• müsadenizle eski bir çalışanı olarak 1-2 kelam etmek isterim.

    yaklaşık 2020'den kapanmasına kadar, yani yaklaşık 2 yıl kadar gittigidiyor'da kıdemli yazılım geliştirme uzmanı olarak çalıştım ve gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki, 10 yıllık kariyerim boyunca çalışmaktan en mutlu olduğum yerdi. yazının geri kalanında uzun uzun gittigidiyor yazmaktansa sektördeki kısaltması olan gg'i kullanacam bilginize.*

    öncelikle içeriyi biraz anlatmakla başlayayım. gg belki maddi olarak değil ama kültürel açıdan çalışanını mutlu eden bir şirketti. gerçekten insancıl bir çalışma ortamı vardı (belki de çok insancıl). benim çalıştığım dönemde yaklaşık 300 kişiye yakın çalışanı vardı ve bu çalışanların önemli bir kısmı son 2 yılda girmişti. 2-3 yıldan daha eski çalışan sayısı ortalama 100-150 kışiydi diyebiliriz. bu 100-150 kişinin belki de yarısına yakını 5 yıldan fazladır gg de çalışıyordu. 10 yıl ve üstü çalışan sayısı ise 30 dan yüksektir. belki başkaları bu sayılar için "ne var bunda?" denilebilir fakat dünya genelinde bir yazılım şirketinde ortalama çalışma süresi 2 yılın altında. bizim o ölüp bittiğimiz amazonlar, googlelar, facebooklar, applelarda bir yazılımcı ortalama 2 yıl kadar çalışıyor ve daha sonra kendini daha mutlu edeceğini düşündügü bir şirkete geçiş yapıyor. görsel 10 yıl tecrübesi olan bir yazılımcının özgeçmişinde 6-7 farklı şirket görmek pek şaşırtıcı birşey değil, aksine 1-2 şirket görmek daha şaşırtıcı bir durum. bu konuda gg bana kalırsa hem türkiyede hem de dünyada bir istisnaydı.

    peki niye istisnaydı?
    öncelikle çalışanına bir mal olarak görmüyordu. örnek vermek gerekirse daha yeni yeni ve daha çok startuplarda duyduğumuz sektörde "regl izni" olarak ifade edilen olay yıllardır gg'de uygulanıyordu. hatta bunu "ya erkeklere ayrımcılık olmasın hak geçmesin" diye "kendimi iyi hissetmiyorum" izni olarak tanımlamışlardı. herhangi bir kişi ekip liderinine ben kendimi iyi hissetmiyorum dediği gibi izinli oluyordu. yok izin formu doldur, takım lideri onaylasın, direktör onaylasın, sonra doktor raporu getir, sonra bunların çıktılarını al ik'a götür felan yoktu. daha önce çalıştığım bir çok şirkette 1 saatlik banka işi için bile "saatlik izin girmen lazım" muhabbeti yapılıyordu.

    daha sonra annelik ve babalık izni olayları da büyük bir artıydı. annelik izni resmi gün sayısından fazlaydı, tam hatırlamıyorum yalan olmasın. fakat babalık izni tam 3 aydı. yani çocuğunuz olduğu andan itibaren 3 ay boyunca bilgisayarınızı kapatıyordunuz ve bitti. yok şurası patladı, yok bu proje yarım kaldı hiçbir şey umrunuzda olmuyordu. bu arada bildigim kadarıyla resmi babalık izni 5 hafta günü. iş günü değil dikkat ederseniz. yani haftasonu ve resmi tatilleriniz bu izinin kapsamında. örnek vermek gerekirse çocuğunuz kurban bayramı arifesinde doğdu ise, bayram bittiği resmi olarak iş başı yapmanız bekleniyor.

