• kasımpaşa, haliç’in kuzeydoğu kıyısında, sahilde atatürk köprüsünün kuzeyinden ve haliç tersanesi havuzlarından başlayarak hasköy’e kadar uzanan; kuzeydoğuda karaya doğru dolapdere sırtlarına tırmanan; güneydoğuda azapkapı, doğuda şişhane, tepebaşı, ömer hayyam, kuzeyde hacıhüsrev, kuzeybatıda piyalepaşa, okmeydanı, aynalıkavak semt ve mahalleleriyle çevrili, beyoğlu sınırları içindeki semttir.

    günümüzde mevcut olan mahalleleri; cami-i kebir, kadı mehmed efendi, sururi mehmed efendi, yahya kahya, fetihtepe, küçük piyale, piyale paşa, bedrettin, çatma mescit, hacı hüsrev, kulaksız ve kaptan paşa’dır. 1997 senesi nüfus sayımına göre “kasımpaşa semti” içerisinde yer alan mahallelerin nüfusu 100.000 kişi civarındadır.

    kasımpaşa ve civarı, bizans imparatorluğu döneminde pegai (kaynaklar) olarak bilinirdi. daha sonraki kaynaklarda, pegai psihra hidata (soğuk sular) olarak da adlandırılmıştır. bu isimlerden de anlaşılacağı üzere bölgede sular, kaynaklar ve dereler oldukça boldur. pegai’de, i. basileos’un bir yazlık saray, saraya ek olarak da dört şapel yaptırdığı bilinmektedir.. sarayın 921 senesine kadar kaldığı, bu tarihte bir bulgar kuşatması sırasında bizans orduları yenilgiye uğradığı sırada yandığı, bazı kaynaklara göre de bir süre sonra yeniden onarıldığı nakledilmektedir. sarayın kasımpaşa sahilinde yüksek bir tepede olduğu sanılmaktadır. semtte bizans döneminde bir yerleşme olmamıştır, burası daha ziyade bir mesire yeri özelliği göstermektedir.
    bölgeye müslümanların gelmesi islam’ın hızla yayıldığı döneme denk düşer.

    kasımpaşa, evliya çelebi seyahatnamesi’nde geçtiği üzere, “eski zamanlarda mamur bir manastır olup, kafirler arasında “ayalonka” adı ile meşhur imiş. fetihten sonra, müslüman mezarlığı olmasına ferman buyurulmuş. çünkü halife abdülmümin melik zamanında mesleke ve eba eyyub ensari vasıtasiyle, sonraları harunreşid ve yıldırım bayezid zamanında istanbul’un bir kısmı ve galata’nın yarısı fethedildiği zaman, yine bu kasımpaşa’da tersane arkası tamamen mezarlık olarak kullanılmıştır. sahabe-i kiram ve değerli evlatlarının burada gömülü oldukları sabittir. hala mezarlıklardaki taşlarda kufi taşlarla yazılmış alametleri vardır.”

    kasımpaşa’daki osmanlı yerleşmesi fatih devriyle birlikte başlamıştır. türkler istanbul’u fethettiklerinde burası, galata surları dışında kalan boş bir arazi parçasıydı. fatih sultan mehmet, gemilerini şimdi ortadan kalkmış bulunan kasımpaşa (kozluca) deresi vasıtasıyla buradan haliç’e indirdikten sonra, haliç’in karşı sahiline ilk köprüyü burada kurdurdu. ayrıca daha sonra evliya çelebi’nin aktardığına göre “mezarlıları tamir ettirmiş, birkaç göz tersane, kaptan paşa divanhanesi ve bir de cami yaptırmıştır”. daha sonra haliç tersanesi olarak anılacak olan istanbul tersanesi burada kurulmuş, lazistan ve karaman’dan da buraya denizciler getirilmiştir. sadi abaç’ın iddiasına göre ise kasımpaşa’ya her ne kadar lazistan ve karaman’dan denizci getirilmiş olsa da bölgenin asıl ahalisi izmir ve gelibolu’dan gelmedir. fetihle birlikte kasımpaşa’nın haliç kıyıları, tıpkı bugün de olduğu gibi bir denizci yerleşmesi olmuştur.. 1516 senesinde gelibolu tersanesi de kasımpaşa’ya taşınmıştır.

