• armudi kemençe de denir. tirnaklar tellere yandan hafifçe ittirilerek calinir. tirnakla calinmasinin sebebi, tellerinin, calginin yüzeyinden yaklasik 1 cm kadar yukarida olusudur. zaten topu topu 50 küsür santimlik bir calginin, bir de telleri gövdeden yüksekse baska türlü calinmasi mümkün olamamaktadir. klasik türk müziginin en zor enstrümani kabul edilir. notalara net bir sekilde ses vermek icin cok uzun zaman calisilmasi gerekir. 3 ve 4 telli (hüseyin sadeddin arel tarafindan gelistirilmistir) olmak üzere iki cesidi vardir. yaklasik 3 oktavlik bir ses genisligi vardir. krem rengi bir sese sahiptir. ustasinin elinde bir klarinet kadar akici olabilir.

    bazi klasik kemençe üstadlari:
    (bkz: ihsan özgen)
    (bkz: cengiz onural)
    (bkz: furkan bilgi)
    (bkz: derya türkan)
  • bir tek bana mi öyle geliyor bilmiyorum ama, bu dunyada telli olup da bu kadar uflemeli tinisi veren baska bir muzik aleti yok bence. buyu gibi. hastasiyim.
  • kemençeye meyyalim vallahi dertten.
    derde meyyalim billahi kemençeden.
  • türk müziğinin en güzel sesli enstrumanıdır,tartışmam. çalması inanılmaz zordur, milimetrik ses farklılaşması mı dersiniz telden tele atlama zorluğu mu, aletin bi türlü düzgün durmayışı mı, evet kabul ediyorum denedim öğrenmeyi beceremedim. ve çalanlara sonsuz saygı duyuyorum . mesela derya türkanbenim gözümde insan değildir, ve muhtemelen türk müziği tarine de efsane bir isim olarak girecetir. buradan da bu enstrumanı çalabilenlere selam ederim...
  • perdesiz olması abartıldığı kadar zorluk yaratmaz. bazı sesler birbirine çok yakındır fakat biraz kulak ve çalışmayla bu durum kolaylıkla aşılabilir. tırnakla icra edilmesinin zorluğu ise tırnakla çalınmasından ziyade, tellerin yüksekliği nedeniyle tel değiştirmeyi zorlaştırmasından ileri gelir. bu durumu da çalışarak aşmak mümkün. vibrasyonun da bir parça zorluk taşıdığını eklemek gerekir. korkmaya gerek yok klasik kemençeden, her enstrüman gibi çaba gerektiriyor.
  • hiç uğraşmadan insanın gözünden şıpır şıpır yaş akıtabilme yeteneğine sahiptir. o nasıl bir ses yarabbi? insan kalbinden filan mı yapılıyor bu kemençe denen şey, o yüzden mi bu kadar dokunuyor insana?
  • ölümüm bir klasik kemençe yayından olabilir.
  • yapımı zor olan enstrümanlardandır klasik kemençe. ilk bakıldığında göze çok basit gelir ufacık tefecik bir saz dersiniz ama işin aslı hiç de öyle değildir.. fabrikasyon safsatası olmadığı için usta işidir klasik kemençe işi bilene yaptırılmalıdır yoksa camilerde ki takunyalar nalınlar gibi birşey geçebilir elinize.. bir numara büyüğünü verirse bir sene daha elinizde kalması muhtemel olur dikkat! enstrümanı mobilyadan ayıran şey sestir..
    tekne tamamen tek parça halinde bildiğiniz kalasın oyulmasıyla yapılır. teknenin et kalınlığı yaklaşık dört milimdir ve bu kalınlık kenarlara doğru biraz daha artabilir. bunların hepsi saatli kupmaslarla ölçülerek hesaplanır.. genelde tekne için kullanılan ağaçlar dut ve ardıçtır. ardıçın tercih edilmesindeki sebep genel itibariyle hafif ve işlenmesinin çok kolay oluşundandır. fakat malzeme çok hafif olduğu için enstrüman hakimiyeti de ona nisbeten zor oluyor.. bir de yoğun ağaçlardan yapılan tekneler var tabi ağaç çok yoğun ve haliyle ağır olduğu için enstrüman hakimiyeti ardıça oranla daha kolay oluyor fakat bu ağacı oyup işlemek de zor zanaat.. gerçi fazla abartmayalım ama ardıçı oymaktan çok daha zor.. işçiliği arttığı için yoğun ağaçlardan yapılan kemençeler daha pahalı oluyor.. mesela duttan kara duttan kelebek ağacından cevizden porsuk ağacından karaağaçtan pelesenk abanoz yahut zebrano ağaçlarından mesela..
    sonra kapak yapımına geçilir.. kapak genelde selviden yapılır ama bununda iki çeşidi var, biri mezarlık selvisi bunu birçok yerde bulmak mümkün fakat tercih edilen bir ağaç değil maalesef.. diğeri de saray selvisi dedikleri selvi genelde makbul görülen ağaç saray selvisi.. yoksa ladin de kullanılıyor ki ladin yurdumuzda rahat bulunabilen bir ağaç türü. kapak için kullanılan ağaçların özelliği yumuşak olmaları ve tamamen kuru olmaları bunun için uzun süre enstrüman yapımı için bekletilmiş fırınlanmış ağaçlar kullanılıyor.. kapağın iç tarafı genelde balık sırtı şeklinde; orta iç kesimi kenarlarına oranla daha kalın olacak şekilde, üst tarafı hafif bombeli şekliyle kesilir.. kapak ağacına çok ehemmiyet veriliyor ve fırınlı olması tercih ediliyor.. fırınlanmış kapak sesi müsbet yönde etkilediğinden hatırı sayılır derecede önemli rol oynadığından tavsiye ediliyor.. ama yoksa fırınlanmış bu ağacı düdüklü tencerenin içerisine su koyup yaklaşık yarım saat kırk dakika kaynatıp üç beş gün kurutup kullananlarda var! enteresan bir yöntem denemeye değer düdüklünüz varsa şayet..
    sonra klavyesine bakalım kısaca klavye de tırnak izi kalmaması için sert ağaçlardan yapılır pelesenk abanoz ve gül en çok tercih edilenleridir.
    kapak ve klavye teknenin üzerine yapıştırıldıktan sonra sapın uç tarafı üçgen şeklinde delinip yine sert ağaçlardan yapılmış ucu delikli burgular klavyeye takılır.. can direği de önemli mevzu yumuşak ağaç en az beş altı damardan oluşan bir can direği sert bir eşik ile bağırsak tel.. ve en önemlisi yapımda kullanılan malzemelerin kuru ve fırınlanmış ahşap olmaları.. yada yapıldıktan sonra rutubetsiz bir yerde bir kaç ay telleri takılı ve gerili şekilde bekletilmeli..
    sazımız bittikten sonra kenarlarına flato dediğimiz ek yerlerini kapatacak ağacın desenine rengine göre ince kesilmiş ahşaplar, makasla kesilip yapıştırılır. zevke göre teknenin arkasına damlalık eklenir ihsan özgen modeli damlalık kemençeyi yani teknenin arkasına neredeyse boydan boya oturacağından klavyeyi tutuşta sol elin baş parmaşı için bir kanal görevi görür hakimiyeti artırır..
    tezyinatı için kullanılan malzemeler genelde organik malzemelerdir sedef fildişi yahut ahşap flato.. ince iş netice-i kelam..
    e buyrun siteye sizi de meraklılarından yapalım..

