metin eloğlu
-
soyadına ilişkin çok hoş bir şiiri olan şair: (bkz: eloğlu)
eloğlu binlik bozdurur
ben bozduramam
eloğlu başını yastığa kor komaz uyur
ben uyuyamam
eloğlunun sofrasında dokuz türlü
benim aç yattığım olur bazen
benim evim gecekondu
eloğlunda apartıman
eloğlunda ince müzik
benimkisi aman aman
benim kuru başım bana yeter
eloğlunda karı kızan
ben keçileri kaybettim
eloğlu usta çoban
bu soyadı bana haram -
can yücel, kendisi için:
"bu eloğlu var ya, eloğlu değil; itoğluittir" demiştir.
çok severmiş metin eloğlu'nu-- -
huysuzdur eloğlu. insanları sevmeyen, onlarla bir arada olmak istemeyen bir huysuzluk değildir ama onunki. sever, kendini kaybedercesine sever insanları. ama kendisi için kurguladığı hayat sanki tek kişilik bir hayattır. o, tek kişinin içine bütün bir doğayı da dostlarını da sığdırmayı bilir.
eloğlu, 1961’de yayımladığı horozdan korkan oğlan kitabıyla ikinci yeninin çekim alanına girer. artık dille daha fazla oynayan bir şairdir. dil-dünya ilişkisine başka bir merkezden bakmaya başlar. sözcükleri adeta dilden soyutlamaya, onlara bağımsız bir varlık alanı vermeye çalışır. tek varlık alanı dil olan sözcükleri, dilden çıkartıp ayrı bir yaşam alanı sunmaya çalışmak demek, verili dilin bütün bağlantılarından kaçmak, yeni bir dile yelken açmak demektir. ardından türkiye'nin adresi gelecektir ki, onun türk şiirindeki yeri bambaşkadır. (bkz: türkiye'nin adresi/@ben ruhi bey nasilim) türkiye’nin adresi, şiirin entelektüel bir uğraş olduğu kabulünden vazgeçmeden, şiiri halkla barıştırma girişimi şeklinde bir okumaya açıktır. orhan veli’nin unutturmak istediği şairanelik*, eloluğu’nda değişik bir biçimde baş gösterir. sözleri sanat kaygısı taşır ama halkın kaygılarından beslenen bir sanattır bu. ismet özel’in, "nazım hikmet halkın davasının, orhan veli halkın dilinin peşindedir; metin eloğlu ise halkın davasını halkın diliyle anlatmayı başarır." demesi boşuna değildir.
ezcümle, ben ki ömrübillah at görmemiş bir nalbant diyebilmiş bir istanbulludur rahmetli. -
arkamdan laf etmişsin, sana yakıştıramadım;
beni rezil edip, bir köşeye kodu, demişsin...
dayını kışkırtacakmışsın da bir gece vakti;
parayla iki serseri tutup, ibreti âlem için,
kafamı gövdemden ayırtacakmış!
dur hele, madem ki iş bu yola döküldü;
hepsini dinle de gözün gönlün açılsın:
sana söylediklerimin çoğu yalandı;
ben kim, fransa?ya gitmek kim...
hele o tüccarlık masalı?
nasıl yuttuğuna hâlâ şaşarım.
samsun?da enişteler,
zonguldak?ta teyzeler,
adana ilinde bilmemne hanı;
koca koca okullardan diplomalar;
bizi bekleyen aydınlık günler...
kafana dank desin artık;
bütün bunlar kuyruklu bir yalandı.
başka ne yapabilirdim, söylesene!
yeşilinden tut da mavisine kadar,
nah! yumruk gibi gözlerin vardı.
narçiçeği dudaklar, kulağının memesi;
saç dendi mi aklıma seninkiler geliyor;
kalçalarının tarifini pek beceremiyorum...
bana, kaba herifin birisin, diyorlardı;
seni sevdikten sonra inceliverdim:
efendim?li estağfurullah?lı konuşmalar;
kundura boyacısına hergün 15 kuruş;
?elbette, ne zannettindi?
sakala perdah, bıyığa rastık;
entarimsi gömlekler,
çiklet ilen güneş gözlüğü...
incele incele hani yok mu ya,
höt! desen devrilecek oğlanlara benzedim.
bir şey ikram edildi mi; mersi!
birine tosladın mı; pardon!
boncurlar, bonsuvarlar...
bu arada anamın kefen parasını da yedik;
belediye?deki sıramız güme gitti.
iş bunlarla bitse, öpüp başıma koyacağım;
beni enayi yerine kodun, değil mi?
senin için iki eşek yükü şiir yazdım,
dört kamyon rakı içtim,
gurbetlere düştüm,
düz ovada yolumu şaştım;
hadi bütün bunları sineye çektik diyelim;
ya o belsoğukluğu?
metin eloğlu
alıntı yapacaktım ama bu şiir çok güzel be. aklımı çeldi. -
...
seni sevmeseydim ilkbaharı kodunsa bul gayri
istanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde
umut diye bir şey yoktu ki seni sevmeseydim
hak hukuk bereket diye
eşitlik kardeşlik hürriyet diye
yüreğime sağlık ne iyi ettim *
... -
aşağıdaki şiirin şairidir:
boynumun borcu
leman hanım
size bir şiir borcum vardı ya
işte onu ödüyorum -
bir gül yüzünden mahkemeye düşmüş şairimiz.
"metin eloğlu ve arkadaşı mehmet utku varlık, edip cansever'in gece yarısı evinden çıkarlar. gece yürürlerken yolda bir gül bahçesinin yanından geçerlerken bir gül koparırlar.
gül bahçesi sahipleri ise belgin doruk ve eşi özdemir birsel'dir. belgin doruk'un misafirleri de vardır. karşılıklı söz atışmalarından sonra mehmet utku varlık'ın tartaklanması ile gece son bulur. iddianname :hırsızlığa teşebbüs, tanıklar: belgin doruk, edip cansever."
1971 yılında açılan bu davanın mahkeme tutanakları, 10 sayfa. istanbul barosu damgalı evrak. 21 kasım 2015 cumartesi günü bir müzayedede (gezegen sahaf) satılacak. "evvel-i mezat" fiyatı 50 lira.
("çekiç fiyatı" kaça çıkar bilmem) -
kerem evi
ıspanakta demir var
havuçta b vitamini
bende bir paket cıgara
tadına doyulmaz bir aşk
üç günlük ömür var
daha ölmedik yani -
"yitikçi
hadi git azıcık istanbul iste
kosunlar o denizi bir çanağa
bir çıkına elesinler o günlerimi
o yazdan üsküdar'dan ne kaldıysa elif'ten
doldur ceplerine
onlarda yoksa komşularında vardır
tanırlar sevinirler
beni bay metin gönderdi, de"
yukarıdaki şiirinden de anlaşılabileceği üzere, bir anda insanın hayatında yeni yollar, yeni kapılar açabilecek güçteki şair. buradan hareketle bir soru: "şairler ne için vardır?"... -
"belki azıcık bahçe dikiyorum bir saksıya."
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap