• çocukluk korkularını depreştiren parça. kulağınızı yastığa sıkıca dayadığınızda duyduğunuz kalp atışının kendi kalbinizden değil de gecelerin korkunç yaratığının yanan kalbinden geliyor olma ihtimali. şimdi büyüdük ve bizim yanan kalplerimizin sesleri gitmekte yatağında titreyen küçük çocukların kulaklarına.
  • till lindemann'ın vokalinin ohne dich ile beraber tavan yaptığı şarkıdır bu.. sesinin tekniğinden falan bahsetmiyorum. sadece yansıttığı duygu, söylerken hissettiği ve hissettirdikleri benim sebeb-i derdim....

    adam ver dese vericem öldürür diye korkuyom...
  • rammstein muziginin geldigi en ust seviye.

    sen kalk, musluk tamirciligi yaparken bir grup kur, dunya uzerinde devede kulak misali konu$ulan bir lisanla ilkokul seviyesindeki bir $arki sozu uslubuyla albumler yap, global bir ba$ari elde et. kim tahmin edebilirdi ki? ingiliz milletinden sonra muzikal anlamda en yetenekli buldugum irk olan germen'lerden de ba$ka turlusu beklenemezdi zaten.

    endustriyel sularin en cesur dalgalari, sert muzik ve nihayet kendi terimleriyle tanz metal adina mukemmele yakin iki album urettikten sonra sanatsal kaygilarini had safhaya cikartip mutter'a imza atan ekip bu mukemmelligi iyi bir acili$la suslemi$. iyi de etmi$.

    donup dola$ip dinlediklerimden...
  • cigerini sökerim senin ses tonu ile nasıl böyle duygu verilir halen anlayabilmiş değilim

    ich will ile birlikte en iyi rammstein parçasıdır kendisi
  • rammstein'in mutter albumunun acili$i. hastasiyiz till lindemann'in...

    mein herz brennt

    nun liebe kinder gebt fein acht
    ich bin die stimme aus dem kissen
    ich hab euch etwas mitgebracht
    hab es aus meiner brust gerissen
    mit diesem herz hab ich die macht
    die augenlider zu erpressen
    ich singe bis der tag erwacht
    ein heller schein am firmament
    mein herz brennt

    sie kommen zu euch in der nacht
    dämonen geister schwarze feen
    sie kriechen aus dem kellerschacht
    und werden unter euer bettzeug sehen

    nun liebe kinder gebt fein acht
    ich bin die stimme aus dem kissen
    ich hab euch etwas mitgebracht
    ein heller schein am firmament
    mein herz brennt

    sie kommen zu euch in der nacht
    und stehlen eure kleinen heissen tränen
    sie warten bis der mond erwacht
    und drücken sie in meine kalten venen

    nun liebe kinder gebt fein acht
    ich bin die stimme aus dem kissen
    ich singe bis der tag erwacht
    ein heller schein am firmament
    mein herz brennt
  • mutter'daki orijinal halini yırtına yırtına dinleyip konserlerinde kendimi yerden yere atarken dahi bu şarkının piano versiyonu halini hayal ederdim. bu şarkı öyle bir şarkı çünkü. biraz stephen king'in it romanı, biraz korku ve bolca hüzün. kalbimizi bir kez daha, ama bu sefer farklı şekilde yaktın till reis. gece başımızı koyduğumuz yastığın içindeki gerçek ses oldun.

    rammstein... sanat güneşimiz.

    klip için: http://www.youtube.com/watch?v=t5fodljoxbm
  • lilja 4 ever filminin başında filme isindiran, sonunda ise üzen sarki. parça insanın moduna göre etki yapıyor sözlere bakmaksızın.
  • almanca bilmememe rağmen beni bile etkileyecek kadar güçlü bir etkisi var bu $arkının. ayrıca ilk kez almanca bir $arkıyı sevdim. ha tabi tannenbaum'u saymazsak. *
  • yıllarca bir takıntı haline gelebilecek şarkıdır. ben bu şarkıyı yıllar yıllar önce henüz çocukken lilja 4-ever filmini izlerken duymuştum ve duyar duymaz, belki de filmin etkisiyle olacak, çok etkilenmiştim. o zamanlar evde bilgisayarın olduğu; ama internetin olmadığı zamanlardı. öyle ki yıllarca şarkıyı kimin söylediğini ve adını öğrenmeye çalıştım; ama bulamadım. hatta bazen böyle sert bir şekilde şarkı söyleyen her kişiyi ya da grubu bu şarkının sahibi sanar, araştırırdım; ama bir türlü bulamazdım. ciddi ciddi yıllarca takmıştım bu şarkıya kafamı. sonra bir gün, çok yıl sonra, rammstein'la yapılan bir röportaj gördüm gazetede. çok ilgimi çekti grup. o günden sonra bütün şarkılarını hatmettim; ama en duygusal anı da bu şarkıyı dinlerken yaşadım. mein herz brennt diye bağırdığı yerde, şarkının etkileyiciğiyle ve yıllardır aradığım şarkıyı keşfetmenin heyecanı içerisinde kendimden geçtiğimi hatırlıyorum.

    klibi de oldukça etkileyici olmuş. nedense bu şarkıyı dinlerken kafamda kendi kendime hayal ettiğim klip hep bir yetimhanede geçiyordu. bu açıdan yine etkileyici oldu benim için.

    ayrıca bir klipte de artık till lindemann karizmatik olmasın.
  • hayatımı kurtarmış şarkıdır.
    yıllar önce liseye giderken, ergenliğe yeni yeni alışmaya başlarken, yaşadığım kötülüklerden tam kurtulmuşken ağır bir depresyona girmiştim. hergün, her saat içmeye başlamıştım. daha o yaşımda kafamın güzel olmadığı gün geçirmemiştim. berbat bir histi. kaçamıyorsunuz ve bu ruh halinde sıkışıp kaldığınızı bilmeniz sizi delirtiyor, krizlere sokuyor. ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyorsunuz. aslında depresyondaki insanlar habire mutsuz olmak yerine boş hissederler. boş, değersiz, aşağılık... belki de içmek de bir şey hissetmemi sağlıyordu. annem sakladığım içkileri görmüştü ancak pek bir şey de demedi. zaten bütün insanlarla olduğu gibi onunla da aram feci şekilde bozuktu. hatta ne zaman birlikte dışarı çıksak eve küfrede küfrede dönerdik. depresif ruh halimden başka aşırı sinirli, asabi biriydim ki şimdi de öyleyim. konu da dağılmadan devam edeyim; uzun süredir kendimi öldürmeyi düşünüyordum. hasta olduğumu biliyordum, hatta çevremde depresif hisseden arkadaşlarım da vardı. birinin önerisiyle eczaneden gidip antidepresan aldım. tekrar eskisi gibi olmama yardım eder diye almıştım. artık bilincimin içtiklerimden dolayı yerinde olmamasından attım ağzıma bir sürü hap. sadece tadının çok güzel olduğunu, hatta bir tanesini de çiğnediğimi ve o an aklımda kendimi öldürme fikrinin de olmadığını hatırlıyorum. yarım saat geçtikten sonra üşüdüm ve uykum geldi. ağustos olmasına rağmen yorganı üstüme çekip uzandım yatağa. dalmak üzereyken kafamda bu şarkı çaldı. sanki rammstein gelmiş de konser veriyor ayağımın ucunda, çok gürültülüydü. beni uyandıran şey de bu oldu. ilk önce bir "ne yaptım lan ben? " diye sordum kendime ve gidip ilaç içtiğimi söyledim. sonra da hastaneye gittik. ailem ağlarken ben gülüyordum. sanki ilaçları içen ve aylarca ağlayan ben değilmişim gibi, sanki normal bir günmüş hatta güzelinden bir günmüş gibi sevinçliydim. hastaneden çıkınca da bir bok olmadı zaten. doktor ilaç verse de dilimin altına sokup atıyordum. bipolardan mı ne şüpheleniyorlardı, onun ilacını da verdiler. kliniğe yatırmak istediler ama reddettim. bir daha hiç o kadar kötü hissetmedim ama kendimi öldürmeyi yine de düşündüm.
hesabın var mı? giriş yap