• böyle saf, sürekli gülen çocuklar olur ya, münevver öyleydi işte. suratından gülücük eksik olmazdı.

    tanıyan tanımayan herkes melek diyor ya hani, gerçekten melek gibiydi. bir tövbe tövbeee demesi vardı, sırf onu söyletmek için sınıfta saçma saçma şeyler söylerdim. he bir de sürekli saçlarıyla oynardı, bir parmağı sürekli saçlarının uçlarındaydı. elleri de minicikti. sonra hadi fal bakalım diye tuttururdu, meraklı melahat derler ya münü'ye uygun bir lakaptı bence. konuşmaya başlayınca yanaklarını sıkası gelirdi insanın. böyle bıcır bıcır... bir gün sınıfa elimde browni falan girdim sırada oturuyordu, pislik yapayım dedim. gittim yanına bak münü şimdi ne yapcam dedim, baktı, browniden koca bir parça ısırdım çiğnedim, o da meraklı gözlerle bakıyor, sonra açtım ağzımı ööö diye, bir ıyy diyerek kaçışı vardı kopmuştuk sınıftakilerle.
    o kadar iyi niyetliydi ki, herkesi kendi gibi sanardı. kuşummm kuşumm diye ortalıklarda gezinirdi. parça parça bunları hatırlayıp, onu düşününce bir gülümseme yerleşiyor suratıma. unutmuyor insan sesini, gülüşünü. keşke diyoruz ama...

    okuldaki son günü de dün gibi düşününce.

    doğum günü için yer ayarlamaya gideceklerdi onunla birlikte. yine o parlak sarı ugg'larını giymişti. çok dalga geçerdim o ayakkabısıyla da. o gün geldi kuşum dedi sence pantolonumu ugg'ların içine sokayım mı yoksa üstünde mi kalsın. bende dalga geçtim yine kızım o ne ayakkabı ya çıkar bence komple diye. ya söyle hadi dedi. söyledim. meğer son kez dalga geçmişim münü'yle. hayatında ilk kez, sevgilisi dediği adamla doğum günü için yer ayarlamaya gidecekti. içi içine sığmıyordu, mutluydu, nişantaşında olacak, bir yer var diyip duruyordu. sürekli sırıtıyordu. sonra ders bitti. okuldan çıktık. o çıkışta bekliyordu, taksi geldi, binip gitti...

    insanın aklının alamayacağı şeyler vardır ya hani, bu da onlar biri. böyle bir insana, böyle bir kader mi diyim ne diyeyim bilemiyorum... ama bildiğim tek bir şey var, onu tanıyan biri kesinlikle onu unutmayacak. hep gülücükleriyle hatırlayacak.
  • cem garipoğlu tarafından hunharca katledilmiş cancağızım, rahmetli.

    o dönem otopsi raporunu okumuştum, okuyup ağladığımı hatırlıyorum.
    bir de ismini unuttuğum bir programda, sezen aksu-firuze eşliğinde anılmıştı.
    şimdi ne zaman firuze çalsa, aklıma münevver karabulut gelir.

    "üzüm buğusu gibi..."

    ne zaman protez tırnak taksam, cem garipoğlu'nun evinde, yerde bulunan tırnakları geliyor aklıma, poşetten çıkan kanlı çamaşırlar beliriyor sonra gözümde. sonra testere geliyor aklıma, başının gövdesinden ayrılma sahnesi... daha sonra onun bulunduğu, cenaze için, kafasının gövdesine dikildiği...

    amcası, bileklerinden bahsetmişti bir yerde... "bileklerini telle mi neyle bağladılarsa, bilekleri..." deyip yutkunmuştu adamcağız...