    ayrıca içeride üniversite kulüpleri gibi kulüpler vardı. bunlardan en meşhuru lgbt kulübüydü. zaten şirket içerside açık eşcinsel ve trans arkadaşlarımız vardı, ki bu kişiler için sektörde çalışılacak yer bulmanın ne kadar zorunlu olduğunu tahmin edersiniz. bunun yanından şirkette muhafazakar ve dini hassasiyeti yüksek olan arkadaşlarımız da vardı. çalışanlar arasında gayrimüslim kişilerde bulunmaktaydı. yani sizin politik, dini veya cinsel kimliğinizin iyi anlamda bir anlamı yoktu ki zaten bunun böyle olması lazım. en azından münasır medeniyetler seviyesinde. lgbt klubu haricinde oyun klübü, fotografçılık ve gezi klubü, çalışan mutluluğu klubü gibi klüpler vardı. her bir klübün kendine ait bir bütçesi vardi ve bunu kullanmakla mükellefti.

    sonracığıma, çalışan meclisi vardı. her departman kendi içerisinden 2 tane temsilci seçerdi. bu temsilciler bizlerden taleplerimizi toplar ve her ay yapılan meclis oturumunda taleplerimizi genel müdür ve ilgili direktörlere iletirdi. temsilciler her yıl değişirdi felan.

    bunlar haricinde teknoloji akademisi adında bir oluşum da mevcuttu. kısaca anlatmak gerekirse, sektörde maalesef herkes 4 yıllık fakülte mezunu stajer arıyor. haliyle eğer 2 yıllık bilgisayar programcılığı bölümünden mezun birisi iseniz kariyerinize başlamanız oldukça zorlaşıyor. gg bunun için her yıl yaz aylarında 3 aylık bir staj programı başlatıyordu. bu programa ön kabül şartınız ise 2 yıllık mezun olmanızdı, 3 ay boyunca içerideki yazılımcı arkadaşlar haftanın belli gününde bu arkadaşlara baya üniversite dersi gibi ders veriyor. kalan günlerde ise stajer arkadaşlar bağlı oldukları ekiplerde sanki bir uzman yardımcısı gibi çalışıyordu. 3 ay sonunda bu arkadaşlardan bazıları kadroya giriyor, geri kalanlar ise en azından 3 aylık gerçek bir developer olma tecrübesi ve frontend, backend, scrum, docker, devops vb. konularda az çok bilgi sahibi olup girecekleri mülakatlarda bir adım öne çıkıyordu.

    bu ve bunun gibi birçok değişik şeyler vardı içeride. dürüst olmak gerekirse, gg bunların hiçbirisini yapmasaydı büyük ihtimalle hiçbir şey kaybetmezdi. bu dediklerimin hiçbirisi sektörde zorunlu değil. sektörde ki birçok firma yemek kartı ve özel sağlık sigortası gibi şeyleri bile ‘muhteşem’ yan haklar olarak sunarken gg’nin bunların üzerine böyle şeyler yapmasi çalışan olarak gerçekten kişiyi şirketin kültürüne bağlıyordu. düşünün kapanma sürecinde bile elimizde olan demirbaşları istemedi bizden. yani bana çalışmam için verdigi macbook, magic mouse, harici ekran ve ofis sandalyesini hibe etti. not: bunların piyasa değeri ortalama 4-5 bin dolar. buna şirket telefonu olan arkadaşların telefonları da dahil.* yani gg "arkadaşlar kusura bakmayın, profesyonel dünya kapatıyoruz dükkanı,aha bu kıdem tazminatınız, bu da ihbar tazminatınız, zimmetinizde olan ürünleri de teslim edin ben abd’ye gönderecem, hakkınızı helal edin” dese kim ne derdi. bu nedenlerden gg’e karşı saygım ve sevgim çok yüksek.

    peki şirket neden kapandı veya daha afilli söylem ile "ebay niye türkiye operasyonunu durdurdu?"

