• gördüğü rüyayla(sufi dreams) yola çıkan(journeys of a dervish), yapılan bu yolculukta(seyahatname) insanın bu yolda önce yanması(nar) gerektiğini anlayan, sonra gelip özcan deniz'le ceza'yla bu ateşi söndüren(su) ve çıkan dumandan(nefes) zehirlenen müzisyen.
  • vakti zamanında, mercan dede'nin şarkıları radyolarda ve ortamlarda yeni yeni çalınmaya başladığı sıralarda, bir radyonun canlı yayınına katılan tiki kızımızın istek parça olarak "mörkın didi çalar mısınız?" sorusuna dj'in afallayarak "mercan dede çalsam olmaz mı?" diye cevap vermesi ve acı kahkahalarla ingilizce bilen kızımızı uğurlaması sayesinde tanıştığım müzisyen. adını ne zaman duysam bıyık altından sırıtıyorum ister istemez.
  • bu derisi dikenli abinin yaptığı müziği gördüm gitarımı parçaladım.

    dün şöyle bir tweet atmış:

    bu akşam berat kandil'i.
    duanın da bir yolu yordamı, adabı var,
    bir olandan iki şey istenir mi?
    beraat istesem hak'kım yok
    kandil"liğe talibim , etrafta karanlık çok.
  • askerde, askerde olduğumu hissettiren müzisyen. altı kişi volta atıyorduk, sordum, beşi de tanımıyordu.
  • seyahatname albümündeki giriş yazısına hayran olduğum ..25 mayıs 2001 saat :21:00 de yıldız sarayın'da konseri olan yanakları sıkılası insan ..

    "neyin feryadi ile baslar mesnevi'sine mevlana, dogdugu topraklardan kopusunu, hayat dedigimiz bize ayrilan zaman dilimindeki seyahatini, bir diyardan digerine, bir sevdadan baska sevdalara gidisini anlatir ney'in.

    en sade ve oz haliyle, insanin, hepimizin oykusudur ney'in hikayesi. her birimizin basli basina bir dunya oldugunun; her bir gonlun acilar, sevdalar, umutlar, asklar, dert ve dermanlarla yogrulmus seyahatinin ney'e yansiyan sedasidir.

    dogdugumuz andan itibaren, cogu zaman taklit gorenekler, kuru inanclar, sevgisiz ideolojiler, bos menfaatler yada kohne gelenekler tarafindan haciz edilmis hayatlarimizin ozunde, tek bir seyahatin yolcusu olmak gibi kacinilmaz bir ortakligi paylasiriz tum insanlarla. basi ve sonu olan herseyin bitmesinin, gecip gitmesinin kacinilmaz oldugu bir dunyada, nufus kagitlarimizdaki bilgilere ya da cuzdanimizin kalinligina bakilmaksizin yeri, ismi ve zamani bilinmeyen bir istasyonda hayat treninden indirelecegimiz gercekligi hic bir ayrim yapmaksizin hepmizin karsisina cikar.
    kimimiz seyahatinin mektuplarini yazar, digeri nakseder, kimi seyahatlar ise sabirla baslayip sirla muhurlenir, kelimelerin kifayetsiz, namelerin caresiz kaldigi seyahatler vardir. ney'inki boylesi bir seyahattir, namesi herhangi bir seyahate degil "seyahat" 'in kendisine ait bir feryattir, hayatin ozunun, henuz isimlerle, sifatlarla, mal-mulk-varlik-yokluk endisesi ile tozlanip kirlenmemis, yeni dogmus bebegin heyecanla carpan yuregi gibi kayitsiz, hesapsiz carpisinin ifadesidir. belki de tum seyahatler en basta sahip olup elimizden kus gibi ucan bu safligi, ictenligi bulmaya dair bir arayistan ibarettir.

    besyuz milyar yildan daha yasli bir dunyada, tarihi otuzbes bin yila ancak uzanan insanin, yetmis yillik hayati yunus'un bir goz acip yummasindan dahi kisa bir surece tekabul eder. sadece kendimizin sahip oldugu bu "seyahat an'ini" kosturmacalar, telaseler, endiseler, anlamsiz mucadeleler icinde yitiririz cogu zaman. binalar, caddeler, betonlar arasinda para pul pesinde acimasizca suruklenen maddi dunya ile, enerjisini tenbih ve tehditden alan, hukumlerini ve menfaatlerini ates korkusu ile korukleyen "dinler ve ideolojilerin" arasindaki, gonlumuzdeki titrek mumu sondurmeden yasama cabamizda, ask'dan baska hicbir soz soylemeyen mevlana'nin, yunus'un yani gercek asik'larin sohbeti; comertligi ve berrakligi ile kimseyi ayirmadan, secmeden, elemeden, herkesin uzerine aydinligini salan gunesin kara bulutlarin arasindan cikivermesi kabilinden hayatimizi ask ve sevgiyle aydinlatir.

    asik'larin dili birdir; ask dilini konusurlar, anlamak icin ne tercuman, ne sozluk gerekir, aska talip olma istegi, talebin kabul edildiginin mesajidir. asik'in mekani gonul evidir; camiler, kiliseler, tapinaklar, butun muhtesemlikleri ve susleri ile dunyanin tum dini mabedleri, ac kalmisa karsiliksiz uzatilan ekmegi veren gonlun ferahligi ile tozdan yapilmis resimler gibi ucusur giderler. tozlarin, masallarin, mitolojilerin alimli yollarindan ziyade, gonul evimizde bizi hasretle bekleyen sevgilimize kavusma yolundaki seyahatimizin nameleridir buradaki sesler. samimi olmak disinda hicbir iddiasi olmayan calismalardir. hasbel kader icerisinde begenilen bir sey bulunursa, bu suphesiz gonlunu, sanatini, samimiyetini bu albume koyan cok degerli muzisyen dostlara, hatalar ve kusurlar ise tamamen bana aittir. uflemeye calistigimiz neyden onbes yildir cikarttigimiz tum sesler, muzikler, besteler, degerli hocamiz kutb-ul ney niyazi sayin'in tek bir rast notasindan daha acizdir, gucsuzdur. tum bu soylediklerimizi, caresizligin ve sogugun bagrinda yalinayak sokak ortasinda elindeki tiner sisesi ile uyuyakalan cocugun tek bir gulumsemesine hic dusunmeden degisiriz.

    name'lerimin, seyahati sirasinda sayiklayan bir meczubun samimi icten, kusurlarla dolu sedalari olarak, hicbir sekilde ciddiye alinmayarak dinlenmesi umudu ve duasi ile..."

    mercan dede, montreal, ocak 2001.
  • ben bu adam için "fena bitti lan bu adam ehehe" demek için bu başlığa girdim. çalışmalarını görünce göd oldum ve bunu yazdım. sevgiler.
  • sanatçı'dan öte bir ses büyücüsü.

    ısmini yaygın olarak sanıldığı gibi ihsan oktay anar'ın puslu kıtalar atlası isimli kitabından değil, aynı yazarın kitab-ül hiyel eserinden almıştır.

    6 sene önce bir konserinde imza için yanına korka korka vardığımda, bana eskisi kadar üflemediğim ama şu güne kadar gözüm gibi baktığım yıldız ney'ini hediye etmiştir. o günden beri icra ettiği büyülü müziğinden hiç kopmadım.
    ergenlikten beri hayatımın hemen hemen her döneminde yanımda onun desteğini hissettim. nice sevgili geldi geçti ama arkın abiyi her sefer gördüğümde onunla konuştuğumda yaşadığım heyecanı hiçbirinde yaşamadım.
  • nam-ı diğer arkın allen süpper triosuyla dümbelek, dance müziği, ve boru sentezine ulaşmış.ne idüğü belirsiz bir afrika enstrümanından çıkan 303 benzeri sound eşliğinde gubarak gubarak sesleri arasında coşmamıza imkan tanımıştır.kendisine bu entry i armağan ediyorum okudukça bizi hatırlamasını temenni ediyorum.
  • 96 senesi, abiyi duymuşum bir yerden. dinlemişim, pek beğenmişim sufi dreams'i.
    babama söyledim:
    - dinlesen seversin. al dinle valla.

    babamın da arabayla güneye inerken* aklına gelmiş. yol üstündeki nüfusu az bir şehire dalmış, bulmuş bir kasetçi:
    - mercan dede var mı?
    - mercan dede.....masal mı anlatıyo? adile teyze var bizde. klasiktir hem abi. çocuklar çok seviyo.

    akşamına zır etti telefon:
    - bu yaştan sonra masal mı dinlettiricen lan bana, makara mı sarıyosun pezevenk?

    bilmeyene cd'si elden verilesi adamdır. hem sevabı da çok.

    (bkz: mercan dede türbesi)
  • eski istanbul'u gezerken bu adam kulağınızda olacak efendiler.
hesabın var mı? giriş yap