    ölüm anında aklından geçenleri düşünüyorum, ne kadar ürküp, ne kadar korktuğunu...

    allah rahmet eylesin. ben bu cancağızıma hala çok üzülüyorum.
  • günlükleri yayınlanmış.

    vicdan yok bazılarında çok net artık. fakir bir ailenin 17 yaşındaki kızının havalı görünmek istemesi, güzel yerlere gitmekten duyduğu haz çok mu anormaldir? olsa olsa gülümsetir insanı, büyüyünce anlayacak nasılsa denir. ya da kızın ailesinin zengin kısmeti reddetmesi, "fakirsin sen yavrum, bunlar bize göre işler değil" tadında eski türk filmlerinden fırlamış cümleler mi kurmaları normal olan?
    burada cinayet unutulmasın, kimse kayırılmasın diye çaba sarfedeceğime böyle konuşamadıkları için (ki ne dediklerini bilmiyoruz) onları ayıplamam, müstehzi gülüşler atıp, "normalde sizinle çok pis dalga geçerdim ama şimdi kızınız öldü diye badem gözlü oldu, hadi gene iyisiniz" demem daha sağlıklı olurdu herhalde.

    nasıl zehirli bir zihniniz var sizin anlamak çok zor. neyle dalga geçtiğinizin farkında mısınız? her yorumu "zavallı fakirlerin ezikliği" bağlamıyla açıklamak gerçekten çok alkışlanası.. aferin çok nefis tespitler yaptınız, herkeş zenginlere özeniyor da ondan taktı bu olaya tabii. "kızının kesik başını eline alan aile" nasıl bir tanımdır yahu? ne yaptılar size de parayla bu derece bozdunuz acaba?
  • burada verilen haber7 isimli garabet haber sitesinin bağlantısına girmiş bulundum. bir insansının onu bir zamanlar sevmiş genç bir kızı bu kadar hunharca katletmesinin midemde yarattığı bulantı bir yana, mümin mütedeyyin tanımlanmış halkın olayla ilgili yorumlarını da okuyunca çok samimi söylüyorum kusmak için banyoya koşayazdım. boğazımda o malum lanet olası yumruyla elim titriyor klavyede. gencecik güpgüzel bir kız, ailesi bakmaya kıyamaz, fotoğraflarını gezdim, göz yaşlarım misket oldu da kayamıyor bebeklerden.

    neymiş? özgürlük! neymiş? insan hakları! neymiş? adalet!
    7.4 yetmedi micilerden, 7 gencin doğalgazdan zehirlenmesinden ibret malzemesi çıkarma cüretine girenlerden ve türkan saylan baş örtüsüne muhtaç oldu layloyhuculardan sonra da bu! sefil yaşam formları olarak her biriniz ayrı ayrı ibret olmuşunuz hal-i hazırda, ne nafile çabalar bunlar, ah bi anlasanız kımıl zararlıları, ah bi bassa düz beyinleriniz, bırakırdınız belki acılar üzerinden tek hücrenizi destekleyecek vesika çıkarma kaygısını!

    bahsi geçen yorumları merhuma saygızlık olmaması adına buraya kopyalamıyorum ama en azından şunları söylemeden geçemeyeceğim. "o kız zaten ölmüştü" diyen yolsuz kalasıca garip yolcu, "daha fazla günah işlemeyecek en azından" diyen açmadan solasıca lotus nilüferi! o kimselere bırakmadığınızı sandığınız allah zihniyetinizin bin belasını versin! oksijen zaiyatısınız yemin ediyorum, bir kavak ağacı, bir çam yarması gibi bu dünyayı tek nebze güzelleştirmemenizin yanında, asıl siz zaten yaşamıyorsunuz, hiç de yaşamayacaksınız, idrak yollarınızı tıkayansa allah sevgisi değil haşa, bildiğin vicdansızlık, cibiliyetsizlik, kir.

    öte yandan, katilin annesi olsam direkt elimle teslim eder, evlatlıktan reddederdim, böyle bir oğul doğurduğum için intihar edecek kadar kafayı yiyebilirdim, o da muhtemel. hay ben senin analığına, gücünü ardına komayıp saklıyorsun ha o yılanı koynunda evlat diye? analar ne evlatlar doğuruyordan sonra tam bir analar ne analar doğuruyor vakası. babasını hiç demedim, aynısı geçerli.