    kısa cevap (bkz: trendyol) ve (bkz: hepsiburada). uzun cevap ise biraz daha girintili.
    öncelikle bunlar benim tahminlerim ve kesinliği yok. fakat işkembeden de sallama değil az çok sektörü biliyoruz. öncelikle gg bir ebay şirketiydi. yani bütçesi abd'den geliyordu. ebay mantık olarak alibaba ve amazon'un aksine genelde daha pasif bir büyüme politikası izleyen bir şirket. yani alibaba'nın trendyol'a yaptığı gibi al sana 5 milyar dolar harca bunu yeter ki büyü, ya da doğanların ‘sen yeter ki büyü ben nesineden zaten para kazanıyorum şirketin marka değerini yükselt’ gibi politikalar izlemiyor. sanılanın aksine büyük e-ticaret şirketlerinin karlılıkları oldukça düşük. amazon bile sadece e-ticaret ile değil, aws gibi hizmetler ile bir dev haline geldi. ebay’in maalesef böyle yan hizmetleri olmadığı için, politikası “al sana şu kadar para, bunu %5-10 büyüt gel” gibi birşeydi. bu strateji belki oturmuş bu sektörde oldukça mantıklı ama karşınızda trendyol gibi para yakmaya hazır bir şirket var ve pandemi gibi çalkantılı bir dönem var ise bu tempoya ayak uyduramazsınız, ki uyduramadılar da. çünkü her anlamda bütçe yetersizdi, buna pazarlama da dahil. tahmin edeceğiniz gibi e-ticaret diğer birçok sektör gibi reklam ve kampanya üzerinden gelişiyor ama e-ticaretin diğer sektörlerden ufak bir farkı daha var o da trafik. sen ne kadar çok müşteriyi içeri sokarsan fiyatın kötü olsa bile satış yaparsın. haliyle e-ticaret sitelerinin asıl amacı trafik çekmektir, çünkü bazen trafik kampanyadan daha çok iş yapar. peki trafiği nasıl üzerine alacaksın? aha burada da para konuşuyor. çok uzmanı değilim ama bildiğim kadarıyla reklam olaylarının önemli bir kısmı açık arttırma usulü çalışıyor yani bi google aramasında ön plana mı çıkmak istiyorsun?, fenomenle mi çalışmak isitiyorsun?, televizyona, gazeteye, billboard'a reklam vermek mi istiyorsun? highest bid wins*.

    işte ebay bu noktada işin içine giriyor. ebay'in türkiye'ye layık gördüğü bütçe rakiplere göre cücük kadar. şöyle düşünün dedikodulara göre trendyol'un kasım ayındaki reklam bütçesi, gg'nin yıllık reklam bütçesinin yaklaşık 30 katı. yani adamlar kasımın her günü bizim yıllık bütçemiz kadar para yakıyordu reklama. ayrıca genç, yaşlı, şehirli, köylü her kesime göz koymuşlardı. yoksa eser yenerler ile, şevval sam ile, bülent şakrak ile, mete gazoz ile reklam anlaşması yapması boşuna değil. herifler esen yenerleri, şevval samı, bülent şakrak’ı seven tayfayı bile kendilerine çekmek istiyorlardı. haliyle böyle bi dünyada trafik alamıyorsunuz. satıcı tarafından bakarsak, adamlar da gg’e dükkan açmak istemiyorlardı. sonuçta herkes tezgahınızı istiklal caddesine mi kurmak ister rekabet ne kadar yüksek olursa olsun.
    bunların üstüne ülkemizde ki ekonomik kriz, kur istikrarsizliğı ve pandemi gelince muhteşem bir kombo oldu. ebay gg'den dolar bekliyordu günün sonunda. doların 9 liradan 18 liraya 1 haftada çıktığı, 18 liradan 12 liraya bir gecede indiği bir sistem adamları korkuttuğu muhtemel.

    bir başka neden ise belki de fazla insancıl olmasıydı. çünkü kimsede bir baskı, stress ve hırs yoktu. herkes statükoyu korumak istiyordu. bunun belki de en önemli nedeni 10+ yıl çalışan arkadaş sayısının yüksek olmasıdır. çoğu kişi için maalesef gg bir emeklilik yerine dönüşmüştü. eski çalışanların bir çoğunda hırs, azim veya yenilik heyecanı yoktu. hatta yeni gelenleri de kendi çukurlarına çekmeye çalışıyorlardı. siz bir fikir veya yenilik ile gittiğiniz zaman çoğunlukla "keyfimiz yerinde, kervan yürüyor ortalığı bulandırma" rüzgarları esiyordu. not: bütün arkadaşlarda böyle birşey olduğunu söyleyemem ama böyle bir havanın olduğu maalesef gerçek.

    teknoloji departmanı olarak biraz da çuvaldızı kendimize sokayım. bildiğiniz gibi gg türkiyenin en eski e-ticaret platformlarından birisi. 2022 yılında 20. yıllarını kutladılar ki bu bir yazılım şirketi için muhteşem uzun. haliyle içerideki birçok sistem, kod ve prosedür maalesef sektörel dille legacy'di,* ve maalesef devir hız devri. bu eski sistemler ile yeni projeler geliştirme, daha performanslı işler üretme ya da bu teknolojileri bilen eleman bulma gibi şeyler hep gg'e eksi yazdı. belki de modernizasyonunu daha önceden yapması gerekiyordu. böylelikle kullanıcılara belki yeni özellikleri daha hızlı getirebilirdik. hepsiburada, trendyol ve getir gibi daha modern teknolojileri takip eden şirketler pandemi sürecinde sadece bir e-ticaret sitesi olmaktan çıktılar. kendi kargo sistemlerini, ödeme sistemlerini, depolama sistemlerini geliştirdiler. artık içerisinden su, yemek, market siparişi verebildiğin araba kiralayabildiğin, uçak bileti alabildiğin hatta şans oyunları oynayabildiğin platformlar haline geldi. gg bu dönemi iyi değerlendirmedi.

    kısacası gg'nin kapanmasının maalesef tek bir nedeni yok. başka bir arkadaşa sorsak o apayrı konulardan bahsederdi kesin. fakat ben eski bir çalışanı ve bir gönül borcu olduğumu düşünerek bunları kaleme aldım ve belki doğru 1-2 kişinin okumasını sağlayarak gg’nin iyi yaptığı şeylerin örnek olmasını sağlayabilirim. umarım gg’nin çalışanlarına bakış açısı sektördeki diğer şirketlerden de görebiliriz

    edit: #146592845 nolu girdideki arkadaş bahsetmiş, bir kısmını pek deneyimleyemedim özellikle ofis ile alakalı olanları, malum pandemi ama yine de entry'ime eklemek istedim tarihe not olsun belki okur okur gülümserim diye:
    - yaz ayları boyunca her cuma yarım gün
    - her 5 yılı dolduran çalışan, 1 ay boyunca kesintisiz izne ayrılabiliyor. buna sabbatical diyorlardı. (bu normal iznin haricinde ek bir izin)
    - bayramlarada seyranlarda hediye paketleri
    - özel günlerde indirim çekleri
    - ofiste kafa dağıtmalık oyunlar. (playstation, atari makinası, langırt)
    - wc de tek kullanımlık diş fırçası ve macunu, saç kurutma makinesi, parfüm/deodorant
    - her kubiğin yanında ufak bir çardak (beraber çalışmak veya sohbet etmek için)
    - aşırı rahat ve fonksiyonel çalışma sandalyesi. (marka/model: herman miller- aeron, piyasa değeri: 2 bin euro)
    - zengin bir kahvalti
  • cömert tanıdıkları olan satıcıların bulunduğu açık arttırma sitesi. boktan bir mp3 çalar ilanına bakarsın adam "satma sebebim 30 gb lik ipod hediye geldi" yazar, laptop satan adam "arkadaşım apple macbook pro hediye etti" yazar, başka birine kardeşi iphone 3gs hediye etti diye nokia n80 ini satar. nasıl ortamlarınız var abicim sizin, şu yaşıma kadar şöyle hediyeler alamadım, ailemden arkadaşlarımdan soğuttunuz beni.
  • çok uyanık(!) satıcıları var.

    ayakkabıya ihtiyacım oldu. hemen soluğu ebay'de aldım. birkaç araştırmadan sonra, dünyaca ünlü bir terlik/sandalet firmasının ürünlerini beğendim. ürün 15$'dı, shipping'i beleşti ve hong kong'dan geliyordu. dur hele dedim, gittigidiyor'u açtım.

    aynı ürün, -ürün fotosunu bile aynen yapıştırmışlar- gittigidiyor'da 3-4 katı fiyata satılıyordu. beni en çok kopartan ise satıcının eklediği bilgilerdi.
    - siz siparişinizi verdikten sonra biz de ürünü yurtdışından isteteceğiz, 2-3 haftaya gelir, sonra size göndereceğiz. elimizde hazır ürün yoktur. -> biz de ebay'den getirtiyoruz, ama sizin bunu anlamayacağınızı düşünecek kadar salağız.
    - yurtdışından gelecek kargonun masrafları tarafımıza aittir. -> o kadar malız ki, free shipping'in parasını bile sizden çıkaracağız.
    - ürün %100 orijinaldir. -> orijinal olmasını umuyoruz, hong kong'dan geliyor gerçi. du bakali...
    - tanıtım amaçlı olduğu için indirimlidir. -> tanıştırayım, ben bir malım.

    beğendiğim bi parfüm vardı. strawberry'ye baktım, bi de gg'ye bakim dedim. normalde parfümüm orijinali 50 lira falan. ama beyninin üzerine oturan bir satıcı, boş şişeyi 20'ye kakalamaya çalışıyordu. bi de utanmadan yazmış, şişe boştur falan diye. boş şişeyi napacaz, götümüze mi sokacaz?
    mal mısınız lan?
  • bugün doğumgünüme özel fırsatlardan bahseden mailinde, şahsıma tansiyon aleti önermiştir. ulan alt tarafı 33 olduk adi herifler. seneye de kalp pili önerirsiniz artık..

    8 yıl sonra gelen edit: tahminleri doğru çıktı. bir yıldan beri tansiyon hastasıyım ve ilaç kullanıyorum. ama ibnelik değil mi tansiyon aletini hepsiburada'dan aldım.
  • şu sıralar site üzerinde dolandırıcılık yapanların reklamlarını yapmakta, ilanlarını ana sayfadan vermektedir.

    şimdi bir online satış mağzam olsun. önce cimri.com'a üye oluyorum.
    sonra türkiye'de hiç bir yerde satılmayan bir ürünü, mesela bir fotoğraf makinesini satışa çıkarıyorum.
    makinenin abd satış fiyatı 150$ olsun, türkiye'de ortalama 350tl'ye satılabilir.
    fakat ben bu ürünü mağzamda 850tl'ye satıyorum.
    sonra gittigidiyor'a abone olup bu makineden 100 tanesini 450tl'den satışa çıkarıyorum
    gittigidiyor bu saatışı ana sayfasındaki reklam bölümünden %48 indirimle x marka fotoğraf makinesi diye yayınlıyor
    insanlar ilana tıklıyor.
    cimri.com ya da google üzerinden aradıklarında makinenin gerçekten 850tl'ye satıldığını görüyorlar.
    850tl'den başka bir fiyat görmüyorlar çünkü bu makine türkiye'de başka hiç bir yerde satılmıyor.
    zira makineyi özel getirttim ve kendi sitemde bu fiyata satıyorum. başka bir yerde yok.
    insanlar abd'de aslında 150$'a satılan bu makineye 450tl öderken büyük bir indirimle satın aldıklarını sanıyorlar.
    ve makineler kapış kapış gidiyor.
  • satıcıya olumsuz yapmanın imkansız olduğu site. buna rağmen halen nasıl düşük profilli satıcılar anlamıyorum. yarak filan gönderiyorlar heralde.

    zorunda kalmadıkça kesinlikle satın almam bir daha bir şey.
  • çalışma şekli, aldığı komisyonlar ve danışıklı dönüş usulü çalışan leş satıcı kitlesi ile gittigidiyor yerine girdigiriyor zannediyorum bu işletmeyi yeterince tanımlayacaktır. haa ama olmadı yetmez bu tanım derseniz, o zaman --> müzayede ile satılan ürünlerin iki gün sonra ya dükkan formatlı olarak yada ilk alan kişi tarafından tekrar karşınıza çıkarıldığı sitedir.

