• çağımızın en büyük keman düşünürlerinden ve virtüözlerindendir.schindlers list'ten tanırız kendisini, kemanı konuşturmak ağlatmak, söylev verdirtmek, propaganda yaptırtmak gibi yetenekleri vardır.
    şindlerin listesinde de görünür kurtarılacaklar listesinde.
  • "28 mayıs 2013 21:00 istanbul kongre merkezi harbiye salonu, istanbul" kunyeli konserinin biletleri sanirim bir haftadir satista. ancak biletix web sitesinde konser programi hala yer almiyor.

    dusunmeden edemiyorum : su ana kadar bu konsere bilet almis kisiler, ki illa almis birileri vardir, biletlerini neye gore aliyorlar? "perlman ne calarsa calsin dinlerim" dusuncesiyle mi aliyorlar acaba? bu bircok kisiye dogal gelebilecekken bana cok mantikli gelmiyor zira perlman bir klasik keman sanatcisi ve calabilecegi repertuar yaklasik 400 yillik bir muzik gelenegi icerisinden seciliyor. haliyle bu zaman diliminde bestelenmis kimi muzikler bir kisiye ilginc gelebilecekken kimi muzikler hic ilginc gelmeyebilir.

    ornegin konserin programini tumden mozart'in keman sonatlarina ayirsa 'o kadar yolu bunlari calmak icin mi tepmis?' diye tepki verecek romantik yahut modern muzik meraklisi dinleyiciler olabilecegi gibi programini tumden 20. & 21. yy muziklerine ayirsa 'klasik' birseyler duymayi hayal etmis dinleyicilerden \ muzik yazarlari hosnutsuz olabilir.

    dahasi programin aciklanmasi bu kadar mi zor bir olay? bileti 500 tl gibi fahis bir fiyattan satanlar acaba calinacak olan yapitlari yazmayi neden becerememekte?

    acaba kac tane davetiye bilet dagitildi?

    bana bu isler cok gostermelik geliyor ne yalan diyim. gerek sponsor gerek salon gerekse kim cagriyorsa 'gecen sene perlman'i getirttik' diyebilmenin pesinde. programi aciklanmamis konsere bilet alanlar da 'gecen gun perlman'a gittik' diyebilmenin pesinde. karsilikli bir dostlar alışverişte görsün havasi hakim. hemen her unlu solist icin gecerli bu durum.

    edit : entry'de bahsedilen konserin organizatoru piumusicten sorularima asagidaki cevaplari aldim. kendilerine tesekkur ediyor ve paylasiyorum :

    -------------------------

    1- program henüz açıklanmadı çünkü perlman her konserde farklı birşeyler çalabiliyor ve henüz bize bildirilmiş bir program yok. belki istanbula özel bir program olacak ve bu nedenle biz de acele etmedik.

    2- bilet alanların hepsi ki yaklaşık 4 gün içerisinde biletlerin %33'e (1100 civarı) yakını tükendi.

    bu biletleri alan insanlarda perlman ne çalarsa zaten iyi çalacağını ve onu bir kez olsun canlı dinlemek istediklerini bildikleri için biletler tükenmeden hemen almak için satın alıyorlar.
    evet hepsi programda ne olacağını çok merak ediyor ama öncelikleri perlmanın çalıyor olması oluyor.

    3- konserle ilgili hiç davetiye dağıtılmadı ve hiç davetiye de dağıtılmayacak.

    -------------------------
  • üç telle konser bitirmiş efsane keman virtüözü. eşsiz.

    ''18 kasım 1995 günü keman sanatçısı ıtzhak perlman, new york'ta, lincoln centerâ'daki avery fisher salonunda bir konser vermek üzere sahneye çıkar.

    eğer herhangi bir perlman konserinde bulunmuşsanız, bilirsiniz ki onun için "sahneye çıkmak" hiç de küçümsenecek bir başarı değildir. çocukluk yıllarında çocuk felcine yakalanmış olan perlman'ın her iki bacağında da destekleyici ateller vardır ve ancak kol değneği yardımıyla yürüyebilmektedir. onu sahne üzerinde her defasında sadece bir adım atabilmek suretiyle acı içinde ve yavaş yavaş yürürken görmek unutulmayacak bir görüntüdür. ağrılar içinde ama ihtişamla yürümektedir, sandalyesine erişinceye kadar.

