• önüne birimi konulmadığı sürece latincede 1000 (bin) sayısından yada çarpanından başka bir şey ifade etmeyen kelime.
  • beni bir süredir görmeyen istisnasız herkesin verdiğimi iddia ettiği ve fakat aslında aldığım şey.
    hatta her hafta görenlerden elif de "verdin" deyip duruyor ama ortada tam 3 kilo aldığım gerçeği var.

    ama mesela daha şubatta alıp, daralttırarak ancak giyebilip, geçen hafta tekrar giydiğimde yine bol geldiğini fark ettiğim elbisem de var.

    e bu 3 kilo?

    baştan anlatayım.

    benim evde terazi yok tamam mı. geçen senenin sonlarına doğru bir terazi bulup tartıldığımda, alet bana 49.7 kilo olduğumu söyledi. peki tamam, ben kilosuyla ilgili alma-verme derdine giren biri değilim, gelişi neyse o.

    fakat bir süredir, bir süredir derken gerçekten ay-lar-dır, akşamları pirinç veya makarna yemiyorum ben.
    ekmek zaten hiçbir zaman aradığım bir şey olmadı, kahvaltı hariç.

    çayım kahvem zaten bin yıldır şekersiz.
    yediğim tek abur cubur, ofiste kalmışsa, kahve öncesi bir brownie gold.

    yani "glisemik endeksim" muhtemelen epey yerlerde ahah

    bir de şu oldu son zamanlarda, ben yeşilliğe bayılırım tamam mı. markete her girdiğimde o naneler o rokalar gözüme gözüme girer. e evde tek başına napıcan o kadar yeşilliği, boyuna salata yiyorum sfhahfh napim çürüyor yoksa. hatta artık ofise getirmeye de başladım, iki ton salata yapıyorum, bir kısmını "kavanoza" koyup ofise getiriyorum, gerisi akşama kalıyor. e makarnayı zaten çok uzun zamandır ya kepekli ya tam buğday yiyorum, akşam pilavı dediğin ancak bulgur, aldığım ekmek de tam buğday... salatanın yanına yaptığım şey ya işte bunlardan biri, ya herhangi bir sebze yemeği (her birini ayrı severim şükür) ya da bazen düz çorba. neden? üşeniyorum altan.

    spor salonuna giden biri de oldum bir ara, ama sadece iki ay. bırakma sebebim ise asla tembellik değil. aksine, o ara işler gerçekten çok yoğundu halim vaktim kalmıyordu. sonra da bahar geldi, baharda zaten salonu bırakacaktım, güzel havada basıyor beni öyle yerler. şimdi artık bisiklet zamanı.

    hayat böyle akıp gider ve herkes bana zayıfladın deyip dururken, geçenlerde ailemin evinde bir tartıldım ki ne göreyim: 52-53 bişey. (tartı dijital olmadığından gram veremiyorum sorry)

    nereloloyor??? sfhshfhf

    ağır bir akşam yemeği benim için bir "event" artık. eğer aile yemeğinde değilsem, sorry mario karnıyarık + pilav bence de enfes bir ikili ama işte zamanını bilmek lazım. çünkü halim yok, vaktim yok, uğraşasım yok, ancak dışarıda ve alkolsüz ortam olacak ki yiyeceğim. (alkolle yemek aramıyorum, meze türü şeyler yetiyor.)

    dün, bin yıldır ilk defa canım pizza istedi ki bunun gerçekten haber değeri var. çünkü pizza bana "ağır" gelir. hatta genelde akşamları şöyle olur:

    - ne söyleyelim?
    - pizza dürüm filan olmayan herhangi bişey.

    gün içinde zaten bokumuz çıkıyor afedersiniz, "laktik asit" tavan. bir de üstüne hamurlu ekmekli şeyler yiyince abov vallahi yerimden kalkamıyorum. istiyorum ki yediğim şey ağırlığımı alsın, kanımı seyreltsin, bi hafifletsin beni.

    yalnız böyle otun çöpün arasında bazen "et verin bana ulan!!!" kafasına girebiliyorsun. geçende canım bir et istedi elinizin artığı, allahım, altı üstü köfte yedim ama o köfteye nasıl bir saldırmak.

    gittim buharda pişirme makinesi aldım geçen hafta. arada memlekete gidip geldiğimden henüz deneyemedim, bu hafta bir dilim somonla açılışını yapıcam kısmetse. al mesela bak: (balığın kendi yağı hariç) sıfır yağ sıfır şeker.

    yani benim bu kilo işi şunlarla alakalı:

    1. yorgunluğun getirdiği uğraşamamak
    2. yine yorgunluğun getirdiği ağırlıktan kurtulmak için hafif şeyler yeme isteği
    3. aldığın yeşilliğe kıyamadığından hayatını salatayla geçirmek sfhshfs

    ahahdahd hatta dur yorgunluk ortak parantezi var orada dur,

    o zaman şöyle toparlayalım,

    1. yorulun
    2. ekmek pirinç şeker filan işlerini en azından akşam şeyapmayın

    bu sistemin kilo verdirme garantisi yok, nitekim gördüğünüz gibi ben çok net bir şekilde 3 kilo almış durumdayım.

    ama zayıfladığımda istisnasız herkes hemfikir ve kıyafetlerin bollaştığı da kesin bilgi.

    yani tabi "tartılardan birinde demek ki sorun var" denebilir bunda haklısınız ama tipimin düzeldiğini düşünmek daha çok hoşuma gidiyor sfhahdahf pardon.
  • alması da vermesi de zengin işi.
  • fazlası azı, alması vermesi, aynı zamanda insanın psikolojisinde de iniş çıkışlara sebep olabilen zamazingo.

    geçenlerde bir çalışmaya denk geldim. kilolu insanların before and after tarzında fotoğraflarını yayınlamışlardı. en çok dikkatimi çeken, bu kişilerin çoğunun kiloluyken gülerek, "fit" olduklarında ise suratlarının -seksi olacağım ayağına herhalde- asık, düşük olması. ne bileyim "uff pislikler alın size hot body, ıyy boringsiniz yhaa" modunda takılmaları oldu.

    buradan hareketle uzun uzadıya sosyal psikolojik çıkarımlarda tespitlerde bulunmayacağım, olay gayet net, sağlık ikinci planda. teşekkürler amerika teşekkürler popüler kültür.
  • ağızdan alınır götten verilir çok afedersin.
  • telsiz (bkz: radio) ve benzeri iletisim turlerinde k harfini kodlamak icin kullanilan sozcuk.
    (bkz: fonetik alfabe)
  • insanlar stres olunca kendini yemeğe verenler ve stres olunca iştahı kesilenler olarak ikiye ayrılır ve insanların şişman ya da zayıf olması dahil olduğu gruba göre belirlenir. diyorum. naçizane.
  • boktan ötesi birşeydir. kilo almaya müsait bir yapınız varsa ve aynı zamanda iştahlıysanız işiniz çok zordur. dert olur yapışır üzerinize.
  • bende 200 civarinda olan feci bisiy. azida kotu coguda...
  • pazarcilarin terazilerinde tartma isleminde kullandiklari metal agirliklara verdikleri isim. kefenin bir yanina alinan mali, diğer yanina agirliklari belirlemek kilolari koyarlar ve tartim islemi gerceklesir. yarimliklari, bir kg'liklari, 2,5 kg'liklari ve 5 kg'liklari vardir. daha ufaklari baharatcilarda bulunur.
hesabın var mı? giriş yap