• daha önce de yazdım ama o zaman çok ayrıntı vermemiştim. bundan 20-25 sene evvel istanbul üniversitesi'nde kâğıt üzerine enfes bir ders vardı. kâğıdın kimyası anlatılırken ben masadaki kâğıt yığınından aldığım japon kâğıtlarını ışığa tutar liflerine, su yollarına bakar, aradan sızan ışığı incelerdim.

    (aynı dönemlerde yine bizim fakültede prof. dr. bedia demiriş'in verdiği yazının tarihinden söz eden latin paleografisi diye bir ders varmış, ne yazık ki haberim yoktu, yoksa ne yapar ne eder o derslere girmenin bir yolunu bulurdum.)

    kâğıt uzmanı hocamız kıymetli saadet gazi hanım bize bir derste ikinci mehmed'in kütüphanesinden çıkmış devasa bir kitap göstermişti. bizzat fatih'in okuduğu kitaplardan biriydi bu, o zamana kadar hep uzaktan baktığım, bir araştırmacı olmadığım için yanına bile yaklaşmama izin verilmeyen, doğal olarak özel izin gerektiren türden nadir bir eserdi. süleymaniye'de olmasının nedeni başkaydı, kitap hastaydı ve tedavi görüyordu.

    ders bitince avluda zakkum ağaçlarının gölgesinde otururduk. başka bir dünyaydı burası. her defasında orada, gözümü kapatır kapatmaz tuhaf rüyalar gördüm ve her defasında oradan elim boş, mahzun ayrıldım.

    kambur kitabı yeni çıkmıştı.

    güvendiğim tek şey de bir gün ölecek olmamdı.

    http://erguvankalem.blogspot.com.tr/…-dersleri.html
  • kötü bir objektivist propaganda filmi. sebebi ise mesajları seyirciye zorla, kaşıkla, boğucu bir ısrarla ve son derece didaktik bir anlatımla vermesi. ne kadar ironiktir ki, o çok eleştirdiği kemalizm gibi sinan çetin de eleştiri kaldıramayan bir "tek adam" imparatorluğunun hükümdarıdır. bu film de rejimi eleştireceğim diye kendi çetinist dogmasını yaratıp, seyirciye karar verme hakkı vermeyen bir reklam filmi olmaktan öteye gidemiyor. bu süreç üzücüdür çünkü çiçek abbas gibi bir klasikle başlayan yönetmen sonunda siyasi bir iktidarın tasmasını takarak cebindeki son prestij kırıntılarını da denize atmıştır.
  • sonundan anladığımız kadarıyla sinan çetin'in klasik bir kin kusma filmi. hatta bu sinan çetin sırf o sonda 1920'ye çakabilmek için film çekmiş bile olabilir.

    adnan menderes, sait nursi gibi isimleri "resmi kağıt" mağduru olarak gösterip, turan emeksiz'den bahsetmemek, turan dursun'dan bahsetmemek ancak kendisi gibi cıvık cıvık hükümet yanlısı göstermelik liberaliste yakışır.
  • harika bir fragmanı var. aha dedim ben bu filme kesin giderim. ama fragmanın sonunda sinan çetin yazısını görünce bi üzüldüm bi kahroldum. ama öner erkan için yine de izleyeceğim.
  • paul claudel'in hissettikleri:

    "ey kağıt! nerede buldunuz onu? yumuşacık, inci gibi o maddeyi? ona bakınca su yosunlarını, kadın saçlarını, balıkların canlılığını, yıldızların ve hücrelerin gelişip serpilmesini, buharları, topyekün dönüşmekte olan bir dünyayı ve o eski çin'e dair nostaljik hayalleri, onlarca yılın ya da binlerce asrın hatıralarını uyandıran hayalleri görüyor insan."
  • - italya’da mery adındaki kadınların fahişelik yapması yasak. fransa’da domuzlara napolyon adını vermek yasak.

    - eee... yasaksa yasak, kanunsa uygulanacak.

    - yasalar her zaman masum değildir müzeyyen hanım! bir sabah uyandınız ve birileri diyor ki size; “sabah kahvaltısında zeytin yemek yasan.” ne olurdu?

    - sabah kahvaltısında zeytin yemeyiz.

    - yanlış! her yasak kendi isyancısını yaratır! zeytin severler bir örgüt kurarlar. üzerinde zeytin dalı amblemi olan bir bayrakları olur. zeytinlere özgürlük diye bir marşları olurdu belki. şimdi soruyorum size; zeytin severler ayaklanıp dağa çıksa, dağa çıkan mı suçlu, yoksa zeytini yasaklayan mı? insanların başlarına ne takıp ne takmayacakları, evlerinde ne dil konuşacakları, ne yiyecekleri, ne giyecekleri... bunlara yasalar karar verebilir mi?

    şeklindeki bir diyaloğu fragmanında barındıran film. umarım film de fragmanındaki bu diyalog kadar güzel olur...
  • fragmanını izleyince epey heyecanlandım. fakat hemen ardından sinan çetin adını görünce pek umudum kalmadı filmden yana...
  • hangi boyda olursa olsun 7 kereden fazla katlanamayan şey.

    yıllar sonra "huzursuz" edit:

    7'den fazla katlanabiliyormuş...
    http://en.wikipedia.org/wiki/paper_folding
    http://en.wikipedia.org/…thematics_of_paper_folding

    ben katlayamamıştım halbuki, üstelik fazla katlansın diye, bütün zamanların en kıvrak, en oynak malzemesiyle yani hürriyet'in birinci sayfasıyla denemiştim.
  • üzerine yazı yazarsanız muhtemelen sürünürsünüz, tuvalet kağıdı misali boş bırakır/ veya boş yazarsanız iyi kazanırsınız. öyle garip bir meta...
  • filmin sonunda akan görüntülerle birlikte hrant dink, uğur mumcu, abdi ipekçi isimlerinin yanında said nursi'nin de adı geçmektedir. sanırsam dikkatlerden kaçmış. sinan çetin ne yapmaya çalıştıysa artık. nasil beceriyor bilmem ikisi birden olmayı sözlerini armağan diyorum kendisine.
hesabın var mı? giriş yap