• yunan tragedyası olanındaki bazı pasajlar, sanki 2300 yıl önce değil de en fazla 19. yüzyılın sonlarında yazılmış gibidir.

    oyunun ilk sahnesinde korinthoslu kadınlar tarafından dışarı çağırılan medea'nın ağzından, yaşadığı durum ve kadın olmanın zorluğu üzerine bir tirat:

    “her şeyim olan adam -bundan eminim- erkeklerin en kötüsü çıktı. yaşayan ve düşünebilen bütün varlıklar içinde en acınacak halde olanı biz kadınlarız. önce açık artırmaya girercesine kendi paramızla bir koca, bedenimize bir efendi satın alırız. kötülük üstüne daha da beter bir kötülüktür bu yaptığımız. aldığımız adam iyi mi kötü mü tamamen şansa kalır. boşanmak kadının kusuru gibi görünür, hayır diyemez hiç kocasına. başka bir ortamda farklı geleneklerle karşılaşan, erkeğine nasıl davranması gerektiğini babasının evinde öğrenemeyen kadın ise kahin olsa yeridir. büyük zahmetlere katlanarak bunları başarır, kocamıza evlilik bağlarının baskısını hissettirmezsek ne mutlu bize, başaramazsak ölsek evladır. oysa erkek, eşiyle birlikte yaşamaktan sıkıldı mı evden dışarı çıkıp ruhunu dinlendirebilir. kadınlar ise tek bir kişiye yöneltmeli dikkatlerini. bizim, evimizde, güya tehlikelerden uzak yaşadığımızı, oysa kendilerinin ellerinde silahlarla savaşdıklarını söylerler. büyük yanlışlar var! bir kez doğuracağıma üç savaşta savaşmayı yeğlerdim.”
  • bir yunan efsanesi.. efsaneye adini veren gurcu prenses ulkesini ve gucunu asik oldugu adam icin terkeder ve yunanistana yerlesir.evlenirler iki cocuklari olur, bi kac sene sonra kocasi medea'yi corinthia prensesiyle aldatir ve onunla gucu icin evlenerek medea'yi ulke disina surmeye hazirlanir (bkz: erkek milleti) ama medea'nin intikami cok kanli ve sasirtici olacaktir.. super efsane, super kadin. (bkz: intikam)
  • iason yönetimindeki argo mürettebatı, altın postun peşinde kolkhis'e ulaşır. burada kral aietes ve kizi medea ile tanışır ve postu isterler. aietes, bu cesur gemicilerle çarpışmayı göze alamaz ve iason'dan bir ejderi öldürmesini, burunlarından ateş saçan tunç ayaklı bogalarla bir tarla sürmesini, sonra da bu tarlaya ejderhanın dişlerini ekip, bu dişlerden doğan canavarlarla savaşmasını ister. iason, hem altın postu istediği hem de medea'yı pek beğendiği için bunları kabul eder ve afrodit'ten yardım ister. afrodit, devreye oğlu eros'u sokar. medea da eros'un okuyla bir güzel vurulur ve iason'a aşık oluverir. iason'a 'eğer beni alırsan, sana yardım ederim' der ve ona derisini silahlara karşı dayanıklı yapacak bir merhem hazırlar. iason, medea'nın merhemi ve tavsiyeleri sayesinde bütün engelleri aşmayı başarır ancak kral sözünü tutmaz. bunun üzerine sevgililer ormana gider. medea altın post'u koruyan ejderhayı şarkılarla türkülerle bir güzel uyutur ve postu gemiye götürüp, medea'nın kardeşi absyrtos'u da alıp denize açılırlar. kral, adamlarını peşlerine takar. canavarlaşan medea, babasının adamlarını oyalamak için kardeşini öldürüp, parçalarını birer birer denize atar! adamlar da absyrtos'un parçalarını toplarken, argo gemisini ellerinden kaçırırlar. gemi adriyatik'e doğru ilerlerken, zeus'un gazabına uğrar. medea kardeş kanı döktüğü için, bunun kefaretini ödemedikçe yunanistan'a giremeyeceğini anlar ve halası olan büyücü kirkeye gider. kirke medea'yı lanetten arındırır ve gemi yeniden yola çıkar. yolda phaik'ların ülkesinde mola verip evlenirler. binbir türlü maceralar daha yaşadıktan sonra nihayet iason'un vatanı olan iolkos'a ulaşırlar. iason babasının öldüğünü ve yönetimin amcası pelias'a geçtiğini görür. artık entrikada sınır tanımayan iason ve medea pellias'ı kızlarına öldürtürler. ancak palias'ın oğlu tahtı eline geçirip, onları kovar. iason ve medea korinthos'a giderler. burada bir süre huzur içinde yaşarlar, iki de çocukları olur. fakat korinthos kralı, iason'u kızı kreusa ile evlendirmek ister. iason biraz iktidar budalalığından biraz da medea'dan bıktığı için kabul eder bunu ve medea'yı boşar. medea boş durmaz tabi, kıza düğün hediyesi olarak bir giysi yollar. kreusa giysiyi giyince, ona yardım etmek isteyen babasıyla birlikte alev alev yanar. ama medea bununla yetinmez, artık iyice çıldırmıştır. öz çocuklarını boğar ve babaları iason'a gösterir cesetlerini! sonra da yeni maceralara yelken açar...
  • bu isimle çekilen film kapadokya de çekilmiş ve başrolü maria callas oynamıştır.
  • lisede canlandirma serefine eristigim hatun kisi..guclu ve asil bir kadinin ihanet yuzunden yapabilecekleri olaganustu bir dille islenir oyun boyunca.. repliklerinden biri soyledir,