    http://www.kemenceviler.com/
  • şu hayatta çalmayı istediğim tek enstruman.

    hani g.o.r.a'da commodore 64 kasetleriyle yüklenen yetenekler gibi bir imkanı bana verseler, nasıl arif kalender davranıp "ceku'yu kurtaracak kadar yükle yeter" dediyse, ben de "hacı şu klasik kemençe çalma yeteneğini yüklesen yeter" diyeceğim. o derece de tok gözlüyüm bu konuda.
  • uğruna tırnaklar uzattığım ama şimdiye kadar bir kere bile sahip olamadığım, icra etmeye çalışamadığım enstruman.

    derya türkan günümüzün en önemli icracılarından birisidir.

    insan olanın içinin yağını eriten, kalbini söken bir entrumandır. ya kafam güzelken ya da hasta olup (tecihen grip; ter'e yattığım zamanlarda) açıp bir derya türkan resitalini dinlerken sürekli diyorum kendi kendime " klasik kemençe çalacağım." ancak şimdiye kadar olmadı, olduramadım.

    nedense sesini duyar duymaz kaşlarım ağlamaklı küçük emrah kaşı oluyor. bi şekilde engellemeye çalışıyorum kendimi. ama biraz zor. yutkunmakta zorluk çekiyorum.

    daha yazamayacam. bu da böyle bir aletimiz işte.
hesabın var mı? giriş yap