• kız düşürmek için kızlara "eğvet katatonyayı ben de çok severiğğm" diyen adamlar burada gelmiş metal tarihinin en ikonik 3, 5 adamından birini eleştiriyor. her şeyi geçtim canlı performansını eleştirmişler bir de. '89 live shit kaydını bir izleyiverseler diyorum. 2 saat boyunca gitar çalarken overdrive vokal yapıp gram yorulma belirtisi göstermeyen bir adamdan bahsediyoruz. onlarca dünya çapında bestenin sahibi, onlarca ünlü gruba ilham kaynağı olmuş, daha kanıtlayacak bir şeyi kalmamış; ama en fazla sikko bir barda en basit şarkılarla ergen konserinde yer almış adamlar tarafından eleştiriliyor.

    james hetfield'ı beğenmeyen metal müzik dinleyicisi %100 katıksız maldır. bu konuda kimsenin tercihine ya da fikrine saygı duymam.
  • metallica'nın 2008'deki istanbul konserinde sad but true'yi söylerken müzik ile haşır neşir bir arkadaşım kendisi hakkında "abi kaçtır kaçırıyor ritmi yeaa" diye bir yorum yapmıştı. o arkadaşım şimdi kpss sonrası yozgat'a taşındı. yıllar önce biri, james hetfield'in bana yozgat'ı çağrıştıracağını söylese kim bilir kaç dakika gülerdim.
  • daha önce dimash analizleriyle ortaya çıkan bendeniz alanı genişletiyorum ve jeymz reise de giriş yapıyorum.

    öncelikle james hetfield'ın ses oktavı kaçtır?

    - james hetfield bariton - yüksek bariton diye nitelendirebileceğimiz bir aralığa sahiptir. ortalama olarak söylersek c2, a#4 aralıklarına sahip bir solisttir. (2.5 neredeyse 3 oktav)

    aktif şan aralığı????

    şimdi parçalarda kullandığı aralığa girersek genel itibariyle james hetfield 1, 1.5 oktav arasında bir yeri devamlı olarak kullanır. d3 ile g4 arası bir bölgeye tekabul etmektedir. (re3, sol4)

    kullandığı ses teknikleri nelerdir?

    james abimiz alaylı bir solist olduğundan ötürü çok kısıtlı ses teknikleri kullanmaktadır. tamamen göğüs sesi üzerine kurgulanmış bir vokal türünün yanına, sesi bolcana bozarak (distortion) yani devamlı gırtlak sıkarak şarkı söylemektedir ki sesini zaman içerisinde çok kez paramparça etmiş bir abimizdir.

    neden?

    çünkü devamlı suretle yoğun bir şekilde gırtlak sıkarak şarkı söylemek, ses tellerine ağır yük bindirdiğinden ötürü zaman içerisinde sağlık sorunlarına yol açmaktadır. özellikle larynx kanamaları, sertleşmesi, ses kısılması ve nodül oluşması gibi sağlık sorunları baş göstermektedir ki jeymz abimiz bu durumların hepsini yaşamıştır. ha ama buna rağmen uzun seneler gırtlak sıkarak şarkı söylemeyi başarmıştır.

    peki nasıl?

    çok acayiptir ki vokal müzik teorisi özellikle gençlik yıllarında bu kadar sınırlı bir adam, şarkı söylerken sesi hep ön bölgede (mask) toplayıp, bütün sesleri oldukça açık ağız yapısıyla vermeyi başarmıştır. bir de parçalarda hep belirli bir notasyon üzerinde yürüyünce bu aslan kükremeli vokali 10 - 15 sene aralığında korumuştur. tabii ne kadar böyle de yapsanız finalde hüsrana uğramaktan kaçamazsınız.

    ama işin ilginç yanı jeymz aga seneler boyunca hep aynı şekilde şarkı söylememiştir. bir bakalım:

    1981 - 1984 arası dönem

    - çiğ scream diyebileceğimiz bir söyleme stiline sahiptir james aga. özellikle bu söyleme stilinde göğüs sesi ( belkide yaşının çok genç olması dolayısıyladır ) neredeyse hiç kullanmaz. normalde scream teknikleri mix voice dediğimiz göğüs - kafa karışımı yerlerden gelir ama kendisi scream'i tamamen kafa sesinden çıkarır. şimdi nota olarak baktığımızda çok yüksek notalarda vermediği için kendisi ses aşırı çiğ gözükür ama gırtlak parçalayıcı şekilde yapmaktadır kendisi. zaten sonradan da vazgeçmiştir.

