• aşık olmak zor bunlara. yani aşık olunca çok çekiyosunuz. sonra geçiyo ama zamanla, o yüzden korkmayın sakın. olacaksanız olun ama göte dikkat diyoruz. her göt yemez çünkü. maddi ve manevi göt lazım üstüne üstlük. biri olmasa bile olmaz. ikisinden de lazım, hemi de iricesinden lazım. amma göt dedik, biri gelip kesecek şimdi götümü.

    yıllar evvelinde bizim arkadaş aşık olmuştu bu kızlardan birine. onu anlatcam şimdi. benle alakası yok yani. arkadaş bizim. uzaktan arkadaş. yok yani benle alakası. tanımıyorum ben hatta. ikimiz pavyona falan beraber gittik ama hiç tanışmadım kendisiyle. çok ilginç, çok garip günlerdi. ha bi de evet ben bi ara çok pavyona gittim, çok ameleyim, abazayım, kadınlarla konuşamayan eziğim ondan gidiyorum. gidenlerin hepsi de öyle. bu gidenlerin hepsine günümüzün moda rahatlatıcısı soda şişesi girsin. sen de rahatladıysan devam edeyim, tespit böceği seni.

    neyse efendim, bilenler bilir bu düzgün pavyonlarda (bi ara adları nayt klab diye anılmaya çalışıldı daha kaliteli gelsin kulağa diye) gerçekten pek güzel kızlar olabiliyor. öyle böyle güzel değil ama bazısı. bizim arkadaş sen bunlardan birine tutul işte. kızla devamlı konuşuyolar, gülüşüyolar. telefonlar alınmış devamlı mesaj durumu. sinemaya, pikniğe, yemeğe, bara gidiliyo. yanlış anlaşılma olmasın efendim, hesapları bi oğlan bi kız ödüyo. kız herifin parasını yiyo diye düşünme o yüzden. ya da düşün lan bana ne. doğru değil ama bilesin. uzatmayayım, ikilimiz sevgili olmuş takılırlarken oğlan bakar ki aba yanmış. aba yanınca erkekte kabaran duyguların başında kıskançlık gelir belki de. peki tamam gelsin, kıskançlık güzeldir dozu ayarlanırsa ama kız pavyonda çalışıyo lan.

    erkeğimiz yanık abasıyla her allahın gecesi pavyonda artık. varını yoğunu pavyona basıyor, sevgilisi başka bir masada oturmasın diye. gündüz simitle beslenip gece şişe açtırıyo. sabah işe koşarak gidip, akşam valeye yirmi kaat sıkıyo ama paraların altı kısık ateşte suyunu iyice çekiyo, kaçınılmaz son yaklaşıyo. tekrar yanlış anlaşılma olmasın, kız adama yalvarıyo. yapma diyo. işim bu benim diyo. kimse yok senden başka diyo. ellerini bile süremezler bana diyo. iki göz iki çeşme ağlıyor bazen, hırpalamasın çocuk kendini diye ama nafile. kor gibi yanıyo elemanın göğsü. lan kızı bi masada düşününce nefesi kesiliyo, ölecek gibi oluyo, beyni karıncalanıyo. dayanmak mümkün mü bu hayata? değil. ayrıca bi daha sonu o ile biten kelimleri cümle sonunda ardışık kullanarak seni kıl etmiyeceğime namusum ve şerefim üstüne ant içerim.

    son gece cepte var 25 lira, viski 45 lira. söyleniyo bi şişe tabi, geliyo sevgili. eleman kopmuş artık. düşünecek bi şey kalmamış. ''zaten son gece bari tadını kaçırmayayım sevgilimin, yarın delireyim ben'' diyo bizim arkadaş. gülüyolar, eğleniyolar yine eskisi gibi. saatler ilerliyo viski bitiyo, dik dik bakıyo garsonlar. lan zaten eksik para var, ha bi şişeye eksik ha iki şişeye. getir lan bi şişe daha. ohhh yarasın. oooo saat 4 olmuş ışıklar yanmış, kimse kalmamış. kıza kaş göz etmişler, kız ''dışarda bekliyorum'' diyip kalkmış. hesap gelmiş. anaaa para yok. haa la, zaten yoktu. çok mu içilmiş? çok içilmiş.

    garson abi bende bu hesabı ödeyecek para yok. diyosun. diyorum. yukarı alalım sizi. alalım abi. yukarda bi odadayız artık. sahne 7, iç mekan, gece.

    müdür: nasıl yapalım arkadaşım şimdi?
    arkadaş: nasıl yapalım abi?
    m: kısa keseyim, cep telefonunu ver, yarın borcunu getir al.
    a: cep telefonumun olmadığını varsaysak abi?
    m: nasıl yani?
    a: cep telefonum yokmuş benim mesela.
    m: var ya lan elinde.
    a: yani yokmuş gibi bi dünya hayal etsek. o zaman nasıl olurdu? cok mu güzel olurdu sizce?
    m: alın lan şunun elinden telefonu, atın dışarı. beyinsiz pezevenk. girmiycek bi daha.
    a: teşekkür ederim abi zahmet oldu.

    kız çocuğu eve bırakır, ertesi gün telefonunu alır getirir. son bi gece görüşücez, sonra gideceksin der. sonumuz yok bizim der. vardır belki der çocuk. yoktur. son bir gece..