    adalet mülkün temeliymiş. hayır efendim, mülk adaletsizliğin müsebbibi.
  • bayadır kenarda bekliyo bu entry.. bi türlü kelimeleri toparlayıp yazamadım.. daha doğrusu normalde yaprak yaprak entry kasan ben, bu konuda edeceğim hiç bi kelamın duruma faydası olacağını düşünmedim.. o düşünceyle neden ekşide yazıyoruz gerçi? ne sikime yarıyo..

    belki birisi okur burayı da, ne olduklarını anlar bunların diye yine de yazmaya karar verdim.. anaokulundan orta sona kadar hayli taşaklı ve zengin yuvası bi okulda okudum.. tamamıyle coğrafik koşullardan dolayı, annemle babamın işine yakın olsun diye zamanında bi hoca referansıyla girmiştim okula.. ne olduğunu nelere gebe olabileceğini bilmeden..

    özel okul geçmişi olan herkes bilmez anlamaz o okulların ne yuvası olduğunu.. ancak esaslı bi devlet okulu kontrast etkisini yaratabilir çünkü.. bi sürü dandik sunum ödevi, müdürlerin siyasi düşüncesine göre subliminal mesajlar ve insan değerinin kıyafetle belirlendiği kapitalist et yığınları..

    lan semrin bunun bilkenti var, koç tıbbı var diyeceksiniz.. haklısınız da.. bilkente paralı adam gir(e)mediği herkesin burslu olduğu dönemlerde, standforddan ithal hocalarla ders yapıldığı yıllarda, para henüz sonradan görme burjuvaya ve imam hatip takımına geçmeden önce, özel okullar bu kadar basit değildi.. ama inanın bana bok gibiydi yine de..

    özel okuldan anadolu lisesiine adımımı atmakla hayatımın en doğru kararını verdim.. sıklıkla pişman olduğum yaptıklarım arasından, kafama sıksalar bile değiştirmeyeceğim yegane karardır o lanet bursu kabul etmeyip kendi halinde bi anadolu lisesine gitmem..

    sosyoloji ya da mülkiye okumak isterdim.. imkanlar el verseydi, tıp yerine sosyoloji okumak isterdim.. o yüzden içimde ukte kaldı sosyoloji.. insanların doğdukları yere bağlı olarak kurdukları yaşamlar.. kısıtlamalar ölümler.. ve herkesin tek bir şansının olduğu şu sikik planette harcanan hayatlar.. içim acıyo bazen pazarda yorgun argın kadınları görünce.. bi yanda 60ında birasını yudumlayıp, hala flort eden, dans eden, bisikletiyle çilek toplamaya giden kadınlar bi yanda cefa çekmeyi olmuşluk şartı sanan, yaşadığı boktan hayata bi kulp bulmaya çalışan anneler..

    münevver karabulut benim için kardeşim gibi.. ölen her insana üzüldüğüm filan yok.. o kadar iyi bi insan değilim.. hissizim hatta.. aşırı çıkarcı ve statükocuyum.. hayatımdaki insanları kartvizitlik görüyorum. vs vs.. ama benim kardeşim de, benim kurtulduğum o özel okul ortamına adım attı.. 8 sene okudu o okulda, ben 8 senenin 8 senesinde de onun aşırı tutucu annesi gibi her yaptığını engelledim.. gitmek istediğ iyerlere göndermedim, ders çalışsın diye dövdüm, kulakları kıpkırmızı olana kadar çektim.. annem bile bana kızmaya başladı zaman zaman.. insanlar sbs anası diye dalga geçtiler.. oysa benim amacım, kardeşimin de bi münevver olmamasıydı..

    münevver şimdilerde unutulmuş olsa da, müthiş bi sosyolojik temsili örnektir aslında toplumda.. adını feriha koydumlarda ayıla bayıla izlediğimiz o müthiş zengin adamların gerçek yüzünün tezahürüdür gerçek hayatta.. ehehe yine mi aynı konu la, zengin çocuk fakir kız diye izlediğimiz türk filmlerinin en realist halidir münevver.. paranın yolsuzlukla ve soysuzlukla birleştiğinde neler yapabileceğinin kanıtıdır..

