik güç sahibi olarak vardı. fakat ekonomik bütünleşmenin yanında, çeşitli devletlere de sahip olmaya çalıştı. bu, gerçekleşmesi mümkün olmayan görüş pik noktasına ulaştı artık avrupa çökmektedir. almanya, hollanda ve lüksemburg’da işsizlik oranı düşüktür. avrupa birliği’nin eyaletlerinde ise bu oran yüksektir. almanya, avrupa birliği’ni ticari çıkarlarını korumak için canlı tutmaya çalışıyor. berlin, örgüte üye devletlerin ekonomik çizgisini denetim altına almaya çalışıyor. almanya’nın, avrupa devletlerini kurtarması karşılıksız değildir, bunun karşılığında onların bütçelerini denetleme amacındadır. anlaşmazlık işte bu sebepten çıkıyor; çünkü ab üyesi devletler, egemenliklerinden vazgeçmek istemiyor. sonuçta birtakım avrupa ülkesinde (örneğin; macaristan, romanya, bulgaristan vb.) radikal milliyetçilik eğilimi güçleniyor.

    kıbrıs örneği ise, ab’nin kaderi açısından ilkesel bir hususu ortaya koymuştur. avrupa birliği’nin zayıf devletleri baskı altında tutmaya çalıştığı görünmüştür. birliğin hangi üye ülkesi zayıflarsa, diğerleri onu kendi etkisi altına almaya çalışacak. bu durum, avrupa’da bütünleşmenin geleceğiyle ilgili soru işaretleri doğuruyor. aynı zamanda, demokratik sayılan ab’de zayıflara olan yaklaşımın hiç de demokratik olmadığını gösteriyor. bu ilke ab’nin bütününe karşı böyle uygulanıyorsa, o zaman onun diğer devletlere yaklaşımı ne ölçüde demokratik olabilir? o halde, bölgesel anlaşmazlıkların çözümüne avrupa nesnel yaklaşabilir mi? g. friedman’ın analizinden, bu soruların yanıtlanmasının gerekliliği de kendini gösteriyor.

    yeni güç dengesi

    çin meselesi uzmanın yazısında önemli yer tutmaktadır. onun görüşünce, çin ekonomisi önceki tempoda gelişimini sürdüremez. dış satım odaklı ekonomi, yurtiçi talebin artmasıyla sonuçlanır. fakat çin’de bunun gerçekleşmesi için ülkenin iç hayatında devrimsel değişiklikler olmalıdır. pekin birkaç kez bu girişimde bulunmuştur. ancak başarılı olamamıştır. böylece, çin ona verilen fırsat çerçevesinde, yurtiçinde köklü sosyo-ekonomik değişiklikleri gerçekleştirememiştir. sonuçta dış satıma konulan kapitali azaltarak büyümeyi gerçekleştirme yolunu seçmiştir. bu yöntem japonya’nın mali sistemini zayıflatmıştır. çin’i de aynı son bekliyor.

    bütün bunlar, avrupa ve çin’in aynı hataları tekrarladığını göstermektedir. onlar jeosiyaset ve iç siyasi sorunlara önem vermeden, ekonomik gönençleşme aracılığıyla gelişimi sağlayabileceklerine inanıyorlardı. 1991-2008 yılları arasında bu öngörü gerçekleşti. şimdi ise gerçek, tamamen başka hususları ortaya koyuyor. ab ve çin’den farklı olarak abd’ye ise, tarih ayrı bir ders vermiştir.

    amerika askeri müdahaleyle küresel sorunları çözeceğine inanıyordu. eylül 2001 her şeyi alt üst etti. afganistan ve ırak konuları ise, en büyük askeri güç aracılığıyla bile birilerine siyasi iradeyi kabul ettirmenin mümkün olmadığını kanıtladı. işte bu hususta, üstün olma ile kudretli olma arasındaki farkı ayırt etmek gerekiyor. washington’un bu konuda somut bir karara vardığını söylemek zordur. bununla birlikte, amerika artık küresel jeosiyasette değişikliklerin başladığını kabul ediyor ve dış politikasını buna uygun şekilde kuruyor. ortadoğu, kafkasya, orta asya ve çin doğrultusunda son dönemde attığı adımlar, bunu kanıtlıyor.

    burada çok önemli bir husus da, abd’nin artık doğrudan askeri müdahale yöntemini kullanmıyor olmasıdır. böylece, önderlik iddiasına son koymamakta, sadece güçler dengesini yeni bir formülle sağlamaya çalışmaktadır. amerika hala dünyanın diğer iki dev gücü olan ab ve çin’e oranla daha iyi bir ekonomik sisteme sahiptir. onun ekonomik sorunları nispeten azdır. fakat bunlar washington’a mutlak egemen statüsü vermiyor. dolayısıyla, abd’nin yeni dönem politikasının nasıl sonuç vereceğini zaman gösterecek. ancak, küresel çapta jeopolitik görünümün ciddi biçimde değişeceği şimdiden bellidir.

    g. friedman tüm bunların temeline yeni dönemin dört belirleyici unsurunu koymaktadır. birincisi, amerika birleşik devletleri’nin tüm göstergeler bakımından egemen dünya devi olarak kaldığıdır. ancak şimdi washington ihtiyatlı ve ölçülü davranıyor. o, avantaj sahibi olmak ile her şeye kadir olmak arasındaki önemli farkı kabul ediyor.

    ikincisi, avrupa’nın olağan seyrine dönmesidir. bunun ana belirtisi, birbiriyle yarışan çok sayıda ulus devletin olmasıdır.

    üçüncüsü, rusya’nın yükselme eğilimi var. ruslar adetleri üzere “bulanık suda balık tutmayı” sürdürecektir. rusya ekonomik açıdan pek de önemi olmayan, ancak ciddi siyasi getiri sağlayan anlaşmalara imza atmayı sürdürecektir.

    dördüncüsü, çin’in kendi iç sorunlarını çözmek için “içine kapanmasıdır”. onun için komünist yönetim yöntemi ile istikrarsız ekonomik durumu uzlaştırmak bir hayli çetinleşmiştir. nüfusun gönenç düzeyi yükselmezse, çin otoriter bir devlete dönüşecektir.

    bu analizlerden önemli sonuçlar çıkıyor. dolayısıyla, küresel çapta güç dengesinin değişimiyle ilgili düşündürücü hususlar vurgulanabilir. yeni dönemde herhangi belirli bir gösterge bakımından (örneğin; askeri, ekonomik ya da siyasi) önderliğin mümkün olmayacağı görünüyor. küresel çapta söz sahibi olan devletin, çok yönlü şekilde üstün olması gerekiyor. bu; siyasi, ekonomik, kültürel, çevresel, askeri vb. açıları içeriyor. avrupa ve çin, amerika’ya küresel önderlik düzeyinde birer rakip olamaz. onlar tüm hesaplarını ekonomiye yönelterek kendi kendilerini vuruyor.

    abd’nin dünyada egemen olma meselesi de çözümsüzlüğünü koruyor; çünkü yeni güç merkezleri ortaya çıkabilir. örneğin; rusya, hindistan, brezilya, türkiye hızla gelişmektedir. ayrıca, çeşitli bölgelerdeki anlaşmazlıklar dünyada jeopolitik durumu bir anda değiştirebilir. bunların çözümlenmemesi büyük devletlere önceleri gözlemlenmeyen sorunlar yaratır. genel olarak, bölgesel önderlerin ortaya çıkması küresel çapta jeopolitik görünüme yeni bir canlılık veriyor. farklı senaryolar da olasıdır.

    fakat g. friedman’ın savunduğu görüşler, genel olarak oldukça ilginç ve dikkate değer hususları ortaya koyuyor. anlaşılan, dünyada yeni uluslararası kurallar konabilir. bunun temeli şimdi atılırsa, belirli bir süre bu alandaki belirsizliklerin süreceğini kabul etmeliyiz. öyle bir zaman gelir ki, bölgesel düzeyde jeopolitik gelişmelerin düzenlenmesi için somut kıstaslar kaybolabilir. bu durumda, sorunların çözümü meselesi oldukça güncel bir soruna dönüşmüş oluyor.

    öte yandan, avrupa’da ulus devlet yeniden önem kazanıyorsa, bağımsızlığını yeni kazanmış ülkelerde bu meselenin en uygun çözümünün nasıl olacağı üzerinde düşünmek gerekiyor. burada ulusal egemenlik ile küreselleşme sürecinin talepleri arasında yeni bir denge bulmak gerekecek. sorunun mürekkep tarafı ayrıca, yeni dönemin başlangıç sürecinin sürmesi ve birçok ilkesel hususun açık olmamasıdır. bu sebepten g. friedman’ın son savını kabul etmekten başka yol yoktur: “şimdi ise, biz yeni döneme ayak basıyoruz”.

    kaynak: http://politikaakademisi.org/?p=4877
  • dünyanın yeni bir savaşa hazırlıklı olması gerektiğini söylemiş.

    http://tr.sputniknews.com/…-friedman-savas-cia.html
  • ibrahim kalın'ın büyük abisi cia teorisyeni.türkiye'ye geldiğinde ibrahim kalın araba ve şöför ayarlamış.ve söylediği bir çok şeyi yerine getirmiş.

