• dünya üzerinde bulunan en tehlikeli uyuşturucudur. neden en tehlikeli? sayalım..

    - öncelikle; elde edilmesi en kolay uyuşturucu maddedir. lisede kimya dersinden kalan biri kendi evinde ağrı kesici haplar, soğuk algınlığı ilaçları ve internet bağlantısıyla bu maddeye sahip olabilir.
    - meth hem vücuda verdiği rahatlık hem de etki süresi bakımından, diğer tüm uyuşturuculardan daha güçlüdür. seks sırasında beynin salgılamış olduğu dopaminin 6 katını, kokain kullanımı sonucu salgılanan dopaminin ise 3.5 katını beyne salgılatır. dopamin salgılayan sinir uçlarını adeta sağar. kokainin etkisi 30 dakika ila 1 saat kadar sürerken, meth saflığına bağlı olarak 6 saatten 12 saate dek aynı güçte etki edebilmektedir.
    - işte en büyük tehlikenin kaynağı da buradadır. beyin bir süre sonra çok fazla dopamin salgılayan bu sinir uçlarını köreltir ve bu uçlar bir daha düzelmemek üzere yani sonsuza dek kaybolurlar. bu yüzden bağımlı kişi dopamin eksikliği çekmeye başlar ve kalan işlevsel sinir uçlarından daha fazla fayda sağlayabilmek için daha fazla dozda meth alır ancak bu artık bir kısır döngüdür. artık alınan her doz beyne daha fazla zarar verir.
    - meth bağımlısı bir kişi artık normal hayatta bize dopamin salgılatan yemek yemek, seks yapmak gibi son derece doğal güdülerden hiç bir zevk alamaz hale gelir. bunların dışında yine bizleri mutlu eden sosyal aktiviteler de son derece gereksiz hale gelmiştir.
    - maalesef tedavi gören kişilerin % 92'si tedaviden sonra meth kullanımına geri dönmüştür. bu sonuç, durumun ne kadar ciddi ve vahim olduğunu ortaya koymaktadır.
  • her boku yemiş, kimyasaldan kimyasala koşmuş, şırıngayla olmasa da eroin dahi kullanmış insanların bile "yok abi o iş sakat" şeklinde yaklaştığına şahit olduğum madde.
  • amerikada 1/1 oraninda satilir,yani grami 100 amerikin daalir civarindadir, fiziksel bagimlilik yapmaz dense de yalandir, ya doktor ya da sagdan soldan duyan konusuyordur. (4-5 gun 1 lokma yemeden uyanik kalip yatip kalktiktan sonra uff desen yere dusecek,2 kat merdiveni mola vermeden cikamayan vucut, ki kendine gelmen 3-4 gun surer,gayet fiziksel bagimlilik sayilabilir,ya da bilgisayarin basindan kalkip tuvalete gidip gelince kan ter icinde nefes nefese kalmak) fiziginizin,ruhunuzun,cevrenizdekilerin icine eder birakir. ben arada sirada yapiyorum ya ne var ki ben hic bi seye bagimli olmam diyen adamlara bir maddeye bagimli olmak neymis gayet guzel ogretir.tabi ki 1-2 denemeyle bagimlisi olmak falan yalan, 1-2 defa ice yapmakla kafasini bile anlayamazsin anca kalbin hizlanir ama kafasini bir defa anladigin zaman, ya ufak ufak bu yolun yolcusu olursun ya da gercekten olayin sakatligini gorup,1-2 hafta gotu sikip birakirsin. turkiyede tam yayginlasmadan; eroinden kokainden daha oncelikli kontrol altina alinmasi gereken uyusturucu madde budur. cunku satisina baslanildigi yerde(sehir,ulke,kita) en hizli yayilan bu zikkimdir. ulan gencler!... biliyorum dinlemiceksiniz hatta kendi yazdigima gotumle guldugum gibi siz de gulceksiniz ama bu is boyle...hayatinizin "icedan once,icedan sonra" diye 2ye ayrilmasini istemiyorsaniz, bosverin. ice bagimlisi olup birakmak gercekten coook saglam got ve bilincli cevre ister, ama istedigin kadar birak, hic bir sey eskisi gibi cici olmaz
  • dünyanın en masum maddesi, az bir sıcaklık samimiyet göstersen eriyip gidecek kadar masum.
    değişen hiçbir şey için sorumlu olarak görülmeyen, suçun her daim başkalarında olduğunu düşündüren, inandıran ve kendini unutturan kristal buz tanesi.
    bırakmanın en zor olduğu madde denmesinin sebebi kişinin bırakmak için bir neden aramıyor, bir nedene ihtiyaç duymuyor olması bana göre.

