• --- spoiler ---
    prot filmde basbaya uzaylıdır.. açık ve net verilmiştir bu ama yönetmen filmi o kadar değişik çekmiştir ki 2 sonuca da inanan insanlar çıkmıştır ortaya.. ailesi öldürülerek psikolojik travma yaşayan adam zaten prot'la daha önceden iletişim kurmuştur, bu devamlı da olmaktadır.. yine o gelişlerden birinde prot adamın nehrin orda olay sonrası intihar edeceğini anlayıp içine girerek onun hayatını kurtarır.. yani filmin uzaylılara bakış açısı maddesel değil enerji düzeyindedir.. prot adamı kurtardıktan sonra içinde kalır.. ve doğal olarak bazı özellikler kazandırır o insana.. birden tren istasyonunda ortaya çıkması ki filmin açılış sahnesidir, bir nevi ışınlanma olayına delalettir, k pax hakkında bilim adamlarına verdiği bir insanın hiçbir surette bilemeyeceği bilgiler(beni en etkileyen sahnelerden biridir çok klişe olmasına rağmen) ve hatta köpekle kurduğu çok bariz iletişim de örnek oluşturabilir.. cinayetler sonrası travma geçiren adam bir anda akıl hastanesinde herkesi tedavi edebilen çok zeki bir adama dönüşmüştür ki kendisi son derece sıradan bir yaşama sahip olan sıradan bir insandır.. ve prot adamın güvenliğinden emin olduktan sonra geri dönüşün geldiğini anlamış, hastaneden de yaşama amacını tamamen kaybetmiş birini götürme kararı almıştır.. tam dönüş saati geldiğinde çıkan enerjiyle kayıt alınamaması, k pax'e gidecek kızın ortadan kaybolması ve psikolojik travma yaşayan adamın eski haline dönerek resmen bir deliyi andırması prot'un uzaylı olduğunu ve geri döndüğünü çok net bir şekilde ortaya koymaktadır kanımca.. nitekim iletişim kurduğu arkadaşının can güvenliği sağlanmıştır.. yani prot vardır, insan değildir.. ama içine girdiği kişi de canlı kanlı bir insandır.. yani ortada 2 kişilik vardır..
    --- spoiler ---
  • yalnızca insanlığın ve insanlık kontrolündeki "dünya" nam gezegenin bugünü hakkında değil, insanlığın ve elbette dünya'nın "olumlu geleceği" hakkında da söyleyecekleri olan bir film k-pax.

    öncelikle "earth" yani "dünya" nam gezegenin karşısına konan gezegenin adına bir bakalım: "k-pax". yıllar önce radioheadbanger'ın da imlediği gibi, "k" harfi, "temel unsur"/"çözüm" gibi mecaz anlamlarda kullanabileceğimiz "key"* kelimesiyle eşsesli bir harf. "pax" ise latincede "barış" anlamında kullanılan bir kelime. bunları bir arada okuduğumuzda elde ettiğimiz formül şu: "temel unsur/çözüm: barış". görüldüğü gibi bu k-paxian'lar, o denli barışçı varlıklar ki, karakterlerindeki pasifizm gezegenlerinin adına dahi sirayet etmiş.

    ama biz, ekşi sözlük yazarları olarak bununla yetinemeyiz, öyle değil mi? yani sonuçta, istesek biz de gezegenimizin adını "t-barış" olarak değiştirebiliriz. peki bu eylemimiz, "t-barış" adlı gezegende yaşayan insanları "dünya" adlı gezegende yaşayan insanlardan daha barışçıl varlıklar yapmaya yeter mi? yetmez elbette. o halde bakalım, bakalım; bu k-paxian'ları bu kadar barışçı varlıklar yapan unsurlar nelermiş...

    --- spoiler ---

    filmin en güzel sahneleri, hiç kuşkusuz, dr. mark powell ile prot arasındaki diyaloglarla şenlenen sahneler. bu sahnelerde, biz dünyalıların kendi gezegenimizi şenlendirebilmemiz için pek çok "temel unsur" vurgulanıyor. mesela bunlardan biri, şu diyalogda saklı bulunuyor:

    ~~
    mark : bana gezegeninizdeki sosyal yapıdan bahsedebilir misin? orada hükümet var mı?
    prot : hayır, yok. gerek duyulmuyor.
    mark : yasalarınız yok mu?
    prot : yasa yok. avukat yok.
    mark : doğru ile yanlışı nasıl ayırıyorsunuz?
    prot : kainattaki tüm varlıklar, doğru ile yanlışı ayırabilirler, mark.
    mark : peki... ya birisi kötü bir şey yaparsa? yani cinayet ya da tecavüz gibi... onu nasıl cezalandırıyorsunuz?
    prot : sana bir şey söyleyeyim, mark. siz insanlar; büyük çoğunluğunuz, «göze göz, dişe diş» politikasını savunursunuz... fakat bunun çok aptalca olduğu tüm kainat tarafından bilinmektedir. hatta buda'nızın ve isa'nızın bu konuda çok farklı görüşleri vardı. fakat kimse o görüşlere dikkat etmedi; buna budistler ve hristiyanlar da dahil. siz insanlar... nasıl bu kadar zaman hayatta kalabildiniz, bazen aklım almıyor.
    ~~

    prot'un burada ifade etmeye çalıştığı, en genel anlamıyla bir «yaşa ve yaşat» öğretisi olan ve kelime kökünü —tıpkı "k-pax" gezegeni gibi— latince "barış" anlamına gelen "pax" kelimesinden alan pasifizm'dir. ki prot'un diyalogda kullandığı «göze göz, dişe diş» ile isa-buda referansları da bunu açıkça ortaya koyuyor. hatırlayalım; isa, "matta 5:38-39"da şöyle diyordu: «"göze göz, dişe diş" dendiğini duydunuz. ama ben size diyorum ki, kötüye karşı direnmeyin. sağ yanağınıza bir tokat atana öbür yanağınızı da çevirin.» işte, prot da diyor ki, «biz isa'nın "diğer yanağı çevir" öğretisini o denli kusursuz bir şekilde uyguluyoruz ki, ne yasalara ihtiyacımız oluyor, ne avukatlara, ne de bir hükümete.»

    sanıyorum prot'un, daha doğrusu filmin tezi, buraya kadar sağduyuya sahip hemen her insan tarafından anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir tez olarak görünmekte. fakat bu diyalogların bir de öncesi var ki, işte amerikalı, amerikancı ve de "gerici" sinema yazarlarını bu güzide filme karşı cephe almaya iten sebep de aslında tam olarak bu:

    ~~
    mark : k-pax'de bir ailen var mı?
    prot : k-pax'deki işleyiş, buradaki gibi değildir, mark. k-pax'de, bildiğin aile yapısına benzeyen aileler yoktur. diğer pek çoklarında olduğu gibi, bizim gezegenimizde de aile kavramı, saçma kaçacaktı.
    mark : ebeveynlerinizi hiç tanımadığınızı söyleyebilir miyiz?
    prot : k-pax'de, çocuklar ebeveynleri tarafından değil, mark, herkes tarafından yetiştirilir. onlar aramızda dolaşımdadırlar, herkesten bir şeyler öğrenirler.
    mark : senin bir çocuğun var mı?
    prot : hayır.
    mark : seni k-pax'de bekleyen bir karın var mı?
    prot : mark... mark... mark... sana anlattıklarımı aslında dinlemiyordun, değil mi? k-pax'de evlilik yoktur. karı yoktur. koca yoktur. aile yoktur.
    ~~

    sorulabilir: «ee? ne var ki burada? amerikalılar bu diyalogdan neden rahatsız olsunlar ki?» bu sorular sorulabilir fakat kısa süreli bir cevap arayışının akabinde, gözlerimizin önüne, on dokuzuncu yüzyılda avrupa'da dolaşmaya başlayan o korkunç hayaletin adı gelecektir: «komünizm

    karl marx ile friedrich engels, ilk kez 1848 yılında yayınlanan (dünyanın tüm proleterlerini birleşmeye davet eden fakat proleterler tarafından pek okunmayan) "manifest der kommunistischen partei" adlı ortak eserlerinin "proleterler ve komünistler" başlıklı ikinci bölümünde şöyle diyordu:

    ~~
    «ailenin ortadan kaldırılması! en radikaller bile komünistlerin bu utanç verici niyetlerine ateş püskürüyorlar.
    «günümüzdeki aile, burjuva ailesi, neye dayanıyor? sermayeye, özel kazanca. tam gelişmiş olarak yalnızca burjuvazi için var; ama proleterin ailesizliğe zorlanması ve kamusallaşmış fuhuş bütünlüyor onu.
    «bu bütünleyicileri olmadı mı burjuva ailesi de olmaz kuşkusuz ve sermaye olmadı mı her ikisi de olmaz.
    «ana babanın çocukları sömürmesini ortadan kaldırmak istiyoruz diye mi suçluyorsunuz bizi? bu büyük suçumuzu itiraf ediyoruz.
    «ama ev içi eğitimin yerine toplumsal eğitimi getirerek en sıcak ilişkileri yok ettiğimizi söylüyorsunuz.
    «peki eğitiminizi bu toplumsal koşullar içinde yapmanızla olsun, toplumun doğrudan ya da dolaylı müdahalesiyle olsun, okul kanalıyla olsun, vb. sizin eğitiminiz de toplumca belirlenmiyor mu? toplumun eğitimi etkilemesi komünistlerin buluşu değil ki; komünistler yalnızca bu etkinin karakterini değiştiriyorlar, eğitimi egemen sınıfın etkisinden koparıyorlar.
    «aile ve eğitim üstüne, ana baba ile çocuklar arasındaki kutsal ilişkiler üstüne burjuva söylemleri, büyük sanayi yüzünden proleterlerin tüm aile bağları parçalandıkça ve çocuklar adi ticaret metaına ve çalışma araçlarına dönüştükçe bir o kadar iğrençleşiyor.»
    ~~