    örnek vermek gerekirse (30 gün sonra ilanlar kaldırıldırıldığı için sayfa linki yanında ekran görüntüsü de koyuyorum):

    ürün satılmış --> http://img705.imageshack.us/i/60979817.jpg/ --> sayfa linki --> http://urun.gittigidiyor.com/…pipo_w0qqidzz20827234
    aynı ürün bir başkası tarafından tekrar satışa sunulmuş* --> http://img132.imageshack.us/i/40596027.jpg/ --> sayfa linki --> http://urun.gittigidiyor.com/…-uru_w0qqidzz22850785

    ikisinin aynı ürün olduğunu da şu detaylardan anlıyoruz --> http://img706.imageshack.us/…g706/4418/89111822.jpg

    şimdi bunun girdigiriyor kısmına dönecek olursak;

    a) o piponun sapı kehribar değil akrilik, zaten piponun üreticisi olan brebbia'nin 1 tane bile kehribar sap üretimi yok, tüm ürünleri akrilik ve ebonit, akrilik olanlardan sadece bir seride kehribar renkli sap bulunuyor, zaten o da sarıya kaçan turuncu olarak verilmiş (alana şimdiden hayırlı girsin)
    b) o piponun tüm dünyada hiç kullanılmamışının satış fiyatı maksimum 80 dolar (hoş girişler ola)
    c) yanlış bilinmektedir, piponun kullanılmışı değil kullanılmamışı makbuldür. kullanılmışı makbul olsaydı sıfırı 500 ila 1500 dolar arası olan dunhilllerin ikinci eli yarı fiyatına hatta daha azına düşmezdi. türkiyede fahiş fiyattan satılan petersonların sıfırı 250 liraya satılan modelinin çok iyi durumdaki ikinci eli 90 liraya satılmazdı. eğer o ikinci eli şöyle boyle makbul hikayesi doğru olsaydı tüm yatırımımızı pipoya yapar eskitip eskitip satar, sonra yan gelir yatardık. sadece bilmemkaç yüz yıllık ve hasar görmemiş pipolar asıl ederinin üstüne satılır (şehir efsanelerine inananlara girdigiriyor hak)
    d) maksimum ederi 45 hadi bilemedin 50 lira olan şu ürünün kimbilir bilmemkaçıncı satışından gittigidiyor sitesinin kaç kere soktusokuyor komisyon kazancı elde ettiğini saymıyorum bile.

    dipçik not: girdigiriyor'a örnek olması açısından bu ilanı da yuzlercesi arasından bilerek seçtim efendim. zira markadan bağımsız olarak bu pipo şeklinin genel adı author*
  • son zamanlarda iyice işin cılkını çıkartmıştır.

    birkaç kişiyle anlaşmışlar, bu kişiler millete yalan bilgilerle ürün satıyor. alan kişi verilen bilgilerin yalan olduğunu ancak aylar sonra anlıyor. doğal olarak da bu süre içinde hiçbir hak talep edemiyorsunuz. gittigidiyor ise bizzat bu kişilerin reklamlarını anasayfalarında, kampanya yapmışlar gibi yayınlıyor ve suça ortak oluyor. işin en kötü tarafı ise bunu bir gelenek haline getirdiler.

    örnek :

    http://urun.gittigidiyor.com/…nesi_w0qqidzz30743955

    satıcının ürünle ilgili verdiği bilgiler ;

    *ürün %75 indirimli.
    *1 yıl garantili.
    *refurbished (adamın refurbished tanımı ; sezon fazlası, stok fazlası, iade, değişim)
    *hem yurtdışından gönderiliyor, hem de kargo bedava.

    gelelim gerçeklere ;

    * refurbished'ın çok küçük bir bölümü, satıcının dediği gibi "sezon fazlası" , "stok fazlası" , "iade/değişim" gibi zararsız kesimi oluşturur. büyük bölümü de hasarlı makinelerin tamiridir. resmen adamı salak yerine koyuyorlar eksik bilgi vererek.
    * 1yıl garantili falan değil. ürünün yanında "commercial invoice" kağıdı veriliyor fakat kodak kesinlikle bu kağıtla yapılan garanti taleplerini kabul etmiyor.
    * ürün %75 indirimli değil kesinlikle. türkiye'de fotoğraf makineleri bazen neredeyse 3 katına satılıyor yurtdışına oranla. refurbished bir ürünün hem garantisi yok, hem de tamir edilip piyasaya sürülme ihtimali çok yüksek. böyle bir ürünü sıfır ve 2 yıl garantili ürünle kıyaslayıp en pahalı siteyi baz alıyorlar ve % 75 indirimli diyorlar. bu kadarına da pes!

