• sözcüğün hikayesi benim çok hoşuma gitti, sizlerle de paylaşayım:
    eskiden fransa'da, paris'te greve meydanında amele pazarları kurulurmuş (hani şu, işçilerin gelip iş beklediği pazarlar). işten ayrılan bir işçi, iş bulabilmek için bu pazara gidermiş. giderken de "hoca ben isi biraktim, grev'e (yani greve meydanına) gidiyorum, hadi eyvallah" dermiş.
  • tahammülsüzlerin bir türlü anlayamadığı hak arama biçimi. insanlar istiyor ki grev yapılınca kimse mağdur olmasın. doktor grev yapsın ama poliklinikte aciliyeti olmayan hasta mağdur olmasın . ulaşım çalışanları grev yapsın ama herkes gideceği yere zamanında gitsin. işçiler grev yapsın ama üretim de aksamasın.

    yahu böyle grev mi olur, grev çalışanın kendi değerini işverene (devlete-patrona) hatırlatmasıdır. bak, biz yokken hiç kazanamayacaksın, bizim kıymetimizi bil deme yoludur. bu ülkede bunu anlamadan kendini ileri demokrasi neferi olarak tanımlayanlar var. ben bu iki yüzlülüğe dayanamıyorum.
  • herhangi bir plazadan herhangi bir köşeye şöyle bir yazı düşer:

    "sevgili okurlarım; dün gece uzomu yudumlarken atina'da bulunan çok yakın bir gazeteci arkadaşım düştü aklıma. hemen çaldırıp kapattım cebini..sonra telefon çaldı arayan oydu. tam ben sızlanacakken demez mi ki yarın burada büyük grev var diye. şaşırdım, nasıl olur dedim? çıkıştım hemen; hem milli geliriniz yüksek, hem işçilerinize her türlü hakkı veriyorsunuz bir de üstüne şımartıyorsunuz dedim.. aman canım, küçüktür, yollarsınız 3-5 grev kırıcı çözersiniz dedim. sonra almaz mı sazı eline.

    "greve, yerel yönetim, banka, elektrik ve su işleri çalışanları, toplu taşıma araçlarında görevli personelin ve basın-yayın çalışanlarını katılacağını" der demez dayanamadım patlattım kahkahayı, medya çalışanları mı diye ısrarla bir kez daha sordum..evet dedi..vah dostum dedim. daha dur dedi, ekledi: " grev süresince tüm devlet daireleri ve bankaların kapalı kalacağını, metro, otobüs, troleybüs ve tramvay dahil tüm toplu taşıma araçlarının sefere çıkmayacağı, yerel yönetim çalışanlarının da hizmet vermeyeceği" söyledi.. oha dedim afedersiniz. der demez "uçaklar bile kalkmayabilir" demez mi.. içim daraldı, tamam dedim, hadi fazla yazdı sana deyip büyük geçmiş olsun dileklerimi ekleyip kapattım.

    şükrettim sonra bu güzelliklere, insanımla gurur duydum. ülkede her türlü özgürlük yolu açık hamdolsun. yönetmeye talip olan ana akımlar her sorunumuza şifa oluyorlar günümüzde. zaten bu ülke darbeden sonra tam bir özgürlükler ülkesi oldu..yalan mı? özel radyo ve televizyon özgürlüğümüz, alışveriş özgürlüğümüz (ki biricik kanalımız habertürk, bayramlarda da alışveriş edebilmemiz için toplumsal bir kampanya başlatmıştı, hani şu "dünyanın bütün mağazaları birleşin" temalı, ne hoştu, ne anlamlıydı), özel hastanelerde tedavi özgürlüğümüz, özel üniversitelerde eğitim görme özgürlüğümüz, özel yaşam sigortalarımız, dört çekerlerimiz, 5 dakkada kredilerimiz... say say bitmez, çok mesuduz çok.

    yalnız bu güzellik bizi yıldırmamalı, daha çok çalışmalıyız, sermayeyi kuvvetlendirip tüm anadolu'ya yaymalıyız. maazallah laf aramızda zaten tüm sosyal güvencelerini ellerinden aldığımız, güvencesizliğe ve örgütsüzlüğe alıştırdığımız bu lümpenler uyanışa geçerler ise halimiz harap.

    ahahahaha hala gülüyorum yahu, medya çalışanları bile dedi adam. tamam, olmuşuz biz, dün gece bir kez daha anladım. tamamdır bu iş..miss.."
    *
    *
    *
    yunanistanlı emekçilerin sık sık ortaya koydukları direnme sanatıdır. selam ederim.
  • "grevsiz gül bahçesi ne kadar güzeldi! grevin bir işçi hakkı olduğu neredeyse unutulmuştu. emekçiler grevsiz, toplusözleşmesiz, sendikasız hatta sigortasız gül gibi geçinip gidiyordu! "iş barışı" tesis edilmiş, kişi başına 10 bin dolar milli gelir hedefine doğru emin adımlarla yürünüyordu. sırası mıydı şimdi, nereden çıktı bu grev kararları!