    yoksunlukta kriz yaşatmaması, birçok muadiline oranla kullanim anında bariz belirgin değişimler olmaması da bu görüşü destekliyor, aksine anlık zihin açılımı, hem uykusuz hem enerjik en az üç gün hatta daha fazlası.
    peki ya sonrası;
    fiziksel etkisi yıllar sürebilir fakat psikolojik etkisi daha kısa sürede ve yıkıcı sonuçlarla etkisini gösterir, birkaç ay gibi kısa bir sürede bambaşka dertleri, anlamsız hal ve hareketleri olan dengesiz bir insan olursun.
    ne düşündüğünü bile bilmediğin birçok geceyi, tuhaf bir boşluktan alıp keyifli bir huzursuzlukla sabaha taşırsın.
    hem kişilik olarak hem de başkalarının gözünde bitersin.
    işin en kötü tarafıda, bu bitişlerin senin için bir şey ifade etmez.
    zamanla, alışılmış bir mutsuzlukla yaşamaya çalışmanın zorluğuna boyun eğip gerçeklerden de hayli uzaklaşıyorsun.
    çünkü artık kaçıyorsun korkularından,
    duymak istemediklerini duymaktan, bu hızla koşarken düşmekten korkup, gölgenle bile yüzleşemeyen kendinden kaçıyorsun.
    kadim dostlarını bir kalemde silip, kendinle ilgili mühim konuları gözardı edecek cesareti nereden buluyorsun, o asla yapmam dediğin birçok şeyi mesela, bugün göz göre göre nasıl yapıyor, bunca öfkeyi neyle besliyorsun diye soracaklar, tabi sen duymak istemiyorsun..
    kendin bile kabullenmek istemediğin için belki, işte bütün sebep bu diyemiyorsun.
    her nekadar belli olmuyor zannetsen de
    sanrıların, kurguların, triplerin senden hızlı koşuyor.
    altına sığındığın bahaneleri kafan füzeyken iyi anlatıyorsunda, ayıkken kendin bile inanmıyorsun..
    kristal içen herkes için geçerli bunlar, maddi veya manevi hiçbir yıkım bir insanda bu denli düşünce ve davranış bozukluğuna sebebiyet veren bir maddeyi kullanmasına bahane olamaz.
    benim derdim senin derdini siker diye bi söz var kardeşim dert, keder herkeste var, daha kullanmaya başladığın ilk yılda senin tek derdin buna ulaşmak olmadı mı zaten.
    benimki keyif pezevenkliği dersen kabûl onu anlarım ama daha başlar başlamaz cam temizlemekten kafayı kaldıramayıp rekor bir sürede kafayı kıranları anlamak kadar anlatmak da zor, kolay değil..
    yaşım 33, kimseye nasihat vermek haddime değil, akıl alma-verme işlerini de sevmem, adam isterse mazot içer ilgilenmiyorum, ben sadece methi methedenlerin dürüst olması gerektiğine inanıyorum..
    zengin fakir, hurdacı kuyumcu farketmez, meth kullanan herkes bunun trafiğine giriyor, o trafikte yanına yeni yol arkadaşları katmanın anlık sağladığı kolaylıklar için kimse bilmiyor ama üç gün içimde ejderha geziyor diye anlatıyorsan, kanepede beş gün sığır gibi nasıl yattığını da anlatacaksın, bir günlük işi birkaç saatte bitiriyorum diyebiliyorsan, içinde kamera var sanıp evdeki muslukları nasıl söktüğünü de anlatman lazım, saatlerce araba yıkayıp gözenekleri bile detaylı sildiğinden söz ediyorsan, evin içinde yaktığın mangaldan da bahset mesela veya trafikte biri sana yol vermedi diye çıldırıp direksiyonu ısıracağına, şunu biraz elinden bıraktıracak kadar fren sistemine sahip olacaksın, tutmasa bile sen yine de frene basacaksın, basacaksın ki yolculuğun sessiz bir finalle sonlanmasın. dost var düşman var enazından geride bir izin kalsın..
    bu, acı bir fren izi bile olsa devam etmekte olan mücadelenin varlığına işarettir aynı zamanda..
    bunları içen beyinsizler defaatle gebermeli zaten diyen soytarıların ve kendilerini hafta sonu müsait zamanda özenle yaratılmış zannedenlerin, hayat denen şu hengameden paylarına düşen iyi veya kötü baht-ı ákıbetlerini görmek için de yine zamana ihtiyaç var, hadi onları siktiret silinip giden anılarının hatrına gerçeklerle yüzleşmek gerekiyor bazen geç olmadan..
    fakat 3-4 yıldır kullananlar için en duygu dolu cümlelerin bile tesir etmekte zorlanacağı, en güçlü iradelerin bile ofsayta düştüğü bir durum sözkonusu, kimya bozulduça tıpkı denge gibi duygular da bozuluyor, etkisini yitiriyor..
    başlangıç dönemlerinde farklı bünyelerde farklı reaksiyonlar gösterse de finaller genellikle birbirine yakın izler taşıyor..
    devlet bile içiyor mu diye idrardan önce adamın dişlerine bakıyor, dişler falan uzun hikaye, ondan çok daha önce adam işini, neşesini, maddi manevi tüm birikmişlerini, ileriye dönük düşüncelerini en önemlisi de amaç, amacını kaybediyor, 15-20 senelik arkadaşlıklar tek hareketle bitiyor, eğer varsa içebilme ihtimali, ortamda hasım/hısım varmış hiç farketmiyor..

