• küçüklüğüme dair en güzel anıları hatırlatan müzikal. hayatımda sahiplendiğim tek videonun sahibi olan dedemle pazar sabahları tv'de sirk yoksa, illa ki bunu seyrederdik. şimdi dedem yok. beni artık memo dondurma almaya yollamıyor. videosu anneannemin evinde duruyor. bu müzikalin kasedi de hala üstünde duruyor. dedemin vasiyeti vardı; başka hiçbirşeyine dair vasiyet bırakmamıştı, ama o videoyu özellikle bana bırakmıştı.
    her sene alıcam bu videoyu tamir ettiricem, olmazsa şu kasedi alıcam cd'ye çektirticem diyorum, ama elim gitmiyor nedense. anneannemin evi eksik kalacak sanki onu ordan alırsam gibi geliyor. nur icinde yatsin dedecigim. birgün yine birlikte seyrederiz nasılsa. belki bu sefer melih kibar'la adile naşit bizim için özel oynarlar.
  • hisseli harikalar kumpanyasi aciyor perdesini aciyor harikalar kumpanyasi burasi herkese ne$e saciyor ..
  • new york'ta broadway'de broadway'de sahnelenmiş oyun. tüm güncellenmiş içeriği ile oyuncular milleti kırmış geçirmiş ama aksaklıklar yüzünden istenilen etki tam olarak gerçekleştirilememiştir. türkçe bilmeyenler için yapılan radyo yayını tam oturmamış, telsiz mikrofonlar yer yer aksaklık çıkarmış da olsa oyunun bütününe gölge düşmemiştir. seyirciler ayakta alkışlamış haldun dormen'in de ben new york'ta tiyatro oynadım ama hiç broadway'e çıkmamıştım bu benim için bir ilk demesiyle millet çoşmuştur. tüm emeği geçenlerin kutlanması ve süper olanaksızlıklar içerisinde böyle bir projeyi gerçekleştirdikleri için tebrik edilmeleri gerekir.

    zorunlu edit: haldun taner degil haldun dormen olacakmis knulp'a tesekkur (hep karistiririm zaten kafama sicayim)
  • şan sinemasından sonra kadıköy halk eğitimde sergilenen kabare. ki ben orada seyretmiş, çıkışında da bahariye caddesi boyunca erol evgin'in peşinden seyirtmiş idim. (bkz: şuursuzluk anları)
  • erol sevgin: erol evgin
    süheyla deniz: nevra serezli
    cafer: mehmet ali erbil
    adalet: adile naşit
    emin: turgut boralı
    prenses mehtap: ayşen gruda
    hüseyin ağa: ilyas salman
    hilda: asuman arsan
    çığırtkan: kartal kaan
    şebnem: belkıs dilligil
    hasan: yüksel gözen
    fidan: ayten erman
    hüsnü bilekbüken: çetin başaran
    gazeteci: bülent bilgiç
    foto: yasin türek
    nikah memuru: özer sezer
    hatçe: ayla aslancan

    ilk oyun 3 mart 1980 gecesi şan sinemasında verilmiştir..
  • nerede o günler, o eski günler
    kıymetini bilmeden, geçtiseneler

    nerede o günler, o eski günler
    kıymetini bilmeden, geçtiseneler

    hisseli harikalar kumpanyası
    açıyor perdesini, açıyor
    harikalar dünyası burası
    herkese neşe saçıyor

    hisseli harikalar kumpanyası
    açıyor perdesini, açıyor
    harikalar dünyası burası
    herkese neşe saçıyor

    nerede o günler, o eski günler
    kıymetini bilmeden, geçtiseneler

    nerede o günler, o eski günler
    kıymetini bilmeden, geçtiseneler

    hisseli harikalar kumpanyası
    kapıyor perdesini, kapıyor
    harikalar dünyası burası
    herkese neşe saçıyor

    kapıyor harikalar kumpanyası
    kapıyor perdesini, kapıyor
    harikalar dünyası burası
    herkese neşe saçıyor
  • 28 haziran gecesi cemil topuzlu açık hava tiyatrosu'nda, iyiki perdeleri tekrar açtı diye düşündürten, nerde o eski günler diye çocukluğumuza götüren, perdesinin bir daha hiç kapanmamasını dilediğim harika müzikal. iyiki egemen bostancı, melih kibar, çiğdem talu, adile naşit, belkıs dilligilve niceleri vardı, ruhları şad olsun...ve iyiki haldun dormen, erol evgin, ayşen guruda ve diğer tüm emektarları varlar. yaşattıkları ve yaşatacakları tüm güzellikler için sonsuz teşekkürler..
  • harbiye açık havada 2 günlük bir programla sahneye konan kült müzikal.
    seksenlerde çocuk olmak nedir bilenler tarafından değeri bir kat daha anlaşılan eserdir.
    eski günlere, neşeli günlere götürdü beni. gündedün denen şey buymuş meğerse. tüylerim dikenlendi gözlerim yaşardı. adile naşit'i aradı gözlerim ve kulaklarım. herhalde oralarda bir yerlerdeydi egemen bostancı, esin engin, melih kibar, belkıs dilligil, asuman arsan ve çiğdem talu ile birlikte.

    adile naşit'in "adalet" karakterini eskiden "mehtap" karakterini oynayan ayşen gruda oynadi. zaten eski kadrodan bir o bir erol evgin bir de "çığırtkan" kartal kaan vardı. mehmet ali erbil'in "cafer" rolünü hatırla sevgili'deki taşralı sağcı çocuk yaşar rolünden tanıdığımız umut kurt oynadı. suheylayi oynayan nevra serezli haldun dormen tarafından "yaşlı" bulunduğu için yerine ayça varlıer alınmış.

    27 yıl önce 27 yıl sonra ne değişmişse, ona göre güncellemişler replikleri. e-mail, internet, avrupa birliği, sahne, sanat ve medyadaki yozlaşmaya göndermeler yaptılar fazla abartmadan.
    kostümler özellikle çok iyiydi.
  • hiç unutmam televizyonda bilmem kaçıncı kez veriliyordu hisseli harikalar kumpanyası. ben ilkokul çağındayım, yaşım tam olarak kaç hiç hatırlamıyorum. bizim televizyonda bu film açık, trtde idi sanırım. soba yanıyor yanımda ve hataya kar yağıyor, hayatımda ilk kez kar görüyorum. perdeyi açıp şarkılarını söylerken inanılmaz derecede her şeyi unutacak ve sadece karın yağışına konsantre olacak kadar kendimi kaptırdığımı hatırlıyorum. asansörde gökyüzüne çıkıyordum sanki, kar taneleri sabit, ben hareketliyim gibiydi.

    ne gündü o gün. bir daha hiçbir kar o tadı vermedi, hiçbiri asansör gibi hissettirmedi.
  • 4 şubat 2023 tarihinde, küçük tiyatro'daki prömiyerini izleme fırsatı bulduğum ankara devlet tiyatrosu müzikali.

    ilk olarak şunu söylemek isterim ki kendi türünde kült olarak kabul edebileceğimiz bir eseri yıllar sonra sahnede izlemiş olmak benim için çok önemliydi. o yüzden beklentim de bir hayli yüksekti temsilden önce. insanlara çoğu şeyin, özellikle de böylesi eserlerin ilk versiyonu hep daha güzel geleceği için biraz da törpülemeye çalıştım bu heyecanımı. zira sahnede bir ayşen gruda, adile naşit, nevra serezli, ayten erman, ilyas salman falan izlemeyeceğimi biliyordum. buna rağmen çoğu oyuncunun performansını sempatik ve geliştirilebilir buldum. ilk temsil olmasından ötürü birtakım hamlıklar mevcuttu ama zamanla azalacağını ümit ediyorum bunların.

    örneğin, bazı oyunculuklar ciddi manada amatörce ve kötüydü bence. misal erol sevgin karakterini canlandıran yunus beydoğan yüzlerce kişiye performans sergilemiyor da ekip arkadaşlarıyla alelade bir prova yapıyormuş gibiydi. tiyatroseverler bana hak verecektir ki akustik bakımından ankara'nın en iyi sahnelerinden biri olan küçük tiyatro'da oyuncunun sesi duyulmuyorsa bu yüzde yüz performansı gerçekleştiren kişinin problemidir. maalesef kendisinin sesini mikrofonla şarkı söylerken bile net algılayamadım. konuşurken çektiğimiz sancıyı siz düşünün. kesinlikle artikülasyonu ve hitabeti kötü bir oyunculuktu.

    süheyla karakterine hayat veren deniz keyf'in oyunculuğunu beğenmekle birlikte beni olay akışından koparan bir nokta vardı. hayalleri, daha iyi bir kariyer yapabilme ihtimali uğruna yıllarını verdiği kumpanyayı terk edip sonrasında erol'a özleminden dolayı geri dönen süheyla'nın bu kadar kısa sürede huy değiştirebilmesi bana saçma geldi. başta seyirciye kafasına koyduğunu yapan, güçlü, idealleri uğruna aşkını bile terk eden bir kadın imajı çizip sonrasında kürkçü dükkanı-tilki misali kuyruğunu kıstırıp gelmesiyle çirkef, kavgacı, ikiyüzlü, maddiyatçı bir karaktere bürünmesi beni kurgunun gerçekliğinden soyutladı. bir süre akışın içine giremedim tekrardan. ilk perdede güzel sesiyle ve azmiyle bizi büyüleyen süreyya'nın ikinci perdede kompleksi bir eziğe dönüşmesi tatsız bir olaydı bence.

