• birinci sinif : hocam, shakespeare'e hayranim, goksel biseyler var ustadin sozcuklerinde...

    ikinci sinif : hocam, shakespeare'e hayranim tabi de, bu kadar yorknot falan ne ola ki?

    ucuncu sinif : hocam, shakespeare'i seviyom da, baymaya basladi artik sanki...

    dorduncu sinif : hocam, shakespeare'den sitkim siyrildi, biktim artik be biktim beee, neyini yorumluyon? adamin murekkebi varmis, yazmis da yazmis iste...

    re-dorduncu sinif : hocam var ya, shakespeare'e bir, sana iki...
  • ingiliz dili ve edebiyatı okumak ekmek parası kazanma derdinden çok daha fazlasını kapsar. hayatını başlı başına değiştirir, beynine oksijeni başka yerlerinden gönderir. dolayısıyla bu bölüme aşık olmuş, bir sene önce bitirmiş ama onun kendisine kazandırdığı güzelliklerin bir ömür boyu kendisiyle kalacağını ve yeni bir kitabı her açışında binlerce farklı dünyaya kapısının açılacağını bilen biri olarak şurdaki kaç sayfalık yazılara kıçımla gülüyorum.

    meslek seçimi türkiye'de koca bir yalandır arkadaşım. ben az hasta var az para kazanıyor diye işinden istifa eden doktor, 10 senede makine mühendisliği bitirip 1000 lira maaşla işe takla ata ata başlayan insanlar gördüm. yalnız şu kadarını söyleyeyim, bu bölümü hakkıyla okuyan işsiz kalmaz, öğretmen olur, tercüman olur, editör, redaktör olur, dış ticaret sorumlusu olur(arkadaşımdan biliyorum) ve hatta bankacı bile olabilir(bizzat teklif aldım). he istediğin işi yapmaktan bahsediyorsan, orası biraz sıkıntı tabii. ülkede kitap yazan, kitap okuyan, kitap basan kaç kişi, kurum var ki biz edebiyattan para kazanacağız? sikindirik çocuk kitapları ya da yarı erotik vampircik kitaplarından bahsetmiyorum.

    ama pişman mıyım? hayır. gidip sıkıcı, sıradan bir bölüm okuyacağıma sevdiğim bölümü okudum. shakespeare dersinde siyaset, tiyatro dersinde varoluşçuluk, postmodernizm dersinde din tartıştım! ben paramı bir şekilde kazanırım arkadaşım sen üzülme, kazandığım parayı da kitaba yatırırım. okurum gece gündüz, eleştirisini yaparım, istersem oturur zevkine şiir çeviririm. hayatı kahve kaşıklarıyla ölçerim.

    siz kafanızı yormayın o kadar, para biriktirin gidin mba falan yapın. farewell!
  • bu bölümden mezun olursanız inanılmaz bir genel kültür elde edersiniz. biraz da kendini geliştirmeyi seven biriyseniz her alanda bir söyleyeceğiniz olur. hele iyi bir üniversitedeyseniz sadece edebiyatla sınırlı kalmazsınız. psikoloji, felsefe, film/tiyatro eleştirisi, çeviri, tarih ve hatta fen dersleri bile alırsınız. lakin türkiye şartlarında yapabileceğiniz en iyi şey akademide devam etmektir. öğretmenlik bölümüyle karşılaştırmak ise başlı başına yanlıştır. iki bölümün dil puanıyla girilmesi haricinde uzaktan yakından alakası yoktur.
  • lisedeyken ingilizce öğretmenim bu bölümün kitap okumayı sevmeyenlerin kabusu, okumayı sevenlerin ise hayatında aldığı en güzel karar olacağını söylerdi. öyle eline bir kitap alıp birkaç hafta okumak değildi bahsettiği şey. amerikan romanı, ingiliz romanı, amerikan tiyatrosu, ingiliz tiyatrosu, shakespeare derslerinde aynı anda okumak ve analiz etmek zorunda kaldığımız romanlar ve tiyatro oyunlarıydı.

