• kadir topbaş'ın danışmanlığını yapıp oğluyla beraber danışmanlık kisvesi altında bol bol yedikleri için olabilir mi?
  • kendisiyle yapılmış bir röportajda mı söylemişti, bizzat mı dinlemiştim hatırlamıyorum. hikâyelerini çoğu kez yazdığı gibi bıraktığını, üzerinde rötuş yapmayı sevmediğini, son noktayı koyduğunda dumanı üstündeyken neşretmeyi sevdiğini söylemişti.

    bilenler bilir, yaklaşık 10-15 yıl önce dergah peykhane sokak'ta köhne bir handaydı. bir gün randevu alıp gittim. kimsin necisin demeyip dinledi. o zamanlar serde nevheveslik ziyadesiyle. mütevazı dekor gün gibi aklımda: güzel bir daktilo, kafeste bir kanarya, pencerede envai çiçekler, arkasında tanpınar'ın bir fotoğrafı, duvarlarda resimler, sıra sıra kitaplar... yazdığım ilk hikâyeyi cesaret edip götürmüştüm, bir yarışmaya gönderecektim. okuyacağını söyledi, okudu da. haberi alınca içim çırpına çırpına dergâh'ın yolunu tuttum. gelmemişti ama hikâyeyi bana teslim edilmek üzere zarflamıştı. bazı yerlerin altını çizmiş, bir şeyler yazmış, hala duruyor bir köşede o eskiz. en başına da "çok süslü" demiş. o zamanlar anlayamadım, üzüldüm. zaten hikâyem de yarışmada dereceye giremedi. ama sonraki yıllarda mustafa kutlu'nun kelimelerinde gizlenen sehl-i mümteniyi anladım. her gün önünden geçtiğim "karaköy'deki akbank'ın önündeki armut ağacı"nı arkakapak yazıları'ndan öğrendiğim gibi.
  • bu ay, görev yaptığım okuldaki tüm dokuzuncu sınıf öğrencilerine " mavi kuş " adlı eserini okutacağım, muhteşem sıcak bir anlatıma sahip türk edebiyatı öykücüsü.

    şu an hayatta olan en iyi hikâyecimizdir.

    kendisiyle bizzat tanışmışlığım da var. bilgili ve gerçekten de hikâyeleri gibi nahif bir insan.

    eserlerinden en azından birinin sinemaya aktarılmasını çok isterdi ve 2012 yılında kenan imirzalıoğlu'nun başrol oyuncusu olduğu " uzun hikâye " adlı film, yazarın aynı isimli kitabından uyarlanarak çekildi.

    bazı kitaplar bazı mevsimlerde okunur ya hani, mustafa kutlu'nun kitapları da güz ve kış mevsimlerinde okunası kitaplardır.
    kendinizi bir anda kitabın içinde, kahramanlardan biri gibi bulabilirsiniz.

    dergah yayınları'ndan çıkan devasa bilgi kaynağı türk dili ve edebiyatı ansiklopedisi'nde de çok fazla emeği vardır üstâdın.

    öyle bir adam ki kendi yazdığı kahramanlarla kavga eder, kimini daha az kimini daha çok sever. kitaplarda kahramanlar sürekli diyalog hâlindedir. bu da okuyucunun kitaptan kopmamasını sağlar.

    " dilimizdeki en güzel kelime: merhamet " der, mustafa kutlu. okuyucuyu yormayarak bize bu merhameti gösterir eserlerinde. ve kötü karakterlere dahi merhamet duymamızı sağlar kullandığı dille.

    ve belki de onun eserlerinin en sevilen yanı, gün geçtikçe ne gibi değerleri yitirdiğimizi yüzümüze vuruyor olmasıdır.
  • illa bir kitabı senaryolaştırılıp filme alınacaksa, ilk elden uzun hikaye'sinin yönetmen veya senaristlere tavsiye edilmesi gereken yazardır bir de...
    baba-oğul ekseninde, trenli bir film olur, ne güzel işte.
  • bakan okunmasını tavsiye edince kesin islamcı bir yazardır dedim, yanılmadım.
  • 30 yıldır hayatımızdan çekilen edebiyatı, sabahın erken saatinde fırından yeni çıkmış sıcacık bir ekmek gibi sofraya getiren büyük yazar.

    hoşbeşi, tatlı dili, sohbeti, dertleşmeyi, muhabbeti, selamı, tebessümü bize öğreten / hatırlatan büyük ağabeyimiz.
  • 2007 yılında bu başlığa şu entryi giren arkadasin nicki "corvus corona". bugün bakan, corona virüsü tedbirlerinde bu yazarı örnek veriyor. gel de komplo teorisi çıkarma ciks ciks ciks.. .
  • mustafa agabeyi yakinen tanirim. tum kitaplarini (bazilarini 3-4 kere) okudum. hic bir eserinde islamcilik veya din propagandasi yoktur. yalin bir uslupla hayati ve insanlari anlatir, iyilikle kotulugu fotograf ceker gibi yorumsuz betimler. “islamci” diyerek asagilamaya calisanlar bilsin ki o, siyasetten uzak, durust, yalansiz ve en onemlisi guzel bir insandir.

