• bu dile gerçekten saygı duyuyorum, etrafında kendisiyle aynı aileden hiçbir dil bulunmamasına rağmen ayakta kalmış ve avrupa içinde yabancı kelime sayısı en az olan dillerden biri büyük ihtimalle... ilginç biçimde türkçe en çok sözcük vermiş dillerden biri, bu da hem kavimler göçü öncesi göçebe döneminin hem de osmanlı hakimiyetinin etkisi var.. en alakasız yerlerden türkçe kelimeler fırlıyor, alma, buza (buğday), arpa, ökör(öküz), bika (boğa), bicska (bıçak), teve (deve) gibi kelimeler dışında bence en ilginci kalauz (kılavuz) kelimesi macarca'da kondüktörün karşılığı olarak kullanılıyor (bizim bu kavram için fransızca bir sözcük kullanmamız da hoş bir ayrıntı) fakat sınav, üniversite kılavuzu gibi bir anlamı da var o yüzden tam günümüz türkçesine de uyuyor kısmen. bunun dışında öl fiili macarca öldürmek anlamına geliyor, arada bağlantı olduğu bariz bence.
    türkçeden alınan cserkész (çerkez) kelimesi ise izci anlamına geliyor, tarihte çerkezlerin böyle bir vazifeleri mi artık araştırmak lazım...
    yine türkçeden geçen ama macarların tamamen kendi kafalarına göre kullandıkları iki kelime var: bunlardan birincisi pazar kelimesi, macarcada sıfat olarak kullanılıyor ve görkemli anlamına geliyor...bana macarca hocam zamanında gördükleri türk çarşılarının çok şaşaalı olduğu için bu kelimenin kullanıldığını söylemişti... fakat aynı kökenden bir de fiil üretmişler.. pazarol ("ol" türkçedeki -le,-la eki gibi bir şey) ve bu da israf etmek anlamına geliyor... artık taa orta çağdan bizi fazla tüketim toplumu görmüş macarlar herhalde
    bir diğer kelime de vezet fiili (yönetmek, sürmek, hakimiyet sürmek) gibi anlamları var ve bu da türkçeden geçen vezir kelimesinin ir kısmı atılarak oluşturulmuş bir fiil... düşünün yani o kadar yaratıcı bir halk, zamanında türkler bizi yönetiyor, yöneten vezirleri var biz de bundan pay çıkartalım demişler...

    bunun dışında dilbilgisinde de türkçeyle ciddi benzerlikler taşıyor, olmak fiilinin şimdiki zaman üçücü tekil ve çoğul şahısta kaybolması, iyelik eki-tamlamaların tamamen aynı mantıkta kurulması (hem tamlayan hem tamlanana ek gelmesi), hem "benim" hem de iyelik eki gibi iki kavram olması ve türkçedeki gibi ilk kelimenin kullanımının zorunlu olmaması çok garip benzerlikler... bunun dışında iki dilde de "ettirgen" eki var (başka dillerde böyle bir ek yok sanırım), ayrıca ses uyumu hatta hece düşmesi bile var (türkçeye göre daha az sistematik bir yapıda)

    fakat farklı olan epey nokta da var tabii...bunlardan bence en önemlisi macarcada bol bol önek olması ve bunların hayati önem taşıyor olması... latin kökenli dillerdeki gibi fakat çok daha çeşitli, en basitleri aşağı,yukarı,içe,dışa anlamları verirken diğerleri uzaklaşma,tekrar yapma,ileri-geri,sonuna kadar yapma(perfectif) anlamları veriyor... ve bu ekler neredeyse her fiile eklenip anlamlarını baştan aşağı değiştiriyor, macarcanın fiil açığını kapayan bir araç olmuş yani
    mesela néz bakmak demek felnéz (yukarı bakmak) saygı duymak anlamına geliyor, ir yazmak demek alair (altyazmak) ise imzalamak anlamına geliyor, imza genelde belgenin altına atıldığı için... yani tamamen imgeler, mecaz düşünmeler üzerine kurulu bir dil... hatta daha da abartılısı elnéz (bakışını uzaklaştırmak yani başka tarafa bakmak anlamında) bu fiil affetmek manasına geliyor çıkış noktası ise "şimdi yanlış, kusurlu bir şey yapıyorum lütfen mazur görün, bakmayın" gibi bir şey...

    yine dili yabancı kelimelerden korumak adına yapılan bir diğer adım ise iki kelimeyi birleştirip bileşik kelime türetme...fakat abartılı bir biçimde..bunda da en önemli etkinin macarcanın 19.yüyzılda almancayı örnek alarak dili kurallara oturtmasına bağlıyorum.. çünkü türkçenin modernleşme örnek aldığı fransızca tam tersine sürekli yunanca, latince eski kelimelerle yeni kavramlar türetmeye eğilimli bir dil dolayısıyla (tabii sadece bu sebepten değil) türkçeye fransızcadan kelime girişi hızlı olmuş çünkü çoğu teknik kavram tam olarak fransızcaya bile ait olmayan "sofistike" sözcükler...
    macarcada durum tam tersi... bazen biraz komik sonuçları da olmamış değil.. mesela pasaport kelimesi útlevél ve bu yol yaprağı (sonradan kağıdı anlamında) demek.. tren istasyonu ise pályaudvar yani saha+avlu kelimelerinin bileşimi yani pek anlamlı bile değil