    fakat yine tam bu noktada, bir k-paxian'ın sözleri ile dünya barışına giden yolun aydınlanmakta olduğunu sanan biz dünyalıların kafaları birden bire karışmaya başlıyor: çünkü belli ki, prot'a göre insanın sosyal varlığının barışçıl bir tekamüle ermesinin yolundaki engellerden biri de "aile". fakat karl marx bize diyordu ki, egemen sınıfa hizmet eden kurumlar, silahlı mücadele olmaksızın devrilemezler. öyleyse biz insanlar, karl marx ile meryemoğlu isa'yı nasıl uzlaştıracağız? "dünya barışı"na giden yolda "dünya savaşı"yla beslenen erklerle savaşmadan nasıl olur da barışa ulaşabiliriz? bu soruların cevaplarını ben de henüz bilmiyorum.

    --- spoiler ---
  • ---spoyler içerebilir, içerir---

    film boyunca ciddi merak konusu bir sorunun (prot nedir, deli mi uzaylı mı) cevabı arandığı halde sakin sakin ilerlemesiyle bana kara kitap'ın akışını hatırlattı ve bu gibi bir sebeple de tekrar tekrar izlenebiliyor (kara kitabı da tekrar tekrar okurken benzer izlenimler alınmıştır).

    klasik tartışmayı uzatıp naçizane müdahil olmak gerekirse, prot uzaylıdır, robert porter'da bir insandır. muhtemelen intihar girişiminden sonra sağ bulunmuş, gezegenimize gelen prot tarafından bedeni, beyni ve hafızası da dahil olmak üzere kullanılmakta, prot'un memleketine avdeti akabinde, bedeni terki neticesinde de intihar girişimi sonrası içinde bulunduğu katatonik haline geri dönmek durumunda kalmaktadır. elindeki kurşun kalem herhangi bir çelişki oluşturmaz (madem soyunup atladı nehre kalemi nerden buldu deniyor), çünkü prot zaten porter'in intiharından beş yıl sonra bu bedende tecelli etmiştir. bence bu arada şahsımız aklı yerinde olmadığından sağda solda dolanmış, belki de bu sebeple kendisi böyle bir taşıyıcılık için tercih edilmiştir. hipnoz sırasında bedenin ve beynin üzerinde prot'un kontrolü kısmen ve geçici olarak sona ermekte, onun hatıralarını hatırlamakta veya porter dile gelmektedir. psikiyatristin ailesi, köpeği ve astronomiyle ilgili normalde bilinemeyecek şeyleri bilmesi gibi ipuçları seyirciye durumu izah etmektedir. sonunda gitmezden önce de zaten prot porter'i psikiyatriste emanet etmektedir, "ona iyi bak" şeklinde.

    filmin yine de böyle açık uçlu bitmesi, tarihte göğe yükselme, kaybolma gibi tüm olağan üstü dinsel olaylarda görülen kesin delillerden yoksun olup inanmak isteyenin inanmasına istemeyenin de inanmamasına izin veren muğlaklıklar ve zıt açıklamaları içerme özelliğini iyi yakalamış. bir amerikan filminde her zaman görülebilecek kişisel gelişim kitabı yüzeyselliğinde kendinle barışık olma, dünyanın yaşamın kıymetini bilme meşazları da daha kötü bir film olsa banal bulunabilirdi. diyalogları hepten hikmetli söz yoksunu ilan etmek de haksızlık olur (ne nalına ne mıhına).
  • "sen sevgi nedir, aile nedir bilir misin prot" gibi bazı kıro replikler ve düşmüşlere hayat aşılayan adam klişeleri barındırsa da işlediği öykü ve de özellikle oyuncularıyla öne çıkan güzel bir filmimizdir kendisi. en akılda kalıcı sahnesi tabii ki kevin spacey'in muz yediği sahne olsa gerektir.. bir de jeff bridges scotch'u açarken "oley" çektirir izleyene. baba içkiyi yine şahane yudumlar. içmiş kadar oluruz..

