• ba ba ba ipneye bak ne şekiller yapıyo
    kral tvde gitar neyin çalıyo
    baba bizimki hayat değil, aha öyle yapacan
    karıya karı paraya para demeyecen

    baba bizimki hayat değil
    adamlarda kafa var abi
    taş çatlasa parmağı çizilir,
    en kötü şişer filan düşün yani.

    bi de bize bak abi yok fırını taşı
    yok mutfak eşyası taşı
    buzdolabı anamı sikti
    bi de televizyon almış puştun oğlu, onu götürecez.

    bababa küpeli ipneye bak görüyonnu?
    he ya kendi saçıymış top evladının
    ibnenin kendi uçağı var ama
    paraya para, karıya karı demiyo..

    bi de bize bak abi yok fırını taşı
    yok mutfak eşyası taşı
    buzdolabı anamı sikti
    bi de televizyon almış puştun oğlu, onu götürecez.

    devlet imkan vermedi ki biz de öğrenelim gitar çalmayı
    ben de isterim davul çalayım dümbelek öttüreyim
    hatuna bak be abi nası da açıyo götü
    baba nası eğlenirdik biliyonnu?

    ana bu napıyo la? maymun olmuş depiniyo ehe
    dümbeleğe nası abanmış görüyon mu?
    olmuyo be baba böyle hayat değil valla
    ekmek elden su gölden yaşayacaktık be..

    bi de bize bak abi yok fırını taşı
    yok mutfak eşyası taşı
    buzdolabı anamı sikti
    bi de televizyon almış puştun oğlu, onu götürecez.

    ba ba ba ipneye bak ne şekiller yapıyo
    kral tvde gitar neyin çalıyo
    baba bizimki hayat değil, aha öyle yapacan
    karıya karı paraya para demeyecen
  • ilginc bir hikayesi olan parcadır.
    kasım 1984'te mark knopfler, lourdes salamone ile evlenir. (9 kasım 1987 tarihinde çiftimizin benji ve joseph adlarını verecekleri ikizleri olmuştur.) new york city'de genişçe bir mağazayı dolaşırlarken (muhtemelen kendilerine ev düzmekle meşguldüler) girdikleri bölümdeki bütün televizyonlar mtv'ye ayarlanmıştır ve televizyondaki adam sahnede yaptıkları şovlardan bahsetmekte ve nasıl 'havadan para' -money for nothing- kazandıklarını anlatmaktadır. mark orada sergilenmekte olan bir mutfak masasına çöker ve şarkıyı yazmaya başlar.

    sting, dire straits'le katıldığı bir akşam yemeğinde şarkıya bir kaç satır daha ekler. sting'in plak şirketi bu nedenle ücret istemesi gerektiğini söylese de, beyefendi bir kişiliğe sahip olan sting bu iş için para almaz. hatta bu şarkının single kaydında konuk vokalist olarak yer alır.

    şarkının klibi haziran 1985'te londra'da gerçekleştirilir (bilgisayar animasyonlu bir kliptir, seyredenler hatırlayacaklar) ve mtv kanalı bu animasyonda kendi logolarının görünmesine rağmen herhangi bir ücret talep etmez. hatta, mtv europe 1 ağustos 1987'de yayına geçtiğinde ilk oynattığı klip de bu olur.

    klipte yer alan karakterin adı sal'dır ve bilgisayarla yaratılırken joe pesci'nin raging bull adlı karakterinden esinlenilmiştir.