    sonra oturur, yavaşça koltuk değneklerini yere koyar, bacaklarındaki atellerin klipslerini açar, bir ayağını geriye iter, ötekini öne uzatır. daha sonra yere eğilerek kemanını alır, çenesinin altına koyar, orkestra şefine başıyla işaret verir ve çalmaya başlar. şu zamana değin, izleyiciler bu ritüele alışmışlardır. o, sahnenin bir ucundan sandalyesine doğru ilerlerken sessizce otururlar. bacaklarındaki klipsleri açarken inanılmaz bir sessizlikle beklemektedirler. çalmaya hazır olana dek beklerler...

    ancak o konserde bir şeyler ters gitti. daha ilk birkaç satırı çalmıştı ki, kemanın tellerinden bir tanesi koptu. salonun bir ucuna tabancadan fırlayan kurşun gibi gitmişti ses. o sesin ne anlama geldiği konusunda yanılmak imkansızdır. ve bunun akabinde ne yapılması gerektiği konusunda da...

    o gece orada olan insanlar kendi kendilerine şöyle düşündüler :

    " anlamıştık ki, yeniden ayağa kalkması, atelleri yeniden takması, koltuk değneklerini alması, yavaş yavaş sahne arkasına gitmesi ve ya yeni bir keman bulması ya da yeni bir tel takması gerekecekti. "

    ama o öyle yapmadı. bunun yerine bir dakika kadar bekledi, gözlerini kapadı ve sonra şefe yeniden başlaması için işaret verdi. orkestra başladı ve o kaldığı yerden devam etti. ve daha evvel hiç görülmemiş bir tutku, güç ve saflıkla çaldı. elbette herkes bilmektedir ki, senfonik bir eseri sadece 3 telle çalmak imkansızdır. ama o gece ıtzhak perlman bilmeyi reddetmişti. onu, parçayı kafasında molüde ederken, değiştirirken ve yeniden bestelerken görebilirdiniz. bir noktada, telleri neredeyse yeniden tonlamışçasına sesler çıkarmaktaydı kemandan, daha evvel hiç vermedikleri sesleri vermelerini sağlamak için...

    bitirdiğinde salonu olağanüstü bir sessizlik kapladı. ve akabinde seyirciler ayağa kalktı ve tezahürata başladılar. oditoryumun her yanından inanılmaz bir alkış patladı. hepimiz ayaktaydık. bağırıyor, ıslık çalıyor, alkışlıyor, yaptığını ne kadar takdir ettiğimizi, beğendiğimizi anlatacak her türlü hareketi yapıyorduk. gülümsedi, yüzünden akan terleri sildi, yayını kaldırarak bizi susturdu ve böbürlenerek değil ama sessiz, güçlü, dingin bir tonla şöyle dedi:

    " bilirsiniz, bazen de sanatçının görevidir, elinde kalanlarla ne kadar daha müzik yapabileceğini bulmak..."

    bu ne güçlü bir cümledir. duyduğumdan beri aklımdan çıkmıyor. ve kim bilir? belki de bu bir yaşam tarzıdır, sadece sanatçılar için değil hepimiz için. burada, tüm yaşamını bir kemanın 4 teli ile müzik yapmak üstüne kuran ve birden bire, bir konserin ortasında kendini sadece 3 tel ile bulan bir adam vardır. o da 3 tel ile müzik yapmayı seçer. ve o gece yaptığı, sadece 3 telle yaptığı müzik, daha evvel yaptığı, 4 teli varken yaptığı herşeyden daha güzel, daha kutsal, daha unutulmazdı...

    " o zaman belki de bizim görevimiz, yaşadığımız bu sallantılı, hızla değişen, ürkütücü dünyada kendi müziğimizi yapmaktır, önce elimizde olan her şeyle ve daha sonra bu artık imkansız olduğunda, sadece elimizde kalanlarla...''

    jack riemer / houston chronicle
  • perlman gibi adamlar için kullanılabilecek güzel bir tanım mevcuttur. (bkz: hayvanoglu hayvan) !,
    (edit: "vay hayvanoğlu hayvan, nasıl paganini çalıyor herif" anlamında yazmış idim. kötüleyen arkadaşların canı sağolsun.
  • hayatımda ilk kez dinlediğim anda ağladığım eserleri veren dahi ve değerli keman üstadı.
  • bir konusmasinda hayatlarinda basarisizliklarina sebep imkansizliklarini gosterenler benden ders almalilardemisti..sahip olduklarimizi degil
    olamadiklarimizi daha cabuk kabul ediyoruz.
  • adi aciklanmayan bir hayrani tarafindan kendisine bir stradivarius hediye edilen keman virtiuoz' u.
    ehh bu kadar yetenekli olununca boyle bir hediye almakta gayet dogal olmali.
  • 5 ayrı dalda grammy ödülü sahibi keman virtüözü.