    velhasıl kelam, tutkuların iradeyi rehin aldığı bir an yapılan hataları ve küçük bir ayrıntı olarak kalır sandığımız bazı şeyleri, mermi hızıyla hayatımızın merkezine koymuş olduğumuzu farkettiğimizde, namlunun nereye baktığının veya tetiğe ilk kimin bastığının da önemi kalmıyor.

    "dokunuyosa içmeyeceksin" deriz hani, bu beyaz şeytan da bir hayli ağır dokunuyor diyor ve tam kalkıyorum derken içeri tüm huzursuzluğuyla fernando pessoa
    giriyor "hayatla aramda ince bir cam var, açıkça görmeme ve anlamama rağmen, dokunamıyorum hayata" diyor.
    bence kesin o da içiyor..

    edit: yoksunlukta kriz yaşatmaması derken, eroin gibi soğuk terleme, titreme durumları yok fakat bunun yoksunluğu, karşı konulamaz bir içme arzusu ile yanıp tutuşmak, parayı yoktan var etmek, tüm duyguları bir kenara bırakıp o dumanı içine çekmekten başka hiçbir şey düşünmemek demek.
    yokluğu feci bir tahammülsüzlük, şiddetli öfke patlamalarına zemin hazırlar.
    içmeden herhangi bir yere gitmek istemez, iş, hatta bir dostla sohbet dahi edecek isteği kendinde bulamazsın..
    birkaç yıl içinde konu, doya doya bir kafa yaşayalım durumundan böyle nasıl yaşarıma yatay geçiş yapar ve artık hiçbir şey yolunda değildir..
    artık sadece günlerce uyumanın önüne geçmek, ağır depresyon ve agresif hallerden kurtulmak yani normal bir insana dönmek için içer haldesin.
    bitmek bilmeyen beyin fırtınalarına ve etrafında olup biten anormalliklere artık şaşırmadığını, yaşadığın bunca olumsuzluğa rağmen gerçek suçlunun kim olduğunu kendine bile itiraf edemediğini anlamış olmanın çözüm için tek başına yeterli olmadığı bir yolculuğun içerisinde bulursun kendini..
    dönüp baktığında sık görüştüğün kişilerin ortak özellikleri, farklı kanallara ulaşabilmesi ve gramına ortak olabilmesi olduğunu farkettiğin gün, aynı zamanda bağımlılıkta kadroya alındığın gündür..
    bu esrarengiz duman en çok zihninden ve hayatı yaşanabilir kılan geçmiş anılarından alıp giderken, belki sen ısrarla beyazın karanlığına ateş yakıp, kendini yanlış yerde aramaya devam ediyor olabilirsin, çünkü kendi kafanın üstesinden gelmek, tekrardan direksiyona geçmek artık eskisinden daha zordur.
    sen aksini düşünüyor olabilirsin fakat kendini hapsettiğin bu yapay ve sahte dünyan, hayatın gerçeklerini alt edecek kadar güçlü değil elbette.
    bu noktada hiçbir insan tarafından anlayışla karşılanmanın imkanı yok..
    boş ve önemsiz bir konu dahi olsa, o konu hakkında zihninden geçenlerin birçoğu sandığın gibi değil açıklayayım paranoyak haldesin..
