• ingilizce'de karsiligi olmayan ve eksikligi cok da feci sekilde ancak soylemeye yeltenip "gik" dedikten hemen sonra bi anda "mik" "gak" ve "guk" esliginde "take it easy" turunden alakasiz, ilgisi olmayan ve sacmasapan bir tumcecik miriltisiyla bitirince hissedilen, sahane soz obegi. benzer obekler icin,
    (bkz: gecmis olsun)
    (bkz: gule gule kullan)
    (bkz: sihhatler olsun)
    (bkz: allah iyiligini versin)
    dilek kipi'nin tercumesinin olmamasi, her cumlenin mecburen bir sekilde aktif hale gelmesi, ya da en azindan ettireninin belli olmasi (birisinin yaptirmasi), kuzey amerika -ya da "bati" kulturunun yapisi ve kontrol manyakligiyla da bire bir alakalidir, nacizane tespitimdir.
  • baska dillerde olmadigi icin yabanci bi ulkeye gittiginizde etrafta is yapanlara bisey soyleme geregi duyup, tercume edemeyince de salak salak baktiran, turkcenin cok guzel sozlerinden biri.
  • kargo lojistik sektöründe çıtayı belirlemiş çiçeği burnunda şirket. hem de öyle bir yere koymuş ki bu çıtayı, tüm ekşi birleştik yine de kusur bulamıyoruz. çizgilerini bozmazlar umarım.
  • dun aksam 10 gibi amazon'dan siparisini verdigim hard disk'i ertesi sabah 8.30'da getiren ruh hastalari. tek sikayetim sudur ki uyuyorum amk o saatte ben. o kadar da hizli getirmeyin.
  • çok iyi niyetli bir dilektir bence. size biri empati yapıp yanınızdan geçip gitmek varken bunu söylüyorsa ona teşekkür etmek yerine 'kolaysa başına gelsin', 'sana kolay tabi', 'karşıdan kolay gibi görünüyor' gibi şeyler söylemeyin. biz kolay gelsin derken, zor bir iş ama zorlanmazsın umarım, diyoruz. çok kolay lan senin bu yaptığın iş, yapamayacak ne var, dedem bile iki dakikada halleder bunu, demiyoruz. sakin olun ve kibarlığa kibarlıkla karşılık verin. öküzlükle değil.
  • calismakta olan birine kolay gelsin dememenin demekten daha kibar olacagi durumlarla karsilasabiliyor bazen insanoglu. buna dair pis bir hikayem var.
    gecenlerde sokakta yururken afedersiniz kakam geldi. yakinlardaki bir marketin umumi tuvaletine girdim. tuvaletin bombos olmasinin da verdigi rahatlikla kabahati birakmaya baslamistim ki birinin tuvalete girme sesiyle irkildim. giren kisi hizla adimlarla alet ve edevatlarini aldi ve musluklara dogru yoneldi. evet, tuvalete giren kisi bir temizlik gorevlisiydi ve tuvaleti temizlemeye hazirlaniyordu. kovasini doldurduktan sonra kabinleri kontrol etmeye basladi. sira benim icinde oldugum kabine gelince kapiyi biraz zorladiktan sonra tiklatip "dolu mu?" dedi. "dolu" dedim. rahatsiz olmayayim diye teskin edici bir sesle "tamam abi." dedi ve diger kabine gecti. 3-4 dakika sonra isimi bitirip kabinden ciktigimda eleman pisuvarlarin onunu temizlemekle mesguldu. goz temasi kurmadan, kendimden emin adimlarla adamin yanindan gecip elimi yikadim ve kuruladim. ve iste kader ani gelmisti. kagidi cope atmamla tuvalleten cikmam arasinda gecen 8-9 saniyede oyle bir ic diyalog yasadim ki, vay ki ne vay. adama "kolay gelsin" desem "cok saglam sictim haci, hihohaha! kolay gelsin, temizle simdi temizleyebilirsen." seklinde bir piskinlik yapiyormusum gibi algilanabilir. sonucta basindan sonuna kadar tum sicma rituelime sahit olmus adam. kakamin suya dusus sesinden tut kicimi kac defa sildigime kadar rituelime dair her seyi ogrenmis. bu kosullar altinda "kolay gelsin" demek buyuk bir risk. ama bir yandan da adamla aramizda olusmus olan bagi gormezden gelmeme imkan yok. o artik benim icin herhangi bir hademe degil. 2 kelime de olsa konusmuslugumuz var. adam iyi biri, "tamam abi" demis, beni teskin etmeye calismis filan... bunun ustune hicbir sey demeden ciksam cok ayip olacak sanki. olayin bir baska boyutu da su ki, ses tonunu iyi kontrol edebilen bir insan degilim. kabinden cikarken utancimi bastirmak icin alabildigine umursamaz ve kendine guvenen bir tavir takinmisim. simdi ise yine kendine guvenen; ama ayni zamanda sempatik bir tavirla "kolay gelsin" demem gerekiyor. bu duygu karmasikliginin ses tonuma tutarli bir sekilde yansimayacagina eminim. muhtemelen umursamazlik hissi baskin cikacak ve "kolay gelsin"im piskinlik olarak algilanacak.
    o 8-9 saniye icinde "kolay gelsin" dilimin ucuna defalarca kez gelip gitti, ve sonunda hicbir sey soylemeden o tuvaletten ciktim. bugun sakin kafayla durumu tarttigimda da dogru karari verdigimi dusunuyorum.
  • hah mesela, amcanin biri kapinizin onundeki yapraklari supuruyor, ya da bolumde koridorlari silen teyzenin yanindan geciyorsunuz, ya da ofise gelip copu aliyorlar. "sagol valla kolay gelsin" demek ister insan. hadi odana gelmis olmasin, o kadar kisisel olunca en azindan iki muhabbet edebilirsin, hic olmadi tesekkur edersin adam senin bokunu temizliyo diye... yururken yanindan gectigin kamusal bir hizmet mi diyim, iyilik mi, ucu sana dokunan yararli bir is mi neyse iste bunu yapan (misal, diz cokmus egreltileri soken, copleri temizleyen) birine de ne "take it easy" diyebilirsiniz, ne "thank you". yok iste yok bi ingilizcesi ya! (kolay gelsin/#6857457) yapiyom da sana mi yapiyom, isim bu ulen demez mi amca? oysa soyle guzelinden bi "kolay gelsin amca" patlatabilsek, keyfimiz yerine gelse, ukteler dolmasa icimize icimize. ulen bu ingilizce adamin kisiligini degisiriyor yemin billah be.
  • bir kişinin emeğe ve emekçiye verdiği değerin en güzel göstergelerinden biridir "kolay gelsin" sözü.