    1984 - 1987 arası dönem

    bu dönemde reis sesinin yavaş yavaş kalınlaşmasıyla birlikte göğüs seslerine inmiştir ama tam oturmamıştır bu ses. yolunu aramaktadır.

    1988 - 1993 arası efsane dönem

    işte hepimizin bildiği efsane hetfield dönemidir bu. ses artık iyice baritonlaşmış, göğüs sesleri belirginleşmiş sanki böyle biri şarkı söylemiyorda, aslan kükrüyormuş hissiyatı veren dönemdir bu.

    not: yanlış hatırlamıyorsam bir kayıt sırasında (sad but true diyen var, so what diyen var, stone cold crazy diyen var) james abimiz sese yüklendiği sırada sesini kaybeder ve sesi uzunca bir süre neredeyse hiç çıkmaz. 1991 ya da 1992 olabilir. bilenler mesaj atsınlar mutlaka. bu seneden sonra jeymz abimiz şan hocalarıyla beraber çalışmaya başlar ve vokal tekniğini yavaş yavaş değiştirir.

    1994 - 1997 arası dönem

    jeymz aganın ses kirletmeleri azalmış, gitar tonları e'den (mi), eb (mibemol) notasına düşmüş ve şarkılara değişik country esintili nağmeler katarak bir söyleme stiline gitmiştir. bu arada pes seslerini daha çok kullanmaya başlamıştır. tizlerde de göğüs sesiyle a4, bb4 ve b4 notalarını görmüştür. ( yani baya bariton, tenor aralıklarda söylemeye başlamıştır.) bu şekilde şarkı aralıkları 2, hatta 2.5 oktav aralığa yükselmiştir ki gayet sağlam bir oktav aralığıdır bu.

    1998 - 2001 arası dönem

    özellikle s&m konserleri döneminde jeymz abimiz vokalini aşırı parlak bir şekle bürümüştür ki bence vokal açısından en iyi olduğu dönemdir. yani şu vokali keşke uzun seneler koruyabilseydi. no leaf clover şarkısının son yürüyüşünde göğüs - falsetto geçişleri kullanmıştır. şimdi gelelim jeymz abimizin çöküş dönemine.

    2002 - 2007 arası dönem

    jeymz abimiz gençliğinden beri yoğun alkol kullanan, avcılığı ve country müziği seven, tam bir redneck amerikalıdır. ha tabi illaki bu dönemlere sigara ve uyuşturucu kullanımı da girmiştir. neyse bu dönemler sonucunda jeymz abimizin özellikle alkol bağımlılığının artması sonucu kendisini rehabilitasyona yollamıştır. bunca sene alkol, sigara ve uyuşturucu kullanımının bir sonucu da olacaktır. o da ses kaybıdır.

    neyse döndükten sonra bir kaç konser jeymz aganın sesi fena gitmemiştir ama özellikle 2003 ve 2007 aralığı felakettir. jeymz aga ses koordinasyonunu tamamen kaybetmiş, devamlı detone ve sürtone olan, kedi gibi miyavlayan bir hale gelmiştir. çoğu vokal aslında burada "ben yapamıyorum artık" deyip işi bırakır ama kendisi bir şekilde devam etmiştir. sonra yeni albüm kayıtları derken gene bir yoğun şan derslerine katılmış ve bir sonraki dönemin kapısını açmıştır.

    2008 - 2018 arası

    inişli çıkışlı performanslar sergilese de jeymz aganın sesinin oturduğu dönemdir. bazı zamanlar eski performanslarına nazire yaparcasına çığırır, bazı performanslarda batırır ama genelinde orta seviye bir vokal performansı verir ve bence yeterlidir. en azından belli bir frekansta hem de bu yaşlarda stabile yakın performansları kendisinden duyarız ki allah bereket versin. bu arada gırtlak sıkma vokali neredeyse tamamen bırakır. sadece son dönemlerde artmaya başlar.

    2018 - günümüz arası dönem

    bu dönemi niye yazıyorum biliyor musunuz? çok enteresandır jeymz aga distortion vokale geri döner. yani bayağı 1989 senesinin imitasyonunu yapar gibi bir vokal kullanmaya başlar. ha tabi o seviyede değildir ama yine de o esintileri daha fazla duymaya başlarız. hatta youtube yorumlarında da görürsünüz " old/gold hetfield is back" diye. bir de kendisinin alkol problemleri hortlar. gene rehabilitasyon sürecine girer.

    şimdi bakın jeymz aga belli bir dönem hariç hiç bir zaman vokalleriyle ön plana çıkan bir kişi değildir. gerek söz yazımı olsun, gerek ritm gitaristliği olsun ( bazı davaruslar adamın gitar çaldığına inanmıyor ya neyse) gerekse sahne duruşu, kitleleri sürüklemesi olsun yani komple bir sanatçı olarak karşımıza çıkar ki biz bunlara frontman deriz. bu kadar sene 50 tarz vokal sistemi değiştirmesinin sebebi de budur. bu adam vokali, çılgın baslar, tizler için kullanmaz. belli bir hikayeyi anlatmak için kullanır. o yüzden seneler içerisinde hep vokal tarzını değiştirmiştir. inat etmemiştir. bu yüzden sesi kükrese de, miyavlasa da, nağmeler atsa da, düz okusa da vokale hiç bir zaman öyle aman aman kafayı takmamıştır.

    ama adamın sesi kötü falan değildir. hatta müzik tarihinde bence özel bir ses tonuna sahiptir. yani adamın ses karakteri bence çok özel... ben çok kez aplus sayılan solistlerin metallica şarkısına girdiğinde dağıldığını bilirim. gerçekten taklit etmesi zor bir vokaldir. sadece kendisi bu vokalistlik işini belli bir kaç sene hariç pek sallamamıştır. gençliğinden itibaren sağlam bir eğitim sürecinden geçse şu an jeymz vokalini ilk 10'da kaça sokacağımızı tartışıyor olurduk çünkü adamın ses karakteri allah vergisi. sadece üstüne düşülmemiş, kendisi de pek sallamamıştır.

    şöyle bir gerçekte var, vokal açısından ilk 10'a hatta ilk 100'e sokamayacağımız bir adam olsa da kendisi, frontman olma açısından bakarsak ben kendisini rahat ilk 10'a hatta ilk 5'e sokarım. (şahsi görüşüm) yani freddie mercury seviyesinde frontman'dir kendisi.

    sağlıkla kalın, esenle kalın.
  • elton john'dan nothing else matters için övgü alınca gözlerinin yaşarması metallica'nın onca milyon dolarlık kariyere rağmen neden hala bir "grup" olarak işleyebildiğini açıklayan en şahane örneklerden biri. yıl 2021, 40 sene olmuş, bir dünya albüm, bir dünya başarı. ama elton john'dan ufak bir övgü bile james hetfield'ı mutlu etmeye yetiyor. adam ruhunu kaybetmemiş, paradan başarıdan gözü dönmemiş. hala senin benim gibi müziğe, müzisyenlere hayran biri.
    olayı kaçıran varsa videosu burada: https://www.youtube.com/watch?v=wofwgd5tuxo
  • 20 yaşındaki eğitimsiz bir çocuğun creeping death i yazması normal değildir.

    bu yaşına kadar intihar etmemesine şaşırdığım ender kişilerdendir james ...

    evet bunu okumak çoğunuzun hoşuna gitmedi ama psikolojik ve felsefi bir çıkarımla bunu kanıtlamaya çalışacağım ...

    lisansta psikoloji yüksek lisanstayken psikanatilik edebiyat bilimi derslerinde kendi çapımda birçok vakayla uğraştım hem gerçek karakterler hemde roman karakterlerini çözmeye çalıştım.

    hakkında onlarca sayfa yazı yazabilirim.
    savunma mekanizmalarını, arkhetiplerini kendi çapımda çözdüğümü düşünüyorum.

    babasızlığın, çocukluğundan gelen otorite eksikliğinin yarattığı korkunun şarkılarına yansımasından.
    batıl inançlı ve genç yaşta kaybettiği annesinin yarattığı dogmaların ve koruma içgüdüsünün ruhundaki izlerine kadar.

    hisleri ve öfkesi çok yoğun inanılmaz duygusal biri bir açıdan till lindemann'a benzetiyorum ama onun karakteri ve savunma mekanizmaları daha farklı

    yaşadığı travmaları çok derinden hissediyor peşini bırakmıyor ve tam olarak dışarı vuramıyor da kendisiyle yüzleşirken rahatsız edici boyutta dürüst !

    james in içinde annesini öldüren inancı yok etmek isteyen bir katil var.
    babasının izini arayan bir çocuk. ve onu bulursa ne yapacağını bilmiyor.
    kendisini annesi gibi koruyacak birini bir daha bulamayacağının farkında ama hala bazen kucağında uyumak istiyor.

    yukarıdaki her cümlemi açıklayan şarkıları var isterseniz mesaj dan yazabilirim size.

    nietzche nin söylediği gibi ya olduğu gibi yüzleşeceksin gerçeklerinle seni öldürmeyen şey güçlendirecek.

    yada susmaya yokmuş gibi davranma devam edeceksin ve konuşulmayan tüm gerçeklerin insanı zehirlediği gibi içten içe yavaş yavaş öldürecek seni.

    james ilkini yapmayı seçti ve şu tarihi cümleyi kurdu : "hayattaki en büyük dürüstlük bir insana tüm yüzlerini göstermekten korkmamaktır."

    grinin 50 tonu yoktu kimse için yoktur binlerce tonu vardır ve her tonuyla yüzleşebilmek hatta bunu dürüstçe birine anlatabilecek olgunluğa erişmek herkesin harcı değil işte ... maslow'un kendini geçekleştirmek ya da nietzche'nin ubermensh üstün insan dediği şey aslında bu.

    ve bu bir lanette kimse kusura bakmasın ama bunu neredeyse ilahi bir şekilde müziğine aktarabilmiş ve ortaya bu çıkmış ...

    doğuştan depresif bir adam james müzik yapamasaydı yaşadığı sıkıntıların dışavurumunu yapamasaydı çoktan intihar ederdi belki de.

    hala yaşamaktan çok zevk aldığını da sanmıyorum örneğin son 10 yıldır konserlerinde sık sık are you alive ? diye bağırması normal değil !

    neden olabilir peki ?

    doğuşan gelen bir güven sorunu var mesela terk edilmekten çok korkuyor ama empati duygusunu da geliştirmiş biri ailesini terk etmek istemiyor. alkol problemi yüzünden eşi evden kovunca ailesiyle alkol tercihi arasında kaldığını anlattığı röportajı var.
    (buradaki tavrını ailesini kaybetmek istemeyişini aslında arkaik metinlerdeki babayı aşma dürtüsüne benzetebilirsiniz oedipus kompleksi değil dikkat edin babası gibi ailesini terketmek istemiyor ama yormayacağım sizi anca mesajla tartışabiliriz.)

    en yakınlarını kaybetmiş bu adam
    önce babası evi terk ederek sonra annesi 17 yaşındayken kanserden ölerek terketmiş james'i
    cliff in ölümünün yarattığı trajediyi 33 yıl geçmesine rağmen atamamış.

    mesela some kind of monster belgeselini izleyenler hatırlar jason filmin bir yerinde gruba geri gelme imasında bulunur bir şekilde haber gönderir gruba ve bu haber jamesin ilginç bir şekilde hoşuna gider jason'ın tekrar geri gelmesini ister belgeselin sonlarına doğruydu bu sahne lars:"he left the fucking band" diye küfrederek istemiyor jason'u ...

    20li yaşlarında fotoğraflarına bakın ya sinirli ciddi bir ifadeyle yüzünü asar yada kafası güzel bir çocuk gibi gülümser aptal pozlar verir.

    savunma mekanizması çocukluğundan beri kaybettiği otoriteyi ve korkuları bir şekilde bastırması gerektiğini söyler insana bu mekanizlar olmasa deliliriz.

    james müzik yaparak bu dışavurumu yaratırken sert redneck görünümüyle gölge arkhetipini kullanıyor alkol bağımlılığıyla idini baskılamaya çalışıyordu.

    çok uzatmak istemiyorum.

    olgunlaşması ve kendisiyle yüzleşmesi 30 lu yaşlarında oldu james'in
    load ve reload albümlerindeki bazı şarkılar bleeding me ve the outlaw torn
    aslında intihar edemeyen bir adamın bilinçaltındaki ağırlığın altında ezilişini hayatta kalmaya çalışırken çektiği acıları anlatır.

    banka hesabında 200 milyon dolar olması hiçbir şeyi değiştirmiyor kusura bakmayın parayla çocukluk anılarını değiştiremezsiniz.

