• avukat adam. bridget jones'un ve benim gözdem. colin firth'ten (allahım) esinlenerek yaratılmış, filminde yine colin firth'ün (allahım) oynadığı, uzun, zengin, çok yakışıklı, terbiyesiz, şaşkın, 36-37 yaşlarında, kitapta anlamadığım, filmdeyse tahmin edebildiğim nedenlerden dolayı bridget jones'a aşık olan bir adamcağızdır kendisi. sempatik.
  • kadınların boş hayallere kapılmasına neden olan, dünyada eşi benzeri olmayan ve asla da olamayacak olan bridget jones roman karakteridir.
  • insanın boş vakti olmaya görsün. aynı filmi zibilyon kere izleyip, aynı sahnelere zibilyon kere gülüp, aynı öpüşme anında zibilyon kere "nolur nolur" diyebiliyorum. çünkü seviyorum.

    bridget jones'u 2001 yılından beri bilirim. bayılırım, salaktır falan ama bence yaşamak istediği gibi yaşıyor. kime aşıksa onun peşinden gidiyor, tekme yiyor, tekrardan ayağa kalkmasını biliyor.

    mark darcy, hepimizin ideal erkeği. boyu posu, tavrı, gülüşü, saçı, mimikleri, mesleği, zevkleri... tüm kadınların "istediği" erkeğe uydurabilecekleri çok özelliği var. helen fielding özenmiş de yazmış. ama mark darcy toplumun ve "ailesinin" istediği gibi kendini inşa etmiş. ailesi, bridget jones'a limona bakar gibi bakıyor mesela, bridget'in annesini onaylamıyorlar. mark, kendine eş değer biriyle evleniyor, boynuzu yiyor ve belki de ondan sonra kimseye çok güvenmiyor. bridget'tan en başta hoşlanmıyor çünkü bridget onun yaşadığı gibi "kurallar ve takıntılar" içinde yaşamıyor. mark bunu sonradan anlıyor, bridget'in kendi kuralları ile oynadığını fark ediyor. mark bunu anladığında bridget'tan hoşlanmaya başlıyor. çünkü mark kendinde eksik gördüğünü bridget'da var olduğunu görüyor, bir manada kendini bridget ile tamamlıyor.

    mark'ın ailesinin etkisinde olduğunu giydiği geyikli kazaktan anlayabiliriz. bridget da ailesinin istediği kıyafeti giyiyor o gün ama mark'ınki bir boyun eğme, ses çıkarmama söz konusu değil.

    mark, ailesi istediği için sevmediği natasha ile nişanlanma kararı alıyor. çünkü natasha işinde başarılı, hırslı, daha düzgün, daha oturaklı. tam darcylere göre bir gelin.

    mark, ebeveynlerinin kendi dertleriyle uğraşırken unuttuğu bir çocuk. belki çocukluğunu çok yaşayamamış en iyisi olması için uğraşılırken. kaldı ki olmuş da. işte bridget bunu bir nebze yıkıyor mark'ta. üçüncü filmin başında anlıyoruz ki mark hala en iyisi olmak için uğraşırken bridget'i kaybediyor. bridget / iş ikilisinden iş galip geliyor. mark yine istemediği bir evlilik yapıyor ve yine boşanıyor. seneler sonra bridget ile karşılaştığında aralarında çekimden ötürü birbirlerini hala sevdiklerini anlıyorlar ve gerizekalı mark en sonunda belki en başta yapması gereken şeyi yapıp bridget ile evleniyor.

    mark, toprağa tutunmayı seven biri, bir şey olacaksa zemini sağlam olsun diye diye yıllarını harcıyor. ama konu bridget olunca yapıyor, kendini kısıtlıyor ona karşı çünkü belki de bir tarafı bridget'ı yaşadığı hayattan ötürü kabul edemiyor. çünkü bridget mark'ın baktığı yerden bakmıyor. bridget anı yaşıyor. olaylara bodoslama dalıyor. seviyorsa seviyor, nefret ediyorsa nefret ediyor. mark'a bunlar tuhaf geliyor, çünkü öyle yetiştirilmemiş. çünkü ailesi baskın gelmiş hayatında. toplum "büyüklerin yanında bacak bacak üstüne atılmaz" demiş, mark onu öyle bellemiş. bridget ise bunu yıkmak için büyüklerin yanında götünü bile açar dolaşır. bridget bunu yapınca "lunatic" oluyor ve istenmiyor.

    bridget'ın en sevdiğim özelliklerinden biri de, karşı tarafa göre kendini şekillendirmeyişi. yani, dilinin ucunda bir şey varsa çaaat onu insanın yüzüne söylüyor. bu mark'a göre densizlik ama sonuca geldiğimizde mark onu en çok "eleştirdiği" yönlerinden ötürü seviyor.

    ideal erkek kavramınızı umarım yıkmışımdır. ideal erkek diye bir şey yok. herkesin ideali kendine.

    edit : allah o mark darcy'nin ailesinin evinin kapı kilidini... ne anlatmışım aile de aile. özet geçeyim, mark mantıkken bridget kalptir. mantık kalbi hep bastırmaya çalışır. bunun da -gördüğüm ve anladığım- alt nedeni ailesinin kişiliği üzerinde oluşturduğu üstünlüğü idi. kafam karışıkken uzun uzun yazmayacağım artık. kendimden sıkıldım.
  • mükemmel erkek arkadaş. gerçek hayatta kıyamet kopsa bridget jones gibi bi kadına bakmayacak olan kişi. tanrımsı.
  • geyikli bir süveter giydigi icin sosyal yasami altüst olan naif adam
  • hayallerimin erkeği demek yanlış olur zira kendisinin espritüelliği çok fazla yoktur. ama yine de çekici, güçlü ve utangaç bir kahramanımızdır kendisi. severek okur ve izlerdim. hala izliyorum. ve evet! colin firth'den başkası da oynayamazdı bu karakteri.
  • "gurur ve önyargı" yapıtını hatırlatan karakter ismi.

    zira orada da bir mr. darcy karakteri mevcuddur.

    ya da yanılıyorumdur,
    olsun.

    edit: candyline ' a sevgilerimle. yanılmamışım efenim.
  • bridget jones's baby filminde öğrendiğimiz üzere kendisi gerçek bir fitzwilliam darcy'dir.
  • pride and prejudice'in erkek karakteri uzerine yaratilmis, asil, zengin, kendini begenmis olmasina ragmen merhametli bridget jones hikayeleri kahramani. bir nevi modern mr darcydir -ki orijinali, bridget jones'un lizzy bennet oldugu kadar mark'tir.
  • bridget jones'un ingiliz aksanıyla pek bi hoş söylediği isim.
hesabın var mı? giriş yap