    bazen karakterler ve mekanlar birbirine karışırdı. gerçek olmayan kitap karakteri yüzünden sınıfta ciddi ciddi tartışma çıktığına bile şahit olmuştum. hocaların karakterler ve dönem üzerinden her türlü cinsel konuları açıkça konuştuğu, tartışma ortamı yarattığı, belki bir arkadaşınızla bile konuşmayacağınız şeyi sınıf ortamında hoca ile karşılıklı konuşabileceğiniz bir bölümdür. kendinizi, ailenizi, arkadaşlarınızı sorgulayacağınız, yarım saat içinde birçok farklı pencereden farklı yerlere bakacağınız bir bölümdür. yani hayatı başlı başına değiştirecek bir bölüm.

    bir roman karakterini analiz ederken, aslında kendimizi de analiz edip kendi derinliklerimize de ulaşıyoruz. o karakterin iç dünyasıyla ilgili sorulan sorular empati yeteneği kazandırıyor kişiye. romanları ve oyunları sosyal, politik, duygusal, kültürel, zihinsel açıdan ele almak sizi adeta büyütüyor. her şeye eleştirel gözle bakma, derinine inme, araştırma merakı katıyor. o karakterlerin iç dünyasını o kadar derinlemesine inceliyorsunuz ki; bu durum gerçek hayatta da insanları aynı şekilde inceleme fırsatı sunuyor. küçükken okuyup mutlu olduğumuz ve cüceler ülkesine düştüğünde şaşırıp heyecanlandığımız, maceradan ibaret sandığımız gulliver'in gezileri aslında ne politik mesajlar, ne sert eleştiriler, ne ironiler içeriyor. haliyle insan bir şey okuyunca, okuduğu satırlarda, anladığından çok daha fazlası olduğuna ikna oluyor. okul bitince de o defter kapanmıyor. çünkü geriye ömür boyu zihne ve hayata ışık tutacak olan samuel beckett,william shakespeare, george orwell, john milton, james joyce, aristoteles, virginia woolf, william golding, d.h lawrence, thomas hardy, charles dickens, eugene o'neill, geoffrey chaucer, william wordsworth, arthur miller, edward elbee ve çok daha fazlası kalıyor.
  • her derste insana aydınlanma yaşatan, ilk senenin sonunda bile inanılmaz bir değişim yaratabilecek bölümdür. bir şeyler okudukça ve öğrendikçe ne kadar bilgi eksiğinizin olduğunu fark edebilir daha sonra bir bilgi açlığı ile karşılaşabilirsiniz. öyle ki her gün yeni bir şey öğrenmeyi istemek, bunlardan bahsetmek, tartışmalara katılmak yeni yaşam biçiminiz olabilir.

    bölümün öğrencileri kendi alanlarının dışında araştırma yapar, bununla birlikte birçok konu hakkında konuşabilir ve bundan da zevk alır. bakış açısı sürekli bir değişim ve gelişim halindedir. bu sebeple bu bölümde başarılı olmak isteyenler okul çalışmalarına ek araştırma ve okuma yapmalıdır. değişim yaşamadan mezun olmak imkansızdır diyebiliriz.

    bütün bunlara rağmen, bu bölümde mezuniyet sonrası endişesi diye bir olay vardır. ben ne olacağım sorusu kabus gibi kişinin üzerine çöker ve uzunca bir süre de bırakmaz. bölümün güzelliğinden bihaber insanlar da gelip "mezun olunca öğretmen mi olacaksın?", "ya insan kaynakları, danışmanlık gibi işler yapabilirsin", "mütercim tercümanlık tutmuyor muydu?" gibi bir sürü saçma cümle kurar, öğrenciyi adeta patlamak üzere olan bir bomba haline getirirler. öğrendikleri, yazdıkları, okudukları gözünün önüne gelir çünkü. yapabilecekleri, hayalleri bir yandan dürter onu. bunun için mi okuyorum ki der. sonsuz döngü böyle başlar işte. şelale gibi akarken size bir litre su şişesi gibi bakarlar.

