• 1. groove esas olarak, bir gruptaki müzisyenlerin, bir parçayı aynı hisle, aynı ritmik akıcılıkla çalmasından doğan şeydir. bu asla notaların matematik olarak doğru yerde çalınması demek değildir. örneğin bir sequencer'da yazılan bir parçanın quantize edilmesi ile asla groove yakalanamaz.

    2. groove, aynı zamanda bir müzisyenin tek başına çalarken de yakalayabileceği bir olaydır. örneğin bir basçı, çaldığı bir pattern'le sizi dans ettirebiliyorsa, bir groove yakalamış sayılabilir. bu, müzisyenin notaları çalarken matematiksel olarak değil, duygusal olarak doğru zamanda basması olarak açıklanabilir.

    3. groove'un bir anlamı da ritmik pattern'dir. örneğin piyasada basçılar için hazırlanmış "muted grooves", ya da davulcular için hazırlanmış "101 funky grooves" gibilerinden kitaplara rastlayabilirsiniz. bu bağlamda kenny arkadaşımın "oynak ritm" demesi özet olarak doğru sayılabilir.
  • bizzat bir arkadaşımın* hayatının içinden geçen kavram.
    hadiseyi aktaralım:

    "yil: 1996. odtu’de 5. senem. gorulen o ki daha 2-3 senem daha olacak odtu’de. hayir yani, o siralarda “ilkogretim bile 8 seneye cikarilmis, 4 senede koca universite biter mi?” argumaninin ardina saklanarak bir yandan haftanin 4 gecesi ankara’nin degisik barlarinda, degisik gruplarla, degisik turlerde caliyorum (bildiginiz ortalik muzisyeni yani), 2 gecesi gene ankara’nin degisik barlarinda degisik gruplarla, degisik turlerde ortamlara takiliyorum. mumkun oldugunca, elimden geldigince, gucum yettigince, bulup buluşturup sarip sarmaliyorum (!), ve haftanin kalan bir gecesini muhakkak es geciyorum (ankara’da o zamanlar pazartesi geceleri hic bi bar acik olmazdi)

    bu sebepten okula en cok salilari gidiyorum. hem yorgun degilim, hem de salilari en sevdigim ders var. dersin hocasi herkesin tanıdığı ve ismi bende saklı birisi. ahmet altan’a benzer (kel ve sakalli, uzun boylu, allaha sukur fiziksel gorunum benzerliginden baska bir benzerlik yok), dunya tatlisi bi adam. dersi kultur uzerine cevirmis. alt kultur, etnik kultur, vs. inanilmaz bir serbestlik ortami, sinav kaygisi yok ama dersi alan herkes dersi almakla kalmayip, ayni zamanda cok da ciddiye aliyor. benim de kultur deyince aklima muzikten baska bi sey gelmiyor. zaten o zamanlar bana tornavida deseniz gene aklima muzikten baska bi sey gelmezdi. simdi kultur derseniz, hemen “olmaz, illa ki deniz cipurasi” derim.

    velhasil kelam ben bu ders icin bir odev hazirladim… muzik ve populer kultur diye bir sey. “muzik tum sanat dallari icinde en toplumsal olanidir” teziyle acilan bir calisma. okudugum kitaplarda da yazdigim yazida da groove bolca kullanilan bir kelime. odevimi derste sunuyorum. tam lafimin ortasinda bizim hoca sozumu kesiyor. “e, soyle bakalim evlat, nedir bu groove?” diyor. groove muzikle ugrasan bir cok insan gibi benim icin de kelimeyle tarifi olmayan bir his, bir efsane, bende var mi yok mu onu bile bilmiyorum, ama olmali, onu biliyorum, bir nevi korlerin fili tarifi ya da orgazm tarifi, herkese gore ayri bir algi ve fakat bu sunumda onu tarif etmeliyim. ritm hissi diyorum, oynaklik diyorum olmuyor, dingildemek diyorum hic tutmuyor, groove anlatilmaz yasanir diyorum, yemiyor hoca, yuzundeki o inanilmaz alayci ifadeyle ve hinzirca bir keyifle... cunku hoca gayet entelektuel, iflah olmaz bir rock dinleyicisi ve muzik konusunda gayet bilgili. yaptigi domuzluktan baska bisey degil. sunum berbat oluyor, cok umurumda olmasa da.

    o gece bir barda caliyoruz. nedendir bilmem, belki de en iyi caldigim gecelerden biri o gece. nasilsa icimde hissediyorum bunu. ara veriyoruz. sevgilimle bi kosede sarip sarmalarken (!) biri omuzuma bir saplak indiriyor. donup bakiyorum, kel bir kafa ve yogun sakal bir surat. ahmet altan bu bara gelmeyecegine gore, bu olsa olsa bizim hoca. bu sasirtici bir sey degil. cunku, biz hoca’yla dersten cok ankara’nin muhtelif rock barlarinda karsilasiyoruz. “naber,” deyip el sikisiyoruz. az once saplak indirdigi omuzumdan sikica tutup kendine dogru cekiyor beni hocam.

    “iste groove bu” diyor…"
  • bi şarkı çalarken şeytani bi dürtüyle vücudunuzun hareket etmesini kontrol edemiyorsanız hatta hareket etmediğinizde rahatsız oluyorsanız , hareket edemeyecek bi haldeyken de en azından ayak başparmağınızla ritm tuttuğunuzu farkediyorsanız bu işte bişey vardır. o da groove'dur.. serserice bi keyif , pis bi bağımlılıktır. hayatın anlamlarındandır.
  • oynak ritm
  • "tam olarak" türkçe karşılığı olmayan müzik terimlerinden biri. esaslı bi hissiyattır, dinlemeden anlayamazsınız. iki saattir cümle kurmaya uğraşıyorum hakkında anca bu kadar anlatabildim.
  • müzikal açıdan tanımlanması en zor terimlerden biridir.
  • basçı ve davulcu tek gövde olduğunda ortaya çıkan, dans etmek istemeyenleri bile ayak veya kafayla eşlik etmek durumunda bırakan müthiş his.
  • herkesin içinde olan kadim ritim. bu ritmi bulan insanların hayatın bütün dinamikleriyle rezone olacağı söylenir.

    caz müzisyenlerinin, bu ritmi keşfedenlerin başında geldiği kabul edilir.
  • ahenktir. müzikte, sizi içine çeken şeydir. hayatta, sizi akışa sokan ve akışta tutan şeydir.

    sade - lovers live da bolca mevcırttır.
    quantic'siz olmaz!

    edit: quantic eklendi.
  • mega bass'in bir ileri versiyonu..
hesabın var mı? giriş yap