• film bittikten sonra ağızda çok ihtişamlı ve ağır dilli bi roman okumuş tadı bırakan çok güzel film
  • robert altman ın filmleri arasında en bir konuya sahip olabilecek film belki de.
    ingilizlerin yaşam tarzı, kademe kademe hizmetçi sınıfları, sınıflar arası diyalog eksikliği, sırlar ve yalanlar, cinayete karşı toplu duyarsızlık...
    alt ve üst sınıf arası tek diyalog (cinsellik dışında) hizmetçi dorotynin üst kattan birisiyle dertleştiği üç dakikadır.
  • altman'in yine husrana ugradigi film. iyi bir cinayet filmi, ya da iyi bri sosyal satire olacakken hicbiri olamayan sadece dialoglariyla dikkat ceken film. hizmetcilerin gercek dunyasina acilan kapi agzinda parolamiz bunuel olmali.
  • bu filmin içinde thomas mann ve jane austen'in hayaletlerinin gizli gizli dolaşıyor olması insanı nasıl sevindiriyorsa ve bütün filme çok güzel, korkutucu, büyük bir modernist roman havası veriyorsa ve 2010 yılı itibariyle ben bunları yazıyorsam bu başarıda altman'ın her planı tek tek işlemesinin ve bir tiyatro oyunu gibi yönetmesinin rolü var ama bu benim umurumda olmadığı gibi film boyunca emily watson'un odasında, duvarlara yapıştırılmış resimleri düşünmeme de engel olmadı, olamadı. kusura bakma robert..

    http://smokingissexy.tumblr.com/…70803/emily-watson
  • izlerken hiçbir keyif alamadığım, amaçladığı hiçbir şeyi gerçekleştiremeyen bir robert altman filmi.

    -----bruce willis ölüymüş-----

    - 1932 yılında bir kır evinde perde açılıyor. ihtişam göz kamaştıracak derecede. konukların kıyafetleri, evin büyüklüğü ve dekorasyonu, hizmetçi sayısının fazlalığı gibi yan dallar dikkat çekiyor.

    - 'işte şu' diyebileceğimiz bir başrol oyuncusu yok. sahnelere göre bazı oyuncular ağırlık kazanıyor, hepsi bu. yazılmış karakterlerin hepsi bir bütünlük arzedip gosford park'ı temsil ediyorlar. asıl başrol ''gosford park'' ın tabii ki.

    - senaryo çok karmaşık. snob çevrenin ve hizmetçilerin sosyal yönlerini, hicivle ele almış bir film beklerken, yönetmen bunu da yapmıyor. iyice konsantre olup izlense bile genel olarak bayağı kafa karıştırıyor.

    - gereksiz, sıkıcı, saçma kurallarla yaşayan o dönem insanlarına üzüldüm. ( biz 2011'de çok şanslıyız sanki)

    - evin haşmetli ve görkemli, kucak açan havasına karşın ev sakinleri soğuk. alt kattakiler de, üst kattakiler de buzdolabı gibi.

    -yönetmenin oluşturduğu atmosfer, agatha christie romanlarını da anımsatmıyor değil hani. bir tek onu beğendim.

    -----bruce willis ölüymüş-----
  • pek de alışkın olmadığımız kamera açıları, sürekli kadraja girip çıkan insanlarla dolu sahneleri, bir masa etrafında 10'dan fazla kişinin aynı anda konuşmaya başlamasıyla son derece görkemli ve detaylı işlenmiş dekorunu takip etmekle etmemek arasında kalınca insana neye uğradığını şaşırtan, bir sinema izleyicisi için kanımca oldukça zorlu ve sağlam bir konsantrasyon gerektiren film. hangisi hangi lordun veya kontesin veya bilmemnenin hizmetçisi / uşağıydı diye düşünürken bile oldukça gerildim şahsen özellikle ilk 30-40 dk. boyunca.

    ve o kadar insanın arasında ben yalnızca elsie rolündeki emily watson'a hayran kaldım. bir insan en ufak bir selamlama hareketiyle bile böyle döktürebiliyormuş yahu. zaten synechdoche, new york'da da bayılmış idim kendisine. büyüyünce emily watson olmak konusunda çeşitli fikirlerim yok desem yalan olur. günlük hayatta kendisini taklit etmek istiyorum.
  • sinif ayrimlari uzerinden yuruyen bir film..
    --- spoiler ---
    kisiler araciligiyla abd - britanya alegorisi yapan filmdir ayrica.. senaryosu iyidir.. kurmali saat gibi.. tik tak.. tik tak..
    --- spoiler ---
  • la règle du jeu'den oldukca etkilenerek cekilmis, diger filmleri gibi izlemesi keyifli altman filmi.
  • filmin en can alıcı karakterinın maggie smith'in oynadığı constance karakteri olduğunu düşünüyorum. özellikle "me? i haven't a snobbish bone in my body!" repliğiyle canımı almıştır kendisi.
  • kahvaltida ingilizlere servis yapilmazmis, bir de bunu ögretmistir bu film.
hesabın var mı? giriş yap