    bu tür satışların sayısı az sanıyorsanız yanılıyorsunuz. sürekli birilerinin canını yakıyorlar ve kimse buna dur demiyor. insanların kandırılması bu ülkede doğal sayılıyor fakat bu kadar da aleni bir şekilde yapmayın be kardeşim. küfür gibi.

    edit : özelden bayağı bir eleştiri aldım, zaten gittigidiyor'daki ilan sayfasındaki bazı yazılar da kırpılmış ne hikmetse? önce bir refurbished bağlığını inceleyin (bkz: refurbished) sonra interneti bir araştırın, sonra gelin kıymetli sitenizi savunmaya çalışın.

    edit 2 : bazı arkadaşlar ürünler abd ve ingiltere'de garantili, iyi oku diye ayar mesajı attıklarını zannediyorlar. çok şükür okuma yazmam var. "commercial invoice" belgesiyle yapılan garanti taleplerini ister abd'de yapın ister zimbabwe'de yapın kabul etmiyorlar. bizzat başıma geldi de yazıyorum.
  • uckagit yapan saticilara, dandik ürün gonderen saticilara caktirmadan yaklasip su mesaji gonderdigim site:

    "nasıl gönderirsiniz bu pislikleri o tertemiz insanlara.onların kaleme silgiye deftere ihtiyacı var.onlara yardım edeceğinize onlarla dalga geçiyor, küçük göruyorsunuz.hiçbir işe yaramayan, asalak gibi yaşayan sizlerden nefret ediyorum.eğer anlayacağınızı bilsem yüzünüze tükürmek isterdim, siz ondan da anlamazsınız.."

    bir türk olucak da bu mesaji okuduktan sonra terbiyesizlik yapicak.. imkan yok..
  • gittigidiyor'a yaklaşık beş-altı senedir üyeyim. arada sırada bir heves alıp kullanmadığım eşyalarımı satıyorum. bunlar çoğunlukla elektronik eşya oluyor tabi. satış sayım 100'ü geçti, ve şimdiye kadar alıcılarımın da hepsi benden memnundu. %100 gibi bir memnuniyet oranı vardı yani.

    satacağım bir şey olunca bunu hem sahibinden.com, hem de gittigidiyor.com'da listeliyorum. geçen ay sahibinden.com'da sattığım bir eşyanın gittigidiyor.com'dan ilanını kaldırmayı unutmamla birlikte ilk hatamı yaptım. gittigidiyor'da da bir alıcı bu ürünü aldı. kendisine ürün yok dedim ama inanmak istemedi pek. sonra inandı ama bu sefer de sattığım başka bir ürünü daha ucuza almak istedi. ben de buna pek razı olmadım, ki sonradan düşününce bu da yaptığım ikinci hata idi. neyse bu işin olmayacağını gittigidiyor'a bildirdik ve bunun üstüne gittigidiyor alıcıya parasını geri ödedi. alıcı da bana olumsuz bir yorum yazdı, ben de kendisine üzüntülerimi belirttim.

    %100'lük memnuniyet oranım artık %98 gibi bir şeydi.

    aradan bir kaç hafta geçti. gittigidiyor'a tekrar girdim. fakat o da ne? memnuniyet oranım tekrar %100'e çıkmıştı. gittigidiyor hakkımdaki olumsuz yorumu silmişti.

    bunu ne akla hizmet yapıyorlar bilmiyorum ama, sadece bana yapmadıklarını tahmin ediyorum. zaten bir satıcıya olumsuz bir puan verebilmek için kırk takla atmanız gerekiyor. bu kadar taklayı attıktan sonra verdiğiniz puanı ise gittigidiyor silebiliyor. yani yüksek bir memnuniyet oranı gördüğünüzde buna itibar etmeyiniz. bilhassa bazı satıcılarda yorumların olumlu/olumsuzluğuna değil; içeriğine de bakınız. ben pek çok satıcının profilinde "olumlu" olarak "mecburen olumlu veriyorum bu adamdan uzak durun" benzeri yorumlar görüyorum.

    hoş yorumların içeriğine baksanız dahi, gittigidiyor'un satıcı profillerinden sildiği olumsuz yorumlardan mahrum kalıyorsunuz, ki bu da ne akla hizmet oluyor gerçekten bilmiyorum.
hesabın var mı? giriş yap