    bu bölgenin kasımpaşa olarak anılmasına neden olan gelişme, kanuni devrinde cereyan etmiştir. kendisi de aslen kasımpaşalı olan evliya çelebi, bu gelişmeyi şu şekilde anlatır: “kanuni sultan süleyman zamanında istanbul’un nüfusu kalabalıklaşıp omuz omuza sökmez olunca, vezirlerden ayabolu fatihi kasım paşa’ya, alaüddevle fatihi ayas paşa’ya padişah fermanı çıkararak, kasımpaşa şehrini imar etmeye memur oldular. binlerce devlet ileri gelenleri de yardım ederek, kasımpaşa şehrini hakkıyla mamur eylediler.” bu imar faaliyetleri sonrasında cami ve muhtelif binalar yaptırmış olan vezir kasım paşa’nın adı, bölgenin adı oluvermiştir.

    kasım paşa, sarayda yetişmiş olup, dışarı çıkışı rikap ağalığı ile olmuştur. iki defa mısır valiliği de yapan kasım paşa, kanuni sultan süleyman zamanında, günümüzde anılan semtin imarıyla vazifelendirilmiştir. kaptan-ı derya olduğu zannedilen kasım paşa, kaptanlıktan üç tuğ almış olmasına karşın, kaptan-ı derya olmamıştır.
    kanuni döneminde istanbul’a gelen seyyahlardan schweigger’ın belirttiğine göre kasımpaşa’da, tersane civarında, oldukça fazla sayıda esir de yaşamaktaydı. bir rivayete göre yalnız piyale paşa’nın 12.000 esiri kasımpaşa’da idi ve bunların büyük kısmı tersanede çalıştırılmaktaydı. schweigger bu esirlerin bölgede esasında rahat olduklarını, haftada bir gün hamama gitmelerine müsaade edildiğini, pazar günleri galata’daki st.pierre fransisken kilisesinde ibadet etmelerine müsaade edildiğini, hatta bayram günlerinde onlara bir gün izin verildiğini yazar. burada bulunan protestan esirlerin ise, istanbul’da protestan kilisesi bulunmadığı için, ibadetlerini aynı mezhebe mensup ülkelerin gemilerinde icra ettiklerini kaydeder.

    ünlü osmanlı seyyahı evliya çelebi’nin de belirttiğine göre, kasımpaşa’nın şeriat tarafından hakimi galata kadılığı; halk tarafından hakimi ise kaptan paşa, tersane kethüdası ve subaşısıdır. 17.yüzyılda kasımpaşa, istanbul’un en mamur ve önemli semtlerinden biri olmuştur. evliya çelebi’nin halkını asker taifesi; esnaf ve tüccar ve dervişan diye üçe ayırdığı kasımpaşa’da 4. murad döneminde yapılan sayıma göre on bin civarında hane bulunmaktadır. evliya çelebi, ehl-i zanaat kesiminin semt içindeki dağılımını şu şekilde verir: bingazi ve mısır’dan getirilmiş kalafat ustaları ve sal yapanlar zindanarkasına, demirci ermeniler, yeniçeşmede ermeni mahallesine, demir işleyen, halka yapan çingenelerin çürüklük ve daha yukarılara yerleştirildiğini belirtir. robert mantran da bu yüzyılda kasımpaşa’nın en belirgin karakterinin, tüccar ve zanaatkar semti kimliği olduğunu söyler. bu tüccar ve zanaatkar zümreleri genellikle debbağlar, bahçıvanlar, marangozlar ve denizcilerdir. bunlar dışında yine seyahatname’de belirtildiğine göre kasımpaşa semtinde oldukça yoğun miktarda tarikat erbabı ve dervişler yaşamaktadır. kadiri, rufai, halveti, celveti, uşşaki ve mevlevi tekkeleri ve diğer bazı tarikat tekkelerinin sayısı yirmiyi bulmaktadır.

    evliya, elbette semtin kadınlarını da unutmamıştır. onlar için “gayet müeddebe ve mesture” tabirlerini kullanmıştır. demesine göre “bu kasımpaşa şehrinin mahbup ve mahbubesine hadd ü payan yokmuş”. çünkü kasımpaşa’nın “âb u havası gayet latif”miş. istanbul adlı kitabın yazarı mehmet halil bayrı’nın belirttiğine göre evliya’nın kasımpaşa’nın kadınlarını bu kadar övmesinin nedeni “her adım başında gönlünü açan ve gözlerini kamaştıran bir güzele rastlamış olması” gerektir. allahu a’lem...

    yine evliya çelebi’nin kaydettiğine göre onun döneminde kasımpaşa’da 10 adet rum mahallesi, 1 adet de ermeni mahallesi bulunmaktaydı. o’nun demesine göre, “kasımpaşa’nın yahudisi yoktur. dükkancı yahudiler bile gece başka yerlerdeki evlerine giderler”miş.

    1655-1656 yılları arasında istanbul’da bulunmuş olan ünlü seyyah john thevenot her ne kadar semti “güzel bir köy” olarak tarif etse de, bu durum gerçeği yansıtmamaktadır. kasımpaşa’da 16. ve 18. yüzyıl arasındaki dönemde oldukça yoğun bir imar ve inşa faaliyeti içerisinde olunmuştur. bu dönem içerisinde semtte bir çok camiler, hamamlar, çeşmeler ve sebiller inşa edilmiştir. 18. yüzyılın sonlarında cezayirli gazi hasan paşa’nın kaptan-ı derya olduğu dönemde semtin bu mamur karakteri daha da gelişmiştir. bir çok cami ve çeşmenin yanı sıra halen mevcut olan ve bugün deniz hastanesi olarak kullanılan mühendishane-i bahr-i hümayun, kalyoncular kışlası ve diğer tesisler bu dönemlerde yapılmıştır.

    sadi abaç’ın anlattığına göre kasımpaşa’da en meşhur eğlence mekanları kahvehanelermiş. zincirlikuyu’daki ali reis’in kıraathanesi imiş. buraya genellikle şakadan hoşlanan bahriyeliler devam ederlermiş. bitpazarı’ndaki celal’in kahvesi ise dama müdavimlerinin devam ettiği bir mekanmış. bir diğer kahvehane de camii kebir civarında berber mustafa efendi’nin kahvehanesi imiş ki bir defasında yüzünü sabunladığı bir müşterisini berber koltuğunda unutarak, uzunçarşı’ya yasemin ağızlık almaya gitmesi ile meşhurmuş. yine kasımpaşa’nın kızdığı vakit “iğnenin gözüne gir” diyen deli rasim’i; çıplak mustafa’sı; tulumbacı kulaksızlı arap amcası; kabadayılardan midyeci süleyman’ı, kulaksızlı koca arap’ı; hamdi dede’si, ömer dedesi, osman dede’si eski meşhur şahsiyetlerindenmiş. bunların hikayeleri hala kasımpaşa’nın eskileri arasında anlatılmaktadır.

    bilindiği gibi istanbul şehri, osmanlı döneminde bir çok defalar büyük yangınlarla sarsılmıştır. bunlardan biri olan 1821 yılı yangını kasımpaşa’nın geleceği açısında oldukça etkili olmuştur. daha önceleri oldukça görkemli bir yerleşim yeri olan kasımpaşa, bir daha bu eski görkemine kavuşamamıştır. yangından önce yüksek rütbeli denizcilerin, tersane eminlerinin, bir kısım ulemanın köşklerinin, kasır ve konaklarının bulunduğu bu semtte, yangın sonrasında bu sınıflardan izler kalmamış, buna mukabil bahriyeye mensup orta sınıf kişiler ve esnaf yoğunlukla görünür olmuştur. yirminci yüzyılda ise tersane ve bahriye’ye ait diğer kuruluşların varlığı semte damgasını vurmuş, semtin özellikle haliç sahiline yakın kesimleri giderek yoksullaşmış ve burası daha ziyade bir işçi yerleşimi karakteri arz etmeye başlamıştır. fakat her ne kadar kasımpaşa semtinde yaşayan aile ve insan profilleri değişse de “kasımpaşalılık ruhu/kültürü” bu değişime ayak uydurmayı başarabilmiş, ve kendisini yeni toplumsal durumlarda ifade edebilmeyi başarabilmiştir.