    en basit örnektir ya münevver.. en basit örnek.. toplumsal sınıfların bu kadar farklı olduğu toplumlarda en bilinmesi gereken kuralı çiğnemiş örnektir.. içim yanıyo ama, münir özkul azarlamalarını buraya taşak geçmek için yapıştıranlara gülsem de ben de, içten içe biliyorum münevvere de bunlar söylenmiş olsaydı zamanında o kız bu halde olmazdı..

    insanların nasıl öldüğü mühim değil.. hakikaten değil.. kollarımda şimdiye kadar 4 kişi öldü.. ve sadece 25 yaşındayım.. kimisi kan kustu kimisinin haberi geldi, kimisi sessizce gözlerini kapadı.. hiç bir ölüm şekli gittikleri gerçeğini değiştirmedi ama kafası kesilmiş yahu bu kızın canlıyken?

    bir orospu çocuğu, kendinden pezevenk bir aile.. ve bunların haddi hesabı yok.. yazarken ellerim üşüyo sinirden.. titriyorum.. bu kadar kör gözüme parmağım mı bu işler bu ülkede? almanyada kredi kartının faizini yüzde 6 mı ne düşürdü diye görevden alınan bakanlar var lan.. hollandada spor merkezini zamanında açamadı diye işten kovulan başkanlar.. ve türkiyede ne var?

    para kimdeyse onun borusu ötüyo.. onun testeresi kesiyo..

    bir gün facebookta bu orospu çocuğu katil için ayılıp bayılan kızlar gördüm.. onun erkeksi olduğunu iddia edip fan grubu kurmuşlardı.. kıza sürtük diyolardı.. keşke caps olsaydı da koysaydım.. midesi alacak olanla açıp bakabilir gruplara.. işte bu kadar ucuz insan hayatı münevver..

    insanlar bu kadar ucuzlar münevver bu topraklarda.. bu kadar soysuzlar bu kadar anasından piç olarak çıkmışlar.. nasıl göremedin kızım bu zenginlerin ne mal olduklarını? nasıl alttan altta, toplumun aç kesmini frenlemek için yapılan onca göz korkutma, once zenginlerin kötü olduğu türk filmleri aklını çelmedi senin?

    ve evet, zamanında zenginlerin hep katil ve hep ibne olduğu günümüzde, artık içinde villa bulunmayan dizi yok.. olsa da, sonunda fakir olan kişi de villaya taşınıyo bi şekil..

    ağır romanda tina soruyodu hayat hep mi adaletsiz olacak diye.. sonra da tinere batırıveriyodu sigarasını.. şimdi bana deseler ki, yarına öleceksin.. gidip bi çok kişiyi katlederim.. hunharca katlederim.. damarlarından akan kan, gözlerinin ölmeden önce kayması, şoka girip bembeyaz olmaları koymaz bana.. giderim ve o orospu çocuğunu katlederim..

    zenginler hep mi kötüdür? evet hep kötüdür.. yolsuzluğun kol gezdiği ülkelerde zenginler hep kötüdür.. şimdi o arabalı diye sevdiğiniz, üstünden tommy beymen çıkmayan manitanıza dönüp bi daha bakın genç kızlar, onun elinin altından geçen kızları, herşeyi satın alabilmenin verdiği hayvanlığı iyice inceleyin.. münevverin otopsi raporunu okuyun ve düşünün ; para için değer mi? marka giysiler için değer mi? elin zengin piçi sana tokat atacak, seni aşağılayacak, fiyakalı arabasıyla seni evinden alacak, anan baban üzülecek ama ellerinden de bişi gelmeyecek.. bin bir yalanla çıkıp gideceksin evinden evine.. senin tüm evinin toplamı kadar salonu var o evin.. üstünde sensörlü spotları var, milyon dolar fiyatı var.. ama sonunda bir gitar kutusunda, kafan ayrı kolun ayrı yerde.. arkanda tek bir kişi bile duramıyo.. herkes de sana bunun yapanın bi şekil yırtacağını biliyo.. şimdi söyle bana değer mi?