    insanlar çok değişmiyor belki, sadece sen tanınmaz ve çekilmez bir hale geldiğin için umutları kalmadı..
    tükenmiş sabırlar, beklentiler ve beklediklerin hepsi zamanla anlamını yitirir ve her güzel şey bir bir ertelenir..
    yaşadığın bu hayat serüvenini, öncesi ve sonrası olarak ayırabilecek kadar etkili olan metamfetamin, sahneye çıkar çıkmaz tüm dikkatini üzerine çeken bir başrol, seni derin ve keskin bir yalnızlığın içine çekmek için yazılmış bir senaryo, geçmişle arana çekitiğin beyaz bir perde, sonu asla iyi bitmeyen bir filmdir..

    hayata dair kırgınlıklarımın hatta tüm yorgunluklarımın arasında sığındığım tek liman dediğin, zihnine ve odana dolan bu zifiri beyaz duman, belki dünyanın en ağır gramıdır..

    hatta sığınmak için geldiği bu limanda demir atan bir kaptan, hızla batmakta olan gemisini içindeki mürettebat ve yolcuları ile birlikte ateşe verip, güvertedeki halatla kendisini asmaya çalışırken boğularak ölebilir..
    uyarılmak, uyuşturulmak ayrı bir derttir ama delirmek ya da kıyısından dönmek sonu belirsiz bir girdaptır..

    bu girdaptan nekadar geç çıkarsan maalesef o kadar fazla bedel ödeyeceksin..
    ama, onca önceliklerinin arasında en önceliğin bu olunca er yada geç farkedersin, ateş ve buzun savaşında sen, esas kaybedensin..

    adeta bir meth atasözü haline gelen "bu madde bana insanların gerçek yüzünü gösteriyor bu yüzden içiyorum" derken detaycılıkta ve şüphecilikte zirve yapmakta olduğunu, çevrene daha önce hiç yaklaşmadığın türde yaklaşıp olumlu veya olumsuz hiç alışık olmadıkları bir duygusal karmaşa haliyle konuşmakta olduğunu da akılda tutmak gerekiyor, senin ne kullandığını bilmeyenler sendeki bu aşırı iyimser ve şiddetli iniş çıkışları algılamakta haliyle güçlük çekiyor keza kimse kimsenin kahrını da haddinden fazla çekmiyor zaten.
    bazı şeyler yakılıp küllükte unutulmuş sigaralar gibi hiç çekilmeden, tam önünde olduğu halde dumanı bile farkedilmeden sönüp gitmiş olsa da nihayetinde iyi ve kötüsüyle devam eden bir yaşam ve birgün geriye dönüp baktığında sanki hiç olmayacak gibi görünen şeyler bile birgün olabiliyor..
    isteyerek veya istemeden girdiğin bu yolda ne kadar çok yorulduğunu, nelerden vazgeçip neler kaybettiğini en iyi sen biliyorsun, kimseye birşey ispatlamak zorunda değilsin fakat gördüğün gibi bu, gündüzlerden geceye döndüğün, yanıp yanıp söndüğün yerde küllerinden yeniden doğmak için çözmek zorunda olduğun bir kördüğüm..
    hepsi geçer diyemem, evet hayat süper birşey de değil fakat herkes için daha yaşanabilecek güzel yıllar vardır elbette.
    ne diyeyim kirve allah herkesin kafasına göre versin..