    geçtiğimiz yüzyıl ortalarına kadar kasımpaşa’da, özellikle kasımpaşa-zincirlikuyu caddesinin iki yakasında oldukça geniş bostanlar, bağ ve bahçeler yer almaktaydı. fakat nüfusun artması ile birlikte buralar yerleşim bölgesi halini almışlardır. semtte günümüzde çok yüksek olmayan 3-5 katlı binaların düzensiz bir biçimde yer almaktadır. ayrıca çok sayıda küçük atölye, dükkan ve işyeri de semtte sıklıkla rastlanacak yapılardandır. şehrin belli başlı caddeleri ise evliya çelebi caddesi, bahriye caddesi, bülent demir caddesi, kadı mehmed ve kulaksız caddeleridir. semtteki her bir sokak adı, her birinin bir tarihsel gerçekliğe tekabül etmesi hasebiyle, bize semt tarihi hakkınca oldukça önemli bilgiler vermektedir.
  • beş dakika vakit geçirmemiş insanlar tarafından kötülenen semt. insanları uyuşturucu, içki, kumar müptelası diye sınıflandırıp koskoca tarihi bir yerleşim alanını insanlara kötülemek ne kadar kolay değil mi? okuyan da sanacak vegas aq. kasımpaşa'nın geçmişten gelen kötü namı herkesçe bilinir. zamanında delikanlıları, kabadayıları ile nam salmış bir semt yıllar içinde eğitimsiz ve gelir düzeyi düşük topluluklara maruz kalmıştır (özellikle çingeneler kasımpaşa'nın yerlisi gibi gözükmüşlerdir). bununla birlikte 80'lerde karadeniz'den, 2000'lerde de doğudan çok göç yemiştir. bu kadar kozmopolit bir yerde her tür insanın olması da doğaldır. bugün mecidiyeköy'de de gasp var hırsızlık var. keza beşiktaş'ta. baktığımız zaman istanbul'un genelinde her telden insan ve her telden olumsuzluk var. öyle şeyler yazılıyor ki şehrin her yerinde dört dörtlük insanlar var, her yerde huzur ve kardeşlik var kasımpaşa'da ise pislik it kopukluk var. bu semtte belediye otobüsü kundaklayıp içinde kız çocuklarını yakan şerefsizler göremezsiniz mesela. son yıllarda kürt populasyonu artmasına rağmen. neden? çünkü her kürt potansiyel terör sempatizanı değildir. nevizade'de içki içen milyonlarca insan nasıl orada birahaneleri dolduruyorsa kasımpaşa'nın köşe başlarında da meyhaneler, birahaneler vardır. insanlar maçını izler, at yarışını izler içkisini içer. ki azınlıktadır. uyuşturucuya gelirsek 5 liraya hap satılmayan yer var mı? kasımpaşa'da bunu alenen yapanları bulamazsınız. hacı hüsrev'i sururi parkı'nı okmeydanı ya da hasköy'ü kasımpaşa saymıyorsanız tabi. doğru adamları aradıktan sonra bugün istanbul'un her yerinde ot bulmanız hap bulmanız çok kısa sürenizi alır. adam ilkokulun karşısına bakkal açıp keklerin içinde satıyor bu hapı aq kasımpaşa'ya mı ekstra bu uyuşturucu?
    yani esas konu olaya hangi gözle baktığınız. orada bulunan insanların hangisi kötü anılmak ister? bence bu tip ithamlarda bulunmadan önce biraz araştırmak veya empati kurmak gerekiyor.
    tayyip erdoğan'ı çıkardığı için onunla iftihar eden onun ve partisinin çok iyi teşkilatlandığı bir yerdir burası çok doğru. orta yaştaki insanlar anne babalar hep bu adamla övünedurdular. e şimdi onların çocukları da iftihar ediyorlar ne olduğunu bilmeden sorgulamadan. eğitim düzeyi düşük olan bir yerdir kasımpaşa. gelir seviyesinin düşük olması da insanları bu tip partilerin yardımlarına desteklerine aç olmaya itmiştir.
    20 sene yaşadım ben burada. mahalle kavramını orada gördüm. bundan 10 - 15 sene önce tek tük kavga dövüşler yine olurdu ama kimse kimsenin kötülüğünü istemezdi. orada yaşayan insanlar çok çekerlerdi kasımpaşa'nın algısının kötü olmasından. benim çocukluk dönemimde de çok sık karşılaştığım bir durumdu bu. nerede oturuyorsun dediklerinde kasımpaşa dediğimde sabri sarıoğlu kadar dışlanmış bir insan olarak kalırdım sınıfın ortasında. hiç unutmam ilkokula oturduğum semtte değil de nişantaşı'nda başlamak için okula ekstra para verdi ailem. beşiktaş'tan, şişli'den gelenlerden üç lira ise kasımpaşa'dan geliyorum diye bizden 13 lira. orada bile ayrımcılığı görmüştük. sırf semtin adı kötü diye. bu elitist tavır bizi bitiriyor zaten ya neyse.
