• orhan doğan'ı iyi kötü gazete okuyan herkes kadar tanıyorum. fazlası değil.

    gazeteden de bu tür kişileri tanımak pek mümkün olmuyor. türkler olarak başka bir etnisite'nin herhangi bir talebini direkt "bölücülük" olarak algıladığımız için o kimliğini önceleyip siyaset yapanları da sadece "bölücü" olarak tanıyoruz. bu yüzden, mesela orhan doğan'la sırrı sakık arasında bir fark var mı, varsa nedir, hiç bilmiyorum.

    sözlükteki arkadaşlar da hakkında "orospu çocuğu" demeye gelecek şeyler yazmayanları yine bir şeylerle suçluyorlar. "adeta bir "barış güvercini" değil mi, neredeyse böyle yazılacak" esprisini sekiz yüzüncü kez ilk defa yapılıyormuşçasına vurgulu yapıyorlar.

    şehitlerin yası tutuluyormuş gibi, orhan doğan'a küfretmeyenler tunceli'de bugün kaybettiğimiz üç arkadaşımızın, kardeşimizin haberini yaşlı gözlerle almamışlar gibi pkk'lı olmakla suçlanıyor.

    yani kürt hareketi içinde yer almış herhangi bir kişi için "orospu çocuğu" demiyorsanız, biraz serinkanlı şekilde, "olan bitenler neden böyle olup bitiyor, bunların nedenleri nelerdir, acaba sahiden bizim politikalarımızda bir yanlışlık var mı?" gibi bir özeleştiriye girmeniz filan imkansız.

    ama benim ilgimi çeken adamın yeni mekânı ile ilgili yorumlar. her milliyetçi arkadaşın "cennet mi cehennem mi" yorumunda yerini alması.

    alparslan ışıklı, ki ateist olduğunu beyân etmişliği vardır, cumhuriyet mitinglerinde "bizleri hristiyanlaştırıyorlar" diye misyoneleri hedef göstermişti. elbette türkiye'de o hedefler hep 12'yle sonuçlanır, malatya katliamı oldu.

    maşallah milliyetçi arkadaşlar da kilisenin endülajns'ı gibi cennetten yer verip vermeyeceklerini ilân ediyorlar.

    benim bildiğim islâmî itikât etnisiteye göre hareket etmez.

    ama milliyetçiliğe bulaştıkça dinî referanslara da başvurmak zorunda kalır insan. yalnızca seküler nedenler, mesela ulus, bir yere kadar ölümlerin acısını dindirebilir.

    sonra birileri kalkıp neden hep yoksul çocuklar ölüyor, şehitlerimizin anneleri neden hep iki göz odada yaşıyan başı bağlı gariban kadınlar; çocuklarımız, biz, ölmeden siyaset yapılamıyor mu, boşu boşuna mı ölüyoruz, filan diye sormuyalım diye, işi uhrevî bir yerlere bağlayıp mertebe vermek binlerce yıllık insanlık tarihinden damıtılmış işe yarar çözümler olarak ortaya çıkıyor.

    bizim sıkı kemalist arkadaşlarımız da, üniversiteye girmeye kalksa içeri almayacakları şehit annelerinin ardından tanrı dağı kadar türk olmakla yetinmeyip hirâ dağı kadar müslüman oluveriyor. ama sanırım müslüman olabilmeleri için önce etnisite denilen şeyin dinî doktrin karşısında hükümsüz olduğunu öğrenmeleri gerekecek.

    ama sadece "işlevsel" açıdan konuya yaklaştıklarından öğrenmeye de pek hevesli olmayacaklar.
  • kürt ya da finlandiyalı veya fransız olup olmamasının insanlık açısından bir önemi olmadığı sabit, ama sadece basına da yansımış bulunan ve hepimizce bilinen bir takım beyanatları sebebi ile ölümünden üzüntü duymadığım şahıs...
    tıpkı onun ölen bir çok türk askerinin ardından duymadığı üzüntüden bahsediyorum...

    mekanı neresi olursa olsun, cennet olmasın...
  • 7 haziran 2015 genel seçim sonuçlarından sonra kendisini hatırladım. keşke 80 milletvekili ile meclise girildiğini görebilseydi. bu günleri yaşamak en çok onun hakkıydı.
  • "bir mermi, bir insana değdiği anda artık o bir metal parçası değil, bir katildir!" kelamının sahibi olan, vicdanı barış renginde bir adem.
  • hasan cemal hakkında şöyle yazmış:

    "düşünüyorum.
    ne yazacak tarih, orhan doğan hakkında?
    kendisiyle hapis öncesi ve sonrası barış arayışı içinde sohbetler yapmıştık. hep silahların sustuğu bir ortamın özlemini çekiyordu orhan doğan. iyi bir insandı. 'insanlığın birleştirici gücü'ne inanan bir insandı.
    insanlığın birleştirici gücü!
    bu deyiş, gündüz vassaf'ın "tarihi yargılıyorum"(*) isimli son kitabında geçiyor:
    "tarihimize bakıp aramızdaki farklılıkları abartırken, bizi birleştiren insanlığımızın hayret verici gücünü, teker teker ve hep birlikte neye muktedir olduğumuzu yadsıyoruz."
    acaba insanlığımıza sarılsak, kürt sorunu yaşanır mıydı? insanlığımıza sarılsak, şiddet yaşanır mıydı? insanlığımıza sarılsak, orhan doğan'lar onca yıl demir parmaklık arkasında yaşar mıydı?
    dile kolay:
    on buçuk yıl hapis...
    ne yazık!
    tarih ne yazacak orhan doğan'la onu hapse atanlar hakkında?.."

    http://www.milliyet.com.tr/…/07/01/yazar/cemal.html
  • derdest edildiği meclis'te dokunulmazlık hakkındaki son konuşmasında şöyle demiş rahmetli milletvekili;

    "dokunulmazlığımın kaldırılmasından ve yargılanmaktan korkmuyorum.

    çünkü ben rüşvet almadım, ihaleye fesat karıştırmadım, vergi kaçakçılığı yapmadım. ben tarihe ve tarih içinde halka hesap vermekten korkarım.

    bugün yüce parlamentonun katkısıyla birileri beni ve arkadaşlarımı yargılayabilirler. benim fikir ve düşüncelerimi kendi düşünceleriyle mahkum edemedikleri için, ellerime kelepçe vurulmasına onay da verebilirler. ama beni, beynimi, demokrasiye olan tutkumu ve insanlığa olan sevdamı asla teslim alamayacaklardır."

    yani mesele sadece dokunulmazlık değil, hala anlamadın mı?
  • 2 mart 1994'te, turkiye cumhuriyeti tarihinde ilk kez vuku bulan bir olayin icinde kendini bulan iki milletvekilinden birisi (digeri hatip dicle).

    o tarihte, ilk kez, tbmm ciki$inda iki milletvekili gozaltina alinmi$ti.

    20 ekim 1991 milletvekili genel secimlerine, shp ile ittifak yaparak katilan hep milletvekilleri (hep*; daha sonraki yillarda acilan parti kapatma davalari sonucunda, her seferinde bir ba$ka tabela altinda orgutlenen*** siyasi cizginin ilk temsilcisi idi, bugunun demokratik toplum partisi o cizginin vardigi -$imdilik- son noktadir), meclise shp catisi altinda girdikten sonra, shp'den ayrilmi$ ve buyuk bir cogunlugunun katilimiyla dep'i kurmu$lardi. 2 mart 1994'te ise, dep mensubu 6 milletvekilinin dokunulmazligi kaldirilmi$ti ve bu karar sonucunda, o gun tbmm'den cikan hatip dicle ve orhan dogan apartopar bir polis aracina bindirilerek gozaltina alinmi$ti.

    bu olayin cumhuriyet tarihinde bir ilk olmasinin yaninda, akillarda en cok kalan goruntusu ise, orhan dogan'in bu gozalti anindaki caresiz haliydi. bu ufak tefek adam, kendisine kar$i zor kullanan sivil polislere "bir dakika, buna gerek yok" $eklinde konu$maya, direnmeye cali$tiysa da, ensesinden tutularak araca ite-kaka sokulmasina engel olamadi.

    orhan dogan'in bu $ekilde gozaltina alini$i, zamanin gazetelerinde ve televizyonlarinda, "milletvekilleri tbmm ciki$inda derdest edildi" ba$ligiyla haber olmu$tu.