    çocukken tacize uğramış chester yada annesinin soyadını kullanan chris cornell gibi
    o yüzden çocuklarınızı mutlaka sevgiyle büyütün hayatta hiçbir başarınız olmasa bile bir çocuğunuz varsa bunu yapın.

    james bir açıdan franceska ve çocuklarıyla birlikte hayata tutundu 2009 da rocknroll hall of fame konuşmasında eşine hayatımı defalarca kez kurtardığın ve çocuklarına bana sevgiyi tekrar öğrettiğiniz için diyerek teşekkü etti

    40 lı yaşlarında yeniden doğdu james alkolü bıraktı haliyle bilinçaltından atamadığı korkularına ve hayatının merkezine aldığı ve kaybetmekten korktuğu ailesine karşı sorumlulukları vardı bir savunma mekanizması yaratmalıydı buda bir parça tanrı inancıyla oldu. ailesine olan sevgisiyle oldu.

    çoğu insan dövmelerini en genç kanın damarda en hızlı aktığı zamanlarda yaptırırken james rehabilitasyondan döndüğü ve kendisiyle yüzleşip hayatta kaldığı en olgun zamanlarında yaptırdı. spiritüel bir dışavuruma ihtiyacı vardı. güzel de oldu.

    neredeyse hiçbir solonun olmadığı st. anger albümü james i ölümün grubuysa dağılmanın eşiğine getiren hastalığın dışavurumuydu ! bir kusmuktu st. anger... dışarı atılması gereken ruhani bir öfkeydi. şarkı sözlerini tekrar kendisiyle yüzleşmek isteyen ve öfkesi tarafından kontrol edilmek istenmeyen bir adamın çığlığıdır bu şarkı.

    sonrasında çıkardıkları death magnetic ve hardwired self destruct albümleri bir kontrol ve olgunluk albümleriydi
    belki güzel bir tanım olmadı ama en progresif ve aynı zamanda olgun bir dışavurumda içeren kendisiyle tüm suretlerde yüzleşmiş olgunlaşmış yaşlanmış adamların albümleriydi.
    hala metallicanın en progresif şarkılarının bu albümlerde olduğunu düşünüyorum. all nighmare long, spit out the bone ve moth into flame gibi.

    yaptıkları işin hakkını alacaklar evet yunanistan türkiye gibi ülkelere gelemiyorlar çünkü sahne başına 1.5-2 milyon dolar harcıyorlarmış ama artık parayla pek işleri kalmadı grubun yada en azından para müzik yapmaları için bir dürtü değil.
    yüzmilyonlarca dolar kazanıldı hala dünyanın en çok kazanan grubu tüm müzik türleri arasında hemde.
    kanser hastalarına kimsesiz çocuklara öğrencilere milyonlarca dolar bağış yaptılar gittikleri her ülkede hala yapıyorlar artık hayatlarının bir parçası all within my hands adını verdikleri yardım kuruluşlarına bağlı.

    james özellikle son 5 yılda neler yaşadığını bilmiyorum çocuklarının doğum gününde yanlarında olamayışından nasıl pişman olduğunu anlatıyordu. ve bu turnelerin çok rahat geçtiğini de düşünmüyorum metallica bir şirket
    james gibi gruptaki herkes yüzlerce insanlar çalışıyor. her konserde binlerce insanla tanışırken en sevdiğin en özlediğin insanların yanında olmaması.

    çocuklarının ergenliğe girmesi en özel anlarında yanında olmamak hatalarında nasihat verememek jamesi yaralamış olabilir. 80 bin seyircinin karşısında spot ışıkları altında fade to black i söylemek oğlu castor'ın ya da kızı cali'nin derdini paylaşmaktan daha önemli değildir bence.
    belki de olmaktan korktuğu bir ebeveyn haline geldiğini düşündü belkide bambaşka bir şey var bilmiyorum. ama emin olduğum şey james kendisiyle dürüstçe yüzleşmekten korkmuyor ve herşeye rağmen güçlü bir karakter. kaybedeceği çok şey var bir gün müziği bıraksada ailesini hayatını bırakacağını sanmıyorum.

    umarım bir gün karşılaşırız james .
    umarım burayı okuyan herkes yaşadığı zorlukların üstesinden gelmenin bir yolunu bulur. henüz 27 yaşındayım ve yarın 12 ekim doğum günüm.
    27 yılda 2 kez intiharı düşündüm ama vazgeçtim.
    konuşmak isterseniz burada olacağım ve gücüm yettikçe cevap vereceğim sevgiyle kalın.
  • sol framede görünce korkutan efsane.
  • ''cliff uzun yürüyüşler yapmayı severdi, zamanla ben de san francisco'da körfez boyunca yürüyüşler yapmaya alıştım. kaldığımız bodrum katında huzurlu bir an yaşamak imkansızdı. cliff bundan rahatsız olduğumu hissetmiş gibi zaman zaman beni evine davet ederdi. metallica ile içinde debelendiğimiz hayvan misali yaşantıdan biraz olsun nefes alırdım o sayede.
    bu kadar çok kitap okuduğunu bilmiyordum cliff'in, beni (bkz: h. p. lovecraft)'la tanıştırdığında hayal gücümü farklı şekilde dile getirebileceğim bir geçidin kapısını da aralamıştı adeta. hemingway, trumbo, faulker da peşi sıra gelmişti, cliff'in kitapları sayesinde o günlerde zihnimi açık tutabildiğimi hatırlıyorum''