    edit: yaygınlığı nedir ve eroinden bile kötü olduğu doğru mu diye soranlar için.
    10-15 yıldır artarak devam eden iran'lı ve afganistan'lı göçmen nüfusun, son 5 yıldır türkiye şartlarına alışması, ülkenin yasal boşluklarını ve toplumsal zaaflarını çözerek kendilerini daha rahat hissetmeleriyle birlikte, kendi ülkelerinden kaçak yollarla getirilen yada ülke içinde de üretimini yapabildikleri bu kimyasalların, maliyetinin 10 katına kadar çıkabilen kár oranı türk insanının da konuya ilgi gösterip, bilgi sahibi hatta artık söz sahibi olmasıyla sonuçlandı..
    örgütlere, çetelere kadar uzadı.
    başta antep, kayseri, adana, bursa ve izmir' de 5 yıldır çok yaygın olan methin
    batıda gramının 350-400 hatta bazen 1000 liraya kadar çıkabilmesi, ticaretinin ve yaygınlığının hızla artmasında etkili olmuştur..
    gaziantep, ülke genelinde methin yani diğer adıyla ateş ve buzun en fazla kullanıldığı, üretilip dağıtıldığı ve birçok mahallesinde satışı yapılan şehir konumunda olması nedeniyle antep haricinde bir genelleme yapacak olursak, uzun zamandır batıda, özellikle ege bölgesinde esrarla yuvarlanıp giderken eroin satışına geçince, devletin ensesine çöküp iflahını kestiği mahalli torbacılar, aynı durumu yaşamamak için kristale de kısmen mesafeliler..
    ancak kristal methin bu denli hızlı yayılması mahalli torbacıları kepenk kapattıracak hale de getirebilir, ya tövbe edip sigortalı bir işe girecekler ya da gözü karartıp, artık hap yok meth var diyecekler, uzun zamandır kapısını çalmayanları tekrar elde etmek için risk alacak olan gecekondu semtleri de meth satışına yönelirse, bulunması ve ulaşılabilmesi artacaktır tabi, bu da problemin üst seviyelere yükselmesi anlamına gelir çünkü alkol haricinde herhangi birşey kullanmayıp, şeftesi meth olan bir kişi, ben tam anlayamadım sadece uyuyamadım diyebiliyorken, bu semtlerle bağlantıları olan ve sıklıkla hap, esrar, kokain kullanmakta olan kişilere ilk dumanda 'evet aradığım şey tam da bu' hissini yaşatır..
    cigaratörleri hatta kokaine ekmek banan nice koçyiğitleri perişan eden meth için kişinin iradem var birşey olmaz demesi de yetmez çünkü kişi zamanla kontrolü kaybeder, belki bu yüzden hiçbir meth kullanıcısı bağımlı olduğunu kabul etmez..
    nihayetinde bu maddelerin hepsi birbirinden kötü herhangi bir kıyas sözkonusu olamaz fakat birçok konuda meth için ayrı parantez açmak gerekiyor..
    eroin kullanıcıları sürekli miskin ve bitkin halde yaşamaktan en çok kendileri muzdarip olmasının da etkisi ile genellikle tedavi olup kurtulmayı seçiyor ve eroin tedavisinde önemli bir yeri olan suboxone gibi yerine koyma/idame ettirme gibi olanaklar mevcut fakat meth kullananlar tam aksine anormal derecede aktif ve kullananların meth yerine koyabileceği ne yasal ne yasadışı başka herhangi birşey yok, lyrica, zenixa, lizan, akineton da dahil..