    "this is it. i did not surely know it: loathing is all. this flesh he has touched and fouled. these hands that wrought for him, these knees that ran his errands.this body that took his.. what they call love, and made children of it. if i could peel off the flesh, the children, the memory..."
  • medea'nın, kendisini aldatmak yoluyla sadakat talebine ihanet eden jason'dan aldığı intikamı yorumlarken lacan, kadın- erkek aşkında kadının duyduğu hazzın iki taraflı olduğunu, arzu ve aşkın aynı nesnede -aynı erkekte- birleşmek suretiyle yoğunlaştığını ve aslında kadının, aşkın dolayımı sayesinde kendinde bambaşka bir haz (jouissance feminine) oluşturduğunu, biriktirdiğini, kendine sakladığını, onunla kendinden geçtiğini anlatır.

    jason'un ihaneti ise medea'ya yapışmış olan bu kadın hazzını kuruttuğu için, en yüksek cezaya çarptırılmalıdır. sadece jason'u değil, ondan olan çocuklarını da öldürür. önceden onun sayesinde zevk aldığı herşey yok olmalıdır.
  • midia ve medeia diye de bilinen, aietes'in kızı güneş soylu kolkhis prensesi. antik dünyanın en büyük büyücülerinden biri ve ilaç/zehir yapım ustası. ayrıca yer ve ay tanrıçası olarak da tapınım görmüş. en bilinen fiziksel özelliği gözlerinin açık renkli ve parlak oluşu. karakteristik özelliğiyse, öfkelendiğinde korkutucu bi' kişiliğe bürünmesi. büyü tanrıçası kirke'nin yeğeni; antik dünyanın en uzun aşk destanının karakteri; karadeniz kabilelerindeki anaerkil yapının en büyük simgesi... ulan öyle bi' giriş yaptım ki sanki beyaz show'a çıkarıyorum.*

    devam edelim; dünya iktidarının simgesi altın post onun kararlarıyla yer değiştirmiş, gittiği pek çok yunan şehrinde erkeklerin yönetimini kırmaya başlayan bi' karakter olduğu için yunan yazarlarca "erkek öldüren" ya da "cadı" olarak tanıtılmış. medea adı yunanca'da "kurnaz, plancı, planlar kuran" gibi anlamlardayken; lazca'da mesela "medi" kelimesi -ki köktür- "umut ışığı" anlamına gelmekte. lazca ne alaka diyenler için de; bu hanım ablamızın annesi lazların kralı aietes. bildiğimiz emirates anasını satıyım ehehe. bu cümle şaka yavrum indir bakıyım o parmağı daha devam edicez.