    önce hava-iş'in thy'de, ardından teksifin altınyıldız, vakko, yunsa, kordsa gibi büyük tekstil şirketlerinde aldığı grev kararları dünyanın en acayip işi olarak algılanıyor. özellikle hava-iş'in yürüttüğü toplusözleşme mücadelesi karşısında, hükümet büyük sermaye örgütleri ve merkez medyanın önde gelen kalemlerinden (aralarında bilim insanlarının da olduğunu ekleyelim) oluşan bir kutsal ittifak kuruldu ve taarruza geçildi.

    önce türkiye ihracatçılar meclisi (tim) başkanı oğuz satıcı grevin modası geçtiğini buyurdu. oğuz bey istikrarlı bir "anti-grev tim'i" mensubudur. 2003-2004 yıllarındaki şişe-cam grevleri sırasında da önemli vazifeler görmüş, hükümetin cam grevlerini ertelemesi için etkin bir kulis yürütmüş hatta grev erteleme davası sırasında danıştay'da müdahil olmak istemişti. satıcı'nın ardından bu kez bir bilim insanı, eser karakaş {star, 7.8.07) sendikacılığın ve toplusözleşmenin modasının geçtiğini ima etti ve thy çalışanlarına bireysel sözleşme önerdi. son olarak taha akyol {milliyet, 8.8.07) grev olursa türk ekonomisinin büyük darbe yiyeceğini yazdı. tekstil'deki grev kararın ardından ise eski bir tekstil işvereni grevin sektörde 3 milyar dolar zarara yol açacağını iddia etti {tdn, 8.8.07).

    grevin modasi geçti mi?

    grevlerin ekonomik zarara yol açması gerçeği büyük bir şaşkınlıkla karşılanıyor. birbirinden çarpıcı zarar tabloları ve felaket senaryoları gündeme getiriliyor. adeta suyun ıslak olmasına, ateşin yakmasına şaşırıyorlar. grev elbette ekonomik etkisi olan, ekonomik zarara yol açan bir araçtır. ve bu özelliği bilinerek evrensel kabul gören, uluslararası hukuk tarafından güvence altına alınan bir hak. aksi halde grevin bir anlamı olmazdı. yaptırım gücü olmayan, işverene ekonomik etkisi olmayan bir grevi işçi neden yapsın, böyle bir grevden işveren neden çekinsin. ister kısa süreli olsun ister uzun süreli olsun grev tam da ekonomik etkisi nedeniyle etkin bir araçtır. ve grev böylesine ciddi bir iş mücadelesi yöntemi olduğu için sendikalar grev aracını rastgele ve güle oynaya kullanmazlar. nitekim hava-iş sendikası da grev kararının mutlaka grev uygulaması anlamına gelmediğini ve grevsiz çözümün hâlâ mümkün olduğunu vurguluyor.

    grevin modası geçtiğini söylemek ise olsa olsa bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmanın bir sonucudur. diğer sektörleri bir yana bırakalım, sadece havacılık sektörüne bakalım: mayıs ayı içinde italyan havayolları (alitalia) ve iskadinav havayolları (sas), haziran ayı içinde hindistan havayolları çalışanları grev yaptı. dahası fransız havayolları (air france) 1998 dünya futbol şampiyonası sırasında greve gitmişti. listeyi uzatmak mümkün ama gereksiz. demek ki "modası geçmiş" grev pek çok yerde çalışanlar tarafından hâlâ kullanıyor."*

    *aziz çelik
    http://www.birgun.net/bolum-73-yazar-94.html
  • düzeni çıldırtan en mükemmel araçlardan birisidir.. türkiye gibi ülkelerde bırakın pratiğini, kararının alınması bile tazyikli su, biber gazı, gaz bombası, dezenformasyon gibi sonuçları zaman kaybetmeksizin ortaya çıkartır. bunun adı korkudur. en son belediye iş'e bağlı emekçiler yaşatmıştır sisteme korkuyu.

    http://www.ntvmsnbc.com/news/453391.asp
    http://www.sendika.org/yazi.php?yazi_no=18183
    http://www.radikal.com.tr/…&articleid=888954&page=6
  • bir orhan kemal kitabıdır.