    uzun lafın kısası öğrenmesi son derece zevkli bir dil, bol mecaz ve ince düşünce dolu.. türkçenin bu uzak akrabasını öğrenmek türkçenin yapısı üzerine de düşündürüyor, aslında ne kadar güçlü bir temeli (dilbilgisi, kelime üretme olanağı) olduğunun farkına varıyor insan sonra da keşke türkçe de biraz daha saf kalabilseymiş diyor
  • "jebemben şok kiçi alma van" cümlesinin türkçe "cebimde çok küçük elma var" a karşılık geldiği dil. böylece en azından bu konuda bi macarla rahatça türkçe konuşarak anlaşabileceğiniz garanti. bunu isterseniz jebemben alma van.... jebemben şok kiçi gibi türeterek. cep, küçük, çok, elma ve var kelimelerinden çeşitli cümleler kurarak iletişiminizi bir üst seviyeye taşıyabilirsiniz.
  • ağzınız doluyken kız sinem demeye çalışırsanız, macarca teşekkür edebilirsiniz.

    (bkz: köszönöm)
  • szia'nın çoğulunun sziasztok, teşekkürün köszönöm, o'nun ö(uzun ö, sözlükte bu karakter yok), (ben) türküm'ün török vagyok, kasabın ise hentes olduğu dil.

    müstehcen kısma gelirsek...

    önce yapıtaşlarını, bir nevi postulatlarımızı verelim:

    baszni: sikmek
    kurva: orospu
    fasz: yarrak
    punci: am
    segg: göt

    şimdi haberler...

    a kurva anyádat: orospu çocuğu

    baszatlan kurva: "canı yarak çekiyor bunun" mealinde azmış, kudurmuş, saldırgan orospu (hiç duymadım yalnız).

    baszdmeg: ha siktir, vayamuğakoym

    baszdmeg a kurva anyádat: git ananı sik

    a kurva isten bassza meg: allahını kitabını sikeyim

    buzi: ibne

    faszfej: sik kafalı, sik kafası

    faszszopó: ağzına alan (bildiğin cocksucker da bizde tam karşılığı yok)

    hülye: mal, aptal

    kurva anyad: orospu anan

    köcsög: nonoş (bizim köçek'le bir ilgisi var mı bilmiyorum)

    lófasz a seggetbe: katır siksin seni (götüne at yarağı gire)

    ribanc: ortalık malı, yollu, kaltak

    szar: bok, sıçtık

    pöcs: sik, malafat

    anımsadıkça ya da öğrendikçe yazarım. gelelim benzer sözcüklere.

    alma: elma
    csizma: çizme, bot
    zseb: cep
    papucs: papuç
    árpa: arpa
    szakáll: sakal
    város: varoş değil ama kent
    oroszlán: arslan
    szállás: salaş değil ama ev
    kicsi: küçük
    ajak: ayak değil ama dudak
    iker: ikiz
    kaszabol: kasap değil ama doğramak, kesmek
    sok: çok
    bogrács: bakraç
    balta: balta
    kecske: keçi
    anya: ana, anne
    apa: ata, baba
    baba: bebe, bebek
    csata: çatışma, savaş
    bika: boğa
    pogácsa: poğaça
    kapni: kapmak, kavramak, tutmak (kaptam: kaptım)
    pamut: pamuk
    kobak: kabak değil ama kafa
    sapka: şapka
    elkopni: koparmak değil ama eskitmek(?)
    tarhonya: tarhana
    bicska: çakı, bıçak
    kapu: kapı
    káposzta: kapuska değil ama lahana
    szó: söz
    teve: deve
    kender: kendir
    pipa: pipo
    süpürmek: söpörni
    kupak: kapak
    krumpli: kumpir değil ama patates
    padlizsán: patlıcan
    narancs: narenciye, turuncu, turunç
    sorompó: şarampol
    tepszi/tepsi: tepsi, tava
    tanú: tanık
    magyar: macar
    huszar: hüsar
    ökör: öküz
    teker: teker (fiil olarak ama; yuvarlamak, pedal cevirmek falan)
    tasak: torba (sik tobasi degil tabii, normal torba)
    gyök: kök
    korbács: kırbaç (-lamak?)
    szomorú: somurtuk, üzgün
    alatt: alt, altta, aşağıda
    kusza: kısa
    piszkos: pis
    dívány: divan, koltuk
    ok: ök (bkz: ökünmek)
    okos: ökünen (zeki, akıllı)
    kar: kol
    kos: koç
    búza: buğday
    csökken: çökmek, azalmak
    árpa: arpacık (gözde çıkan)
    szav: sav (eski türkçedeki sav ama, söz anlamına gelen)
    szám: sayı (türkmence: san)
    térd: diz (tatarca: tiz, çuvaşça: cer)
    köcsög: köçek (ama "ibne" anlamında kullanıyorlar)
    bölcs: büyü (eski türkçe: bögü; "bilgelik")
    bú: bung, mung (bungun...)
    szúnyog: sinek
    sakál: çakal
    gyurni: dürmek (bağlantı şans eseri olabilir, araştırmalarıma göre etimolojik bir ortaklık yok)
    gyuru: yüzük

