• sessiz, sakin giden otobüsün ön taraflarında, koridor kenarında oturmuş müziğimi dinlerken, otobüse genç bir kız biner ve akbili olmadığı için arka tarafa doğru gidip birinden akbil alır. geri dönüp akbili kullanmaya giderken, daha önce dikkatimi çekmeyen, arkamda oturan adamın sağlam bi şekilde ayağına basar... sonrası şöyle gelişir:

    kız: ay ay ay aaay çok pardon.. ay afedersiniz.. (gerçekten üzüldüğü ortadadır)

    adam: (yüksek sesle, gülümseyerek, doğulu aksanıyla) hiiç önemli değil, zaten benim ayaklarım büyük..

    ben puhaahahhah diye içimden kahkalar atıp arkama dönüp baktığımda, adamın yüzündeki, kızın sıkıntısını giderdiğini düşünmesinin verdiği rahatlıktan oluştuğunu düşündüğüm tebessüm halen devam etmekteydi.. ki diğer bütün yolcuların sessiz gülmekten kaşları gözleri oynuyordu..
  • (yurtdisinda) bir belediye otobusunde cayir cayir a tout le monde calmasi.
  • 15f kadikoy-beykoz ortacesme hattinda mekik dokuyan koruklu ikarus'lardan birindeyiz. yillardan 1994 ya da 1995. otobuste oturacak yer kalmamis, ayaktakiler de, soforun talimatiyla arka tarafa dogru ilerleyip orada istifleniyorlar. ancak, arkaya dogru ilerlemeye calisan yolculari otobusun ortalarindaki yan yana dizilmis koltuklarda oturan, daha dogrusu yayilan bir okuz engelliyor. okuz diyorum, cunku baska bir kelime yok onu anlatacak. bilinen maganda vs ozelliklerinin hepsini tasiyor sanki. bacaklari biraz daha uzun olsa, karsi koltukta oturan teyzenin kucagina koyacak bacaklarini. adeta bir kopru kurmus. yolcular 15 metre engelli yuruyus parkurundaki tek engeli, otobusun ortasindaki okuzumuzun barikatini asarak, arka tarafa dogru ilerliyorlar. bu arada okuzumuzun dunya umurunda degil, cunku kitap okuyor... evet. kitap okuyor. sasirdiniz degil mi! ustelik okudugu kitap oldukca kalin, en az 600-700 sayfa. yuzunde garip ve surekli bir gulumseme var, hatta gulumserken dudaklarinin arasindan tukuruk baloncuklari cikip patliyor. surekli bir gerinme ve esneme halinde olan okuzumuz, sonunda kitabin kapagini otobusteki merakli yolculara gosteriyor. yayilmasinin, gulumsemesinin, otobusteki igrencliginin nedeni o zaman ortaya cikiyor. evet. kitabin adi: orgazm.
  • yaklaşık 12 saat sürecek şehirlerarası bir yolculuğa başlarken yanımdaki koltuğun boş olduğunu görerek sevindim, bi süre sonra 7-8 yaşlarında kara kuru afacan bi erkek çocuğu oturdu yanıma. muavin ablamızın yeğeniymiş, bir sakıncası var mı dedi yok dedim tabii ki. yol arkadaşımla dostluğumuz pekişsin diye şeker ikram ettim kendisine, almadı. hayret dedim, çekingen herhalde, yoksa bi çocuğun şeker ikramını reddetmesi olur şey değil!

    bundan sonraki kısımları ara ara hatırlıyorum yorgunluktan uyukluyordum çünkü. hostes hanım, arada bir gelip tamam geliyorum bekle falan diyor bizim ufaklığa. bir ara baktım, bizimkinin eli pipisinde. kapattım gözlerimi tekrar açtım, oturduğu yerde sallanıyor. çok küçük de değil, yok canım yapmaz herhalde diye düşünerek bi taraftan hostese bakınıyorum. abla geldi, bizimki kalktı yerinden, fırladı hatta! evet, yapmış oraya yavrum, tutamadı herhalde, fırçayı yedikten sonra, geri geldi oturdu ıslaklığın üstünde. sonra oraya bi örtü serdiler, pantolonu da değiştirdiler ama artık utandığı için hiç konuşmadı benimle yol boyu. gecenin ilerleyen saatlerinde yanımdaki ufaklık kalktı, yerine bi teyze oturdu. teyze örtüden şüphelendi, ben de arkadaşımı ele mi vereyim, ıslaktı orası ondan serdiler dedim. ama yemedi teyze, "burası hemi ıslak hemi de sidik kokuyo" diyerek ortalığı birbirine kattı ve arkadaşımı rencide etti! teyzeyi başka yere aldılar ben de ıslak ve sidik kokan koltuk eşliğinde yola devam ettim.
  • 93m ile mecidiyeköy'den zeytinburnu tarafına ilerliyorum. sağımda, pencere kenarında bir kız oturuyor. önümde en son durakta binmiş bir kız oturuyor. onun yanında da bir erkek ama belli fırlama biraz. bu kişiler, bir birlerine tamamen yabancı.