    james hetfield'in bir röportajından.

    o müthiş şarkılar, ritimler nasıl yazıldı sanıyorsunuz...

    debe editi:
    h. p. lovecraft hayranı olan james hetfield'in, kaleminden ve gitarından çıkan lovecraft altyapılı eserler;

    1- the call of ktulu

    direkt isminden de anlayacağınız gibi the call of cthulhu efsanesinin adını taşıyan dokuz dakikalık bir instrümental şaheser.
    --- spoiler ---
    alıntı*
    bu şarkının sadece öyle minik bir gönderme olsun diye değil de gerçekten hayranı oldukları için kaydedildiğini nasıl anlıyoruz biliyor musunuz? şarkının isminden. cthulhu öyle yazılmıyor. bunu cliff burton bilmiyor muydu? biliyordu elbette. fakat lovecraft hayranları çok iyi bilir ki cthulhu mitosu’ndaki karakterlerin isimleri ağza alınmamalıdır; böyle uyandırılırlar çünkü, böyle çağrılırlar. cthulhu’yu çağırmak demek de bir yıkımı, bir felaketi çağırmak demektir. işte bu nedenle bu parçanın adı ktulu.
    --- spoiler ---
    the call of ktulu

    2- the thing that should not be

    --- spoiler ---
    alıntı*
    parçanın ilk sözü, “messenger of fear,” lovecraft evreninin yaratıklarından nyarlathotep’e bir gönderme. “dark deception” demesinden de bunu anlıyoruz zira the crawling chaos olarak da bilinen nyarlathotep’in en bilindik özelliği, görünüşünü değiştirerek insanları aldatmasıdır. dark deception, yani “karanlık yanılgı” da ona cuk diye uyuyor. sonraki sözlerde geçen “hybrid children” da the shadow over ınnsmouth hikâyesine bir gönderme: bu hikâyede insan-ejderha karışımı yaratıklardan bahsediliyor. bu yaratıklar doğduklarında insan suretindeler fakat büyüyünce derin olanlar’a dönüşüyorlar. bir sonraki sözde şu geçiyor: “he watches lurking beneath the sea.” suyun altından olanı biteni izleyen karakter… cthulhu’dan bahsediyor olmalılar! devamında da yüce eskiler’den biri olduğunu vurguluyorlar, cthulhu’dan başka kim olabilir?!
    --- spoiler ---

    the thing that should not be

    3 - dream no more

    metallica'nın en son albümünden harika bir parça. ve tabi yine lovecraft etkisi.
    --- spoiler ---
    alıntı*
    “seni avlar / ruhunu kör eder / senden nefret eder / ve kendinin olanı geri alır” diyorlar nakaratta. james hetfield, bu parça için birinci maddede bahsettiğim “the call of ktulu” parçasının devamı olduğunu söylemiş.
    --- spoiler ---

    dream no more

    kaynak

    kamu spotu

    --- spoiler ---
    kitap okuyun.
    --- spoiler ---
  • arkadaşlar adamın sesi bitebilir normaldir.

    james hetfield şu an 58 yaşında ve söylediği tür insanın vokalini korumasına çok izin vermeyen bir tür.

    - yani şan dersleri, ses açmalar vs. bile bir yere kadar gider. adamlar 7 kıtada (evet 7, antartika dahil) zibilyar konser verdiler, veriyorlar. her sene dünya turneleri, ağzına kadar dolu stadyumlar, inanılmaz bir tempo, neredeyse gün aşırı verilen ortalama 3-4 saat süren konserler vs. ve yaş neredeyse 60... buna ses mi dayanır agalar? tabi kötü alışkanlıklar, devamlı hortlayan alkol problemleri vs. yanında çeşni niyetine koyarsınız artık. (boşanma mevzunu bilmediğim için bir şey diyemem. ortalıkta öyle kaynaklar da uçuşmuyor. kısfmet.)