    allah bütün haketmeden zengin olanların belasını versin.. allah bütün parasıyla insan alan patronların türlü türlü belasını versin..
  • evet munu... cok yakin sayilmazdik ama onu hep gulumsemesiyle bilirdim. kardesi icin de cok uzuluyorum. ben omrumde boyle iyi anla$an abla-kardes gormemisimdir. umarim etiler gibi goz onunde olan bir yerde gelisen bu olay kisa surede cozulur ve sorumlular cezasini cekerler.

    mekani cennet olsun.

    basina gelenler gun gectikce alistigimiz insanlik disi olaylarin bir yenisidir. ama neyse ki tanidigimiz biridir munevver ve ne zaman benzer bir haber okunsa hatirlanacaktir.

    eger bu olayin sorumlularini hala insan diye nitelendirebilecekler olursa, o zaman bana insan demeyin. reddediyorum.
    cok bela okumam ben. okusam da ciddi degilimdir. ama size butun nefretimle, cok samimi bi sekilde diyorum. allah belanizi versin.

    allah belanizi versin.
  • fatih altaylının geçen gün habertürkte cem'in katilin yani ailesinin yaptıklarını yazdıkltan sonra bir kez daha sinir krizine girdiğim, öülümüne üzüldüğüm insan.

    'biliyorsunuz, münevver öldürüleli 50 günü geçti. istanbul polisi 52 gündür münevver'in katilini yakalayamadı.
    bırakın yakalayamamayı, zanlı cem garipoğlu'nun nerede olduğuna dair bir bilgi, bir ipucu da yok. türkan saylan'ı dinleyeceklerine, garipoğlu ailesini dinlemiş, izlemiş olsalar belki bir ipucu çıkardı, ama nerede!
    habertürk cinayetten bu yana hemen hergün bu olayı haber yapıyor ve münevver'in katilinin peşini bırakmıyor.
    bunu toplumsal bir görev biliyoruz. eski zamanlarda gazetecilik böyle yapılırdı, biz de öyle yapıyoruz.
    ama dün çok ilginç bir "ihtarname" aldım.
    münevver'in katil zanlısı cem garipoğlu ve ailesinden.
    münevver'in katilinin yakalanmamasını haber yapmamız, "aileyi rahatsız ediyor, toplum içinde küçük düşürüyor, yargıyı etkiliyormuş."
    garipoğlu ailesi, "bu haberleri yapmayın" diye bizi "ihtar" ediyor.
    şimdi bana bu "arsızca" ihtarnameyi gönderen garipoğlu ailesi'ne iki çift lafım var:
    oğlunuz, türkiye'de işlenmiş en vahşi cinayetlerden birinin zanlısıdır.
    cinayet gününden beri kayıptır. bugüne kadar oğlunuzun ortadan kaybolması ile ilgili olarak hakkınızda en küçük bir ithamda bulunmadık.
    ana baba olarak, evladınıza sahip çıkma duygunuzu kabul etmekte zorlansak da, anlayışla karşıladık.
    siz ise bize bir ihtarname yollayarak, "münevver'in katili bulunsun" diye yaptığımız yayınları durdurmaya çalışıyorsunuz.
    haddinizi bilin!
    biz bu cinayeti işleyen katilin yakalanmasını istiyoruz.
    bunu bütün ana babalar adına bu işi takip ediyoruz.
    bize ihtarname yollayıp, "bu işin peşini bırakın" anlamına gelecek ifadelerle bizi susturmaya kalkışmayın.
    eğer oğlunuzun masum olduğuna inanıyorsanız, getirin adalete teslim edin.
    sizi toplum içinde zor duruma düşüren bizim yayınlarımız değil, bir katil zanlısının ortadan kaybolmasına destek olduğunuza dair yaygın inançtır. aile onurunuzu temizlemek, oğlunuzun yargıda aklanması veya mahkum olması ile olur.
    şunu biliniz ki,habertürk bu cinayetin sorumluların yakalanması için yayınlarını sürdürecektir.
    bize ihtar yollamak sizin boyunuzu aşar.'