    --- spoiler ---

    - "sarı memet sen misin?
    - benim!
    - bu ameleye sen mi önayak oluyorsun?
    - ne gibi?
    - tezgâh başında dikiliyor, iş yapmıyorlarmış. böyle hareket etmelerini sen tavsiye ediyormuşsun.
    - ne münasebet? onu sana söyleyen halt etmiş!
    - ne biçim konuşmak bu? bir amirin, bir büyüğün önünde böyle mi konuşulur?
    - büyüğün önünde böyle konuşulmaz, biliyorum.
    - konuşuyorsun işte!
    - konuşmuyorum, terbiyemi bilirim ben\
    - konuşuyorsun işte be!
    - ben senin önünde konuşuyorum!
    - ben senin büyüğün değil miyim? ekmek veriyorum sana!
    - sen? bana ekmek veriyorsun ha! sen kimsin de bana ekmek vereceksin? çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu... bana ekmek veriyormuş!.. ben çalışmayayım da sen bana ekmek ver... ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!"
    --- spoiler ---
  • muhtemelen yalnız ve yalnızca türkiye'de, grev mağduru olduğunu iddia eden insanların bu durumdan hükümeti değil grevi yapanları sorumlu tutabildiği işçi sınıfının evrensel hak mücadelesi aracı.
  • bir suc sayilmasi ile bir hak sayilmasi arasinda sadece 30 yil bulunan eylem .
  • türkiye'de hiç kimse bir diğerinin derdine ortak olmadığı için ya da modern tabirle "empati" kurmadığı için grevler hep diğerleri tarafından toplum düzenini bozucu eylemler olarak değerlendirilmiştir.

    zaten türkiye'de o kadar çok öteki var ki. futbolda taraftarlar birbirini bıçaklayacak kadar birbirinden nefret ediyorlar. farklı partilere oy verenler birbirinden nefret ediyor. farklı mezhepler birbirlerinden nefret ediyor. farklı topluluklara aidiyet duyanlar birbirlerinden öldüresiye nefret ediyor.

    böyle bir ortamda grev yapanlardan da nefret eden birilerinin-birçoklarının ortaya çıkacağı aşikardır. asıl şaşırtıcı olan ötekilerden bir allahın kulunun çıkıp da "bu adamlar niye grev yapıyor, kendilerine ne haksızlık yapılmış" diye çıkıp sorması olurdu.
  • sermayedarların ve azgınlaşan kapitalist düzenle kardeş iktidarların korkulu rüyasıdır..türkiye özelinde daha da korkutucu olabilmektedir..neoliberal programlarını muhafazakarlıklarıyla kaynaştırıp yıllardır hükümet olanlar, medyayı yöneten holdinglerin kar hırsı, "ulusal çıkar"ları aklına sadece direniş anlarında gelen sanayi çevreleri hasılı piyasalar kimseden korkmaz grevden korktukları kadar. işçi sınıfının direncinin azalması, tarihsel süreçte 15-16 haziran'ın ardından gelen muhtıra ve darbeler ,24 ocak kararları, hakların tırpandan geçirilerek çıkartılan iş kanunları, grev ve toplu sözleşmeden uzak sendikalar kanunları kesmez onları; daha fazlası için canlarını vermeye hazırdır bu piyasa sözcüleri..

    nicedir görülmez oldu "bu işyerinde grev var" pankartları, emekçiler "grev sözcüsü" önlüğünü giymeyeli kaç zaman geçti, "grev halayları" çekilmez oldu bu sessizlikte..nasıl bir ölü toprağıymış meğer, ne vahşi bir yeni dünya düzeniymiş, nasıl da şerefsizmiş bu ağır hava.

    esecek elbet bu yel işçiden de..şimdi hava-iş ve teksif'in aldığı grev kararlarında çarpıyor yüreğim..geç bile kaldın kardeşim, hoş geldin sefa geldin..ara sıra görün emi, hatırlat emeğiyle geçindiğini unutup güce tapmaya hazır kardeşlerime kendini, söyle bir daha "emek kazanacak" diye.
hesabın var mı? giriş yap