    mustafa kutlu, kasaba insanlarinin hikayelerini anlatir. uslubu yalin, sade ve akicidir. turkceyi cok guzel kullanir. siradan kelimelerle cok buyuk laflar eder, sasirirsiniz. atmosfer oykuleri yazar, sizi icine ceken hikayelerdir bunlar. her bir oykusu, sinema izleme etkisi dogurur. kenan imirzalioglu’nun oynadigi uzun hikayefilminin hikaye ve senaryosu da o’na aittir.

    bu boyledir
    yoksulluk icimizde
    yokusa akan sular
    mavi kuş
    gonul isi
    huzun ve tesaduf
    beyhude ömrüm
    en guzel kitaplaridir.

    (ha, bir de “mustafa kutlu kim amk?” diye entry giren cahil denyolar var aranizda. basitliginizi bu kadar belli etmeyin be oglum. hic bi sey bilmiyorsaniz acin bi google’layin kimdir nedir. omrunu turk edebiyatina adamis beyefendi bir insana saygi duymaniz icin “sizden” olmasina gerek yok...)
  • 1947 (erzincan / ilıç / kuruçay) doğumlu.çocukluğu babasının nahiye müdürlüğü yaptığı erzincan köylerinde geçti. orta öğrenimini erzincan lisesi'nde (1964), yüksek öğrenimini erzurum atatürk üniversitesi fen-edebiyat fakültesi türk dili edebiyatı bölümü'nde tamamladı (1968). tunceli ve istanbul'da edebiyat öğretmenliği yaptı.
    (1968-1974). görevinden ayrılarak kuruluşuna katkıda bulunduğu dergâh yayınları'nda çalışmaya başladı (1974). sanat hayatına istanbul'da çıkan "fikir ve sanatta hareket" dergisinde yayımladığı hikâyeler ile girdi (1968). ayrıca adımlar (erzurum 1970-72), hisar, türk edebiyatı, düşünce, yönelişler gibi dergilerde yazdı. 1990 mart'ından itibaren yönettiği dergâh dergisinde hikâye ve yazıları çıktı.türk dili edebiyatı ansiklopedisi (8c. 1976-98) nin iii. ciltten itibaren yayım yönetimini üstlendi ve bu ansiklopediye geniş ölçüde madde yazdı. 1986 yılından itibaren zaman gazetesinde "bir demet istanbul" başlığı altında şehir yazıları yayımladı.kentleşme,dergah,kasabalı aşklar,sevgi üzerine harikulkade hikayeler yazar.sıcacık ve şaşırtıcı bir o kadar sade üslubuyla insanı bu dfünyadan başka bir dünyaya götürür.yokuşa akan sular, umutsuz bir aşkın münakaşası adlı hikayeleri beni yaralamıştı.en son eylül 2002 yanılmıyorsam mavi kuş adlı bir kitabı yayınlandı.sait faik ile birlikte gözüm kapalı okuyacağım bir isimdir.erzincanlı olmanın bütün güzelliği ruhuna sinmiştir.

    hikâye kitapları: ortadaki adam (1970), gönül işi (1974), yokuşa akan sular (1979), yoksulluk içimizde (1981), ya tahammül ya sefer (1983), bu böyledir (1987), sır (1990), arka kapak yazıları (1995), hüzün ve tesadüf (1999), uzun hikâye (2000), beyhude ömrüm (2001). denemeler: şehir mektupları (1995), akasya ve mandolin (1999) inceleme: sait faik'in hikâye dünyası (1968), sabahattin ali (1972).
  • sade bir dille yazar doğrudur. ancak yazdıkları aşırı derecede çocuksudur. genellikle bütün kitap boyunca fakirliği kutsallaştırır ve kitapların sonunda da muhakkak iyiler kazanır. kitaplarını okurken yazarın bizim yaşadığımız dünyadan çok farklı, tozpembe bir dünyada yaşadığını düşünürsünüz ister istemez. fakirliği öyle bir över ki insanın malını mülkünü yakıp kuru ekmek soğan yiyesi gelir. kitaplarını zor günler yaşamış hayatın sillesini yemiş kişilerin okumasını tavsiye etmem. şahsen ben okurken muhtemelen öyle olmamasına rağmen yer yer yazarın okuyucuyla dalga geçtiğini düşündüm. bence kutlu bu kitapları ciddi ciddi yazdı ve yazdıklarına gerçekten inanıyor. ancak bana samimi gelmiyor. kutlu'nun kitaplarını okurken keşke tozpembe bir hayat yaşasaydım ve zeka seviyem düşük olsaydı da şu kitapları beğenebilseydim dediğim çok oldu. islamcı bir yazar olduğu da doğrudur, olayları sürekli dine bağlar. orasını seversiniz sevmezsiniz size kalmış. ancak kitaplarının herhangi bir edebi değeri yoktur. gerçek edebiyat arıyorsanız hiç bulaşmayın.
hesabın var mı? giriş yap