    bu hanım ablamızın sembolü colchicum çiçeği. coca cola'nın yapıldığı cochineal böceği'nden aklına gelsin. efsaneye göre medea, yason'u -ki manitasıdır- korumak için yaptığı ilaçta bu bitkiyi kullanır. zarif, güzel ve iyileştirici olmasının yanında son derece zehirli olan çiçek, bu tabiatından dolayı medea'nın sembolü olarak kabul edilir. bu arada 1865 yılında boston'da heykeltraş william wetmore'un yaptığı "medea heykeli" görülmeye değer. e o zaman go ogle on the photo bakıyım hadi biraz mitoloji.

    burada bir efsaneye değinmekte yarar var çünkü insan okuyunca kendini kaptırıyo, şöyle ki; bir yolculuğun ardından argonotlar -ki kendileri tanrı ve kraliyet soyundan bir grup- yunanistan'a varırlar. medea burada eşi yason'un hakkı olan şehre kendi yaptığı bir planla tek başına girer; iolkos kralını öldürür ve şehri ele geçirir. fakat iolkos meclisi onları sürgüne gönderir; bunun üzerine korinthos'a giderler. medea burada korinthos kralını zehirler, yason da bu sayede korinthos tahtına oturur. burada 7 kız, 7 de erkek çocukları olur. aradan 10 yıl geçer; yason çeşitli bahaneler öne sürerek medea'ya kral kreon'un genç kızı prenses glauke ile evlenmek istediğini söyler. medea, yason'un kendisine tanrılar önünde yeminler ettiği günü hatırlatır; fakat yason o yeminlerin zor durumda edilmiş yeminler olduğunu söyler. bu sözler üzerine medea da onların hepsine bir tuzak hazırlar; düğün günü bu tuzakla hepsini öldürür. sadece "yason" kaçarak canını zar zor kurtarır. bunun üzerine yunanlar, medea'dan intikam almak için onun çocuklarını katlederler. medea'ya verdiği yaşam boyu birliktelik sözünden dönen yason, tanrılar tarafından lanetlenir ve bu zamandan sonra herkesin nefret ettiği avare bir kişi olarak dolaşır. bir süre sonra eski şanlı günlerine hayıflanarak şimdiki haline dertlenir; ve karadeniz'e açıldığı argo gemisinin yanına gelerek burada kendisini asarak intihar etmeye çalışır fakat bunu da başaramaz. geminin direği kafasına düşerek beynini dağıtır ve yason oracıkta sefil bir şekilde ölür. tam filmlik sahne işte, koy johnny depp'i oynasın.

    kaynakçalar için buyurun;

    1 - studies in heliodorus, s. 35
    2 - diodorus siculus, 4.45
    3 - encyclopedia of ancient deities, medus
    4 - hyginus, fabulae 12 14-23
    5 - apollonius rhodius, ı. 20
    6 - diodorus siculus, ıv. 40-9
    7 - valerius flaccus, argonautica ı. passim
    8 - argonautica orphica 755-1012
    9 - https://books.google.com.tr/…20circe%20eyes&f=false
    10 - kritik - euripides
    11 - herodotos - historia ı. 3.
    12 - scholia gronoviana, 318

    edit: imlâ artı falan ve filan.
  • ben bugün yıldırım türker'den bunu okudum ki, çocuklarını medea öldürmemiştir. "tarihçilere göre kaçarken çocuklarını bırakmak zorunda kalır. çocuklar da korintoslular tarafından parçalanır. oysa euripides, oyununu yazarken çocuklarını kin ve nefretten gözü dönmüş medea'ya öldürtecektir. medea, uygarlık cilasıyla vahşetini sürdüren 'batı' dünyasında barbar diye adlandırılır. masumiyeti can yakıcıdır. intikamı da öyle güçlü olur. (...) unutmadan; euripides, 'medea'sı ilk kez m.ö. 431'de sergilendiğinde çağdaşı eleştirmenler tarafından çok hırpalanmış. adlarını temize çıkarmak isteyen varsıl korintosluların verdiği serveti kabul edip çocukları medea'ya öldürttüğü için."

