• kiz cocugu

    kapilari calan benim
    kapilari birer birer.
    gozunuze gorunemem
    goze gorunmez oluler.

    hirosima'da oleli
    oluyor bir on yil kadar.
    yedi yasinda bir kizim,
    buyumez olu cocuklar.

    saclarim tutustu once,
    gozlerim yandi kavruldu.
    bir avuc kul oluverdim,
    kulum havaya savruldu.

    benim sizden kendim icin
    hicbir sey istedigim yok.
    seker bile yiyemez ki
    kagit gibi yanan cocuk.

    caliyorum kapinizi
    teyze, amca, bir imza ver.
    cocuklar oldurulmesin
    seker de yiyebilsinler.

    nazim hikmet ran
  • eğer birgün çocuğum olursa, istemediğimdir kız çocuğu.

    düşünüyorum, kız çocuğum olmuş;
    ağzı yüzü yumuk yumuk, dünyanın en güzel annesi ile hastahanede ilk fotoğrafları olacak,
    sonra azıcık büyüyecek, tırnakları uzayacak, ellerine eldiven takıcam, yüzünü çizmesin diye...
    sonra yarım yarım konuşacak, ağzını açınca görünen iki tane diş ile.
    birgün, bir aşkın içinde sarfedilmiş en güzel kelimeyi söyleyecek "baba" diyecek. o gün ölmeye bir adım daha yaklaşıcam.
    neden kelimesiyle başlayacak bir sürü sorular gelecek. bunlar aşkın tutkuya dönüştüğünü gösteren sorular olacak. artık seninle ilgilendiği ve sana özen gösterdiği anlamına geliyor.
    sonra gezmeler, ziyaretler gelecek minik adamlarla tanışıp oyunlar oynayacak ve aşkın ilk kıskançlıkları başlayacak. koskoca adam 4-5 yaşında minik adamları kıskanmaya başlayacak.
    okula gidecek, bir sürü yaşıtı, bir sürü ödevi, bir sürü sorun(!)ları olacak. artık ilgi ibresi başka yönlere kayacak.
    12-13 yaşlarına gelecek, kıçı başı oynamaya başlayacak, zira kendileri genç kız oluyor. e minik adamlarda büyüyor, etrafında sortilere başlayacaklar. bir baba olarak babalara gelmeye başlıyoruz.
    yıllar çok hızlı geçiyor, lise bitti, üniversite çağlarında artık. bizim gibi eski kafalı ,baskıcı aileden kurtulmanın tek yolu şehir dışında bir okula gitmek.
    evet 4 yıl boyunca başka şehirlerde aynı aşkı paylaşan uzatmalı iki aşığız. sevgilileri olacak, kendi başına birşeyler yapmaya çalışacak, onu sevenler, üzenler olacak. sağlam dostlukları ve uzun sürecek kalp kırıkları olacak. belki hiç unutamayacağı üzüntüler yaşayacak.
    okul bitti, iş hayatında artık, dedikodular, kaprisler, yalancılar vs.
    ama ben bunlar için çabalamadım ki, o hep mutlu olsun en güzel yerlerde olsun istedim. prensesimi pamuklar içersinde büyütmek, yaşatmak istedim hep. fakat, kendisine standart bir hayat sağlayabildim sadece. hepimizin yaşadığı şeyleri yaşamak zorunda maalesef.
    ama yanlış giden bir şey var, o benim prensesim, yüzü çizilmesin diye ellerini esir ettiğim prensesim, kendi kendinden koruduğum prensesim. şimdi başkaları nasıl olurda üzer, kırar benim camdan meleğimi?
    tutmaya çalışsamda yıllar geçti, sorti yapan akbabalardan birisi geldi ve kapıyı çaldı;
    merhaba, kızınızı seviyorum ve evlenmek istiyorum. çünkü boklu donlarımı yıkayacak birine ihtiyacım var.
    seviyormuş kızımı. sigigit sen benim kızımı sevmeyi ne bilirsin. senin yanında kaç kere hasta oldu, kaç kere sen bildiğin halde, sana sezdirmeden gizli işler yapmaya çalıştı.
    seviyormuş, kıçımı sev sen inek.
    ama prensesim geliyor ve; baba doğru adam bu evleniyoruz diyor.
    e kızım hani bana aşıktın, hani prensesimdin, nerden çıktı bu adam. madem gidecektin niye bu kadar sevdin bizi?
    insan yaşlanınca kabullenemiyor işte, hep dizimin dibinde oyuncaklarınla oynayacaksın sanıyor. sana bir hayat hazırlıyoruz ama o hayatın senin olduğunu unutuyoruz. çünkü bizim hayatımız sen oluyorsun daha ilk günden.