    "emeğe ve emekçiye verilen değer" çok basmakalıp gibi, "her şeyin başı sağlık" gibi söylene söylene içi boşalmış, posası çıkmış bir şey çakma solcular sağolsun.

    ama bu gerçekten önemli bir şey.

    söz gelimi alışveriş merkezinde yemeğinizi yediniz. masalar arasında dolaşıp tepsileri toplayan o minyon tipli, ittiği servis arabası kendi boyunda kızı gördünüz. sizin tepsinizi çöp poşetine sıyırdı, tepsiyi arabanın üstüne koydu. bir başka posası çıkmış kelime olan empatiyi hissettiniz içinizde. fazladan sempati bile olabilir hatta, daha da iyi olur hem. "kolay gelsin" dediniz, samimiyet ve içtenlikle.

    her birinin başlığı bir iki ccümle tutan, ne anlattığı anlaşılamayan ve belli kelimelerin***** random kombinasyonlarından türetilmiş sözümona sol sözümsana tavşan boku kıvamında makaleler yazan, rakı masasında devrim yapıp şarap masasında yanındaki karı kıza sulanan solculardan daha gerçek bir solcusunuz. solcu olmasanız bile. sol nedir bilmeseniz bile.

    benim ciltlerce marx, engels bilmemne okumam mı gerekiyor arkadaşım? satırlar tutan cümlelerle anlaşılmaz ve sırf bu yüzden önemliymiş gibi görünen ama aslında hiç bir şey anlatmayan cümleler mi kurmam gerekiyor ekonomiyi, toplumu, devleti anlamam için sol pencereden? che'nin meşhur yarı kızgın yarı isyankar pozunu taşıyan rozeti şart mı veya 1 mayıs'ta pankart mı taşımam gerekiyor? "emek", "emekçi" kelimeleri solun babasının malı mıdır?

    bir gündelikçinin alın terine saygı duysam kızıl komünist mi olurum? mesela geçen gün ofise temizliğe gelen hanım yanımdan geçerken ter kokusunu hissettim. normalde çok rahatsız olduğum bir şeydir ama o kadının neden terlediğini düşününce...

    böyle güzel bir göstergedir "kolay gelsin" sözü... "kolay gelmesini" dilersiniz karşınızdaki emekçiye; temizlikçi olsun, banka memuru, postacı ve sair "emek" harcayan kişiye (hayat kadınına "kolay gelsin" demek ilginç olabilir yalnız, bak şimdi aklıma geldi).

    keşke mümkün olsa da, ekranlarda, gazete ve dergilerde sol üzerine ahkâm kesen "aydın"ların gündelik hayatta çevrelerindeki çalışanlara tavırlarını gözleyebilsek.. acaba kaçta kaçı o gerçek emekçilerle aralarında empati bağı kuruyor, acaba kaçı mesela "kolay gelsin"i içtenlikle söylüyor, o insanlarla arasında bir seviye, rakım farkı olmadığına içtenlikle inanıyor ve bunu hissettiriyor...

    böyle de zor bir şeydir "kolay gelsin"i içtenlikle, hakkını vere vere içini doldura doldura söyleyebilmek. söylemeden önce inanmanız gerekir çünkü...

    ve gerçekten de her şeyin başı sağlıktır.
  • icten ya da degil, her sosyal statuden, bir sirket icinde mevcut her çalışma sinifindan insana soylemenin mumkun oldugu kelime obegi. kolay gelsin mehmet bey de olur, kolay gelsin mehmet efendi de, kolay gelsin mehmetcim de.
  • canlı takip özelliği bir saçmalık. adam benim bir sokak arkamda görünüyor, herhalde bana uğrayacak diyorum, 15 dakika sonra bakıyorum karşı mahalleye geçmiş, bizim mahalleye geri dönüyor, geliyor gidiyor öyle, belki bizim sokaktan 5-10 kere geçiyor, 6 saat sonra bana uğruyor. belli ki dağıtıcıların ellerinde elektronik liste var ve hatta araçları da belki "first come-last served" gibi yüklüyorlar, o yüzden "buraya gelmişken, şunu da teslim et" gibi bir sistemsel bir uyarı da çıkmıyor.

    dolayısıyla bu takip bilgisinin alıcıya hiçbir faydası yok. bunun yerine teslimat sırasında kaçıncı olduğunuzu ve tahmini varış zamanını gösterse ve bunları sürekli güncellese daha iyi olur.
hesabın var mı? giriş yap