• tıp orencılerı tarafından soylenınce daha bı anlamlı olabılecek sharkı
  • 68 kusagindan bir kesit sunan ve sembollesmis bir rock-opera olan hair filminin final sahnesinde hepbir agizdan haykirilir :
    birak gunes iceri girsin
    yeniden baslama hissi uyandiran, isyankar sozlere sahip sarki.
  • şimdi şöyle oluyor, sabah kalkıyorsun. erken ve kış! gözünü açıyorsun, hava bulutlu, istanbul son derece gri. saat çalmış duymamışsın, yine geç kalmışsın.
    söylenerek banyoya giriyorsun, aynadan kendine bakıyorsun göz ucuyla. kötü görünüyorsun, yüzünü yıkıyorsun. su buz gibi. kahve içebilirsin, buyur iç. kahvenin tadı berbat, çünkü ağzının tadı berbat. kahvaltı yok, sigaran kalkmamış. bir an önce evden çıkmak istiyorsun, bir an önce.
    en kalın kazağını, en kalın çoraplarını giyiyorsun. botların çamurlu, önceki günden. montun ağır. çantan yük. beren kafanı kaşındırıyor. çıkıyorsun evden. istanbulgrisinin bir parçasısın artık. hava yağabilir ama yağmayabilir de. bulutlar çatık kaşlı, suratsız yaşlı adamlar gibi.
    mp3 playerın olacak çantanda, olmadı montunun cebindedir. iyi bak.
    buldun, bravo!
    nirvana/smells like teen sprit... geç...
    pink floyd/wish you were here.. geç...
    sezen aksu/ah mazi.. saçmalama... geç..
    nick cave/as i sat sadly by her side... aynen geç.
    cem karaca/resimdeki gözyaşları... geç. geç. geç.
    duman/bal.. geç
    bir tane de kendini iyi hissettirecek şarkı koymadın mı listeye be!
    manu chao/clandestino. fazla oynak. geç.
    pain of salvation/ iter impius? geç canım, geç kardeşim.
    goran bregovic/ ederlezi... duymamış olayım!
    requiem for a dream soundtrack/lux aeterna... bu da olmaz.
    hair soundtrack/let the sunshine in
    evet!!
    yavaş yavaş ağır ve koyu renkli perdelerini aralıyorsun dünyanın. dudağının kenarında incecik bir gülümseme yerleşiyor, içine bahar geldi bile. yüzünü güneşe dönmüş çiçekler gibisin. çiçek gibisin!

    repeat'e almayı unutma!
  • sessiz sedasız bakarız yüz yüze
    üstümüzde kürkler boncuklar
    uygarlık yolunda
    uyuşmuş kalmış bir milletle
    bakışırız yüz yüze
    her gün yeni bir yalan
    yalan üstüne hep türküler

    gerçek bir şey, bir yol bulmak isteyince
    bu her şeye gebe dünyada
    sessizlik bana söyler her şeyi
    bakışırız gözgöze ve anlaşırız
    sessizce

    son bakış bu
    son defa kucakla
    dudaklar son nefesini
    ver bir öpücükle
    sonra sessizlik
    sonra sessizlik
    sonra sessizlik

    uzay türkülerimiz sazlarımızda
    içim çevrem hayat dolu
    bu da işte cevabım sizlere

    gölge etme
    gölge etme
    doğsun güneş

    aydınlatsın
    aydınlatsın
    aydınlatsın

    doğsun güneş
    aydınlatsın
    aydınlatsın

    çeviri: engin cezzar... müzikalin 70'lerde ülkemizde gerçeklesen adaptasyonundan
  • tam bir 68 kuşağı genci olan babamı ağlatabilen tek parça.
    evet "size ne", ama o altmışını aşkın, gençliği kırk yıl geride kalmış adamın bu parçanın ruhunun hakim olduğu zamanları hatırlayıp duygulanması, hatta "mantık da mantık, zeka da zeka, rasyonalite de rasyonalite" diye dolaşırken bunu her duyduğunda, özellikle "...walking proudly in our winter coats" kısmında, kendisini kırk yıl önceki gibi parkasının içinde yürürken görür gibi olduğunda gözlerinden yaşlar süzülmesi benim için çok çok önemli.

    ve kendisinden bağımsız olarak söyleyebilirim ki, hayatımda duyduğum en güzel şarkılardan biri. beğenmeyen ruhsuzlara da kafam girsin. evet.

