• özensizliği, çiğliği, "bu ot dergi tuttu, ben buradan yürürüm" tavrı ile tutunmaya çalışması bakımından itici geliyordu. metin altıok ayracının arkasına ülker reklamı alarak mide bulandırır hale geldi. sahibinin candaş tolga ışık çıkması itibariyle tüm bu saçmalıklar yerine oturdu. şimdi bu candaş tolga denen herifin ne olduğu malum, peki sevgili umay umay, emrah serbes, levent cantek, hayko bağdat ve diğerleri, siz böyle bir herifin, taha ün denen ak troll'e düğün tebriği yollayan bir herifin, solculuk ekmeği yiyip zengin olmasında payınız var diye hiç utanmıyor musunuz?
    bu ülkeye dair umutlarım her geçen gün tükeniyor. kafanıza sıçayım.
  • gidik.

    geçende danışman hocam beni güzel bi fırçaladı. haklıydı. diyordu ki hala yeterliğe girmedin, tezine ne zaman başlayacaksın belli değil, bu böyle olmaz, falan filan.

    ben de ona dedim ki, sayın hocam, son derece haklısınız ama benim kafa öyle çalışmıyor.

    çünkü gidik.

    "önce hukukun temelini çalışıp, sonra üzerine tuğlaları koya koya, kendini bir tez noktasına getirecek ve inşaatı ancak öyle tamamlayacaksın" diyorsunuz. dümdüz bir alana 78 binadan oluşan dev bir yerleşke inşa etmem gerekiyor.

    ben bunu yapamam, vallahi yapamam. çünkü ben bir yola çıkıyorsam, o yolun sonunda bir hedefim varsa diyelim ki, o hedefe varmak için sadece dümdüz gitmem gerekiyorsa dahi, gidemem. gözüm takılır, aklım karışır, yan sokağa saparım, o sokağın da yan sokakları vardır ve hepsine mutlaka bakarım, bir şey bana bir anıyı hatırlatır ve zaman yolculuğuna çıkarım, derken acaba o an neredeyim tam olarak allah bilir.

    bambaşka bir yola girmiş ve ilk baştakinden çok farklı şeylerin peşine düşmüş olarak bulurum kendimi.

    ama bana derseniz ki "aha senin olayın şudur al bunu evir çevir naparsan yap," hiç sıkıntı yok o iş bende panpa.

    sağına bakarım, solunu ölçerim, deniz seviyesinde ve oda sıcaklığında nasılmış, kaynama noktası hangi noktaymış, kara dayanıyor mu yağmur geçiriyor mu, peki ona bu maddeyi uygulasak ne oluyor, irade fesadı halinde nasıl davranıyor, o davranışın ispat yükü kimde oluyor, davasında hangi usûl uygulanıyor, bak beni herhangi bir konuya ikna et ve sonra o konu hakkında 7 ciltlik külliyat yazmamı bekle. 17 cilt bulacaksın. tamaaamen o konu hakkında.

    ben tüme varamıyorum, tümden geliyorum. kafam böyle çalışıyor.

    kendime belirlediğim birkaç ana konu vardı, yarın hocaya gidip onlardan birini seçmeye çalışacağım.
    derken bu pazartesi, makalesinden tanıdığım bir yarddoç'la tanıştım. bir kadıköy barında ve tamamen tesadüfen. dedim panpa böyle böyle, dedi yanlış konular düşünüyorsun bence şuna çalış.

    hobaaaa. yahu bakın yapmayın böyle şeyler. şimdi internetin orta yerinde konu için ağlıyorum.

    adamlar meselesi de böyle. birine karar veriyorum, tamam diyorum konu budur.
    e olmuyor anasını satim, tez konusu olsa hadi yine kendi kararınla yürür gidersin, ama insan dediğin kıymet de bilmiyor asfhshsf
    sonra yeniden bekarlık, allah belasını versin kadın erkek ilişkisi gibi, sonra yine ortada gezen elli ayrı "konu."

    ya allaşkına biriniz derdest edip bir yere bağlayın beni rica ediyorum.
    biri desin ki "tatlım o iş bende, sıkıntı yok."

    ben onu evirip çevirip öhöm sdghshfh yani sağını solunu her tarafını anlamaya çalışıcam.
    ne olduğumu nereye yürüdüğümü bilicem.
    aklım sabit duracak.
    ki zaten adamdan çok bu "sabit olma" halini sevicem sfhahdah hep öyle oluyor ya allah benim belamı da böyle vermiş napalım.

    işim de böyle. elimde bir iş olunca, onu düzgün yapayım diye bokum çıkıyor. ama olmayınca, nasıl olacak da oldurucaz, hiçbir fikrim yok.