    (bkz: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=189351)
  • jean anouilh 'nin medea 'sı üzerine konuşmak istiyorum bu entiride; ona göre arkanıza yaslanın, kavelerinizi yudumlarken beri yandan medea'ya alternatif bir son hazırlayan anouilh'in bu tavrına bir arka plan tasarlayın.

    bir kere antikçağ eserlerinin tekrar tekrar yorumlanması; çok aşina olduğumuz bir olaydır ki; shakespeare, söz konusu trajedilerini , dante, ilahi komedya'sını hep antikçağ yazarlarına "dat, donat, dicat" yani "verir, donatır ve ithaf eder"ler. (d.d.d.) bunun sebebi çağlar gibi edebiyatların da, belli bir potada birbiriyle girdikleri ilişkidir, birbirleriyle olan bağlantılarıdır. hatta hepsi bir bütünün parçasıdır diyebilirim. sadece akımlar, olaylar, değişikliklere sebep olurlar, yaşanan kırılmalar da başka edebiyatların üzerinde etkili olurlar mesela hiristiyanlığın, edebiyat ve felsefenin gerilemesinde önemli rol oynadığını ileri süren araştırmacılar vardır. ancak u görüşün karşısında mme de stael şöyle buyurur:"..ben, hiristiyanlığın, kurulduğu devrede, medeniyet için ve kuzey zihniyetinin güney adetleriyle karışması için, kaçınılmaz bir şekilde elzem olduğu kanaatindeyim. üstelik, hiristiyanlığın, hangi konuya tatbik edilmiş olursa olsun, ilim, metafizik ve ahlak bakımından zihin melekelerini geliştirdiğini sanıyorum." (edebiyata dair, mme de stael) aslında burada hiristiyanlık sadece bir örnek teşkil ediyor, özellikle üzerine konuştuğum en kaba tabirle ingiliz, fransız ve alman edebiyatlarına etki etmiş olan şu meşhur yunan - roma pınarı bahsinde hiristiyanlık çok büyük bir kırılmadır, değişime sebeptir. üzerine biraz kafa yormaya çalıştığım için verdiğim örnek de bu oldu evvela. tabi ki evvelinde başka türlü kırılmalar olmadı mı, neyse konuyu fazla dağıtmak istemiyorum, bir örnek kırılmadan daha bahsedip, medea'ya döneceğim; tanrı kral kültünün doğudan batıya yolculugu başlığında incelemiştim bunu, üzerine konuşmuştum. batının, özellikle makedon iskender ve sonrasında julius caesar 'la birlikte doğuda görmüş olduğu yönetimde o tanrı kral idealinin roma edebiyatını nasıl kasıp kavurduğunu biliyoruz. o düşünce biçimi olmasaydı, caesar sonrasında, octavianus augustus'un en samimi yardakçısı vergilius 'un aeneis'i bile yazılabilir miydi? bırakın edebiyatı, doğunun o şehvet dolu kokusunu içine çekmeye başlayan, damardan o kanı kendi kanıyla karıştırmaya başlayan roma 'nın pantheonu bile değişmiştir. dini değişmiştir. augustus tanrı olmuştur, ve ardından gelen diğer imparatorlar. yani evvela antropomorfik tanrı düşüncesinin üstüne bir de kral tanrı inancını koyun. onun üzerine de hiristiyanlığı serpiştirin. ortaçağı kafanızda yaşayın hele, ardından ortaçağı bir köprü gibi farz ederek rönesans'a gelin, aydınlanmanın ardından, sanayinin gelişmesi , küresel pazarları, sömürgelerin nasıl iştah kabarttığının altını çizin, nietzsche 'yi boğan o ahlakçı ve sokratesçi kuşkuculuğun vardığı noktadaki iki dünya savaşını ve ardından birleşmiş milletler'i hatırlayın, yakın tarihimizde, en nihayetinde 1987 'de vefat eden jean anouilh 'in medea'sına işte böyle bir bilinçle gelin. hani arkanıza yaslanın dedim ya biraz doğrulun da, günümüzün bir yazarının, işte kısaca üstünden geçtiğim bu süreci, yaşamının olgunlaşmaya doğru giden mutlaka geçilmesi gereken safhaları olarak değerlendirin.

