• onunla yapılan söyleşilere baktım da...500 yıllık istanbullu bir ailenin çocuğuna türk müsünüz diye sorabiliyor bir gazeteci. "ben burada doğdum, burada yaşadım, hepiniz kadar türküm. burası bir mozaiktir, birbirimizi sevmekten başka çaremiz yok" diye cevaplıyor kenan pars. bunları söylemek zorunda kalabiliyor hala. bu ülkeye, sinemaya onyıllarca verdiği emeğin ardından kendini kabul ettirmek için hala "biz"e benzemek zorunda hissedebiliyor. ne acı bir şeydir bu.

    bir de kelime-i şahadet getirme mevzusu var. kelime-i şahadeti askerdeyken paskalya bayramında bir subay ve ailesince, o bayrama mahsus yemeklerle donatılmış bir sofraya çağrılınca öğrenmeye karar vermiş. bir müslüman onun bayramını düşünebildiği, bunu onunla paylaşabildiği için islamı tanımayı bir borç addetmiş. cenazesini neredeyse camiden kaldıracaklara söylüyorum, bu din değiştirme değil, karşındakini tanıma çabasıdır, bu çabayı teşvik eden şey de hoşgörü... şimdi, hristiyan askerine paskalyada geleneksel yemekler hazırlayıp davet eden subay kadar gönlü geniş değilseniz hiç konuşmayın. insanları sadece size benzedikleri, sizin gibi inandıkları için sevebiliyorsanız kalbinizin karanlığından korkun.
  • "...ermeni asıllı oyuncu pars, “türk müsünüz?” sorusuna bile sinirleniyor. asıl adı kirkor cezveciyan olan sanatçı, “o isim sadece kimlikte kaldı. ben orta yaştakilerin bile benim filmlerimle büyüdüğü, kelime-i şahadet getirmiş bir türk, kenan pars’ım” diyor. evinde 80 atatürk fotoğrafı bulunduğunu söyleyen pars, 83 yılını geçirdiği bakırköy’de boncuklarla besmele işlemesi yapıyor ve sergi açmayı planlıyor.

    - boncuk işlemeleriniz ne güzel! ama bir çelişki var. besmeleyi tabloya işliyorsunuz. ama sizin asıl adınız kirkor cezveciyan değil mi?

    öncelikle işlemeleri beğendiğine sevindim. islamiyet’i tanıyorum. kirkor cezveciyan, sadece kimliğimdeki adım. kullanmıyorum. ben türkiye cumhuriyeti vatandaşı kenan pars’ım. üsküdar’da doğdum. zonguldak’ta bir buçuk yıl kaldıktan sonra ailemle istanbul’a döndük. 83 yıllık bakırköylü’yüm.

    o halde size “türk müsünüz?” diye sormayayım.

    yapma gözünü seveyim. şöyle anlatayım, dünyada kozmopolit üç ülke var: abd, rusya ve türkiye. amerika’daki halk, amerikan. ama doğma büyüme değil. yahudisi’nden, ispanyolu’ndan, ingilizinden her milletten halk var. rusya da öyle. türkiye’de de laz, çerkez, arap var. ama asla ülkemiz amerika ve rusya gibi olmadı. hepimiz kaynaştık. şu anektodu çok severim: atatürk’e bir gün suikast hazırlığı yapılıyor. yapanlar yakalanıyor. paşa, yaverlerine “ermeni var mı içlerinde” diye soruyor. “hayır” cevabını alınca “boş ver o zaman” diyor. şu anda türkiye’de yaşayan ermenilerin hiçbiri “ben ermeni’yim” demez. çünkü her birinin bu topraklarda geçmişi var. soruyorum sana türkiye’de doğan bir ermeni’ye bileklerini kessen ne akar diye sorsam ne cevabı verir?
    cevabı ne olur? beyaz fasulye, pirinç, leblebi, enginar, salatalık, kara lahana akar der. türkiye’de doğan, türkiye cumhuriyeti nüfus cüzdanını taşıyan, bir türk gibi yaşayan bir adama ne denir? ben bir türk’üm. türk olmanın anlamını hissediyorsan sen de bir türk’sün.

    dininizi değiştirdiniz mi efendim?

    hayır. ben 25 yıl kilisede okudum. annem vefat ettikten sonra kiliseye gitmedim. dualar bana dokunuyordu. kiliseyi rahatsız ettim. babam, ağabeyim, ablam öldü. kiliseye gitmedim. ama dinimi değiştirmedim. eşim, konyalı ermeni asıllı bir türk. narin ve linda iken çiğdem ismini alan iki kızımız oldu. kızlarımdan biri, aktör ayhan ışık’ın ablasının oğlu olan bir müslüman’la evlendi. kızıma islam dinine geçmesi için telkinde bulundum. torunuma kelime-i şahadet getirmesini ben öğrettim. islam ülkesinde yaşıyoruz.

    siz nasıl kelime-i şahadet getirmeyi öğrendiniz peki?

    ben askerliğimi balıkesir’de yaptım. ali adında bir subayın emiriydim. gayrimüslim olduğum için elime silah yerine kazma kürek verdiler. akhisar-sındırgı yolunun yapımında benim de emeğim büyüktür. askerliğimin ilk günü, ali bey’in evinin kapısını çaldım. eşi açtı. bana çok çirkin göründü. kadın, bana “oğlum, bana günde iki kova su getir. ama suyu bahçe tuvaletinin yanına dökmeden koyacaksın. sen istanbul çocuğusun” dedi. diğer ermeni asıllı gençler, marangozhanede çalışıyorlardı ve beni çekemiyorlardı. birtakım iftiralarla oradan göndermek istiyorlardı. çünkü içlerinde en adama benzeyeni bendim. bir gün subayın eşi şöyle dedi: “sizin de paskalyanız yaklaşıyor. neler yaparsınız bayramınızda? kırmızı yumurta, piyaz, uskumru dolması mutlaka yaparsınız” tedirginlikle kadını dinledim. paskalya geldi çattı. ailemden uzaktaydım ve onları özlüyordum. ali subay bana, “gel, bir aile yemeği yiyelim” dedi. bende gittim. masa hazır. kırmızı yumurtadan uskumru dolmasına kadar her şey masada vardı. tüylerim ürperdi. gözyaşlarımı tutamadım. anladım ki o güne yani 20 yaşına kadar hep ters düşüncelerle büyümüşüm. o gün bambaşka biri oldum. bir müslüman, bayramını biliyor ve bayramımı kutluyordu. bende müslüman olmasam da islam dini adına bir şeyler yapmam gerektiğine karar verdim ve kulaktan dolma olarak duyduğum kelime-i şahadet’i öğrenmek istedim. eski film şirketi sahibi osman seden, bana kelime-i şahadet getirtti.

    hıristiyansınız ama islam dinine de önem veriyorsunuz.

    evet. kelime-i şahadet getirdim. islamiyet’i öğrenmeye çalıştım. müslüman da ölebilirim. mezarımdaki tabelada bundan sonra ha müslüman, ha hıristiyan yazsın benim için hiçbir şey fark etmez.

    son dönemlerdeki yine çomak sokulmaya çalışılan türk-ermeni ilişkileri konusundaki yorumlarınız?

    bu çok uzun bir hikâye. benim için türk, ermeni, arnavut, çekoslovak yok. benim için türkiye var. ben bu ülkenin baş tacıyım. bu ülke beni bu noktaya getirdi. nereye gidersem kenan pars’ım. tüm anadolu’yu gezdim. her yerde iltifat, saygı gördüm.

    tercüman, 5 şubat 2007"

    "- hrant dink cinayeti işlendiğinde ne hissettiniz? o dönem karışıktı biraz?

    o, memleketin çocuğu değil mi? bu ülkede ne canlara kıydılar, çetin emeç’i de vurdular. abdi ipekçi gibi bir adamı da vurdular. hepsine de aynı derecede üzüldüm. ne fark eder, benim için o da benim adamım, benim canım ciğerim. ben şimdi her gün ağlıyorum, şehitler için. çünkü kimi öldürüyorlar; benim çocuğumu, benim torunumu öldürüyorlar!

    ‘hıristiyanım; ama islam’ın her şeyi bana ait’

    “ben hıristiyan’ım. ama hz. muhammed’i niye inkâr edeyim? 1,5 milyar insan onun arkasından gidiyor. ben müslüman bir ülkede yaşadığım için islam’ın her şeyi bana aittir. hiçbir şeyini benden alamazsınız. ne allah’ı, ne hz. muhammed’i, ne besmelesini ne de “lailahe illallah’ı”. üstelik kızım bir müslüman’la evli. ben de islamiyet’e biraz yakınım, babası müslüman olan torunuma da kelime-i şehadet’i ben öğrettim. sonuçta bu coğrafyanın çocuğuyum. niye birbirimize ters bakalım? arnavut’u, laz’ı, kürt’ü, çerkez’i karışmışız. aynı toprağa ayak basıyoruz, aynı bayrağın altındayız, başka seçenek yok; birbirimizi sevmeliyiz.”

    gülizar baki, zaman"

    http://www.kameraarkasi.org/…tmenler/kenanpars.html
  • piyango bileti işi paravandır.
    kendisi aslen bizans kralı olup, ilk fırsatta memleketin başına geçme hayaliyle yaşamaktadır.

    yardımcısı için; (bkz: bilal inci)
  • malkoçoğlu'nun karşısında bizans imparatoru, şeyh şamil'in karşısında rus generali, kimi zaman eoka'cı, kimi zaman da bulgar komitacısı rolleriyle hatırlayacağım türk sinemasının karizmatik kötü adamlarından, ermeni kökenli güzel abimiz. nur içinde yatsın.
  • bizzat zaman gazetesinden alıntı yapayım da hangi dine inandığı tartışması sona ersin.

    --- alıntı ---
    "hıristiyan'ım. ama hz. muhammed'i niye inkâr edeyim? müslüman bir ülkede yaşadığım için islam'ın her şeyi bana aittir. ne allah'ı ne hz. muhammed'i ne besmeleyi ne de "lailahe illallah'ı" benden alamazsınız. üstelik kızım bir müslüman'la evli. ben de islamiyet'e biraz yakınım. torunuma da 'kelime-i şehadeti ben öğrettim. sonuçta bu coğrafyanın çocuğuyum. aynı toprağa basıyoruz, aynı bayrağın altındayız, birbirimizi sevmeliyiz."
    --- alıntı ---

    http://www.zaman.com.tr/…field=6b656e616e2070617273
  • oynadığı onca kötü adam rolüne rağmen kendisinden hiç nefret etmemi sağlayamamış insan. o kötü adamlığının arkasında hep bir nezaket hep bir letafet taşırdı sanki. oysa rahmetli erol taş'ı sokakta görsem oracıkta parçalarmışım gibi gelirdi bana ama kenan pars öyle değildi.

    can tende tüy

    nur içinde yatsın.
  • çocukluğumdan beri kenan pars'ın gözlerde kenan evren bakışını görürdüm. netekim biri ömür boyu komutan, diğeri ise bulgar zulmunün anlatıldığı dizide otoriter komutandı. ikisinin de isminin kenan olması da ayrı bir tesadüf işte. allah rahmet etsin.
  • kariyeri sadece oyunculuktan ibaret olmamış, altı filmde de yönetmen koltuğuna oturmuş ermeni kökenli sanatçı.
    (bkz: bir ateşim yanarım) - 1966
    (bkz: aklın durur)- 1965
    (bkz: ölüm allahın emri)- 1964
    (bkz: cinayet gecesi) - 1963
    (bkz: derdimden ağlayan yok) - 1962
    (bkz: oğlum) - 1961
    (bkz: imdbnin yalancısıyım)
    ilkokuluma gelip, istiklal marşının tüm kıtalarını ezberleterek bir koro kurmuş, beni de koroya dahil ederek küçük yaşta sahne tozu yutmama neden olmuş insandır ayrıca.
  • kenan evren dendiğinde gözümün önüne bu adam geliyor. ne alaka bilmiyorum.
  • hayat bağları dizisindeki dede rolüyle çocukluğumda derin izler bırakmıştır. üzüldüm kendisinin ölümüne.
hesabın var mı? giriş yap