    geçen yıl nisan ayında istanbul kongre merkezi harbiye salonundaki konserine biletlerin öğrenci bütçemi aşması sebebiyle kahrolarak gidememiştim.. 5. ve 6.kategori biletler çok hızlı tükenmişti zaten.. üstelik çok ünlü stradivarius kemanıyla verecekti konseri.. ben bunun için üzülürken konsere bir gün kala bir arkadaşım facebook'ta dandik bir çekilişte iki kişilik bilet kazanmış, üstelik adamın kim olduğunu bile bilmediği için gidip gitmemekte kararsız kalmış sonra sevgilisiyle gitmiş.
    bundan bir ay sonra bana, ''kemancı bi adamın konserine bilet kazandık gittik, sonra öğrendik adam çok ünlüymüş..'' dedi.. benim bunu duyunca, tabii içlenmem, bir kat daha üzülmem falan filan ...
  • cumhuriyet´in bugünkü sayısında zeynep oral´ın yazısının itzhak perlman - istanbul konserine iliskin olan kısmı :

    ---------------------------------------------------------------------------------------------

    perlman konseri ve zavallı istanbul

    dünyanın en görkemli kemancılarından biri itzhak perlman istanbul’da konser verdi. yapı kredi özel bankacılık getirtmişti. konsere muhteşemdi, enfesti diye övgüler düzebilirsiniz. ama aynı zamanda içler acısıydı.

    bininci kez tekrarlıyorum: zavallı istanbul! konser salonundan yoksun lanetli kentim! harbiye’de yedi kat yerin dibinde, korkunç bir mimari örneği olan, berbat bir akustiğe sahip istanbul kongre salonu’ndaydı konser.

    ilk eser beethoven’ın piyano (rohan de silva) ve keman için 1. sonatında, havalandırmanın pervane sesi, müzisyenlerle yarıştı durdu... tam tepemde yanan ve dinleyiciye polis sorgusundaymış duygusunu veren projektörler yandı söndü, yandı söndü ve sonunda yanık kalmaya karar verdi. (bunun önceden provası yapılmaz mı!)

    ikinci eser césar frank’in bestesine geçmeden, yerimi değiştirdim. huşu içinde dinleyeceğim. nerdeee! önümde iki genç kadın, ellerinde telefonlar mesajlaşma yarışına girdiler. arada da arkalarına bakıp salonu inceliyorlar... geç de olsa dayanamadım, iki bölüm arasında “niye konsere geldiniz? yoksa çok iyi keman çalıyorsunuz da perlman’ı beğenmediniz mi” diye sordum...

    parçanın sonunda yanıt verdi biri: “konser dinlemeye gelmedik. görevdeyiz.” cebinden polis kimliğini çıkardı. biber gazı da var mı diye sormayı akıl edemedim! yakında konser izleyicisine de kullanılırsa hiç şaşmam!

    o zaman gördüm yanlarında oturan dört türbanlı hanımı. kimin kızı, kimin karısı olduklarını bilmiyorum. ama işte buradan sesleniyorum: hanımlar beyler, ister kendiniz, ister bir yakınınız olsun, konsere gelirken korumalarınızı dışarıda bırakın. inanın

    itzhak perlman dinlemeyi seçmiş insanlardan size hiçbir zarar, kılınıza halel gelmez!

    konser düzenleyicilere de bir rica: lütfen biraz özen gösterin. parayı bastırmakla olmuyor (o ne biçim program kâğıdı öyle!) bir bilene danışmakta yarar var.

    bence “büyük fedakârlıklarla” yabancı orkestralar, solistler getirtmek yerine, önce şu istanbul’a yakışır bir salon için kollar sıvanmalı! akm kaç yıldır kapalı farkında mısınız?..

    akademisyen emeklisinin gelirinin bilet fiyatlarına uygun olmaması, başka kentte olması, sıkmabaşlara dayanamam gibi sudan nedenlerle gidemediğim konsere gitmiş kadar oldum.

    iyi günler.

    ---------------------------------------------------------------------------------------------
  • konsantre olmak ders çalışırken dinlediğim insanötesi. bir süre sonra ne yapıyor lan bu adam diyerek kağıdı kalemi fırlatıyorum.ne konsantrasyon kalıyor ne de ders çalışmak için bir heves. adam kemanın anasını ağlatsın sen de mal gibi 10 metrekare odanda yok ileri teknoloji seramikleriydi.yok sürekli dökümdü uğraş dur.saçma.çok saçma.çok boş hissediyorum kendimi.dinleyek bari
hesabın var mı? giriş yap