    bir çok kişi bu şarkıda 'faggot' (ibne) sözcüğünün kullanılmasına bozulmuşsa da, 1986'ya gelindiğinde ingiltere'deki her on evin birinde 'brothers in arms' albümü bulunmaktaydı.
  • 1985 yili, ortaokul 2 veya 3. sinif zamanlari..
    yeni yeni, muzik nedir, kitap nedir anlamaya basladigimiz zamanlar.. bir hafta sonu kitapbank'dan eve dönmüs, bulabildigim zagor, mandrake ve atlantis* seklinde ganimeti toplamis, evde de kimse yok*, almanya dan gelen muzik setinde o zamanlar yegane yabanci muzik dinleyebildigimiz, ve sadece fm olarak adlandirdigimiz trt 3 acik..
    spiker o anda lafa girdi.. tam camlari acip odayi havalandiracagim anda.. "bilmemkimden monkey for nothing.. turkiye'de ilk defa su anda yayinda" seklinde.. evet grubu bilmiyorum anlamadim da zaten kimdi.. ve evet monkey.. emin degilim, ya ben yanlis anladim ya da gercekten spiker yanlis soyledi.. zaten ingilizce de yok, almanca siniftayim.. neyse parca baslar devam eder ben "vay amina koyiim bu nasil bir sarki* seklinde dumur ve hipnoz vaziyette dinledim.. (gerci o anda boyle kufur bilmiyorum, simdi ben ekledim dogaclama)

    hemen ingilizce sozluk acip monkey ne demekmis baktigimda monkey = maymun seklinde birseylere geliyormus..
    ertesi gun ben sehirdeki butun kasetcileri gezip "abi monkey'li, maymun'lu nating'li bi parca var bulabilir miyiz, cekebilir miyiz" diye gezmistim.. teksas ismindeki bir kasetci vardi buralarda, inceden, "sen bosver bak ben sana cinderella falan cekeyim" diyerek hafiften metal gazlamaya calismisti unutmuyorum..

    sonuc olarak bu parca ile aklimda kalan en belirgin sey, turkiye'deki ilk yayininda, "gunduz" "rahat" "temiz" "huzurlu" "yalniz" bir ortamda, tamamen huzur icerisinde ilk dinlemisligim vardir.. hala da dinliyorum..
  • utanc verici ama, populer olsun alternatif olsun, sanat uzerine bilgi birikimim hem cok azdir hem de cok gec bas gostermistir. icinde buyudugum cevrede baska turlu olmasi imkansiz degilse de cok zordu. hayatimin ilk 15 yili yasadigimiz mahalle ile sinirliydi. "dunya gormuslugum" de yazlari gittigimiz koyumuzle bayramdan bayrama ziyaret ettigimiz amcamlarin semti ile sinirliydi. belki amcamlarin semtini saymamaliyim; zira, onlara hep hava karardiktan sonra ekmek arabasi kasasinda giderdik, dolayisiyla yolu bile goremezdim o ziyaretlerde. yine bu cevre icerisinde en buyuk bilgi kaynagimiz, sayilari bir elin parmaklarina cok sonralari yaklasmaya baslayan ama bizim evde biri haric hic cekmeyen televizyon kanallari ve gazete kuponlari ile biriktirerek aldigimiz bazi sayilari eksik ansiklopedi takimindan ibaretti. mahalle sakinlerinin de durumu bizden farkli degildi. bize yol gosterebilecek en onemli komsumuz, bizde eksik olan aksiklopedi sayilarina sahip olanlardi.

    bu cemberin kirilmasi bende liseye baslamam ile oldu. lise bir semtin merkezindeydi ve kategorisi dolayisiyla semtlerarasi bir statusu vardi, yani, farkli semtlerden ogrencilerin gittigi bir liseydi. semtlerarasi bu anlamda simdinin populer kavrami "uluslararasi"nin bizim o zamanki literaturumuzdeki karsiligiydi. baska semtten gelen arkadaslarimin ben ve benim mahalle arkadaslarimdan cok farkli oldugunu farketmemek imkansizdi. misal, bir arkadasimdan aslinda o sirada yayin yapmakta olan ama bizim evde hic cekmedigi icin haberdar bile olmadigimiz bir ulusal televizyon kanalinin varligindan haberdar olmustum. bilgi birikimini ve bu birikimin farklilasmasini ne sadece kisinin yasadigi cevreye ne de izleyebildigi televizyon kanallarina baglama niyetinde degilim. ama lafi getirecegim nokta uzerinde bunlarin bir parca da olsa etkisinin oldugunu dusunuyorum.

