• közde patlıcanı a$mı$ ancak garsonları da bi o kadar ayı olan mekan. bitanesiyle aramızda $öyle bi diyalog bile ya$andı

    -közde patlıcan var mı?
    -hayır.
    -tüh her zaman olurdu. hatta neredeyse onun için gelmi$tim (gülerek)
    - güle güle o zaman. (son derece ciddi)
  • galatasaray'da bulunanı burnumun direğini sızlatıyor.

    özledim ulan!

    kışın soğuktan donarken kırmızı burunlarla kendimizi içeri atıvermeyi, öğrenci kafasıyla en ucuz şarapları söyleyip çakır kafa her şeye gülmeyi, yan masalarla muhabbet kurmayı, buradan başka mekana geçmeyi, peynir tabağını, peynir tabağındaki renkli paskalya yumurtasını, ortamını, müdavimi güzel insanlarını, müziğini.

    şarabın lüks olmadığını öğretmişti bize pano. lüks olmadığını ama müthiş keyif verdiğini.

    imkansız da olsa keşke açılsa tekrardan...
  • ...4 sene oldugu halde şu komilerinin, garsonlarının olayını anlayamadıgım; (nefret ediosanız bu işten yapmayın yauv! o getirdiğin güzelim şaraba da geçiriosun gerginliğini yani... olmuo.) fakat hem yemek açısından hem meze açısından kaliteli olarak gözlemlediğim, hoş ve ucuz mekan.
  • pasaj pasajken pano'da meyhaneydi. şarap o kadar ucuzdu ki girmeye korkardık. sonra postmodern rüzgarlar önce pasajı kavurdu, istiklal trafiğe kapandı. meyhaneler devrildi şarapevleri açıldı, şarapçılar sokaklara saçıldı. yeni gördüm, son kale paris de düşmüş! (bkz: erkekler aglamaz)
  • 1898'de panayot papadapulos tarafından kurulmuş olan panayot meyhanesi'nin (tektekçi) restore edilmiş, çeşitlendirilmiş, dönüştürülmüş, burjuvalaştırılmış, modernleştirilmiş, bana göre bozulmuş halidir.. panayot pano şarapevi olmadan önce genellikle beyaz mutuk şarabı satılırdı ( asıl köpek öldüren'in güzel marmara değil mutuk olduğu da iddia edilir ) çok ender, maddi durumu daha iyi olan ve tezgah arkasında yerleri olan müdavim babalar daha kaliteli şaraplar içerlerdi.. meze olarak sadece haşlanmış yumurta ve haşlanmış patates vardı.. sokakta gördüğünüz şarapçılarla birlikte üstü başı yerinde memurlar, öğrenciler, edebiyatçılar bir arada ve ayakta mutuk şaraplarını içer sohbet ederlerdi.. herkes birbirine şarap ısmarlardı.. bir keresinde hiç unutmam gofret fabrikasında çalışan bir amca bir torba dolusu kalitesiz gofret getirip bütün meyhanedekilere dağıtmıştı.. bir kısmını da çocuklarına götürmek için ayırmıştı.. bugüne kadar yediğim en lezzetli gofretti..
  • istanbul'da yılların şarapçısı...

    ama bir de dörtyüz yıl öncesinden halefi de vardır aynı adla: şerbetçi pano

    "ben islâmbol'da mahmûd paşa hammâmı dibinde şerbetçi yano değil miyim?"

    .

    evliya çelebi'nin çevriyazısındaki şerbetçi yano, sadeleştirilmiş metinde (nedense) pano olmuş.

    (acaba sadeleştirmeyi yapan zat, yky'ye gidip gelirken şarapçı pano'ya da mı uğrarmış merak ettim şimdi.)

    sadeleştiren yano'yu pano yapınca ben de şerbetçiyi şarapçı yapıverdim gitti.
  • 2010 a kadar olan iç mekan tasarımını aşşşşşşırı özlediğim şarapevi. kastettiğim şey tabii ki uzun, yüksek, ahşap, sıra sıra dizilmiş olan masalar. ve o yüksek masalarda ayakta içilen no:59 ya da no:10 şaraplar. uzun masalarda ayakta takılıp aynı masayı tanımadığınız kişilerle paylaşma ve sosyalleşme imkanı oluyordu. bina tarihi olduğu için o masaların kısa kenarı pencere denizliklerine dayanmış durumdaydı ve o denizliklere oturup dudağımız dilimiz morarana kadar şarabımızı içerdik.
    (bkz: eski türkiye)
    (bkz: eski istanbul)
  • 90'larin başinda haydar'da bira mi daha ucuza gelir pano'da şarap içmek mi hesap ederek gidilen bir yerdi, bazi köşelerde ortadaki mermer sütuna odaklanarak bakan, o baktiği noktayi kaybettiği anda düşecekmiş gibi duran mor burunlu amcalar olurdu. onun dişinda üniversiteli gençler olurdu ama bu gençlerin de halleri hiç de steril bir halde olmazdi. saç baş karişmiş olurdu. sonra birden değişen dekorasyon, uzun saçli garsonlar, inanilmaz steril tipler, "ay avrupadan bir dostumuz gelse getireceğimiz mekan yok" diyen tiplerle doluverdi. patlamadan sonra yine biraz fiyatlariyla ortamiyla yumuşadi. ama hala eski meyhane tadini ayakta meze dolu tezgahta içerek arayanlar için tam yan pencerelerinin karşisindaki nizam'in yanindaki meyhaneyi öneririm. yine eskisi gibi cümbür cemaat mor burunlu amcalar, servis diye önünüze konan paket kağitlari, "hemen abi" diyen garsonlar ama şarap yok nerdeyse tek içki raki.. ama olsun iki mekanda güzel bir orda bir orda . ne demiş hayyam. bik bik yazacağina iç bir kadeh daha.
  • 1998'den beridir vi$ne $arabı icilir.. 2-3 sene kadar önce el degi$tirdi, eskiden viktor levi ile sahibi aynıydı $imdi degil, $imdiki sahibinin hemen yanındaki ghetto'da da ortaklıgı vardir..
  • - şefim, baksana kadehe...şarapta tortu varmış..
    - bi saniye hemen kadehi değiştiriyorum.
    - kadeh? tortu? kadeh tortu mu yapıyor? şarap problemli kardeş..
    - tamam hemmen* kadehi değiştiriyorum..
    gibi ilginç garson diyaloglarını yaşayabileceğiniz, bütün ısrarınıza rağmen şarap değiştirilmeyen mekan....
hesabın var mı? giriş yap