    e5'te seyir halindeyken sağ tarafımızda, çok alakasız bir yerde, havai fişekler patlamaya başlıyor, tabii herkes dönüp izlemeye başlıyor. o arada ön çaprazımdaki fırlama, yanındaki kıza dönüyor birden ve "bak sen yanıma oturdun diye havai fişek gösterisi yaptırıyorum" dedi, herkes gülmeye başlıyor ve ben o arada havai fişeklere doğru sağa dönüyorum, tabii doğrultu olarak yanımdaki kıza bakıyorum da zannedilebilir. o anda kız benim ondan tarafa baktığımı görünce bana dönüp "o kadar zaman oldu, yanımda oturuyorsun, hiç havai fişek patlatmadın" dedi. bu arada hal-i hazırda gülmekte olanlar yerlere düşmeye başladılar. ben ne diyeceğimi bilemez halde, kem küm ettim biraz. insana böyle de yüklenilmez ki!
  • bizim otobüsü kullanan abi kırmızı ışıkta durdu, kapıyı açtı ve hemen bitişikte duran otobüsün şoförüne ''nuriiii seni seviyorum, nuriiiii bak seviyorum seniiiii'' diye bağırmaya başladı. biz tabi ilan-ı aşk eden sentimental şoförün yolcuları olduğumuz için, hafif bir şaşkınlıkla gözlerimizi nuri abiye çevirdik, nası bi tip diye merak ettik. elini hafifçe kaldırıp bırak yaaa işareti yapıyordu. pek oralı olmadı. sonra yeşil ışık yandı. ama nuri abi bu aşka yeşil ışık yakmadı. bastı gitti. platonik bir şeydi demek ki.
  • kalabalıklaşmaya başlayan bir otobüste inilecek durağa yaklaşıldığında koltuktan kalkılıp orta kapıya doğru yönelinerek kırmızı düğmeye basılır. durakta durulduğunda orta kapı açılmadığından, düğmeye bu kez sertçe bastırılarak şoförün kapıyı açması sağlanır. inmeye başlamışken, açılan kapının önünde dikilmekte olan iki dallama herifin, tarafımca hala tam olarak anlaşılmayan bir sebepten ötürü aynı anda "kaptan orta kapıyı kapasana" diye ünlemesiyle kapının kapanmaya başlaması bir olur. otobüsten inişi kapanan kapıya sıkışmadan anlık bir hızlanmayla gerçekleştirmekte başarılı olunsa da kapının hareket eden kanadı omza temas eder. iner inmez geriye dönülüp o iki denyoya doğru "ben inerken neden kapıyı kapattırıyorsunuz?" diye seslenilse de, otobüs, kapısının kapanışını tamamlayarak yoluna devam eder. karışmış bir kafayla ve akla gelen o çift denyoların otobüsü durdurup aşağı inerek kavga çıkartabilme ihtimaliyle eve doğru yürünür.
  • otobusle ilerlenirken disardan gelen bir bok kokusu iceriyi sarar. insanlarin ben yapmadim tavri burunlarini kapatarak ve ellerini yelpazeye burundurup burun onlerini yelleyerek belli eder. tam bu sirada arkalarda bir yerlerde afacan oldugu konuşmasindan belli bir cocuk babasina donup; "uufff baba yine sen yaptin dimi uuff çok pis kokuyooo" diye bagirmasiyla otobus ahalisine tüm kokuyu unutturur.
  • x takımı taraftarının bir maç sonrası körüklü otobüse doluştuktan sonra keskin bir viraja girerken taraftarın "şarampole kaptan" diye tezahüratta bulunması...
  • taksimde zehirleyen patatesli böreğin, 16d de bir gün önceden yenen ıspanak olarak çıkarılması. çaprazımda oturan kadının ıslak mendil verdikten sonra aynen otobüsten inmesi, ikinci posta kusmuk ağızda beklerken muavinin "buyur kardeşim" şeklinde beyaz bir torba uzatması, benim o beyaz torba ve berbat olmuş sweatshirt ile son durağa kadar gitmem, gidene kadar da otobüsteki bilimum ıspanaklı bölgeleri selpakla temizlemem, inene kadar hiç bir yolcuya bakamamam.
hesabın var mı? giriş yap