    edit: imla
  • daha önce bölüme gelmeyi düşünenlerin okumasını tavsiye ettiğim şuradan görebileceğiniz 40 eseri önermiştim, şimdi biraz kademe atladığınızda karşınıza çıkabileceğini düşündüğüm 40 yeni eserle devam etmek istiyorum:

    1 the tempest
    2 saved
    3 bingo
    4 love's labour's lost
    5 cleansed
    6 a room of one's own
    7 snookered
    8 mrs dalloway
    9 jane eyre
    10 the pillowman
    11 ulysses
    12 wuthering heights
    13 middlemarch
    14 east ıs east
    15 paradise lost
    16 the waste land
    17 to kill a mockingbird
    18 the canterbury tales
    19 pride and prejudice
    20 a day at the racist
    21 ear for eye
    22 death and the king's horseman
    23 play mas
    24 a doll's house
    25 heart of darkness
    26 sweetness and light
    27 culture and anarchy
    28 a passage to ındia
    29 a map of the world
    30 plenty
    31 eden's empire
    32 the westbridge
    33 anowa
    34 the rise and shine of comrade fiasco
    35 the voyage out
    36 on the western circuit
    37 the wasted vigil
    38 the reluctant fundamentalist
    39 de profundis
    40 tess of the d'urbervilles

    daha okuyup paylaşmak istediğim çok fazla eser var ama azar azar ilerlemek daha doğru sanırım. eğer aklınıza takılan bir şey veya fikir almak istediğiniz bir konu varsa yeşillendirmekten çekinmeyin. herkese keyifli okumalar!

    tanım: okumanız gereken eserlerin bitmediği bölüm :)
  • sağlam bir psikoloji, güçlü bir irade ve ciddi bir merak gerektiren bölüm. yalnızca biri eksik olunca bile, bölüm sizin için adeta bir cehennem hâline dönüşebilir. o yüzden, önce bu bölümü okuyacak güce ve yeterli ilgiye sahip olup olmadığınızı sorgulamanızı öneririm.

    ingilizceniz harika olabilir. kitap okumayı çok seviyor olabilirsiniz. araştırmacı ruhunuzu ileri sürebilirsiniz. fakat bahsettiğim üç maddenin sizde bulunduğundan emin değilseniz, biraz daha düşünün derim. bu bölüm “iki kitap okuyayım, ingilizcem gelişsin” bölümü değil.

    ilk çağ’dan modern çağ’a dek yazılmış olan birçok destan, masal, şiir, öykü, roman ve oyunu birçok yönüyle inceleyecek ve analiz edeceksiniz. ingiliz kültür ve tarihini baştan sona ezberleyeceksiniz. antik çağ’dan günümüze kadarki felsefi akımları ve eleştiri biçimlerini tüm hatlarıyla öğrenecek, bunları metin analizlerinizde kullanacaksınız. edebiyat terimlerini adınız gibi bileceksiniz. sayfalarca makale okuyacak ve yazacaksınız.

    ve daha birçok şey.

    elbette bunlar üniversiteden üniversiteye farklılık gösterebilir. fakat genel hatlarıyla bu şekilde olduğunu söyleyebilirim. en nihayetinde, bu bölümün size katacağı önemli bir entelektüel derinlik olacak. bölümün başındaki ve sonundaki siz, aynı siz olmayacaksınız. ufkunuz açılacak. açılmazsa da zorla tutup açacaklar. başka şansınız yok.

    her şeye rağmen iyi ki okumuşum dediğim bir bölüm. şahsen başka bir bölümün insanı dört yıl gibi bir sürede bu kadar geliştirip dönüştürebileceğini zannetmiyorum. buradaki gelişim elbette sizin çabanıza da bağlı. okumadan, yorulmadan geçebilmeyi başarsanız bile, bölümden kazanabileceğiniz pek bir şey olmaz. siz yine aynı siz olmazsınız, ama maksimum verimi de alamazsınız.
  • en kallavi şekilde şüphesiz oxford'da okunur.
  • beowulf ile virginia woolf arasındaki herşey.