    arkadaşlar, medea'nın öyküsünü yazdıran yunan düşüncesi, kimileri buna yunan mucizesi der, aynı zamanda evripides'i bu eserinden ötürü ödüllendirmiştir. (i.ö. 431) zira evripides, bir yandan sürekli savaş içinde ve hatta yeni bir savaşın daha eşiğinde olan atina izleyicisine anlamlı bir yapıt sunmuştur. insanın ve toplumun temellerini şiddet yönünden değerlendirerek sarsmıştır. bu sarsış aslında tıpkı vergilius 'un aeneis'inin roma halkı ve entelektüel çevrelerinin üzerindeki etkisi gibi biraz da alevlendirici bir karakterdedir. medea 'ya mythosların atina 'ya yamanması ve kendinden olmayanları (barbarları) düşman ilan etmenin kokusu sinmiştir. atina'nın üstünlüğü düşüncesi sadece barbar halklar üzerinde değil aynı zamanda kadınlar üzerinde de etkiliydi, zira ikinci solon yasalarıyla kadınlar daha da ezilmişlerdi. (http://www.forumuz.biz/…uksal_metinler-132687t.html : http://n-marmara.blogspot.com/…6/12/yedi-bilge.html : ) yani atinalı olmak, barbarlara eş olmamaktan (yabancılar gibi olmamak) ve kadınlara benzememekten geçiyordu.

    tabi baskın olan bu görüşe bir ütopya daha katıldı. o da amazonlar düşüncesi. örneğin; iason çocuk yapmayı bile öğrenmeye razıdır kadınlardan kurtulabilmek için. (yunan pantheon'unda; daha evvelden, kadına verilmesinde bir beis görülmeyen akıl ve bilgelik, baba tanrı tarafından yutularak erkek kısmına geçmiştir.) zaten bilgelik tanrıçası athena, zeus'un kafasından doğar. bu noktada sema bulutsuz hoca'ya kulak verelim; "atina milliyetçiliğine destek olan en önemli söylenlerden biri, ilk kralları erikhthonios'un atina'nın kendi toprağından doğuşunu anlatan bir başka kadınsız doğum öyküsüdür:

    athena'ya aşık olan hephaistos, bakire tanrıçaya tecavüz etmek için onu kovalar ama athena kendisini savunur. hephaistos sonunda yetişip athena'ya sarılınca spermleri toprağa saçılır (azra erhat 1989:130). toprak, rahminde büyüyen erikhthonios'u bir kutu içinde athena'ya verir (keuls 1993: 42 ).
    eva keuls, söylenlerin bir kültürün temel özelliklerini ortaya koyduğuna dikkat çekerek, atina'da yunan kahramanlarıyla dövüşen amazonları konu alan masalların, cinslerarası savaşın söylensel arketipi olduğunu söyler ve bu söyleni "evrensel erkek karabasanı" olarak niteleyen phyllis chesler'a katıldığını belirtir. bugüne ulaşan ve çoğu atina'da yapılan 800'ün üzerinde görsel betimlemede, yunan kahramanları amazonları kargılarıyla öldürür. bu savaşın görüntüleri, atina'nın her yerindeki duvarlarda ve vazolarda bol bol betimlenmiştir. masallardan birinde, atina'yı kuşatan amazonlar theseus tarafından yenilgiye uğratılınca, amazon kraliçesi antiope theseus'a esir düşer ve onunla evlenip evinin kadını olur. akıllı, güçlü ve savaşçı bir kadın olarak gösterilen medeia da yunan dünyasına sızmış bir amazon gibidir. euripides, atina'nın amazon korkusunu oyunda başarıyla kullanır."
    (navisalvia 2004, sema bulutsuz,sf:91)