    çok ağlarlar, geçer.
  • şimdi arkadaşlar küçükken ben bunu büyükelçi gibi bi şey sanıyordum. türkiye'nin ingiltere konsomatrisi ayla sıvacı falan mesela düşünsenize.. ama o isimdeki heybete baksana ya. allahtan kimseye büyüyünce konsomatris olacam falan dememişim.
  • bir konsomatris ile ilk defa 18 yaşında tepebaşında karşılaştım . yanımda nasıl tanıştığıma ve bir anda nasıl o kadar samimi olduğumuza inanamadığım 2 adet ağır abi ve koçum diye hitap ettikleri tıfıl ben , sene doksanlar küsurlar , kafa zaten bir milyon olmuş iki milyon olsun diye batakhanenin birine adım atıyoruz.

    daha önce oraya defalarca gittiği analaşılan en büyük abimizi kapıda önlerini ilikleyerek filan karşılıyor fedailer , beni görünce şaşırıyorlar , uzun saçlı küpeli gözlüklü , abimiz bir kafa hareketi yapıyor içerdeyiz. içerisi dışarıdan sıcak , dışarıdan pis , ara ara kadın kahkahaları ile inleyen neon ışıklı , ruslu romenli bir mekan.

    abimizin yanına kırığı olduğunu , kendisine ev açmaya karar verdiğini sonradan öğrendiğimiz bir abla geliyor. abla ahu tuğba nın rol yapmayanı. ne desen ne sorsan illa bir felsefe illa bir biz neler gördük tavrıyla cevap veriyor , illa toyluğunu yüzüne vuruyor bi siktir git diyor. ardından 3 sap 1 konsomatris ile gecenin geçmeyeceği kanaatine varılıyor , biz varmıyoruz abla varıyor , iki tane daha abla çağrılıyor. ama özellikle benim yaşıma göre gelenlerin yaşı çok sırıtıyor. ağır abi ne lan bunlar çocuklara dadılık mı yapacak diye soruyor , abla kızgın kızgın anaokulu mu lan burası sende yaşıtlarınla dolaş diye çemkiriyor , anlıyoruz ki iyice karı koca gibi olmuşlar , biz bulaşmıyoruz.

    3-4 rakı 1-2 viski biraz çerez biraz kavun ve peynire mekanın 1 haftalık kirasını gururla bırakıyor ağır abi , racon öyle bi bok anlamadan hiç eğlenmeden 1-2 saat geçirilecek çuval ile para ödenip kızlar çıkartılacak. kızlar adı altındaki bayan arkadaşların ıssız adada kalsak bile tercih edilesi olmadağına karar verdiğimizden , ki bir tanesine yüzündeki façalardan dolayı bergen diyorlardı , akıtılan paralar da sadece abinin helal olsun bonusuna eklenmiş oldu.

    kapıya getirilen arabamıza ağır abinin etkisiyle ağır delikanlılar olarak binerken , kimseye çaktırmadan normalde 1 gecede harcayabileceğim parayı bahşiş olarak vermemle pavyon gecesi kafalar birkaç milyon olarak sona erdi. tepebaşından floryaya o araba ile nasıl döndüğümüzü o gruptan hiçkimse hala bilmiyor , arabayı kimin kullandığı bile tam net değil o derecede.
  • tabiri gereksiz içkili mekânlarda, içki içen alelâde adamları, "muhabbet ve görüntü" ile tavlayıp, daha fazla içki satılmasını, daha fazla müşteri gelmesini sağlayan iş kadını...

    dışarda bambaşka bi hayatları olur, herkese pas/poz verirler ama herkese vermezler.
  • gelişmiş bir ai chatbot.
  • az önce bir dizide adam pavyona giriyor, barda oturan konsomatrisi masasına çağırıyor, sonra "kalbimi kırdılar benim" diye başlıyor alkol kafasıyla bir bir dökülmeye. çok özendim. erkeklerin konsomatris olduğu, kadınların gidip masaya adam çağırıp istediği gibi kafa ütülediği pavyonlar olsun istedim. düşünsene, kafa olmuş bi milyon, kelimeler ağzında yuvarlanıyor zaten. doğru düzgün cümle kuramıyorsun. kimsenin seni dinlemek istemeyeceği sıkıcılıktasın tam olarak. giriyorsun pavyondan içeri, hem alkol kafasını açmadan içmeye devam edebiliyorsun, hem masaya erkek çağırıp içki karşılığında istediğin gibi kafa ütülüyorsun. kimsenin anlattıklarını yarın öbür gün sana karşı kullanma ihtimali yok, zaaflarını yüzüne vurma ihtimali yok, anlattıklarını dedikodu malzemesi yapma riski yok. masada konuşulan masada kalıyor.