    gidin, okuyun. gayet de harika bir bölüm.
    çokça maruz kalacaksınızdır "bitirince ne olabiliyon ehuehu?" sorularına. sadece tıkayın kulaklarınızı ve okuyun.

    metaforik olarak düşünecek olursak; ileride çalışacağınız işi bir bina olarak düşünün ve lisansı bitirdikten sonra bu binayı tamamlamış olacaksınız. diğer bölümlere kıyasla size sadece çok sağlam bir temel veren bölümdür. sizin kişisel çabalarınıza göre isterseniz o temelin üzerini sadece tuğlayla çevirirsiniz, isterseniz apartman dikersiniz, isterseniz havuzlu bir villa dikersiniz. temel sağlam olduktan sonra hiçbir deprem sallamaz sizi. kısacası, olay bölümde değil sizde bitiyor.

    ayrıca; bu bölümü bitirince gidip ingilizce öğretmeni oluyorlar ya, ayrı bir sinir boğuyor beni.
  • sene 90'ların ortası rusya'dayım.
    hazırlık sınıfına başladık. hepimiz yabancı ülkelerden (5-6 kişi türkiye'den, 2-3 kişi suriye'den, gerisi; hindistan, romanya, polonya, ürdün, pakistan) gelmiş öğrencileriz.

    ilk 5 ay sadece rusça yükleme yapıldı. rusçadan başka hiçbir dersimiz yok. ikinci dönem başlayınca, ikinci dönem ders programında herkesin seçtiği bölüm ile alakalı dersler de gösterilmeye başlandı. yani haftada 50 saat ders görüyorsak bunun 40 saati yine rusça ama geri kalan saatler tıp okuyacaksak tıpla alakalı dersler, mühendislik okuyacaksan onunla alakalı derslerin hafifletilmişi, dil bölümü okuyacaksan hangi dili seçtiysen o dilin dersleri vs. vs.
    ingiliz dili ve edebiyatı bölümünü seçtiğimiz için ikinci dönem bizde ingilizce ile alakalı derslerin hazırlık derslerine başladık.
    şimdi ilk 5 ay çok sert bir rusça dersi aldığımız için haliyle aklımızda sadece rus dili var.

    bu süreç içinde ne görsek, ne duysak ,
    "bunun rusçası neydi?",
    "rusça da bu nasıl ifade ediliyor?",
    "türkçesi ne?",
    işte tam bu arada, kafamızın rusça ile ambale olduğu zamanlarda işin içine bir de ingilizce girdi.

    ingilizce hazırlık hocası bizim 5 aydır rusça eğitim aldığımızı biliyor ve tahtaya bazı kolay kelimeleri rusça yazıyor ve ingilizcelerini soruyor. eğer tahtaya yazdığı kelimeyi ilk önce anadilimiz ile ifade edersek ceza var herkese meşrubat ısmarlıyorsun.

    tahtaya kiril alfabesi ile moloko yazıyor, hızlı bir şekilde orada hemen milk diyeceksin.
    sıra geldi bizim arkadaşa *.
    hoca tahtaya lift yazdı. bizim bebenin aklına ingilizcesi gelmedi, kıvranıp duruyor. ön sıradaki arkadaşlardan biri tüyo vermek için ve kimse anlamasın diye türkçe "aynısı" dedi, yine anlamadı, "aynısı olm aynısı" diye tüyoyu yeniledi. yani rusçası da ingilizcesi de aynı demek istiyor.

    peki bu tüyoyu bizim bebe nasıl yorumladı:

    - "esiyensııır"

    not: sağ olsun "ffemmefatalee" uyardı, tiyo değil tüyo imiş.
hesabın var mı? giriş yap