    işin gerçeği ne biliyormusun prensesim;
    ben bu kara günün, gideceğin günün geleceğini, sen geldiğin gün biliyordum. kabullenemedim sadece, ve şimdi veda zamanın, boş yatağına bakıp, çocuk gibi saatlerce ağlama zamanı.
    git kızım, git prensesim, mutlu olmaya git.

    ama ben seni kimseyle paylaşamam... bu yüzden hiç istemedim kız çocuğum olmasını.
  • ben yaptım bundan bi tane, allah için güzel oldu
  • bizim evde 8 aylık versiyonu var bitane. daha 8 aylıkken bile babalarına ayrı bir aşkla bakmasını biliyor bunlar. şanslı anne babanın ilk çocuğu kız olurmuş bide.

    8 ay sonra gelen edit: (bkz: ben böyle yürek görmedim böyle sevgi)

    22. ay editi: bir erkek kız çocuk sahibi olmadan ben aşık oldum demesin (nokta)

    29. ay editi: arkadaş ne çene var bunlarda ya susturabilene aşkolsun :)

    8 yaş editi: ulan şaka maka yaşlandık be :(

    11 yaş editi: bu konuda konuşmak istemiyorum artık :)
  • sanirim evrenden bekledigim son sey. ne at, ne yat, ne bilmem nerede ev ya da bilmem ne marka otomobil. tek istedigim bir kizim olsun. oysa bu yasima kadar ne istedimse olmadi, gerci kizim olmazsa oglum olur besiktas maclarina gideriz yine bir sekilde durumu telafi ederim ama kizim olsun istiyorum.

    elinden tutup ise gotureyim, kucagimda uyusun, cikolata gofret istesin, nazlansin simarsin istiyorum. evet farkindayim cok sey istiyorum ama yine de isteyenin bir yuzu demisler.

    adi bile hazir. arkadaslarim ya da arkadaslarimin esleri dogurdugunda seviniyorum ama icten ice "keske benim kizim olsaydi" diyorum. sanirim yakinda yegenimi kacirip kizim yapacagim.
  • uçuşan saçları ve dalgalanan elbisesinin eteği ile sana koşup, kocaman gözlerini asla kaçırmadan senden, kucağına uçar işden gelince.

    evlat ayırt edilmez.kızı erkeği candır pek tabi.ama,aması var işte çokda itiraz etme dinle.

    eğer erkeksen, bir kız çocuğu kadar harika herhangi bir şeye sahip olamazsın.emin ol bundan.üstelik doğa öyle bir kıyak çekmiştir ki babası,sana düşkündür bu peri.

    ıslak ıslak sana bakıyorken o miniği banyodan alırsın.havlunun arasında bir tek gözleri görünür.saçlarını tarar,kuruturken 'acıdı acıdı' diye mızmızlanır bazen hemen öpersin geçsin diye.o çizgi filmini seyrederken giydirirsin üstünü, hapşırınca 'çok yaşa kuzucuk' dersin. 'tamam' der sana.

    ağaç,bulut,nehir,deniz...değil...kız çocuğu kadar serin ve naif olamaz hiç bir şey.

    yemeğini yedirirken yaklaşan kaşığına gözü sımısıkı kapayıp o kadar sonuna kadar açar ki minik ağzını,o kadar sonuna kadar güvenirki babası sana..onla ilgili basit gündelik işler bile tedavi eder seni.

    kız çocuğu gün boyu açılan yaralarını iyileştirir senin.minik ellerini yanaklarına koyabilir mesela,saçlarını okşatır uzun uzun,göğsüne yatıp 'of yoruldum' diyebilir. minik mucizeler değilde nedir bu?

    e çocuk en nihayetinde,ister,daha çok ister,ağlar,huysuzlanır bazen iyice zorlar seni.ama kucağına alınca, göbişini göğsüne yaslayınca, biter sıkıntılar aranızda. minik bedenini güvenle bırakır kucağına.