    niça'yı canlandıran süheyla gürkan'ın ise rum aksanını bünyede cringe olma hissiyatı yaratan bir şekilde gülünç buldum. yani bir devlet tiyatrosu sanatçısı hayatında ilk defa rum taklidi yapıyor gibi davranmamalıydı bence. kalimera demeyle ve her şeyin sonu mu eklemeyle rum şivesi yapılmaz yani. çok sempatikti, oyunculuğu da güzeldi ama performansı boyunca hep o ucuz duran başarısız şivesine taktım maalesef kendisinin.

    adalet rolündeki rengin samurçay, mehtap'a hayat veren özlem gündoğdu, cafer'i canlandıran suat karausta ve emin performansıyla bilal gürdere gerçekten bu karakterler için biçilmiş birer kaftandı. ne eksik ne abartılı, bence tam kararında canlandırmalardı hepsi. piyesin orijinal havasını bizlere yaşatan bu oyunculardı genel itibarıyla. zaten üzerine düşündükçe aslında bu kişilerin metindeki karakterleri değil, onlara ilk defa hayat veren oyuncuların performanslarını taklit ettiği konusunda hemfikir oldum. özlem gündoğdu bize başlı başına bir ayşen gruda kesitleri sundu bence. keza hüseyin ağa rolündeki ali davutoğlu da ilyas salman'dan çokça esinlenmişti. ama bunlar yapmacık bir taklitten ziyade o ruhu yaşatmaya yönelik girişimlerdi bence. çığırtkanımız diler öztürk'ü anmadan geçersem çok ayıp olur; o da yeterince verdi rolünün hakkını. vokallerdeki elif aksu, sezin yerdemir, yiğithan erdoğan ve ibrahim deniz duru'nun da sesleri çok iyiydi. bu oyun müzikal olduysa onların emekleri oldukça fazlaydı.

    sade ve sabit diyebileceğimiz bir dekor olmasına rağmen elemanların efektif şekilde kullanılması takdirimi kazandı. sürekli dekor taşımak yerine mevcut olanlara eklemeler yaparak veya onlardan bir şeyler çıkartarak mekanı değiştirebilmek büyük bir başarıydı bence. dolayısıyla yeri gelmişken cenk oral'a bir teşekkür etmek lazım. keza kostümler de o dönemin ruhunu yansıtması ve bizlere geçirebilmesi bakımından son derece mühimdi. fulden korkmaz da 'yapıyorsun bu sporu' dedirtti açıkçası.

    fakat benim izlediğim temsilin, üstelik bu bir prömiyerken, ikinci perdesi yeni başlamışken sahne aydınlatmalarında teknik arıza çıkması ve yaklaşık 5 dakika boyunca bunun giderilememesi inanılmaz derecede fahiş bir hataydı. ışıklar sürekli yanıp sönmeye başlayınca seyirci olarak bir afalladık. ben balkonda olduğum ve reji odası hemen arkamda olduğu için o telaşa da maalesef bizzat şahit oldum. kullanılması gereken ışıkları bir türlü ayarlayamadıkları için önce bütün salonun aydınlatmalarını açmak zorunda kaldılar; bir süre beyaz florasan ışıkları altında izledik oyunu. sonra tek tek -sıfır şaka- bütün tuşlara basıp doğru açıyı bulmaya çalıştılar. küçük çaplı bir disko havasına soktular bizi sağ olsunlar aç-kapa yapa yapa. bu sebepten ötürü yönetmenin sonda çıkıp kondüvitlere, ışık kumandacısına, sahne amirine falan teşekkür etmesini pek samimi ve haklı bulamadım. affedersin ama sıçtılar tüm ambiyansa. hayatımda ilk defa bir tiyatro oyununda böyle bir ışık hatasına denk geldim. tüm modumu kaçırdı o anlarda, uzun süre oyuna adapte olamadım maalesef. bunun adı iş bilmezlikten başka bir şey değildi. hala o koltukta utanmadan oturabiliyorlarsa pes. temsilden önce onlarca kez prova ve kontrol edilmesi gereken, oyunun en önemli parçalarından biri olan ışıklandırma işini bu kadar ciddiyetsizlikle icra ediyorsanız bırakın bence mesleği.

    bahsettiğim olumsuzluklar yaşanmasa çok daha keyifli bir seyir olabilirdi benim açımdan. ayrıca tabii söz konusu oyunculuklardaki çiğliklerin, teknik yetersizliklerin de kusursuz bir çalışma olması açısından giderilmesi mühim. 10 üzerinden 8 falan veririm bu temsile. bir süre sonra tekrar izleyebilirim de. fakat çok uzun. tam tamına üç saat sürmekte..
hesabın var mı? giriş yap