    edit: yanlış bilgi içeren bir parantez silindi. teşekkürler the beatles.
  • son gunlerde hatta son aylarda devamli surette techno versiyonlari radyolarda calan sarki.bu sabah okula giderken belki de yuzuncu kere dinledim ve hair'i izlerken dinledigimde tuylerimi diken diken eden,gozlerimi yasartan bu sarkiya ne kadar yabancilastigimi ve alelade bir techno sarkisi gibi dinledigimi farkettim.hic kimse "su sarkiyi coverlamayin" gibi birsey soyleyemez ama bazi sarkilarin saygiyi hakettiklerini dusunuyorum.
    bile bile olume gonderilmis bir gencligin caresiz cigligini anlatan isyan sarkisinin ustune iki tane ritim koyup basina bir zencinin vokalini ekliyorlar ve trendy genclik gercek versiyonunu duydugunda "aaa ben bunu biliyorum,leeeet the sunshineeee" diye eslik ediyor.
    savas karsitligi trend degil artik,gunumuz cover ve yabancilasma cagi.
    baska bir cover faciasi icin (bkz: scissor sisters).
  • özgür bir çevirisini tüm anarşist ve beatnik kimligimle şöyle yapmak isteri, sonucta herkesin ingilizce bilmesi soz konusu degil ama herkesin bu sarkiyi ve bu sarkinin anlattiklarini bilmesi gerekmekte..

    [claude:]
    açlıktan ölüyoruz, işte diğer bir kesilen nefes,
    gururla yürüyoruz üstümüzde kışlık çeketler,
    içimize dolan kokusuyla labaratuvarlar,
    hareketli kagit hayallerin ölen ulusu ile karşılaşıyoruz,
    kasvetli melodilerin mükemmel görselligi ile, yeni söylenen yalanları dinliyoruz...
    bir yerde, bir seyin icinde, muhtesemligin çoşkunlugu var .
    kim bilir hayatlarimizin önünde neler var;
    ben gelecegimi, uzay filmleri ile döşüyorumi...
    sessizlik bana her şeyi ama her şeyi anlatıyor...

    manchester ingiltere,
    manchester ingiltere,

    atlantigin karsisindaki

    ve ben bir dahiyim

    tanriya da inaniyorum

    ve inaniyorum ki tanri da claude a inaniyor

    o benim, claude benim...

    o benim..

    [sheila:]
    açlıktan ölüyoruz, işte diğer bir kesilen nefes,
    gururla yürüyoruz üstümüzde kışlık çeketler,
    içimize dolan kokusuyla labaratuvarlar,
    hareketli kagit hayallerin ölen ulusu ile karşılaşıyoruz,
    sevimli melodilerin mükemmel görselligi ile, yeni söylenen yalanları dinliyoruz...

    [cemaat:] (burada claude şey oldugu için oyle hep beraber)
    uzay sarkilarimizi bir örümcek ağı sitarla söylüyoruz,
    "hayat sen ve senin etrafinda"
    timothy leary olsa böyle derdi..

    güneşe izin ver...
    güneşin girmesine izin ver...
    çünkü güneş ışığı...
    güneşe izin ver...
  • [claude:]
    we starve, look at one another short of breath,
    walking proudly in our winter coats,
    wearing smells from lab'ratories,
    facing a dying nation of moving paper fantasy,
    list'ning for the new told lies with supreme visions of lonely tunes.
    somewhere, inside something, there is a rush of greatness.
    who knows what stands in front of our lives;
    i fashion my future on films in space.
    silence tells me secretly everything, everything.

    manchester england, england
    manchester england, england
    (eyes look your last)
    across the atlantic sea
    (arms, take your last embrace)
    and i'm a genius, genius
    (and lips, owe you the 'dors)
    i believe in god
    (of breath. seal with a righteous kiss)
    and i believe that god believes in claude,
    (seal with a righteous kiss)
    that's me. that's me.
    (the rest is silence)
    that's me.
    (the rest is silence)
    that's me.
    (the rest is silence)

    [sheila:]
    we starve, look at one another short of breath,
    walking proudly in our winter coats,
    wearing smells from lab'ratories,
    facing a dying nation of moving paper fantasy,
    list'ning for the new told lies with supreme visions of lonely tunes.

    [tribe:]
    singing our space songs on a spider web sitar,
    "life is around you and in you."
    answer for timothy leary, deary.

    [five iterations of the following:]
    let the sun shine,
    let the sunshine in,
    the sun shine in.
  • son model üstü açık bir arabanın bilboard reklam sloganı
    (bkz: maalesef)
    (bkz: üzüntü ve muz kabuğu)
  • bir zamanlar bu şarkıyı çığlık çığlığa söyleyenlerin elinde içeri davet ettikleri güneşten başka ne kaldı? isyan ettikleri çamur o zaman boğazımıza kadardı, şimdi ağzımızın kenarından içeri sızmaya başladı bile.
    insanlık bir kez daha başkaldırabilir mi ama bu kez gerçekten?
    öyle bir sistem yaratıldı ki her şeyi değiştirmek, her şeyi yok etmekle aynı anlama gelebilir, tüm insanlığı da; belki de fukuyama'nın bahsettiği tarihin sonu hikayesi budur.
    beyaz adam elini iyi oynadı; ya o kazanacak, ya hepimiz kaybedeceğiz.
    ne saçma, ne budalaca, değil mi?
hesabın var mı? giriş yap