    işim varsa dünyanın en çalışkan insanıyım. yoksa öyle oturuyorum mal mal, "iş kazanmak" için ne yapılacağını bilmiyorum çünkü.

    her ne olursa olsun, dikkatimin dağılmaması için elimde "sabit" bir şeyin olması gerekiyor. onu bozmamak veya kaybetmemek için yapacağım ne varsa yapmakta bir dünya markasıyım.

    ama sıfırdan nasıl kazanılır, allah belamı versin bilmiyorum.

    verdi de adhsfhhfhfha of iyiliğimi de versin pls ltf tşk öpt kib aeo bye.
  • bu şarkının sözlerinin yanlış olduğunu düşünenler var.

    'anne bu şaykı yanlış yanlış, biz neyeye kafa oyaya olcak'
    batu derin(4)
  • sıla'nın yepyeni konuşmadığımız şeyler var albümünden ;

    aşkıydı işiydi ihtirası düşüydü
    yere batsın faturası malı mülkü
    bağlasalar durmam
    kaşıydı gözüydü intikamın gücüydü
    ayıp denen bi şey var ya hasbinallah
    ağlasalar durmam insanım insan
    hadi kalk gidelim hemen şu anda
    kapat telefonunu bulamasın arayan da
    açarız radyoyu yol nereye biz oraya
    iyi gelmez mi hiç deniz havası
    bi göz oda bulur sokarız başımızı
    bide koyarız iki kadeh
    kafa nereye biz oraya
    kafa nereye biz oraya
    aşkına da işine de
    viran olmuş düşüne de
    yerli yersiz sözüme de
    dövmediğim dizime de
    pişmanım pişman
    pişmanım pişman
    hadi kalk gidelim hemen şu anda
    kapa telefonunu bulamasın arayan da
    açarız radyoyu yol nereye biz oraya
    iyi gelmez mi hiç deniz havası
    bi göz oda bulur sokarız başımızı
    bide koyarız iki kadeh
    kafa nereye biz oraya
    kafa nereye biz oraya
  • imtiyaz sahibinin candaş tolga ışık olduğu dergi.
    kimler yazıyor, bakalım:
    emrah serbes (sabit), levent cantek, hayko bağdat, ismail saymaz, murat meriç, aylin balboa, umay umay.
    yazanlar geri zekalı değil, çoğu da gazeteci filan zaten. bilmemelerine imkan yok.
    adam biraz da solcuların ekmeğini yiyeyim, deyip dergi çıkarmış; bizim geri zekalı, vasat muhaliflerimiz de tuzlukla koşmuş resmen. kafa'ya verilen ülker reklamlarını da anlamış olduk böylelikle.
  • yaza uygun şarkı eksikliğini bi nebze de olsa kapatabilen bi sıla şarkısı. tamamen o ruh haliyle yazılmış ve bestelenmişe benziyor. ayrıca sözlerinde hep bi sitem, hep bi rest havası. ''aşkıydı, işiydi, ihtirası düşüydü, yere batsın faturası, malı mülkü'' derken, sonunda saydıracak gibi duruyor. ama napıyor? ''hasbinallah'' diyor tutuyor kendini.
    ''iyi gelmez mi hiç deniz havası'' gelmez mi ya. gelir bence.
  • ciddi ciddi yeterin deyip arabaya atladığım gibi gidesimi getiren şarkı. yol arkadaşlarımı da seçtim. ama deniz havasından sonra beyin damarlarım açılınca, lan n'aptık deyip işe güce dönememekten korkarım.

    (bkz: sonunu düşünen kahraman olamaz öğretmenim)
  • tatilimde bile beni birakmayan arada bir kendini yuzsuzce hatirlatan depresif ruh halimi duzeltmeyi basatabilrn bir parcadir. yani ben bastan beri seviyordum sila'nin kendisini ancak bu parca bile basli basina sila'yi sevme sebebi olabilir.

    hele o klibi yok mu! yeminlen arabaya atlayip siktir olup gitmek istegiyle dolup tasiyorum ama benzin parasi filan aklima gelince vazgeciyorum. konu bu degildi dagittim ancak soyle toparliyim; tatil modu anlayisimi deniz, kum, gunes'in yanina 'kafa'yi da ekleyerek tanimlamama yol acan sila sarkisidir.
  • 2011 yazının ofişıl videosu olmuş bu mü-kem-mel şarkının mü-kem-mel videosu. sıla gençoğlu'nun kafa'sına kokulu öpücüklerimi yolluyorum.
hesabın var mı? giriş yap