    çok uykusu geldiyse en çok babasının kucağında uyumayı sever. 'kız çocuğu ya düşkün oluyor işte babasına' diyorlar.

    bilmem ki...
  • hayatimda ilk ve son istegimdi. bugun doktorun soyledigi %95 kiz kelimesi sonrasi aglamamak icin zor dayandim. demek su sikik hayat hala insanlara istediklerini verebilirmis. cok mutluyum. eylul ve ikinci ismi olan kizim geliyor. bir filmde bir adam sokakta dans ediyordu anlamsiz, amacsizca. tam simdi istanbulun bir semtinin sikik bir meydaninda benim ettigim gibi.
  • dünyanın en tatlı varlıkları. dün mağazada mal atmaktan geberiyorum dedim bir yukarı ofise çıkıp su içeyim köşeyi döndüm elinde meyveli yoğurt olan şipşirin bir kız 5 ya var ya yok. hani bana, benim karnım aç ama dedim iki eliyle tuttuğu o yoğurdu uzatıp bir gülüverdi yüzüme öyle içten öyle sıcak, durur muyum öptüm o minik elleri. çocukları sevince günahlarımdan arınmış gibi hissediyorum.
  • hayatımdaki varlığıyla beni dünyanın en mutlu, aynı zamanda da en evhamlı insanı yapan varlıktır kendisi.

    ben çocukluğumdan beri hep kızım olsun isterdim. hani kız çocukları anne olacak edasıyla büyütülür ya bizim adetlerimizde. ben ve diğer iki kızkardeşim de öyle büyütüldük. okuyup meslek sahibi olmak bize bırakılmıştı ama anne olacaktık. ben de bebeklerimin saçını örerdim, onlara kıyafetler dikerdim annemle. ve lahana bebeğim gibi sarı saçlı, kıvırcık bi bebeğim olsun isterdim.

    meslek sahibi olmak bana bırakılmıştı ve ben biraz büyünce ikisini de yaparım dedim son moda şarkıların da etkisiyle. aşk böyle kapımı zır zır çalıp da sevdicek yeter artık oyalama beni deyince evlenmeye karar verdim. çocuk planlarım arasında vardı ve hep bir kız çocuktu rüyalarımdaki. uzatmayayım, rüyalar gerçek oldu. sarı saçlı ve kıvırcık bir kızım olmasa da, pamuk prensen gibi, kara kaşlı, kara gözlü, bembeyaz bi bebeğim oldu. herkesin prensesi kendine, benim kızım tam bir prenses. (bkz: kurda yavrusunun kuzu görünmesi)

    onunla hayat öyle güzel ki, varlığından bu kadar mutlu olduğum başka birşey bilmiyorum. en sıkıntılı anımda acılarımı söküp alan, hayatı eğlenceli yapan o. ama gel gör ki, ona bişey olacak diye paranoyaklaştım. hele bu son zamanlardaki çocuklarla ilgili acı olaylar tüm dengemi altüst etti. her gece onu koklayarak uyuyorum, o kokunun benden uzaklaşabileceği ihtimali bile beni hüngür hüngür ağlatıyor. sonra bir de işin büyüme kısmı var, hep böyle küçük kalsalar olmuyor di mi? büyümesi lazım, aşık olması lazım. kıskanç babasından önce çekilmez bi annesi olacak her ilişkisine itiraz eden. yaşamı zehir edebiliriz biz ona. e o haketmiyor tabi ama ben hakediyor muyum, doğur, büyüt sonra gitsin elin zibidisine aşık olsun, reva mı bu bana? * *
  • 3 yasinda bir tanesine sahibim. “iyi ki varsin baba” diyerek boynuma sikica sarilip opuyor. oysa iyi ki o var..
hesabın var mı? giriş yap