    ileride ne olur bilemem fakat şimdilik her an heryerden alınabilecek, öyle anlatıldığı gibi kimya bilgisi olan herkesin yapabileceği veya sabit bir gecekondu semtinde demir parmaklıkların arasından uzatılan bir elle torbası tutulacak birşey değil, birbirinden farklı ve yasaklı birçok karışım ihtiva ettiği gibi, üretilen bir meth, kullanıcının eline geçene kadar herbirinin bir altındaki ile iletişim kurduğu iç içe geçmiş halkalar şeklinde azalarak el ve yer değiştiriyor, keza yüzlerce kilo üretilmesi ve dağıtılması imkansız, gramlar sözkonusu ki kristal etkisinde ve arayışta olan insanlara yok, bitti, kalmadı vs demek basit değil.
    eroin kullananlar gibi yalvarmazlar, öfke kontrolünün olmadığı bir paranoya haliyle her türlü tehlikeyi göze alır, herhangi bir korku emaresi taşımazlar..
    ona ulaşabilme dürtüsü ile gelişen orantısız ve olağan dışı düşünce ve davranış problemleri, birkaç yıl içerisinde kullanıcı için geri dönüşü zor hatalara ve büyük hasarlara yol açar.

    ülkemizde ne yazık ki yaşamın kendi rutin zorluklarına, bilinçsizliğe, kanunsuzluğa, gelecek kaygısı da eklenince, insanlar mutluluğun yapay ve sahtesine bile çok kolay bağımlı hale gelebiliyor .
    dürtüleri ilaçla kontrol edilmekte güçlük çekilen zihinsel engelli ve şizofreni hastalarına uygulanan şok tedavisi sonrası sandalyede oturmuş pencereden uzakları izleyen hastaları görmek insana garip bir hüzün verir hani, işte daha başlayalı 2 yıl olmadan bu madde sizi ve dostlarınızı buna benzer bir boşluğa, duygusuz ve hissizliğe en süratli ve yıkıcı şekilde taşıyacaktır.
    daha da birsey söylemeye gerek yok zaten.
    insanların, hatta yaşam denilen şu organizasyonun ben de müptelası değilim, anasını sikeyim en kralının mesele o değil.
    bir bitiş olacaksa bile, böyle leş bir maddeyle olmasın, mesele bu...
  • birkaç gündür net geo belgesellerine sarmış durumdayım. son durağım "meth" belgeseli oldu da arkadaş nasıl gerildim nasıl huzursuz oldum. kesmedi history channel'ınkine göz attım ordan bbc'ye sektim, sonrasında diğer röportajlara, bir de akabinde bok varmış gibi öncesi/sonrası fotolarına bakayım dedim. cidden yok böyle bir şey, o suratlardaki deformasyon, gözlerdeki çaresizlik şok edici cinsten.

    ağız içini ve dişleri (ki buna meth ağzı diyorlar), suratı, kısaca tüm bedeni resmen yavaş yavaş lakin hunharca çürütüp adeta walking dead figuranına büründürmekle kalmıyor, en önemli kısmı yani beyni, sinirleri bildiğin yakıyor. psikolojik tahribattan bahsetmiyorum bile. zira bu madde, bağımlılıktan fazlasını yapıyor, bireyi her yönüyle ele geçiriyor. ilk kez kullanan bir çifti * sağlam paranoyaya bağlayıp kar kıyamette araçlarını terkederek kilometrelerce yürütebilme ve öldürebilme potansiyeline sahip. ayrıca belgeseldeki dayı "eğer çikolatalı kurabiye yapabiliyorsanız meth'i pekala yapabilirsiniz" diye bi kelam etti ki durumun vehametini gösteriyor.

    amerika başta olmak üzere doğu asya'yı ele geçirmiş durumda. türkiye ise, iran'da üretilip batıya pazarlanması hedeflenen bu madde için köprü konumunda, dolayısıyla türkiye açısından ciddi tehlike. hatta en son 2012'nin sonunda kabartma tablo şekli verilerek yurtdışına kaçırılmak üzereyken atatürk havalimanı'nda ele geçirilmişti. diğer uyuşturuculara nazaran fiyatının daha ucuz olması ise başta genç kesim olmak üzere, uyuşturucu batağına saplanmaya meyilli her yaştan bireyin aklını çelmesi adına birebir. özellikle amerikan gençliği için sigara kullanmaktan farksız bir duruma gelmiş. youtube'da meth ile ilgili herhangi bir röportaj, belgesel vb. videonun altındaki yorumları görünce insan cidden şaşıp kalıyor; matahmışçasına merak eden ergenlerden tut da "bir kez deneyeyim dedim, 2 yıldır kurtulmuş değilim" şeklinde yorum yapan bir sürü bağımlıya kadar çeşit çeşit.

    herkesin hemfikir olduğu bir husus var ki o da dünya çapında yaklaşık 26 milyon kişinin bağımlısı olduğu bu bokla asla dalga geçilmeyeceği ve geri dönüşün çok çok zor olduğu.

    insanlığın sonsuz aptallığından sadece biri.
  • nasıl anlatılır ki? nerden başlanır bilemiyorum. bunun belgeselini uzun yıllar önce izleyip uzak durulması gerektiğini öğrenmiştim. gerçekten de hiçbir zaman denemeyi aklımın ucundan bile geçirmedim.
    son zamanlarda ise her yerde ismini duyar oldum. izmir gültepeye sürekli giderim akrabalarım orada yaşıyor. son 2 yıldır herkesin bu boka bulaştığını gördüm. gayet ucuz ve nedense içen herkes memnun haytından.
    son gidişimde, bundan 4 ay önce, bunu içen bir grup eski arkadaşla 4 gün aynı evde kaldım. 4 gün boyunca içtiler ve inanılması güç bir şekilde hiç uyumadılar. çok az beslendiler. sürekli bir şeyleri tamir ettiler, yerlerinde hiç durmadılar.
    önce tavandaki lambaları ve kartonpiyerleri söktüler. daha iyisini yapacaklardı olmadı.
    ardından bozuk bir laptopu çalıştırabilme umuduyla sırayla anasını s.ktiler laptopun, o da olmadı.
    bu arada sürekli kan tüplerini ateşte ısıtıp bir cam ustası gibi üfleyerek şişirdiler. ateş dediğime bakmayın. bu ateş pürmüzle başldı o bitti, ocağın kafasını söküp çıkan alevle iş görmeye kadar gitti. sürekli evde yanan bir ateş, ısıtılan camlar, teklikede olan canlar... belki 20 tane çakmak ve dört beş tane çakmak gazı bitirdiler. en son tüpün kafasından pürmüzü doldurmay çalıştılar. evden kaçtım gece 3 gibi. şaka yapmıyorum. evin içi gaz doldu, dış kapıdan yalvardım bırakın şunu diye, uzun uğraşlar, yalvarışlardan sonra bıraktılar da eve dönebildim.
    aralarından ikinci elci bir çocuk vardı. bir tek bu çalışabiliyordu. çekip çekip dışarı çıkıyor bir kamyon malı indirip bindiriyordu. günlerce hem hamallık yaptı hem uyumadı hem de beslenmedi.
    sanırım buna düşen kurtulamaz. hiç uyumamak korkutucu gelse de büyğk bir lüks. benim 4 günü adamlar 8 gün olarak yaşadı. ama sonları ölüm, bunu görmemek için salak olmak lazım.
    bu arada ben eve döndükten sonra tüpün alev aldığı ve içlerinden birinin ellerinin çok fena yandığı haberi geldi. hastanenin yanık bölümüne yatırmışlar lakin reddedip evde içmeye devam etmiş. belki içlerinden biri kör olmuştur, bayadır haber alamıyorum.
    kıssadan hisse bulaşmayın, bulaşandan da ince ince uzaklaşın.
  • eroin bağımlılığını bile mumla aratacak bağımlılık yapıcı madde..

    eroinde iradeniz güçlüyse kurtulma şansınız vardır. bunda o da yok, çünkü beyinde kısa sürede geri döndürülemeyen kalıcı hasarlara yol açıyor. bu madde dopamin salgılayan sinirleri yavaş yavaş yok ediyor. madde vücüda girdikçe vücut normalden kat be kat fazla dopamin salgılıyor, (yani günlerce uyumadan dinamik ve enerjik bir beden, her daim mutlu umutlu her şeyi yapabilecek güvende bir insan yaratıyor ) zamanla salgı yapan sinir uçları tahrip olmaya başlıyor. tahribat ilerledikçe vücut dopamin salgısı için daha çok metamfetamin istiyor. sonunda ise sinir uçları tamamen köreliyor. bunun sonucu olarak kişinin hayata tutunmasını sebep olacak umut haz mutluluk gibi kavramlar geri gelmemecesine ilelebet yok oluyor..işte bu sebeple kişi tedaviye cevap vermiyor. çünkü amaçsızlaşıyor.

    tedaviye cevap veren küçük azınlık normal bağımlılıktan kurtulanlar gibi hayatlarına devam edemiyorlar. zevk almadan yaşanan bir hayat nasıl olursa onlarınki de öyle oluyor çoğu sonradan intihar ediyor.. şizofreni ve paranoyadan veya meth ağzından bahsetmiyorum bile bunlar yaşanacakların yanında olağan kalıyor..
  • 6 yıl önce işi bozulan amcaoğlu sonradan işlerini inanılmaz toparlamıştı. kapısının önünde son model lüks arabalar, daireler, dükkanlar aklınıza ne gelirse.

    yaptığı işin potansiyelini düşününce bu durum mümkün değil gibi görünüyordu ve ciddi ciddi şüpheleniyordum.

    bir gün bir ortamda narkotik polisi olan birisi soyadımı duyunca amcaoğlumu sorarak neyin olur dedi.
    işte ordan sonra hiç şüphe kalmamıştı aklımda. bizim ticari dehamız kuzen kesinlikle bir işler yapıyordu.

    babam sürekli kendisini gıyaben överek bizi beğenmiyor, amcam oğluna maşallahlar çekiyor bu duruma dayanamayan ben iftira atmaktan da korktuğum için ufak ufak imalarda bulunmaya başlamıştım.

    o gün geldi çattı bizim amcaoğlu meğerse bu zıkkımı satıyormuş bırak satmayı resmen bölgesel distribütörü haline gelmiş.

    2 kg methi yakaladılar, yakalayan polisler durumdan hiç memnun değil çünkü 10-15 kg getirdiğini biliyorlar malın sonuna yetişip az yakalamışlar.

    amcam beyin kanaması geçirdi hala hastanede, doktorlar her şeye hazırlıklı olun dedi.

    yıllarca heisenberg ile kuzenmişiz de haberimiz yokmuş iyi mi.

    bu arada uzun zamandır imalarda bulunan bana herkes kızıyor. vay efendim biliyormuşum da niye babasına falan söylememişim.
    o zamanlar çekemiyorsun çocuğu karalama diyeceklerdi.
  • ne kadar dipte olursanız olun, ne kadar çıkmazda olursanız olun bu ve bunun gibi birkaç madde sizi tahayyül bile edemeyeceğiniz pisliklerin içine çeker. karakterinizi, ailenizi, paranızı ruhunuzu her şeyinizi kaybedersiniz. ölüm bile bunlardan iyidir. ölmeyi bile isteyemeyecek hale gelirsiniz. bunun muhabbetini bile açan kişi sizin düşmanınızdır.
hesabın var mı? giriş yap