• toktamis atesten alinti bir hiciv ornegi:

    donemin, acimasizligi ve adaletsizligi ile unlu, dostun, dusmanin nefretini kazanmis beylerinden biri, gene donemin usta bir ozanini huzura cagirtip kendisi icin bir methiye yazmasini ister.
    ozan ne yapacagini sasirir;
    beyin istedigi gibi birsey yazsa, hic icine sinmiyor adami methetmek, yazmasa kelle gidecek.
    usta ozan hicivle yogurdugu bir methiye dosenir beye.
    sayfalarca anlatir:

    "sultanim sen soyle cesursun, boyle cengaversin...
    bir isminle dusmana korku salarsin...
    tıpkı hazreti ali gibisin diyecem amma...
    o allahtan korkardı sen ondan da korkmazsin."

    evet, sag gosterip sol vurmaktir hiciv.
  • en dogal toplumsal muhalefet cesidi. hicvin yasak oldugu, hakir goruldugu bir toplulugun durumunu office space'teki psikolog soyle ozetler: "wow, that's messed up".
  • (bkz: yergi)
  • büyük kalem 'aziz nesin'den döneminin ve günümüz siyasetçilerine dair harika bir hiciv örneği ;

    herşeyi biliyor bu herif,
    bilmediği şey yok.
    dinden imandan tut,
    yalancı dolmanın yapılışına dek.

    bilmekle de kalmadı,
    eşşek yerine koyup milleti,
    öğretti herşeyi.
    örneğin nasıl abdest edilir,
    gusül abdesti almak için
    ne halt edilir.

    bir kendisi var herşeyi bilen,
    başka bilen yok sanıyor.
    herkes kendini bir bok sanır.
    ama bu herif,
    kendini iki bok sanıyor.
  • en güzel örneklerini nefi, şair eşref ve neyzen tevfikin ürettiği bol haşlamalı nazım ve nesir türü. tabii verdiğimiz örnekler nazım örneği idi.
  • türk edebiyatında batıdakinin aksine mizahla pek içiçe olmadan gelişen bir edebi tür olmuştur. türk edebiyatında daha çok kırıcı, karşıdakini aşağılayıcı bir üslupla yapılagelmiştir hiciv. belki de bu yüzden türün adına halk edebiyatında taşlama denmiştir. hatta divan şairlerinin hiciv türündeki eserlerine de genelde ok anlamına gelen siham* sözcüğüyle ad vermesi de bundandır belki.
  • bizim kültürde eleştirinin en güzel konağıdır.

    hiciv kendisine halk arasında fıkrada, şiirde; mekteplinin arasında ise özellikle şiirde yer bulmuştur (aslında avam ile havas arasında diyecektim ama şimdilik böyle kalsın). hicivden maksat nükte, nükteden maksat ise ikaz ve ayıktırmaktır. tabi hiciv, fıkra ve şiir ile yapılınca, ozanlar ve aşıklar da mizahi ve edebi bir zarafet de katmıştır söze mısraya... ta ki tanzimat'a kadar böyle sürmüştür diyebiliriz.

    tanzimat sonrası ise edebi arayıştan ziyade siyasi mülahazaların motive ettiği batı tarzı edebi yaklaşımların edebiyatımıza devşirilmesi bizi hicivden uzaklaştırıp satir belasına bulaştırmıştır. özellikle voltaire ile tanışan yurdum edebiyatçıları, hicvi terkederek ironik ve satirik anlatımı tercih etmeye başlamıştır.

    satirizm'in derdi nükteden, ikazdan ziyade düşmanı alt etmek hatta aşağılamak ve intikam almak olduğu için günümüzde ise dilimiz gitgide hakaret bataklığına saplanmıştır. satir'i hicvin; hakareti de satir'in yerine ikame eden sözlükteki genç kardeşlerim; geçtim nükteyi, zarafetin ve nezaketin ruhuna rahmet okuyup helvasını bile yemiş görünüyor...

    nerede nasrettin hoca'nın hicvi, nerede ekşicilerin debe'si...
  • yıllarca bize ortaokul çağlarında edebiyatın bir kolu olarak anlatılmış, ama bugün facebook gibi ortamlarda amlı sikli mısraların altına neyzen bilmemne, şair bilmem ne diye uydurma isimlerle sunulan, iğneleyici kıtalardır.

    ha, millet bunları paylaşırken, kıtaların hiciv kısmını ne kadar biliyorlar ve bunun farkındalar, orası apayrı bi olay.
  • kimilerini kellesinden etmiş, halk edebiyatında taşlama, divan edebiyatında hicviye, batı edebiyatında satir, sokakta laf sokma olarak adlandırılacak zeki insan işi.

    nef'i ölünce söylenmiş:

    "gökten nazire indi siham-ı kazasına
    nef'i diliyle uğradı hakkın belasına"
hesabın var mı? giriş yap