• isviçre çakışı çok enteresandır gerçekten. o pozisyonu anlatmakla vakit kaybetmeyeceğim, çok ilginç. bir filmde görmüştüm. kadın sanki afedersin, bardak kırabilecek kadar bağırıyordu.

    amma şimdi sen gitsen bi kıza "bak şimdi sana isviçre çakışı yapacam bayılacaksın" falan desen, muhtemelen "ne kültürlü adam her şeyi biliyor" demeyecektir. nerden biliyor lan bu isviçre çakışını der, çaktırd ımı falan diye düşünür. hadi onu bırak bi de hoşuna gitti diyelim, "ulan valla isviçre çakışı harikaymış" dedi, işte o dakka içinden bu çakışın orjinalini öğrenmek, tatmak için bir istek duyacaktır. sonra durdur durdurabilirsen, kolla kendini isviçreli'lerden. o yüzden kendi çakışını yapacaksın. bildiğini, öyle özendirmek doğru bir şey değil. kâzım abi selamlar. entry'den selam et diyorsun her gün kafamı sktin o yüzden. ismiyle muşamba bir insansın. sevgiler.
  • hurriyet gazetesinin verdigi cakilardaki türbüşonla ancak 1 şişe açılabiliyordu.. tirbüşonu sokuyonuz mantara.. sonra çekiyorsunun aaa bi bakiyorsunuz tirbüşon dümdüz tornavida olmuş...
  • hangi entryde okumustum hatirlamiyorum ama:
    eger boyu degil de i$levi onemli olsaydi kadinlar isvicre cakisiyla evlenirlerdi.
  • bir çakının isviçre çakısı olup olmadığını şu şekilde anlayabilirsiniz;

    makası iyi kesiyorsa, isviçre çakısı değildir. makası gayet güzel kesiyorsa, yine isviçre çakısı değildir. eğer makası muhteşem kesiyorsa, kesinlikle isviçre çakısıdır.
  • tasarım perspektifiyle baktığımızda, flexibility tradeoffs testinden geçebilen, akıllı canavar.

    nedir bu?
    bir ürün, esnek/farklı fonksiyonları kapsayacak şekilde tasarlandıysa, o ürünün akıllı/iyi olması için bazı kriterleri karşılaması gerekir.

    örneğin f-35'i ele alalım. bu arkadaş, 90ların sonunda hava kuvvetlerinin f-16, a-10, deniz kuvvetlerinin f/a-18 ve harrier kardeşlerinin fonksiyonlarını tek elde toplamak üzere ortaya çıkartılmış.

    ilgili araçların tümünün farklı ve bazen de birbiriyle çatışan gereksinimleri söz konusu.

    mesela havanın inceldiği yüksek irtifada uçacak uçaklar için optimum tasarım, geniş kanatlar -ki böylece rahat dönüş yapabilsin. alçak irtifada uçacaklar içinse aksine hedefi küçültecek, küçük kanatlar daha iyi. kalkış ve iniş ihtiyaçları da aynı şekilde farklı. birinin rahat kalkış için ekstra ağırlığa ihtiyacı varken, diğeri uzun bir yol kat ederek, ileriye doğru çıkış yaptığından, böyle bir ihtiyaç duyulmuyor.

    bütün bunları birleştiren bir aletin pilotaj yönü de bambaşka bir konu. öyle bir uzmanlık ki adam neredeyse hem traktör, hem motosiklet, hem denizaltı kullanabilecek...

    2001'de f-35 için uçak başına öngörülen maliyet, 70 milyon dolarmış. günümüzdeyse hava kuvvetlerindeki versiyonunun (f-35a) gerçek maliyeti, uçak başına 148 milyon dolarmış. kendilerince cost-effective bir şey yapmaya çalışmışlar ancak fikir realize edildiğinde, öngörünün 2 katından fazlaya mal olmuş.

    deniz kuvvetlerindeki f-35b, 251 milyon dolar, f-35c de 337 milyon dolar. ve artmaya da devam ediyormuş bu maliyetler.

    üstüne üstlük aletler sürekli sorun da çıkartıyormuş. dolayısı ile pek çok kişi, f35'i tasarım faciası olarak tanımlıyor.

    elbette, farklı fonksiyonları tek elde birleştiren bir tasarım, herkesin ağzını sulandıran bir kavram. akıllı telefonlar bunun iyi ve başarılı bir örneği. ancak işlevini ortalama düzeyde de olsa, iyi bir şekilde yerine getirmek ve maliyet açısından makul olmak kaydıyla...

    burada devreye flexibility tradeoffs kavramı giriyor. yani pratik bir şey ortaya koymak için feragat ettiğimiz şeyler. tasarımın kapsamı, esnekliği arttıkça belirli performans kriterlerinde düşüş yaşanıyor. yani aynı anda cep telefonu ve fotoğraf/kamera kullanıyoruz ancak profesyonel makinelerdeki gibi mükemmel lensler beklememek lazım. (tabii ki iyileştirici çalışmalar hala sürüyor, belki bir gün o da olur)

    isviçre çakısı, aynı prensipten nasibini alıyor. burada önemli olan artılar/eksiler dengesi. yani bir tirbuşonun, bıçağın, makasın, tornavidanın "mükemmel" performansından yararlanabilmek için onları ayrı ayrı yanımızda taşımak mı yoksa mükemmel performanstan ve kullanım kolaylığından birazcık cayıp, tümünü avuç içine sığacak şekilde cebimize atmak mı? burada tasarımın esnekleşmesinin meşrulaştığı bir örnek görüyoruz. yani performans kaybını kompanse edecek büyüklükte bir kar/fayda söz konusu.

    dolayısı ile isviçre çakısı, aşağıdaki tasarım sınavını başarıyla geçiyor.

    1) alternatif tasarım yeterince iyi mi?
    2) alternatif tasarımın performansı stabil/güvenilir mi? yani farklı koşullar altında/zaman içinde aynı kalıyor mu?
    3) ürünün sunduklarıyla tüketicinin beklentileri tam olarak örtüşüyor mu?
    4) tasarımdaki işlevler, modüler biçimde ayrı ayrı kullanılabiliyor mu?
    5) pratikliğin sağladığı değer, performans kaybını yok saydıracak kadar yüksek mi?

    bir sorunun cevabı bile hayırsa, birleştirmeyin diyorlar. bırakın dağınık kalsın. f-35'te durum iyice feci; zira hepsinin yanıtı hayır.

    bu arada hepsinin "evet" olması bile kesinlik yaratmıyor maalesef; sadece "yüksek ihtimalle iyi bir tasarımdır" deniyor. belli olmaz yani...

    neticede genel kuralı şöyle özetlemişler: jack of all trades master of none yani "herbokolog ama uzmanlık sıfır"

    işte bu kaidenin istisnalarından biridir isviçre çakısı.
  • roma imparatorlugu doneminde askerlerin bir benzerini kullandigi caki;

    görsel
  • uçak yolculuğu yapacaksanız el çantanızda taşımayın sakın. bavula atın ya da evde bırakın.
    isviçre falan demezler acımazlar alırlar valla.
  • son modeli bomba..! biçak, testere, uçaksavar, mangal sisi vs hepsi vardi ama artik bünyesinde usb flash memory barindiriyor.
  • isvicre ordusunun kullandigi versiyonu gumus degil aluminyum anottur. 1900lu yillarin basindan beri ordunun alman kesimine victorinox, fransiz kesimine wenger bu cakilardan tedarik eder. (bkz: ic tedarik) (bkz: nazar etme nolur tedarik et senin de olur)
hesabın var mı? giriş yap