    buraya da eklenecek bir şey bulursam eklerim.
    1. ekledim, yine olursa yine eklerim.
    2. yine ekledim ve yine olursa yine ekleyeceğim.
    3. yine ekledim.
    4. ekledim yine.
    5. yine yine ekledim.
    6. utanmadım, yine ekledim.
    7. durdurulamıyorum adeta.
    8. biri beni durdursun.
  • türkceyle tini acisindan cok bir benzerlik bulamasam da farscayla bayagi benzerligi oldugunu düsündügüm dil. budapeste'de, bir ara 'olm biz budapeste yerine tahrana mi gittik' diyesim bile geldi. almancadan sonra size o kadar siirsel gelir ki güzel bir abladan saatlerce dinleyebilirsiniz. sasirtici olan noktasi asirlarca avusturya-macaristanin ortak imparatorluk kurmalarina ragmen, icinde almanca kelimenin yok denecek kadar az hatta hic olmamasidir. insan hic mi etkilenmez be kardesim. netice de harf kalabaligi bulunsa da tinisini sevdigim, almanca kelimelerin olmamasindan dolayi tebrik ettigim bir dil.
  • dilbilgisi cumle yapisi sayesinde turkceyle neredeyse ayni olan ama osmanlicadan sonradan giren bazi turkce kelimeler disinda kelime hazinesi olarak turkceyle alakasi olmayan dil. osmanlicadan giren bu ortak kelimeleri macar dilbilgisi kurallariyla birlestirdiginizde karsiniza ilginc seyler cikabilmektedir ki bunun en guzel ornegi 'cebimde cok kucuk elma var' cumlesidir. bu cumle macarca 'zsabimban sok kicsit alma van' seklinde yazilir ve 'jabimban şok kicit alma van' seklinde okunur. buradaki 'van' veya (bizdeki 'var') anglo-sakson dilinde mevcut olmadigindan, macarca kurslarinda bizlere ustunluk saglamakta, olayi direk kapip diger ulkelerden gelen insanlarin birturlu anlayamamasindan haince bir haz duymamiza sebep olmaktadir.

    pekcok tarim alet edevadinin ismi de turkcedir cunku osmanli macaristanda epey bir tarim reformu yapmistir (bkz: budapeste tarim muzesi). tirpan, arpa, tirmik turu kelimlere halen kullanilmaktadir macarcada. bana komik gelen bir sey uzerinde aksan olmayan 'a'larin neredeyse 'o' kalinliginda soylenmesi nedeniyle insanlara ankaradan geldiginizi soylediginizde ' onkoro onkoro' diye tempo tutmalaridir.
  • "öt törög öt görögöt dögonyoz" gibi veciz sözü barındıran dildir ki, bes türk bes yunan kapişmış, yani "bu iş bir yere varmaz" anlamındadır.
  • macarca konusan birini dinlediginizde icinde bolca "ö" gecen kelime kullandigini faketmeniz isten bile degildir. hatta "möjök jökec dömözker*" gibi cumleler kurarak size bir nevi turkceyi tersten konusan insan imaji verirler. bir de eklenmesi gereken ayrinti vardir ki birbirlerine meraba olarak soyledikleri kelime szia "si ya*" seklinde okundugundan kelli anadili ingilizce olan arkadaslarla birtakim anlasmazliklar yasamis, iletisimde zorlanmislardir. igen.
  • meshur turkce benzeri cumle: zsebemben alma van olup, burda 'zs', 'j' olarak okunur. ayrica zsebemben muhtemelen yanlis yazilmistir (tarafimdan).
    macarcada o kadar fazla bir sessiz harf durumu yoktur, cunku sz - s, cs - ch, zs - j, gy - c olarak okunur. turkce'dekine cok benzer bir sesli uyumu da vardir, gramerleri de benzer. ayrica yine turkce'yle ortak olan kelimeler (ki sayilari az degildir), iki ayri donemde macar diline (a magyar nyelv) girmislerdir. birincisi, taaaa eskidene, atalarimiz bozkirlarda yanyana at kostururken, ikincisi de, bizim atalarimiz* onlarin atalarini doverken*. bu nedenle, ortak kelimelerin ilk grubunu olusturanlari anlamamiz, aradan gecen yillarin her iki dile de getirdigi deformasyonla artik imkansizlasmistir. yine de bu kelimeler, daha cok ziraat ile ilgiliyken (elma-alma gibi), ikinci gruptaki sozcukler, daha yeni kavramlardir (kapi-kapu gibi). ders bitti, daalin.
  • seslendirmesi "hödek kelek kerek kelök; hön nedek telök; sklet nodok olsorok, ketölöt" gibi gibi olan dildir.
    ilk duyduğunuzda korkabilirsiniz.
hesabın var mı? giriş yap