    türkiye'nin geneline baktığınızda eğitimsiz kesim eskiden daha iyi bir hayat yaşar kendini daha iyi doldururdu. şimdi cahilliğin alt tabanı düştü. insanlar bilmeden bilmeye gerek duymadan taparcasına bazı şeyler için bağırıp çağırmaya başladılar. eskiden eğitimsiz insanın bir ezikliği olurdu. bilmemenin verdiği mahçupluğu olurdu. şu anda ülkemizde özellikle genç kesimin bu derece sığırlardan oluşmasıdır bu semtin de temel sebebi. yaşça genç olan insanları gerçekten bir şey bilmiyorlar çok fazla fikirleri yok ve avuçlarına doğdukları sistem ne istiyorsa onlar onu söylüyor onu yapıyorlar. iş güç sahibi, hayatında bir noktaya ulaşmış belirli bir görüşü olan birine sen sopa verip adam kovalatabilir misin? götüne sokarlar o sopayı. buranın gençleri kuklalaştıran o şerefsizlerin tezgahlarını dağıtamıyorsan bu çocuklara da pek bir şey söylemeyeceksin kardeşim. teröristlere ne diyorsun? dış mihraklar onları kullanmış. bu çocukların durumu da aynı. ana babalarının ayıldığı bayıldığı adamın partisinin sıkı teşkilatlanması sonrasında bu adamların beyinleri yıkanmış. bu o semti kötü kılmaz. genellemerin dışında kalacak insanlar da var elbette. kasımpaşa'da da tencere tava sesleri duyabilirdiniz bundan bir ay öncesine kadar. yürüyüş yapanlar oldu her akşam. bayraklarını asanlar, yeter diyenler. tam tersi gerçekten akp'yi destekleyenler de vardır. bu iki tarafa da saygı duymak gerek.
    spor kulubüne gelirsek oranın halkla ilgisi de yok maalesef. oy verip seçmiyor halk kulüp başkanını. kim parayı veriyorsa o alıp yönetiyor. e bu kadar örgütlü akp yerleşiminin olduğu bir semtin takımını kim neden almak istiyor? iktidara yakın olmak için takımı satın alıyorlar. bu vesileyle belirli bir dayanışma ve güç elde ediyorlar. taraftar da kim takıma yıldız oyuncu alıyorsa sorgulamadan irdelemeden aha bu bizim efsane başkanımızdır diyor.
    insanlar tarafından sevilmemesi doğaldır bu semtin. zira ben de bu denli iradesiz ve ülkesini düşünmekten uzak olup bir partiye kendini satmış bir semti sevmem. orada büyümüş olmam bunu görmeme engel değil. fakat orada yaşayan çok onurlu ve düzgün insanları da üzmemek gerek diye düşünüyorum. bugün istanbul'un her ilçesini her semtini ayrı ayrı ele alsak hepsinde değişik kafa insanlar görebiliriz. tecavüzün adam kaçırmanın olayların bini bir para olan bir sürü yer var. siyasilere ruhunu satan çok yerleşim ve halk var. kasımpaşa'ya bu kadar vurulması yersizdir dostlar. herkes kadar kirli herkes kadar masum bir semt orası ve orada yaşayanlar.
  • akp'yi beyoğlu'nun başına bela eden semttir.
  • baskalarinin uzuvlarindan degil, taksim'den asagi olan semt..
  • 25 sene önce doğduğum ve dolayısıyla 25 senedir yaşadığım, istanbulun her yerine yakın, bilakis beyoğlunun dibinde bir semttir. insanların buradan neden tırstığına anlam verememekle beraber, koskoca kuzey deniz saha komutanlığı, askeri mahkeme vs. buradadır. denizciler ortada cirit atmaktadır. hırsızlık vs olaylar her yerde olduğu kadardır, üstelik çingene mahalleside oldukça temiz ve sakin bir yerdir.
  • taraftarı, dün akşam beşiktaş lehine tezahürat yapan engelli taraftarlara şişe fırlatmış insan güruhu olan kulüp.
    recep tayyip erdoğan stadına nasıl da yakışıyor.
  • gözüm kapalı bir şekilde beni bir noktasına bıraksanız, açtığımda nerede olduğumu doğru tahmin edebileceğim, her sokağını ezbere bildiğim, beyoğlu'nun tarih bakımından en önemli semtidir.