    - velhasıl kelam bunlar çok normal süreçler. gerekirse gitarları yarım ton daha aşağı çekerler, devam ederler. gerekirse şarkıların bpm'lerinden 15-20 tempo kırparlar devam ederler. sonuç itibariyle metallica ve james hetfield bir markadır. insanlar metallica konserlerine ''ulan ne teknik çalıyor adamlar, allahım bu nasıl bir vokaldir böyle'' tadında gitmiyor. yani ben bu konularda takıntılı bir tipimdir aslında ama bazı özel kişiler ya da gruplar üzerinde bu takıntım işlemez.

    - insanlar şunu anlamıyor. müzisyenlik yapanlar illa ki tekniğe, bilmem neye bakar, duyguyu boş verir zannediyor. hayır arkadaşlar müzisyenlik yapanlar, bu konu üzerinde ciddi teori eğitimi mesaisi harcayan insanlar böyle değildir. sizin dediğiniz tipler eline gitar, davul alıp 1-2 sene allah ne verdiyse çalıp, ''abi boşver deth tech'i finlandiya'nın dağlarında atmosferik yarrak metal yapan gruplar varmış. onlar daha hızlı, daha teknik.'' diyen tiplerden oluşuyor. sözlükte de bol bol örneklerini görürsünüz. müzisyenlik yapanları kategorize etmek bana düşmez tabii ama müzisyenler tekniğe dikkat ettiği kadar, geçmişe, yapılanlara, yapılmak istenenlere, verilen mesajlara, kurgulara, partisyonlara, uyuma ve duyguya da dikkat eder ve her müzisyenin gönlünde yatan bir aslan vardır.

    - şimdi bazı konular konusunda takıntılıyımdır ama metallica konusunda değilimdir. birçok eğitimli rock/metal grupları da böyledir diye tahmin ediyorum çünkü biz şunu da çok iyi biliyoruz ki ''şayet james hetfield eline gitarı alıp, riffleri peşi sıra ağzımıza kürekle sokmasaydı, biz bu gitarı elimize almayacaktık.'' o yüzden sesi mi gitmiş, eskisi kadar hızlı downpicking mi yapamıyormuş, teknik bir gitarist değil miymiş, artık yaratıcılığı mı kalmamış falan sikimde değil. birçok hayran olduğunuz grubun da sikinde değildir bu durum emin olun. neden mi?

    - nedeni basit. tekrar ediyorum, şayet bu adam ve grup olmasaydı şu an hayran olduğunuz grupların neredeyse yarısından fazlası belki de tamamına yakını yoktu lan yoktu. hem de sadece amerikalı gruplardan bahsetmiyorum. finlandiyanın dağlarındaki ultra teknik metal gruplarından da bahsediyorum. birçok grubun açıklamalarını okudum. birçoğunda ''eğer james hetfield olmasaydı ya da onun yazdığı herhangi riffden biri olmasaydı, biz şu an yoktuk.'' diyorlar.

    opeth grubundan mikael akerfeldt'in de açıklaması vardı. to live is to die şarkısının orta bölümündeki akustik riff'ini çalıp, eğer ki bu riff olmasaydı şu an opeth diye bir grup yoktu dedi adam. riff klasik bir james hetfield eseri. 3-4 tane temel akoru arpej çal, araları da bir iki parmak hareketiyle süsle şeklinde devam eden riffler bunlar. fade to black, master of puppets, welcome home, to live is to die vs. aynı mantık yani ve opeth'in kurucu riff'i olmuş. yahu hadi opeth bir örnek diyelim, sayısız örnek var lan ve bu adamlar james hetfield'ın sesi mi gitmiş, bilmem ne mi olmuş umursamıyor çünkü james, bu adamlar için zaten ilah seviyesinde. adam kötürüm kalıp konsere çıksa, ses bile veremese gene bu hayvan gibi yardıran müzisyenler adama tapmaya devam edecekler. bir şey değişmeyecek yani.