    şimdi tabi yunan'da iason'la evlenen medea'nın temsil ettiği güruhun aslında amazonlar olduğunu, ve erkek egemen atina'da korku unsurunun hikayeye damgasını vurduğunu çok net görüyoruz. salt kendini aldattı diye, kocasından intikam alabilmek için iki evladını öldüren medea, evripides'in hikayesinde cezasını çekmeden kaçar gider. tanrıların gazabının ne olduğunu bilmeyiz. ancak; jean anouilh , özellikle de çağının gerektirdiğince, karakterinin davranışlarının arka planına psikolojik sebepler serpiştirmiştir. zira artık kahramanların niteliklerine eklenen "supernatural meddling" diye tabir edilen o olağanüstü etkinlik ortadan kalkmıştır. neden sonuç ilişkisini uygun bir şekilde vermek isteyen yazar, aynı zamanda evripides 'in de açık bıraktığı noktaları -anakronizme kapılma riskini de göz önünde tutarak- kapamıştır. insan ile kutsal olan arasındaki enerjik yapı yeniden şekillenmiştir. işte bu durum, anouilh'in medea'sının, yeteneklerini keşfetmesinde önemli bir itki olmuştur. bunun yanısıra anouilh, oyunun sonunda iason ile dadı arasındaki konuşmaya umut serpiştirmiştir.

    evripides 'in medea'sı ile anouilh 'inki arasındaki en büyük fark; kanımca evripides 'te, yunan düşüncesinin en temel kader anlayışı gereğince; medea'nın tanrıların bir kuklası hatta onların ihtiraslarının bir aracı olmasıdır. zira anouilh'de medea tümüyle aşırı bir karakterdir. modern çağın o profanlaşmış insan örneklerinden biridir adeta. ne olduğu belli olmayan, kimliği belirsiz bir tip. tabi medea karakterinin yani, aldatılan eşin, kocasını cezalandırmak maksadıyla çocuklarını öldürmesi hadisesinin haklılığının tartışıldığı meclislerde, sanırım medea'nın tarafını tutanlar, mutlaka şu ayrıntının farkında olacaklardır. çocukların her ikisi de erkek. yani medea bu çocukları öldürerek, aslında erkekliğe de saldırmış oluyor. çok modern bir yorum bu ama gerçekten de düşünülmeye değer.

    anouilh 'in medea'sında göze çarpan bir husus da; medea'nın aldatıldıktan sonra kendisini bulmasıdır. adeta kendisini yeniden keşfetmiştir. kendindeki o gücün farkına, yerine başkası konduğu zaman varmıştır. modern medea, aslında hepimizin içinde olan zehrin dışavurumudur. kafamızı yanlışlıkla duvara vurduğumuzda, duvarı tekmelememizdir işte o zehirin kendisi. şiddet dolu ancak, uykudayken uyanmışlığın, rahatsız edilmişiğin ancak karşılayabileceği o mana. işte medea 'nın kalbindeki o mana, o uyanmışlıktır, onu iki çocuğunu öldürmeye iten. işte modern medea'nın modern yorumları açısından bakıldığında, jean anouilh 'in yaşadığı çağın korkuları kabak gibi gözlerimizin önüne seriliyor. rutin yaşa, bu rasyonel dunyada en az bedelle en fazla mutluluk duyarak, sorgulayarak ama dionsyiak halini yitirmiş bir şekilde yaşa. kabesi büyük alışveriş merkezlerinin kafelerinde dün akşam tv'de taşladığın şeytanlardan bahsederek, aldatılmışlıklarının hepsini içine gömerek, yeniden ve yeniden keşfetmeden kendini, sadece iason'ın tarafından değil, sana yaşatılan her şeyin sorumlusu olarak, herkesin yaptıklarından sıyrıl, zehrini trajik bir biçimde kendi içine akıta akıta sürün. bunun adına da "yaşamak" de.

    işte o medea ki, zehiri çocuklarının üzerinden iason'a yani kendisini aldatan güce akıtmıştır.
    asıl böylelikle yaşamaya başlamıştır a.

    tavsiye: http://www.123helpme.com/search.asp?text=medea
  • cesaretine, gücüne, onuruna ve nefretine hayran kaldığım, lise hayatımda beni derinden etkileyen iki hikayeden** birinin kahramanı... nitekim jason'a yeni gelinine götürmesi için hediyeleri verdiğindeki tavrı bana hep lady macbeth'in şu sözlerini hatırlatmıştır...

    "look like the innocent flower, yet be the serpent under it"
hesabın var mı? giriş yap