    evet evet, kadınlar için de pavyonlar açılsın, masaya erkek konsomatris çağırıp istediğimiz gibi kafa ütüleyelim. kapıdan çıktıktan sonra da kimsenin kimseyle ne menfaati ne hesabı kalmasın.
  • hayatları aşırı ilgimi çeken, saygı duyduğum kadınlar. tabii ki acıma hissi de eşlik ediyor bu saygıya.
    önüne koyulan içki görünümlü alkolsüz içecekleri iç, en rezil kıyafetleri giy, boyaya bulan, "müşteri" yi içmeye teşvik et, sonra kusulası bir sarhoş haline gelen adamın tekinin zırıldanmalarını, yalanlarını, abuklamalarını dinle, arada sırada mıncıklan ve evine bu yolla ekmek götür. ne kadar acı.
    bir tanıdığım -gündüz memur gece başka bir hayat süren bir gay arkadaşımız- güya bir klüpte yöneticimsi abidik bir iş bulmuştu, bir buçuk yıl neler duydum. ama en efsanesi adı "birahane" olarak geçen ve ankara'nın en leş semti olan ismetpaşa'daki bir batakhanede çalışan "abla üşüyoruz, mekan çok soğuk, karnımız ağrıyor" diye şikayetlenen konsomatris kadınlara kendisi de patron olan mama kılıklı kadının "bura cami mi orospular, bu ne? göte bacağa şal sarmışsınız, herifler sizi bacısı sanacak" diyerek dress code denilen o çok önemli görgü kuralını hatırlatmasıydı. çok güldük o an tabii ama aklım hala o laftadır, ben ve sevdiğim tüm kadınlar yani kızım, annem, kız kardeşim, yeğenlerim, arkadaşlarım üşümeden yaşıyoruz... bizim normal kabul ettiğimiz tüm durumlar onlar için birer özlem: ısınmak, regl olunca işi gücü serip dinlenmek, belki biraz kendini şımartmak, bazen akşamları sessizce kafa dinleyebilmek, bazen çocuğunla oynamak ya da bazen sadece tv başında pineklemek.
    eksik ve yaşanmamış hayatlarınızda umarım hiç üşümezsiniz kızlar.
  • fransizca tuketici (kadin) anlamina gelir.
  • rowları erkek, columnları içki olan matris
  • gittikçe ayağa düşen bir mesleğin çilekeş emekçileri.

    neden mi ayağa düşmüş? aydın'ı bilen bilir, kasaba irisidir. bi numarası yoktur yani. aydında'da bile, istisnasız her birahanede rastlayabilirsiniz bu kadınlara.

    eskiden hiç olmazsa bar, pavyon, müzikhol falan gibi az da olsa gene birazcık karizması olan yerlerde görürdünüz ama şimdi en salaş birahanelerde dahi mutlaka 3-5 kadın çalışır. bu söylediğimin en radikal örneğine daha geçen gün denk geldim.

    aydın'da köhne ve küçük bir mekan var -şimdi sıkı durun- ve orada sadece iki masa var.
    evet, o kadar küçük ki, sadece iki tane masa. yani ola ki aynı anda sekiz müşterisi olsa mekan full+full çekmiş oluyor, rekor kırıyor. öyle bir yer işte.

    neyse, geçenlerde oradan geçerken epeydir görmediğim bir arkadaşa rastladım ve ayak üstü lafladık falan, baktık daha konuşacak gibiyiz ve tesadüfen de tam oranın karşısındayız, "hadi bari birer bira içelim" dedik ve girdik... o iki masalı, toplam sekiz kişi kapasiteli boktan mekanda dört tane kadın vardı, hemide baya eli yüzü düzgün, gencecik kadınlar. masaların birini komple kapatmışlar ve miskin miskin oturuyorlardı.

    elbette hemen damladılar ve aynen kibarca geri gönderdik. zaten konu da o değil. demek istediğim, koskoca aydın'ın görüp görebileceği en dandik yerde, zorlasan ancak sekiz kişinin sığabileceği bir yerde bile dört tane, bir-iki de değil, tam dört tane kadın ekmeğinin peşinde ta oralara kadar bile düşmüşse bu mesleğin boku çıkmıştır arkadaş.

    neyse. allah işlerini rast getirsin, bol kazançlar versin bu garibanlara. hayat zor valla.

    edit: (mekan adı verdiğim için olsa gerek) gg diye ispiyonlanmış. düzeltmeler yaptım.
hesabın var mı? giriş yap