    artık bunu da okudum ya ölsem gam yemem. bu kadın nasıl annelik kocası nasıl babalık yapmış anlamıyorum. zaten ne kadar yaptıkları oğullarının yaptığı canilikten belli ama gene de benim aklım almıyorum. ulan senin oğlun 17 yaşında bir genç kızı vücudununu parçalara ayırarak öldürmüş. ben olsam evlatlıktan reddedip, direk polise teslim etcekken siz oğlunuzu koruyorsunuz. utanın biraz cidden utanın. anladık oğlunuz gene kıyamıyorsuz ona ama biraz vicdan sahibi olun, biraz cesur olun. en azından haddinizi bilin, sesinizi kesin, oturun.
  • başlığının altına 'tipik bir aldatma vakası', 'cinnet geçiren sevgili olayı' diyerek bu esrarı çözülememiş vahşet dolu cinayeti sıradanlaştırmaya, 'meşrulaştırmaya' çalışan şahıslar, sizi kim besliyor, bir cinayet üzerinden neden dezenformasyon ve manipülasyon yapıyorsunuz, kimin itibarını yerine getirmek için klavyenizi satıyor veya kiralıyorsunuz, bunu bir zahmet açıklayın. herhangi bir menfaatiniz yoksa, bu cinayeti neye dayanarak tipik bir sevgili cinayeti, aldatma olayı olarak nitelendirdiğinizi kanıtlarıyla ortaya koyun. eğer koyamazsanız size yakışacak sıfatları buraya yazmaya bile değmezsiniz.

    vahşice, işkence yapılarak, birden fazla kişi tarafından tecavüz edildikten sonra ve henüz hayattayken testere ile kafası kesilmek suretiyle katledilmiş çocuk.
  • bu kızcağızı öldüren öyle yoldan geçen herhangi biri değildir, hırsız, tecavüzcü, kapkaççı değildir. kaç aylarını birlikte geçirdiği, birlikte güldüğü, birşeyler paylaştığı sevgilisidir. nası olur da bi insan böyle bir cinayet işler aklım almıyo. normal bir öldürme vakası değil bu, öyle bir anlık sinir, kendini kaybetmeden kaynaklanmaz böyle bir şey. nasıl bir nefret duygusu olması gerekir ki kızın başını kesesin? anası-babası da örtbasa yardımcı olmuş. böyle psikopatlarla aynı yerde yaşadığım için korkuyorum. allah hepsinin, annesinin babasının, katilin, yardım edenlerin belasını versin. kendi kafaları süne süne kopsun, etleri paramparça olsun inşallah.
  • gerçekten ürkütücü bir cinayete kurban gitmiş biri. gerçekten tüm içtenliğimle ailesine ve arkadaşlarına sabır diliyorum.

    düşünün;

    okulunuzdan çıkıyorsunuz. bu sizin için herhangi bir yer de olabilir. evinize gideceksiniz. sadece evinize, başka bir düşünceniz yok, ya da var ama önem tutmuyor.

    evinize varamıyorsunuz.

    evinizdekiler bir müddet sonra telaşa düşüyor. ardından çok tedirgin bir bekleyiş.

    bir kağıtçı, evle alakası bile olmayan bir yerde kesik bir baş buluyor.ardından gelen bir polis de, sonra bedeni, bir konteynırda.

    haber eve düşüyor.

    düşünün;

    çocuğunuz eve gelemeyince 2 parça halinde bulunduğunu öğreniyorsunuz.

    bu şekilde öldürülmüş olduğunu.

    ve tekrar düşünün;

    sadece bir yerden bir yere gideceksiniz. olay bu. ama bu şekilde öldürülüyorsunuz.

    kaçımız bu kızcağızın terkettiği o sıradan rutin hayatımızı eleştirmeden durabiliyoruz ki?

    bu kızcağızın tek isteği, belki de sadece evine gitmekti.

    ...

    gerçekten üzüldüm. keşke genç bir can, böyle yitip gitmeseydi. derhal suçlunun içeriye tıkılmasını bekliyorum. o saklandığı delikten çıkarılıp içeriye tıkılmasını.
hesabın var mı? giriş yap