    - o yüzden boş verin kardeşler. adam yapacağını yapmış. sonraki bir kaç jenerasyonu etkilemiş. birçok insanı metal müzikle tanıştırmış, yetmemiş onlara gitar aldırmış, yetmemiş adamlara grup kurma ilhamını vermiş ve şu an o gruplar, metal müzik piyasasının içinden geçen gruplar olmuşlar. bu adam ses veremese ne olur, eli yavaşlasa ne olur?

    edit1: kimse hiçbir kötü yorumda bulunmadı ama bir düzeltme yapmak isterim yine de kendi içimde rahatsız oldum çünkü. finlandiya'nın dağlarındaki atmosferik yarrak metal yapanlar tanımıyla onlarla dalga geçmek istemedim. enstrüman üzerinde uzmanlık kurmak ve devamlı kendini geliştirmek çok önemlidir. birçok gitarist, baterist vs. (özellikle büyük gruplarda yer alıyorsa) belli bir teknik ya da hız seviyesine ulaşınca kendini salmıştır. çeşitli sebepleri olabilir tabii. para, şöhret, devamlı büyük konserler sonucu olan zamansızlık, e konserler biter albüm çalışmaları başlar, ilk başta dediğimiz gibi yüz milyonlarca dolar servet yapmışlardır, ''e amk bu hayatın kahrını mı çekeceğiz devamlı? az da götü başı dağıtalım, şu parayı yiyelim'' dürtüsü ya da geldiği noktadan tatmin olmuş da olabilir ne bileyim envayi çeşitte sebep olabilir, tam olarak bilemeyiz. (e nerden bileceğiz zaten amk? sözlükteki herkes yüzmilyondolarresleri olan rockstargillerden değil ki) ama bu tarz underground olarak kalmış ve deneysellikten sapmamış grupların sevdiğim yanı, hiçbir zaman tatmin olmamaları. para konusunda değil tabii ki, enstrumana hakimiyet noktasından bahsediyorum. bu yüzden böyle grupların tamamını ister dinleyeyim ister dinlememeyim hep saygı duyarım. benim dalga geçtiğim kesim kendini müzik gurmesi zannedip, ota boka ''abi x kişisi çalmayı biliyor mu ya? bak bir grup buldum adı zekatronix. dinlemen lazım abi gitaristi saniyede 90586049586095486409568 nota sweep atabiliyor.'' diye yorum yapan kişiler. yani benim hedef kitlem bu. şimdi bu adamlar james hetfield gibi adamlara ''abi gitar çalmıyor ya aslında. arkada biri onun yerine çalıyor.'' diyor ve kendince ezikliyor ama bilmiyor ki hesapta ''gitar çalmayı bilmeyen'' james hetfield, onların ayılıp bayıldığı zorrttoroxoxoxo tadındaki gruplara ilham vermiş kişi. eğer o ''gitar çalmayı bilmeyen'' james hetfield ve diğer eziklenen adamlar olmasaydı, bu grupların çoğu ellerine gitar dahi bile almayacaktı. benim anlatmaya çalıştığım şey bu. yoksa enstrumanına hakim olan ve her an kendini geliştirmeye çalışan, prangalarından sıyrılan grupları her daim severim, saygı duyarım.

    edit2: bu arada ''james hetfield gitar çalmayı bilmiyor. arkada başkası çalıyor.'' diyen kişiler kim diyebilirsiniz? abartma da diyebilirsiniz. ben size kim olduklarını söyleyeyim. ekşi sözlük yazarları tabii ki. hala duruyor mu bu tarz da entryler bilmiyorum ama ekşi sözlükteki james hetfield başlığının ilk sayfalarını aratın buna benzer çok dangalakça entry göreceksiniz. yani beyler, bunları yazan başkaları değil, biziz, biz.
  • bazı insanlar vardır dersin ki abi bu adam bu iş için dünyaya gönderilmiş, ha işte papa het o kişi resmen dünyaya metal müzik yapmak için gönderilmiş. kendisi dünyanın en iyi ritim gitaristilerinden biri olmakla beraber, aynı zamanda downpicking üstadıdır. fakat göz ardı edilen bir durum da kendisinin aynı zamanda mükemmel sololar icra edebilmesidir. canlı performanslarda atmış olduğu bazı şahane sololar :

    nothing else matters
    master of puppets
    the outlaw torn
    orion
    one
    to live is to die
    fight fire with fire
    for whom the bell tolls
    the call of ktulu
    my friend of misery
    turn the page
    whiskey in the jar
    suicide & redemption
    the day that never comes
    now that we're dead
  • gay falan değildir. gitarında "eat, fuck" yazan adam gay değil ray olabilir anca, döşenir demir yolu gibi. o kaslar, o ses, o duruş.ne gay'i kardeşim...

    ulan bi dakka adamı savunacaz derken biz gay durumuna düştük.
hesabın var mı? giriş yap