    o dar ve arnavut kaldırımlı güzel yokuşları "eski istanbul" havasına sokar, yokuş bittiğinde de hâlâ su akıyorsa eğer, bilmem kaç yüzyıl önce yapılmış hayratlardan birkaç soğuk yudum alırsınız.

    insanları samimidir ancak kolpacısı da çoktur. insanlarının gözü daima açıktır. yabancı ortamlarda sosyalleşme açısından sorun yaşamazlar. bu özgüveni sağlayan ne bilmiyorum ama bu semtte tanıdığım herkes sosyal. içine kapanık adam zor bulunur.

    gece yürürken kimse sizi bıçaklamaz, bu iftiradır. zira kasımpaşa'nın kendi içinde dinamikleri vardır. bu dinamikleri sağlayan ağır abiler semtte sûküneti sağlar. yeni yetmelerin kulağını küçükken çeker. bu sebepten herkes haddini bilir. her ne kadar karanlık gözükseler de kendi semtinin adının kötü anılmaması için ellerinden geleni yaparlar. birisine bir şey oldu mu ilk yardıma onlar koşar.

    sanılanın aksine çok çingenesi de yoktur. olanlar da kasımpaşa'nın gerçek rengidir. ülke mültecilerle iç savaşa girse bayraklarla en önde savaşacak olanlardır kasımpaşa romanları. geçmişte örnekleri de vardır. ülkesini sever.

    lokasyon açısından yine istanbul'un en merkezi yerlerindendir. taksim ve eminönü'ne komşu olması zaten sakinlerinin neden kasımpaşa'yı sevdiğine başka bir örnek. neden öyle? çünkü bu taksim ve eminönü'nde bulamayacağın şey yoktur!

    ah bir de güzel haliç. al biranı, git arkadaşlarınla kasımpaşa iskelesine, herkes sırayla derdini anlatsın da çözüm önerileri gelsin. sonra da sarhoş olup denize atlamak için iddiaya girmeler.

    çok anım var. çok kavgam. sonrasında kavgayla başlayan sıkı dostluklar.

    aşk olmazsa olur mu? ilk öpücük var. sahi ya ne oldu acaba seda'ya?

    bu yazıyı x tarihte okuyan kasımpaşalı kardeşim, özel değilsin ama çok şanslısın.
  • istanbul dışındaki kitle tarafından rte öncesi sadece sikimden aşağı olması ile tanınırdı. daha güzel günlerdi onlar.
  • fatih'in dolmabahçe'den ve karadan kadırgaları indirmesiyle ehemmiyet kazanan yer ..
  • her ne kadar turk siyasi ve toplumsal hayatina rte gibi bir figuru kazandirmis olsa da, kasimpasa istanbul'un en onemli tarihi yerlesim yerlerinden biridir. 5 haziran 1870 gunu yasanan buyuk beyoglu yanginina kadar da semt sakinleri istanbul'un en onde gelen pasalari ve beyleri olmustur.

    1950'lerde baslayan goc dalgasi ile ozellikle karadenizli* ve roman kokenli gocmenlerin demografik yapiyi bozmasi sonucu imaj kaybina ugrayan semt, ne yazik ki bir daha eski gunlerine donememis ve istanbul'un kalburustu diger semtlerinde yasayan kimseler gozunde "varos" huviyetinden kurtulamamistir.

    oysa ki gunumuz istanbul'un da, hem sosyal ve kulturel hem de genis calisan nufusun bulundugu merkezlere (beyoglu, sisli, karakoy, maslak vs.) yakinligi ile yasanabilecek en uygun yerlerden birisidir.

    lakin basta belirttigimiz demografik kirlilikten dolayi ev alirken veya kiralarken komsu secimi dogru yapilmali ve detaylica incelenmelidir. aksi takdirde 5 cocuklu bir ailenin oturdugu dairenin alt katinda kafayi yeme olasiliginiz da yuksektir.
hesabın var mı? giriş yap