    lise cagina gelmis bir genc icin dinledigi muzik (tarzi), kendini ifade etme yontemlerinden biri olarak degerlendirilecek kadar onemli tabii. farkli semtlerden gelen yeni sinif arkadaslarimin da benim ve mahalle arkadaslarimin dinledigi muziklerden cok farkli ve cesitli seyler dinledigini farketmem uzun surmedi. misal, hemen ilk haftaydi sanirim, biri sirasinin uzerine garip bir m harfi ile baslayan metallica yazinca ogrendim ben metallica diye bir muzik grubu, metal diye de bir muzik tarzi oldugunu.

    yine okulun ilk doneminde olsa gerek, sira arkadasim sevilay okula walkman'ini getirmese ben bir zaman daha walkman ile tanisamayacaktim eminim. sonra sevilay bana bir sarki dinletmek istedi. sarkinin hosuma gittifini hatirliyorum. tipki sevilay'in kendisi gibi. sarkinin ismini o gun ogrenemesem de, sevilay beni yeterince mesgul ediyor olmali, gitar 'riff'leri aklimda kalmis. tabii o riff'lerin dunyanin en bilinen gitar riff'leri oldugunu ve sarkinin da money for nothing oldugunu ogrenmem epey bir zamanimi daha alacakti. hem simdi sevilay ile gunluk hayatta karsilassam da cikaramam belki. ama bana o gun dinlettigi sarkiyi hala gonulden seviyorum.
  • money for nothing'deki back vokalleri sting söylüyodu .
  • belki de tum zamanlarin en kompleks riff'lerinden birine sahip parca. calmasi zor anlaminda degil ama insani yakalayan riff'lere baktiginizda kulaga hos gelen melodiler gorursunuz, bu sarkidaki efsane giris riff'inde boyle tatli bir meodi yok ama yine de insani vuruyor. anlatamadim ama iste oyle bir sey.
  • mark knopfler şarkının gitar tonunu wah pedalını ara bi pozisyonda sabit tutarak elde etmiş.
  • dünyanın en bilinen gitar solosu bu şarkıya aittir.
  • dire straits in sevilen şarkılarından biri. özellikle başında i want my mtv der eritir beni. bir röportajda mark knopfler şarkıyı nası yazdıgını anlatıyodu. bir beyaz eşya dükkanı türü bişeye gitmiş bu. ordaki taşıyıcı elemanlar muhabbet ediyolarmış. we got to install microwave ovens , custom kitchen deliveries. we gotto move this refrigerators we gotto move this colour tvs diye. bu mark da not etmiş bunları şarkı sözü yapmış. hatta adamlar bi ara hawaian noises falan demişler(yanlış yazıo olabilirim:) onları da eklemiş.
  • uzun yolda dinlenecek en baba sarkilardan biridir...

    now look at them yo-yo's that's the way you do it
    you play the guitar on the mtv
    that ain't workin' that's the way you do it
    money for nothin' and chicks for free
    now that ain't workin' that's the way you do it
    lemme tell ya them guys ain't dumb
    maybe get a blister on your little finger
    maybe get a blister on your thumb

    we gotta install microwave ovens
    custom kitchen deliveries
    we gotta move these refrigerators
    we gotta move these colour tv's

    see the little faggot with the earring and the makeup
    yeah buddy that's his own hair
    that little faggot got his own jet airplane
    that little faggot he's a millionaire

    we gotta install microwave ovens
    custom kitchen deliveries
    we gotta move these refrigerators
    we gotta move these colour tv's

    i shoulda learned to play the guitar
    i shoulda learned to play them drums
    look at that mama, she got it stickin' in the camera
    man we could have some fun
    and he's up there, what's that? hawaiian noises?
    bangin' on the bongoes like a chimpanzee
    that ain't workin' that's the way you do it
    get your money for nothin' get your chicks for free

    we gotta install microwave ovens
    custom kitchen deliveries
    we gotta move these refrigerators
    we gotta move these colour tv's, lord

    now that ain't workin' that's the way you do it
    you play the guitar on the mtv
    that ain't workin' that's the way you do it
    money for nothin' and your chicks for free
    money for nothin' and chicks for free
hesabın var mı? giriş yap