• allah kimseyi deniz seki'nin göğüsleri ile imtihan etmesin arkadaş, hüsnü perişan, hüsnü bu imkansız testi geçemedi.
  • üflemeliden sonra vurmalıya gecmi$ üstad.
  • hüznü şenlendirici.
  • deniz seki' yle birlikteyken popüler olduğu dönemlerde, arto' nun kendisi hakkında, "elin zurnacısını başımıza brad pitt yaptılar." sözünü söylediği şahsiyet.
  • simdi herkes kiniyor kendilerini "vay efendim, erkekligine! boyle bir gunde deniz seki'yi nasil da yuzustu birakti" diye.
    simdi efendim, hamile karisini ece gursel ile, lohusaliginda da deniz seki ile aldatan; onbes yillik iyi gunde kotu gunde evlilik yeminini keyfi icin bozan adam, ufukta cezaevi gorununce neden deniz seki'yi de silip atmasin ki? ben esas buna sasiranlara sasiriyorum..
    deniz seki de sasirmasin buna, nazire senlendirici'nin ici de nasil da yaniyordu vakti zamaninda, simdi kendisinin icinin yandigi gibi..
  • pazar sabahı magazin programlarının birinde rastladım kendisine.

    magazinciler bu adamın evli barklı olduğunu bildikleri halde neden ''aşk var mı aşk?'' diye sorarlar ve nasıl olur da bu adam ''ben evli barklıyım, o ne biçim soru'' demez de ''aşksız yaşanır mı?'' der anlamadım.

    bu işte bir utanmazlık var.
  • fazla medyatik olduğu için müziğine hak ettiği saygı gösterilmeyen insan. birçok kişide sanki hüsnü şenlendirici kötü bir müzisyen olduğu halde medyatik olduğu için ünlü olmuş gibi haksız bir önyargı var.
  • bergama'nın meşhur çingene mahallesi atmaca'dan çıkıp dünyaya açılan klarnet virtüözü. ne zaman bergama'da konser verse, mutlaka şu tezahüratı duyarsınız: "atmaca seninle gurur duyuyor!.."

    laço tayfa'nın kaseti yeni çıkmıştı sanırım. bir de kent şekeri reklamı başlamıştı ki, o reklamı izleyip de en azından gözleri dolmayan yoktu herhalde. iki yaşlı, gözleri yollarda çocuklarını torunlarını bekliyor. hazırlıklar yapılmış ama kapıyı çalan yok. o arada da fonda bir klarnet sesi, hafiften ama yanık yanık çalıyor. sonra akşamın karanlığına bakan pencerede göz yaşlarını tutamayan yaşlı kocasını teselli etmek için yanaşan hanımın duyulmayan teselli sözleri, bu arada en hicazından başlayan harmandalı ile patlayan... duygusallık... yok, başka bir şey bu ama ben uygun sözcüğü bulamıyorum.

    laço tayfa'nın bergama gaydası'nı alınca gazetelerde, dergilerde "yeni yetenek", "klarnette yeni bir soluk" benzeri başlıklarla görmeye başladığım şenlendirici'nin aslında kim olduğunu anladım. o içli içli ya da keyifli keyifli çalarken bile belliydi samimiyeti. hani yabancılara hayranlık gösteririz, "kendi müziğini yapıyor adam/ kadın yea!.. para kaygısı yok!.." diyerek; aynısı hüsnü şenlendirici için de geçerliydi. ne zaman bergama'da konser daveti olsa geldi, bu arada hayranları da artmaya başladı. laço tayfa dağıldı ama şenlendirici'nin çeşitli projeleri hayata geçmeye başladı. eli para görüyordu ama şımarıklığını görmedik biz. konserden çıkarken denk geldiğimizde annem "hüsnü, çok güzel çaldın gene. iyi ki varsın." dedi, o hemen tutup elini öptü annemin, hem de öyle batılı usülde kibar kibar "anşante!.." öpmesi değil, baya bildiğin türk usülü, önce öpüp sonra alnına götürerek. gözlerinin içi gülerek, biraz da mahçup teşekkür etti; tıpkı başkalarına da yaptığı gibi.

    o arada da gazetelerde köşe başlarını tutmuş kimi kalemşorlardan internetteki blogculara kadar pek çok yerde de yazılar çıkmaya başladı. yok mustafa kandıralı üzerine bir daha gelmezdi, yok hüsnü'yü yere göğe koyamayanlar kumkapı'daki falancayı dinlemiş miydi ki, o'nun tahtını tehdit eden bir serkan çağrı vardı artık, elmas küpe takınca sanatçı olunmazdı falan filan... o yazılanları ne kandıralı, ne çağrı, ne şenlendirici, ne de kumkapı'daki delikanlı iplemiyordu bile ama ekmeğini ona buna b*k atarak çıkartan bir kaç tane tip "yemekteyiz" triplerinde yazıyordu.

