• kaşgarlı mahmud'un meşhur eseri divanü lugati't-türk'ten algılayabildiğim kadarıyla türk mitolojisi içerisinde ay ile birlikte kişileştirildiği kesin olan iki kavramdan biri olan şey; zaman.

    kelime anlamı zaman olsa da ödlek, öd tengri değildir; yani aslında zamanın kişiselleşmiş hali olmasına rağmen ödlek bir tanrı olarak görülmemiş, insanın doğumdan ölüme ömürlük yolculuğunun fizikî bir algıyla yorumlanışı olagelmiştir. tabii bahsettiğimiz mitoloji döneminin takriben m.ö. 3'üncü asırdan m.s. 9'uncu asra kadar bir milenyumdan daha uzun bir süreye, kıpçaklar'dan xiongnu'ya hazarlar'dan uygurlar'a kadar pek çok halka, ötüken ormanları'ndan tuna boylarına uzanan bir coğrafyaya ve maniheizm'den tengricilik'e nasturilik'ten sünni islam'a kadar pek çok dine ve külte tekabül ettiğini düşünecek olursak, söz konusu algının bilhassa maniheizm'den türk kimliğine geçmiş olma olasılığını daha yüksek görmekteyim. zirâ; kurtuluşu zaman içerisinde beş ilahi unsurun beş şeytani unsuru bastırmasında gören bu inanışın diğer tüm dinler içerisinde zaman gibi soyut kavramlara kişilik katma potansiyeli en fazla olan inanış olduğu aşikârdır. yine de bu hususta net bir şey söyleyebilmek zor.

    ünlü türkolog jean paul roux da kaşgarlı'nın eserinde geçen "annesi onu doğurup da ismi verilir verilmez, insan ayaklanır ve ödlek'in atına biner" tümcesinden hareketle bu kavramın "zamanı kontrol eden" öd tengri'den farklı olup soyut bir kişilik vakfedilmiş bir kavram olduğuna ve muhakkak yabancı bir kaynaktan türk kültürüne duhûl ettiğine işaret etmektedir. öte taraftan, m.s. 8'inci asırdan evvelce hiçbir yazıtta öd tengri'ye bir atıfta bulunulmuyor oluşu ve ilkin orhun kitabeleri'nde "zaman tanrısı karar verir, tüm insanlar ölümlü olarak bu dünyaya gelir" ifadesinin yer alışı da sanki bu savı biraz olsun kuvvetlendirmektedir. yine de başlı başına müphem bir cazibesi olan türk mitolojisi ve islamiyet öncesi türk kültlerine dair çoğu hususta olduğu gibi ödlek ve öd tengri'nin ne zaman ve neyin veyahut kimlerin etkisiyle ortaya çıktıkları bağlamında da net bir söz söylemek imkansız gibidir.
  • korktuğu bir şeyin karşısında duramayarak, onunla yüzleşemeyerek kaçma eğilimi gösteren kimsedir. aşık olduğu insandan kaçan ve kendi sevgisini reddeden bir ödlektir. aynı şekilde böcek gördüğünde çığlığı basan da.
  • ödlek ile korkak arasındaki fark, bence,

    şöyle bir şey:

    ödlek, yedi kuşaktan gelme, yüreksiz insandır.

    korkaksa cesur birine dönüşebilir.

    çünkü cesaret,

    korkudan donuna da doldursan doğru bildiğini yapmaktır. içinden gelen sesi dinlemektir.
  • divanü lugati’t-türk'te zaman/felek anlamında kullanılmış.

    “alp er tonga öldü mü?
    ısız ajun kaldı mu?
    ödhlek öcin aldı mu?
    emdi yürek yırtulur.”
    (divanü lugati’t-türk, 1.cilt, s.41)

    (bkz: alp er tunga/@ay hatun)

    (günümüz türkiye türkçesinde kullandığımız yüreksiz anlamına gelen ödlekle bu aynı değil. birinin kökü karaciğer salgısı, safra anlamına gelen öd; diğerinin kökü ise zaman anlamına gelen öd...)
  • korkak, tabansız, yüreksiz.
    ödü patlamak için her an hazır ve nazır olan.
    (bkz: ödü patlamak)
  • james barlow' un başroldekiler ve vatanseverler den sonra yazdığı ,1961 tarihli romanının adıdır.
  • (ödlek) eski türkçe'de "zaman" anlamına gelen söz. günümüz türkçesi'ne anlam kaymasına uğramış hâli (bkz: #131736),(bkz: #7493946) ile "öğle/öğlen" sözlerini bırakmış olduğu düşünülür.
  • bana tanrı ya da şeytanmışım gibi yaltaklanıp sonrada benden korkanlara denir kanımca
  • korkak, en ufak seyden urken, tirsan insan modeli..
  • open database layer exchange kit.. bir odbc library subset'i.. cok nadir kullanilir pek bilinmez o yuzden..
hesabın var mı? giriş yap