• - meraba, bi bilet istiyorum ben..
    - hangi filme?
    - honguru zokayi..
    - efendim??
    - honongur toka muzu mizo..
    - iyi misiniz beyfendi?
    - charlie'nin meleklerine ver sen.. yine olmadi ya..
  • hideo nakata, gerilim filmi nasıl çekilir konulu bir ders vermiş. kare kare, sahne sahne gerilim filmi çekilirken neler yapılacağını göstermiş. kah oyuncuların omuz hizası, kah odanın üst köşesi gibi olur olmadık yerlerde yer alan seyretme açısı, seyirciyi diğer çoğu filmde olmayan bu çekimler sayesinde fark ettirmeden geriyor üstelik bu gerilme, nakata’nın diğer filmlerinde de olduğu gibi çok başarılı bir dozda yer alıyor filmde; hikaye gerilip gerilip duruyor, tepe noktasına bir türlü varmıyor ve izleyici devamlı bir tetikte olma halinde tutuluyor.
    hiçbir efektin kullanılmaması da olayın dramatikliğini daha da etkiliyor. yavaş yavaş beliren ya da kaybolan hiçbir şey yok.. sizi korkutması ya da germesi gereken öğeler ya hiçbir sesle beslenmeden birden beliriyor, ya da siz hikayenin başka bir yerine odaklanmışken yok oluyor.. fark ettiğiniz zaman geriliyorsunuz. hideo nakata’yı her izlediğimde, çok sevdiğim bir hocamın gerilim filmi ve korku filmi arasındaki farkı apaçık anlattığı cümlesi geliyor: “korku filminde tehlike merdivenlerden yukarı çıkar, gerilim filminde ise kurban aşağı iner.”
    filmde ringu ile bazı paralellikleri fark etmemek elde değil; su, küçük kız, küçük kızın yüzü, sesler, hikaye gibi bazı “temelde” benzerlikler mevcut. ama şahsen bundan hiç şikayetçi değilim, çünkü nakata bu temaları oldukça bilinçli işliyor. yönetmenin kendisini tekrarladığını söylemek sanırım pek mümkün değil.
    sonuç olarak uzun zamandan sonra bir nakata filmi seyretmek müthiş zevkli bir tecrübe oldu benim için. gene içim daraldı, gerildim, elimle gözlerimi kapattım, gerildim, yanımda oturanın omzunu sıktım, gerildim “off” dedim. türlü ayrıntılarla gözlerim fal taşı gibi açıldı, yönetmenin mekan, karakter, kostüm, renk, ışık, konu, ses seçimine bir kez daha hayran kaldım.
    ancak belirtmeden geçemeyeceğim bir nokta daha var; o da nakata’nın filmlerinde gerilimi işlemesinin herkeste aynı etkiyi yaratmadığı gerçeği. ringu’nun amerikalı versiyonunu tercih edenler, sanırım bu filmde de çok tatmin olamayacaklar. ilginç bir şekilde, filmin seyirci üzerinde sadece iki etkisi var (tıpkı ringu’da olduğu gibi); ya çok geriliyorsunuz, ya da çok komik buluyorsunuz.
  • gece içeriden sinsice gelip, salonda muhabbet edenlerin ortasına aniden dalıp, yüksek sesle "honogurai mizu no soko kara" diye bağırırsanız, ne kadar korkunç bir gerilim filmi olduğunu anlarsınız.
    (kalbi olanlarda denemeyiniz) (kendi evinizde de denemeyiniz, ortalık dağılıyo sonra)
  • "germe" konusunda basarili oldugu kadar, "darlatma" mevzusunda da fevkalade is cikaran bir film. zira, japon gerilim/korku filmlerinde goze batan bir durum sozkonudur ki, bu oge, dark water'da da aynen korunmustur.

    demem o ki, korku (gerilim) aninda insan psikolojisinin verecegi ani tepkiler gozardi edilmektedir. misal, filmin kahramani ensesinde bir baska varligin nefesini hissettigi halde, hemen kafayi cevirip bakmak yerine, en az soyle birkac dakika gozlerini alakasiz bir noktaya daldirip, akabinde de agir cekimle hadiseye dogru bakis atmaktadir.

    ayrica; filmi benzerlerinden ayiran bir ozelligi ise huzunu de, gerilimle birlikte seyircinin hissiyatina tasimasidir. bilhassa, kucuk kizin, malum durum icabi, "mama! mama!" diyerek umutsuzca attigi yakarislar, buna en guzel ornek sahnedir.

    son olarak filmin; ozellikle cocuk sahibi kadinlar uzerinde, normal bir izleyiciye oranla, daha fazla germe potansiyeline sahip oldugunu soyleyebilirim, ki bunu da, ana yureginin, cocuguna olan kaygi, duskunluk ve fedakarlik ozellikleri ile aciklamak mumkundur.
  • su tankın yüzeyinde bir anda yumrukların belirdiği sahnede öyle bir çığlık atmışım ki bütün ev ahalisi ne oluyo diye salona koştu. kendime gelince filmi birlikte izlediğimiz badiciğimin çoktan hole kaçmış içerden bağırmakta olduğunu fark ettim. ruh sağlığı açısından hava karardıktan sonra izlenmemesini tavsiye ederim. gece su içmek için yataktan kalkmaya tırsabilirsiniz.
  • duygusal korku filmi.

    korkarım, iki aksiyon olur, gece şenlenir diye oturdum izledim ama utanmasam ağlayacaktım filmde. nerede bir tuhaf ruh görsem bağrıma basma isteğiyle yanıp tutuşuyorum şimdi. musallat olan ruhlarından şikayeçi olan varsa bana yollasın. hepsine aynı anne şefkatini göstereceğim. söz.
  • ringu ile olan benzerligi bir yana, ring 2ile olan benzerligi de dikkat ceken bir yapımdır. hideo nakata iyidir hostur korkutucudur basarılıdır ama gorunuyor ki aynı konulara - "sacları onde annesinin ihmal ettigi kucuk japon kızı", "sevgi ve intikam arasında anne-kız iliskileri" ve "suyun ruhani yanı (ruhani iletkenigi?) gibi" - saplanıp kalmıstır...
  • film izlenmeden once tavanlara, ve mumkun mertebe sofben ile kombiye dikkat eidlmelidir. zira gecenin kor vakti filmi izledikten sonra salak kombiniz yuzunden tavan akinca, insan bunu aha kombidendir diye yorumlayamiyor.
  • filmin bir sahnesine kadar ulan ne bicim kadin bu yaw bizim valide olsaydi apartman yoneticisine yalatirdi o tavani, cik yukari bir ust kattakilerle konus bak belki boru falan patlamistir seklinde neden dusunemiyor seklinde seyredenleri ulser eden, butun japon gerilim filmleri gibi ilk bir saati baymakla son yarim saati ise yarmakla gecen nakata markali capon gerilim filmi..
hesabın var mı? giriş yap