    o arada tuttu, deniz seki diye bir hatuna kaptırdı gönlünü. eh, bir tarafta pek de bakımlı, alımlı diyemeyeceğimiz karısı vardı; bir tarafta da alımlı çalımlı seki. gönül bu, ak - b*k meselesi. sever sever, kimbilir kaç yaşında evlenmiş ya da evlendirilmişti; kimbilir evliliği nasıl bir şeydi. benim tek yadırgadığım, seki gibi tek bir şarkısını bile hatırlamadığım ve bu nedenle "demek içten söylemeyen bir popçu işte!.." diye kendi kişisel sınıflandırmama koyduğum birinde, duygu adamı şenlendirici'nin ne bulduğuydu. uzun vadeli bir ilişki olmayacağı belliydi bence. tamam, değerlendirmemin son derece yüzeysel olduğunu kabul ediyorum ama en başından beri garipsedim bu durumu. nitekim uyuşturucu işi ortaya çıkmasa, biraz daha sonrasında başka bir nedenle ayrılacaklardı zaten. ama o kalemşorlara malzeme çıkartmış oldu şenlendirici, durduk yerde yıprandı. deniz seki ile ilgili tepkisini ve yaptıklarını savunacak filan değilim, aralarında geçen kimbilir neydi. hüsnü şenlendirici kendi yoluna devam ettiği için sevindim yalnızca.

    çünkü bu arada bir dizi başarılı konser verdi. taksim trio ile başarılı işler çıkarttı. yılmaz erdoğanlı mesnevi projesine can veren önemli katılımcılardan biri oldu. zorla çekilmek istendiği o vıcık vıcık, pespaye ötesi magazin batağına saplanmadı, öyle ya da böyle kurtardı kendisini. onun yerine sanatına yöneldi, işine odaklandı. çok iyi yaptı. umarım bundan dersini çıkarmıştır da, o sularda dolaşmaz bir daha.

    şu an o güzelim yeşil gözlerini volkan konak'a gösteriyor. o özel yapım klarnetini perdeler arasında dolaştırıyor da dolaştırıyor. 21 mart 2010 cumartesi günü, izmir'den sonra en sevdiğim ikinci kent olan gaziantep'te çalacakmış. keşke para bulabilsem de, gitsem, "senin için geldim hemşerim!.. atmaca seninle gurur duyuyor!.." diye bağırabilsem. bergama'nın girişinde resminin olduğu duvarın fotoğrafını gösterebilsem, "bak, hâlâ duruyor!.." diye. antepli arkadaşlarımla kol kola, şarkılarına eşlik edebilsem. harmandalı'nı çaldığında oynamak istesem ama laço tayfa'nın bergama gaydası'nı dinlemekten kalma alışkanlıkla, ağlamaktan dolayı gene oynayamasam. "senin gibi delikanlılar, o magazin denilen sularda dolaşamaz. istanbul'un etiler'i, moda'sı bize göre değil be koç!.." diyebilsem, "yeni bestelerini bekliyoruz!.." diye beğenilerimi sunabilsem.

    sen klarnetini çal be hemşerim!.. biz seninle gurur duyuyoruz, dünya durdukça da böyle olacak!..

    a bunu eklemeden duramam editi: evet evet, tarkan'a da kokaini zorla hüsnü dayadı zaten, di mi? (di)!.. "deniz seki'nin hayatına yaptığı onca tahribattan sonra" bunu da yapmıştır garanti.
  • saba tümer sordu hüsnü şenlendirici'ye, aynaya baktığında güzel bir adam görüyorsun herhalde?
    hüsnü bey; e tabii, dedi annemle babam beni çok aşıklerken yapmışlar, ben bir aşk çocuğuyum, aşk çocukları güzel olurlar..

    annem de bir oh çekti onayladı sevindi yılların gizemi çözüldü diye, babamı aradı evde halay çekiyoruz.. soranlara aşk çocuğuyum de diye tembihledi..halen de gülüyor.

    hüsnü bey, siz aşk çocuğu ben aşk çocuğu; çılgın atalım mı?

    düzeltme 1: pardon evliymişsiniz kusura bakmayın
    düzeltme 2: nihat doğanı kestikçe nihat doğan daha gür çıkıyormuş, teselliyi onda arıycam
hesabın var mı? giriş yap