    --- spoiler ---
    bu arada bunca yıl sonra hala şüphe duyan var mıdır bilmiyorum ama prot bariz uzaylıdır. izleyenleri muallakta bırakan tek nokta ışınlanmayı fiziken değil, zihin ya da enerji olarak yapması ve istediği insanın vücuduna*girebilmesidir.
    --- spoiler ---

    son olarak gereksiz bir bilgi olabilir ama prot'un taktığı gözlükler u2 solisti bono'dan ödünç alınmıştır.
  • " you humans, sometimes it's hard to imagine how you've made it so far."
  • --- spoiler ---

    prot adlı karakterin hiçbir eğitimi olmaksızın 3 tane astrofizikçiyi hayrete düşürmesine filmin en kötü kısmı denilmiş ancak film tam anlaşılmamış sanırım. filmin baş karakteri prot söylediği gibi k-pax'ten geliyor ve arkadaşı robert'la bir çeşit telepatik bağla haberleşiyor. gel zaman git zaman bunlar görüşüyor, fakat son görüşmeleri malum. prot bir sonraki gelişinde robert'ın bedeninde geliyor, olaylar gelişiyor ve söylediği gibi(yanına ismini unuttuğum hatunu da alarak) 27 temmuzda k-pax'e geri dönüyor. fakat robert'ın bedenini doğal olarak geride bırakıyor. geride kalan robert başına gelen vahim olaydan ötürü akıl hastası olmuş durumda olduğundan konuşamıyor ve hatta yürüyemiyor. yaşamak için bir amacı dahi yok. filmin son karesinde robert'ın yüzündeki tebessüme bakınca prot'ın şu anda k-pax'te ayaklarını uzatmış çayını içiyor olduğunu görebilirsiniz.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    yav arkadaş bazıları diyor ki bu adam bir insan ve teleskopla k-pax' e bakıp onun yörüngesini incelemiş. oğlum bu adamın teleskopu ne ki bize 1000 ışık yılı uzaklıktaki bir gezegeni gösteriyor. ulan hubble galaksileri zor seçiyor adam teleskopla gezegen görebileceğine inanıyor. arkadaşlar 1000 ışık yılı uzaktaki bir gezegeni öyle 2 bin liralık bir teleskopla göremeyiz. la jupiter' in ay' ının gölgesini keşfetmemiz yıllar sürdü. adam 1000 ışık yılı diyor...
    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    mavi kuş da prot'tu, sarışın kadını tedavi için gözüktü. bunu da bir bess fark etti ve ona da söyledi. aynı porter'ın bedenini kullandığı gibi o an da kuş oldu ve mavi kuş görünürken prot (porter'ın bedeni olarak) haliyle orada değildi. kuş uçtu ve prot porter olarak geri geldi.. sonunda da bess'i alıp k-pax'e döndü. porter ise katatonik şizofreni teşhisi ile orada kaldı.

    tartışılacak, ucu açık bir son değil yani. zaten üstün astrofizik bilgisi, morötesi ışınları görebilmesi ve birçok doğaüstü olay da bunun göstergesi idi.

    --- spoiler ---
  • çok tutarlı mantıklı ve keyifli bir film. ilk sahnesinden sonuna kadar sürüklüyor ve bitmesi gereken en güzel son ile bitiyor. saçma ütopik bir şeye dönüştürmeden, ya da birden bire ortadan kaybedip soru işaretleriyle bırakmadan bitiriyor.

    cok güzel işlemiş konuları felsefeleri. lost dizisi geldi aklıma ister istemez. ne malzeme olurdu onlara, bizi meraktan çatlatırcasına uzatır 50 kişi daha ekler olaya, k-pax ten flashbackler sonra o delilerin hayatı vs bi sürü hede hödö yine de böyle güzel işleyemezlerdi duyguyu aile sevgisini ve kevin sipeysinin karizmasını. bu yüzden sinema her zaman dizilerden daha etkili ve daha keyifli gelmiştir.

    --- spoiler ---

    ah be prot öğretseydin ya ışık hızını geçmeyi ve ışınlanmayı ordaki adamlara da bahsettiğin evrim öncesi sınıfı bir kaç sınıf atlasaydık diyemeden edemedim yani.

    olabildiğine sakin olmasına rağmen her an patayabilecekmiş hissi uyandı kimi zaman içimde, özellikle o lise yıllığını gördüğünde aha dedim doktor ayvayı yedi, adamın ifşa etti, bi de kalem istemez mi doktordan, böyle inceleyip bi de hoşçakal dedi ya, kalemi boğazına saplıycak diye beklemedim değil. ama yanılttı beni şeker adam prot

    gözlükle dolaşması için dünyanız cok aydınlık diyor ama iki tane güneşi olan gezegen kendisinin ki, be adam iki güneş karanlık da bir güneşimiz mi aydınlık geldi sana. tamam görmezden geliyoruz böyle şeyleri.

    edit: öğreniyoruz ki önemli olan güneşe uzaklıktır. iki tane bile olsa uzakta olduğundan yeteri kadar aydınlatamayabiliyor ve filmde de geçtiği üzere alacakaranlık bir gezegen orası. teşekkürler quaalude ve comptrol

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap