• ayfer tunç'un tuğladan hallice son romanı.

    osman yeni bir şey söylemeyen romanlardan; tutunamayanları, kaybedenleri, miras yedileri, vazgeçenleri anlatıyor. anlatabilme başarısı ise muazzam.

    romanın kurgusu osman'ın günlükleri, hayatına tanıklık etmiş insanlarla yapılan söyleşiler ve mektuplarla oluşturulmuş. geride bırakılan günlüklerin izinde söyleşiler yapan ve tüm bu verilerle roman yazmayı planlayan bir anlatıcı var.

    romanın en başarılı yönü, yaşamın ne kadar göreceli olduğunu gözler önüne sermesiydi. osman'dan dinlediğiniz bir olay, tanıklarda bambaşka biçimlere dönüşüyordu. herkes kendi penceresinden anlattı hikayeyi. "yaşamda mutlak doğru var mıdır?" sorusuna roman avaz avaz "yoktur" diye bağırıyordu. farklı açılardan çekilen fotoğraflarda gerçek bambaşka bir hale geliyordu. gerçek hangisiydi diye takılmadan ama merak ederek okudum kitabı.

    kişisel olarak osman'a yaklaşımım ise, sevilecek bir karakter değil maalesef ama iz bırakanlardan. romanın başında ve sonunda kendisini anlamaya çalışsam da bana sinir harbi yaşattı. en yakın arkadaşı çağatay'ın da söylediği gibi osman, "hayalleri olan ama çabası olmayan" biri. erken vazgeçen, çabuk sıkılan, hemen tüketen. deliler gibi aşık olduğu kadına yaptıkları göz önünde bulundurulursa yaşadığı her şeyi sonuna kadar hak etti. elbette edebiyattaki aylaklık, mirasyedi olma klişesine göndermeden de bahsedebiliriz ama ayfer tunç böyle bir dertle anlatmamış bence, bir kuşağı betimlemiş. ayakları üzerinde durmaya çalışan kadınlar ve kaybeden şımarık erkekler.

    beni en fazla etkileyen hikâye, kubilay ve gün'ün öyküsü oldu. kubilay'ın gün'ün ardından hayata tutunamamasını da anladım, sevgisini kıskandım. ne güzeldi be! adeta ben yaşadım. gazi ile arkadaş olmak istedim. zamanla bağımızın koptuğu tüm arkadaşlarım için bir daha üzüldüm.

    roman öyle güzel örülmüş ki kızsanız da öfkelenseniz de herkesi anlıyorsunuz. osman'ın babasına nefret kustuğu müthiş mektuba (edebiyat tarihimize geçecek çok kıymetli bir metin ortaya koymuş ayfer tunç) rağmen necmi bey'i de anladım. osman'ın romanını yakmasına neden olan levent'i de anladım sanırım.

    son söz niyetine ayfer tunç hep 90'larda kalmış gibi. ama nasıl güzel anlatıyor.

    not: can yayınlarından çıkan 500 küsur sayfalık kitabı incitmeden kısa sürede okuduğum halde elimde on parçaya ayrılmış olması yetmemiş gibi yer yer (oldukça fazla) silik baskıya maruz kaldım. talihsizliğim deyip geçemeyeceğim.
  • dün sabah saat 6 gibi beni arayan ve "ben osman nerdesin?" diyen şahıs, eğer yalan söylemiyorsa. diyalog şöyle gelişmiştir.

    görükle'de gün doğmaktadır. carpe diem'in telefonu acı acı çalmaya başlar ve o anda uyku haram olmuştur...

    carpe diem: efendiğm...(uyku dolu bi sesle)
    osman : alo, nerdesin
    c.d. : ya sen kimsin yaa??!! (şahsın telefonu kayıtlı değildir.)
    osman : ben osman, sen x değil misin?
    c.d. : evet benim
    osman : nerdesin??
    c.d. : (carpe diem kıllanmıştır. nerede olduğunu söylemek istememektedir.)
    uffff... ben seni çıkaramadım osmancım kusura bakma!
    osman : (bişey demeden, hangi osman olduğunu da söylemeden telefonu suratıma kapatır.) (bkz: dumur)

    barış manço haksız değilmiş "osman bir deli oğlan" diye şarkı yaparken...
  • 386-dx 40, 8 mb ram i olan bir adama 40.000$ lik
    software satan bir hayvan.
  • barış manço'nun müthiş sarkısıdır. sözleri buyrun:

    osman bir deli oğlan onyedisinde
    bir dikili taşı yoktu şu fani dünyada
    osman yoksul osman garip osman bir deli oğlan
    osman sahipsiz osman bir aşık oğlan

    şerife bir güzel kız onbeşinde şerife ay parçası
    şerife elma yarısı şerife bey kızı şerife ağa kızı
    osman kim şerife kim derler
    derler de araya girerler ağalar beyler

    sana yoksul dediler osman garip fakir dediler osman
    ağa kızı nene gerek seni oyuna getirdiler osman
    gel büyük sözü dinle osman hani kan kardeştik osman
    o kızı sana yar etmezler gece vakti dellenme osman
    bırak o silahı yerine osman silahla mertlik olmaz osman
    allah'ın verdiği canı almak sana mı kaldı osman
    destur be tövbe de osman yüzbin kere tövbe de osman
    tetik kolay düşer ama osman dur osman
    dur çekme osmaaaaaan

    osman bir deli oğlan onyedisinde
    bir dikili taşı yok derlerdi şu fani dünyada
    dinleyin ağalar dinleyin beyler
    üç günlük dünyada üç kuruşluk mala gönül verenler
    bilesiniz artık osman'ında dikili bir taşı var
    bir avuç toprağa dikili bir taşı
    bir de ağızdan ağza yayılan yanık bir türküsü var osman'ın
  • öyle bir geçer zaman ki dizisinin halk arasındaki adı.

    örn:
    - kız fatmaabla, akşam zekiye teyzemlere gidelim mi oturmaya?
    - olmaz kız akşama osman var, onu izliycem...

    gibi.

    not: diyalogdaki kişiler * ve kurumlar * tamamen hayal ürünüdür. gerçek kişi ve kurumlarla hiç bir ilgisi yoktur.
  • milenyumun başlarında ailemle yaşadığım evde bizimle birlikte hayat sürmüş olan mavi renkli muhabbet kuşunun* adı..

    yavuklumun hediyesiydi.. uçamadığını aldıktan epey sonra farkettik ama kuşçuya götürüp "al bu uçmuyor" demek de içimizden gelmedi açıkçası.. bize gelmişti o "can"..

    osman yürürdü.. paytak paytak ama çok hızlı yürürdü.. fiskos masasının altındaki alçak tüneği çok sever, koşa koşa oraya gider ve mevzilenirdi.. uçuş talimleri yaptırırdım ama bir tavuktan daha uçucu değildi sıpa.. kanadı doğuştan kırık olduğu için tedavi de ettiremedik ama onu çok sevmiştik..

    hakkını helal eder umarım hepimize..
  • barış manço şarkısı olanda osman'a dur ihtarı verilen yerdeki delay efekti çok acayip:

    (3:04) dur osman dur, çekme osmaaaaa(elmaelmaelmaelmaelmaelma - fadeout)
  • osman = baby dragon. daha ne diyim. bilene karizma yapar anca
  • çok acıklı bir klipi vardı. şarkıyı dinlerdik küçükken ağlardık. bir de her dinleyişimin sonunda heyecanla beklerdim belki bu sefer intahar etmez diye osman. "osmaaan biir deli oğlan...yabma be osman, osmaaaaaaaaaaaaaaaan!" diye bitiyordu..yazık.
  • superman gibi bişey operating-system-man anlamına gelir
hesabın var mı? giriş yap