    --- spoiler ---

    yabancı medyada çalışan türkleri fişleyen seta’nın kurucu başkanının ibrahim kalın olduğunu söyledik. merak ettiğim kalın’ı da birileri fişledi mi?
    neden mi?

    15 temmuz gecesi erdoğan’ın uçağının lokasyonunu paylaşan stratfor’u hatırladınız mı? teksas merkezli, george friedman tarafından yöneltilen kuruluşa, yandaş ya da muhalif tüm medya “gölge cia” yakıştırması yapıyor. zira kuruluş, güvenliğin özelleştirildiği dünyada ücreti karşılığında istihbarat hizmeti veriyor.

    mahrem kitabımızda var. wiki- leaks, stratfor’un arşivini yayımladı da türkiye’deki kaynaklarını öğrendik. meğer stratfor’un türkiye’deki istihbarat kaynaklarından biri seta’nın kurucu başkanı ibrahim kalın’mış. “gölge cıa”nın türkiye uzmanı reva bhalla’nın 10 mart 2010’da başbakanlık ofisinde ibrahim kalın’la görüştüğü belgelerde var.

    stratfor direktörü george friedman’ın kalın’a, “gülen hareketi ile aramızı düzeltmemize yardım et” ricasını kalın’ın yerine getirmesi de.

    31 mayıs 2010’da friedman eşiyle istihbarat toplama gezisi için türkiye’ye geldiğinde altlarına araba ve şoför ayarlayan bile kalın. friedman, 14 eylül 2010 tarihli e-postasında kalın’dan şöyle bahsediyor:
    “bu adam büyük bir kaynak... bu adamla kurduğum ilişki ve yaptığım görüşme kesinlikle gizli kalmalıdır.”

    bugün fişleme yapan seta’nın kurucusu kalın’ın stratfor’a gönderdiği bir e-posta da arşivlerde duruyor. yabancı medyada çalışmak ne ki! e-postada anlattığına göre kalın, türkiye’de medyaya “gölge cıa” lehine haber yaptırıyor ve bunu “patronlarına” şöyle bildiriyor:
    “sevgili george ve kamran, bazı medya kuruluşlarına stratfor’un türkiye ve balkanlar hakkındaki raporunu haber yapmalarını söyledim ve ürettikleri haberlerin linklerini aşağıda gönderiyorum. ibrahim.”

    bir zamanlar washington’da abd ofislerinden fethullahçıların kurumlarından çıkmayan ibrahim kalın...
    fetö’nün para aktardığı georgetown üniversitesi’nin 2009 yılında hazırladığı “en etkili 500 müslüman” listesine fethullah gülen’i 13. sıradan sokan ibrahim kalın...
    kavga başlayana kadar fetö’nün today’s zaman’ında yazan ibrahim kalın...
    şimdi onun seta’sı yıllardır cumhuriyet’te “emperyalizm” teorisini anlatan ergin yıldızoğlu’nu fişliyor.

    eski “paralel”leri konuştuk, eski “andıçlar”ı tartıştık.
    bakalım şimdikilerle ne zaman hesaplaşacağız!

    barış terkoğlu - cumhuriyet
    --- spoiler ---
  • bundan 10 yıl önce bazı söylemleri :

    ''ırak ve suriye'de karmaşa vardır, kürtler tam 'kendi ülkemizi kurmanın sırası' diye düşünürken türkiye bu iki ülkeyi de kontrol altına alır. bununla da yetinmez arap yarımadası'na kadar iner.'' kaynak ve tamamı için

    2050 den 3.dünya savaşı
    türkiyenin bölgedeki süveyş kanalını kontrol etmek için askeri üstler kurmaya çalışması
    2010-2020 arasında rusya güney sınırını genişletir ama savunmasız hale gelir

    bazı teorileri doğrudur.en garip teori ise çin kaosa sürüklenecek deniyor 2020-30 arası.
  • wikileaks in en son sızıntısında tüm iç çamaşırlarını ortaya döktüğü stratfor isimli bir think tank in kurucusu ve sahibi. oray eğin in attığı twit ile öğrenmiş olduğum https://twitter.com/…egin/status/174166987298181122 elemanlarından birinin de türk olduğu. ismini burdan yazıp deşifre etmiş olmak istemem de zaten 2 google aramasıyla elemanın neler yaptığını görebilirsiniz. vay anam vay... hatta elemanın direk bu think tanke yolladığı maillerde türkiye'den kimleri kafaladığı falan da yazıyor.
hesabın var mı? giriş yap