    bu gozaltini takip eden yargilama sureci sonunda, 10 yil hapis yatti dogan ve arkada$lari.

    dogan ve 1991'deki secimlerde meclise onunla birlikte giren hep'li arkada$lari, turkiye cumhuriyeti tarihinde, kadro ve siyaset anlaminda, bir ilki gercekle$tirmi$ti aslinda: ilk kez meclise kurt milliyetciligi yapan bir siyasi parti girmi$ti. bu ilk olmanin getirdigi avantajlar vardi, herkesin gozunun uzerlerinde olmasi ve merakla ne diyeceklerini, ne yapacaklarini beklemeleri gibi. ancak dogan ve arkada$lari, bu avantaji kullanamadiklari gibi, ilk olmanin en bariz dezavantaji olan tecrubesizliklerine yenik du$tuler. o donemde secilmelerinde pkk'nin rol oynadigini iddia edenleri hakli cikarircasina, gerek yemin toreninde yaptiklari gosterilerle, gerekse verdikleri demeclerle, o donemde 8 yildir surmekte olan dogu'daki sava$in sona erdirilmesini saglayacak siyasi acilimlara dair bir $ey soyleyemeden meclisten atildilar.

    bu ilk tecrubenin ba$arisizligi, turkiye'ye cok pahaliya mal oldu. bu sava$in bugunlere dek uzamasi, ki bu ceyrek asirlik bir sureye denk geliyor, bu faturanin en buyuk kalemi zaten. dogan ve arkada$larinin dokunulmazliklarinin kaldirildigi o yillarda, pkk, ilce ve hatta il merkezlerini gece yarilarinda yuzlerce militanla basip sabaha kadar ku$atma altinda tutacak kadar guclenmi$ti(ercan citlioglu'nun verilerine gore, $u siralarda 5000 ila 6000 arasinda oldugu tahmin edilen silahli militanlarin sayisi, 1994'te 12000'i a$mi$ti). yine o donemde pkk'nin bu guce ula$masi sonucunda benimsedigi yeni siyaset serhildan olarak aniliyordu. yani sava$i butun ulke capinda yayginla$tirmak hedefleniyordu.

    dogan ve arkada$larinin, demeclerinde hep vurgulayageldikleri "akan kanin durmasi" cagrilarina ragmen, kan onyillardir akiyor ve bu kan golunun durdurulamayi$inda, devletin izledigi politikalar kadar, akan kanin durmasi yolunda samimi adimlar atmayan dogan ve arkada$larinin da sorumlulugu var. bu ba$arisizligin dogan ve arkada$lari tarafindan muhasebesi yapilacak olursa, ozellikle uc ba$lik one cikiyor. birincisi; bu siyasi cizginin, pkk'nin o donemde kazandigi gucun ve donemin ba$bakani demirel'in sarfettigi "kurt realitesini taniyoruz" cumlesinin verdigi guvenle rehavete kapildigi ve siyaset uretme ihtiyacini hissetmedigi soylenebilir. bu siyasi cizginin ba$arisizliginin bir diger nedeni olarak; turkiye'li kurtlerin de turkiye'li diger yurtta$larla ayni kulturu payla$tiklari gerceginden hareketle, dogan ve arkada$larinin da, bu topraklarda herhangi bir siyasi sorunu cozmekten ziyade, cozumsuzlugu cozum olarak sunmak ve bunu zamana yayarak surdurmek zaafiyla -turkiye'deki diger siyasi cizgiler kadar- malul oldugunu not etmek gerekir. son olarak, milliyetci eksende, hatta pkk gudumunde siyaset izlemekte israr eden dogan ve arkada$lari, turk milliyetciliginin degirmenine su ta$iyarak kurt sorununun siyasi duzlemde tarti$ilir olma imkanlarini da dinamitlemi$tir.

    butun bunlara ragmen, demokratik ve olgun bir cumhuriyetin, bu cizginin mensuplarina tahammul etmesinde ve sukunetini korumasinda fayda var. gecenlerde bir tv kanalina konuk olan ahmet turk, bir gazetecinin "sayin turk, meclise bagimsiz adaylariniz girdiginde, icinde bulundugumuz ko$ullar da gozonune alindiginda, mecliste zorluklarla kar$ila$acaginizi du$unuyor musunuz?" sorusu kar$isinda "e ne yapalim peki? parti kuruyoruz, kapatiliyor, meclise girmek istiyoruz, izin verilmiyor, ne yapalim, ba$ka bir ulkeye mi goc edelim?" diye veryansin etti. bu sorunu, pkk'nin etkisinden kurtulamayan bu cizginin muhatap alinmasi sonucunda cozmek ne derece mumkun, orasi $upheli, ancak her secimde dogu ve guneydogu'da ortaya cikan manzara, o bolgede ya$ayan insanlarin temsilci olarak israrla bu cizginin mensuplarini gondermek istedigini gosterdigine gore, bu iradenin yok sayilmamasi ve parlamentoya girmesine tahammul edilmesi, bu cizginin parlamento icinde olgunla$masinin beklenmesi, olgunla$amiyorsa da siyasal yollardan bu cizginin acmazlarinin ortaya serilerek (bu cizgiye alternatif olacak politikalar ureterek) tasfiye edilmesi gerekir. demokratik bir ulke olarak, 84 yili geride birakmi$ bir cumhuriyet olarak, muazzam can kayiplarina ve maddi zararlara yolacan bu sava$in siyasi cozumler yoluyla sona erdirilmesi adina, turkiye'den beklenen de budur zaten.
  • onurlu bir toplumsal baris mucadelesine hayatini adamis guzel bir insandi.

    onu boluculuk ve terorizmle suclayip hapse attiklarinda benim biyiklarim daha yeni terliyordu. ama orhan dogan'i dinledigim, tanidigim icin bu olay bende buyuk etki birakti.
    boluculuk ve terorizm orhan dogan gibi okuyan, dinleyen, izleyen, barisi iliklerine kadar hissedip siddetin son bulmasi icin canini ortaya koyabilecek birine hic uymuyordu. akli fikri bu ulkenin birligi icinde adil, onurlu bir yasami herkesin surdurmesi mucadelesindeydi.

    dep'ten milletvekili olmasi bircoklari icin onun 'terorist' olarak damgalanmasi icin yeterli oldu ama benim icin kimlerin gercekten teror ve siddeti sona erdirip, kimlerin bu ulkede boluculuk yaptigini anlamam icin cok da faydali oldu. birilerinin dep'te olmasi ya da devletle iliskili olmasi, yargiya varmak icin yeterli degildi

    bugun bir fotografina denk geldim. heralde calisma ofisinden.
    bakimli, guzel giyimli.
    duvarda haneke filmi piyanist ve pink floyd'un the wall posterleri duruyor, 2-3 tane de tablo var.
    muzigi, filmleri, kitaplari, kizini ve hayati seviyordu.
    ama icinde yasadigi topluma ve ulkeye duydugu sorumluluk, bunlari doyasiya yasamasina izin vermiyordu.
    siyasete girdi, milletvekili oldu, fasist zihniyetin polisi tarafindan ensesinden tutulup meclisten cikarildi, hapse konuldu. ve nihayetinde guzel kalbi bu kadarini kaldiramadi.

    mekani cennet olsun
  • "orhan doğan'ı tanıyınca, onu da çok değer verdiğim insanlar arasına hemen koydum. o, başka bir insandı. bu çağda böyle bir insan beklemiyordum. kendinden çok başkalarını düşünen az insandan biriydi. orhan doğan, yalnız doğu beyazıt'ta değil, fırat'ın ötesinde değil, türkiye'nin birçok yerinde tanınıyor, seviliyordu. büyük bir avukattı. insanlara sevgiyle yardım ediyordu. mesleği avukatlıktı da hukuk kültürü yanı sıra geniş bir kültürü vardı; edebiyattan müziğe, kürt ve türk destanlarına kadar..."

    (bkz: yaşar kemal)
  • cizre’nin çocuğuydu o. aradan kaç yıl geçerse geçsin, kaç kilit kaç parmaklık ardına konulursa konulsun, toprağından hiç kopmadı. her seferinde geriye döndü ve son dönüşünde yüzbinler tarafından uğurlandı. barış ve demokrasi mücadelesinde, eğilmeyen duruşu ile bizlere örnek olan orhan abiyi sevgi, saygı ve minnetle anıyorum...
hesabın var mı? giriş yap