• --- spoiler ---

    adamların 2.5 milyon euroluk evi yanıyor. sigorta ihmalden ötürü karşılamıyor. sonra krediyi ödeyemiyorlarmış
    sonuçta evde yanan şey 3-5 eşya mobilya.o kadar. iç dış cephe mutfak banyo vs yeniler en kötü satarsın. arsa payı bile yeter. gören de sanacak eve bomba düştü ve evin arazisine 100 yıl çivi çakılmayacak. bu insanlar evi kredi ile almadı mı. ev yanınca işsiz mi kaldı bu insanlar. sonuçta kredi taksiti ödeniyor. hatta adam terfi de almıştı . ev yanınca ne değişti. dağ başındaki babalarında kalırlar bunca tatava da olmazdı.
    --- spoiler ---
  • coldplay'in bugün itibariyle çıkan yeni mükemmel single'ı. daha introsundan yakalıyor insanı, çok iyi olmuş çok...

    http://www.youtube.com/…0nq&feature=player_embedded

    buyrun bu da sözleri:

    when she was just a girl
    she expected the world
    but it flew away from her reach
    so she ran away in her sleep
    dreamed of paradise
    every time she closed her eyes

    when she was just a girl
    she expected the world
    but it flew away from her reach
    and the bullets catching the tees

    life goes on it gets so heavy
    the wheel breaks the butterfly
    every tear a waterfall
    in a night, the stormy night she closed her eyes
    in a night, the stormy night away she flies
    dream of paradise

    so lying underneath the stormy skies
    she said i know the sun's set to rise
    it's gonna be paradise
  • üzerine söz söylenebilecek sağlam bir konuyu vasat altı bir senaryo ve kötü bir kurgu ile ıskalayan ancak seyir keyfi fena olmayan, 2023 model, alman yapımı netflix filmi.

    film, tarihsel süreç içinde önce doğaya diz çöktüren, sonraki aşamada da hesaplaştığı tanrıyı devre dışı bırakan insanın, bilim ve teknolojiyi kullanarak yaşlanma ve ölümün üstesinden gelme çalışmalarına ilgi çekici bir çerçeveden yaklaşıyor.

    aeon adlı şirket, dna'ları uyuşanlar arasında kişiden kişiye zaman aktarımını geliştirmiş, zenginler parayı bastırıp yaş satın alarak ömürlerine ömür katarken sosyal atık olarak görülen göçmenler, yersiz yurtsuzlar bu şirketin zaman havuzu haline getirilmiştir. sefalet içinde çöplük gibi mekanlarda yaşayan kaçak göçmenler, ömürlerinden 15-20 hatta 40 yılını satarak gençliklerinden olup bir iki gün içinde hızla yaşlanırken; yaşlarını sattıkları zengin yaşlılar da satın aldıkları yeni ve genç yaşamın tadını çıkarmaktadır.

    şirketin yeni teknolojiyi sunumu oldukça cezbedici ve albenilidir: "wolfgang amadeus mozart 35 yaşında öldü. zamansız ölümü bizi hangi başyapıtlardan mahrum etti. mozart’ın 80 yaşına kadar yaşadığını, 120, 150 yıl yaşadığını düşünün. friedrich schiller'i düşünün. frida kahlo, nelson mandela, marie curie, başka neler başarırlardı. insanın topluma katkı süresini yaşın değil kişinin kendisinin belirlediği bir dünya. şimdiki ve gelecekteki tüm nobel ödülü sahiplerinin bugün itibariyle alıcı veri tabanımıza dahil edildiğini büyük bir mutlulukla ilan ediyorum..."

    lakin insanlığın faydasınaymış gibi sunulan bu yeni teknolojinin ardındaki sistemin ne kadar karanlık ve vahşi bir yapılanma olduğu kısa sürede ortaya çıkacak ve olaylar, şirketin yılın en çok bağış toplayan çalışanının başına gelenler üzerinden gelişecektir.

    hep daha fazlasını, daha iyisini, daha lezzetlisini arzulayan insanoğlunun sonsuz bir iştihayla geliştirdiği kontrolden çıkmış teknoloji, bu tarz distopik filmlerde yapılan gelecek öngörülerini kuru bir kehanet olmaktan çıkarıyor doğrusu. çünkü nereye gittiğini bilemediğimiz ve ayak uydurmakta zorlandığımız, aşırı yüksek tempoda bir değişim-dönüşüm yaşıyoruz.

    piramidin en tepesinde yer alan, emir verip itaate zorlayan kesimlerin tetiklediği değişim dönüşüm eşitsizliği, sınıfsal uçurumu artırırken ahlaki yozlaşmayı, etik körlüğü, duyarsızlaşmayı beraberinde getirmiş bulunuyor. zulme alıştırılan geniş yığınlar direnişi, mücadeleyi düşünmediği gibi artık sisteme itaatkarca uyan bu alt sınıflar da büyümeden, gelişmeden, teknolojinin nimetlerinden yararlanmak, hazzın ve mutluluğun peşinden koşmak istiyor. haliyle doyumsuzluğu öğretleyen, sürekli yeni ihtiyaçlar üreten bu kaotik sistem kutsanıyor, hayatı anlamlı ve zevkli kılan değerler kolayca hasıraltı edilip yaşamaya ve takdir edilmeye değer yaşam modelleri kolayca geri plana itilebiliyor. bu vesileyle mutluluk ve anlamsızlığı aynı toprağın çocukları olarak birbirlerinden ayrılamaz olarak niteleyen albert camus'yu anmış olayım.

    insanlığın büyümeye, gelişmeye olan takıntısı, onu önüne çıkan her türlü engeli yok etmeye ayarlı bir vahşiye dönüştürüyor. sosyal adaleti tesis etme, ekolojik dengeyi koruma, aile bağlarını gözetme gibi her türden değer bu vahşi tarafından bir çırpıda gözden çıkarılıyor. zira her şeyi tüketim ve haz formuna indirgeyen insan tanrılaşmak, her şeye hükmetmek, mutlak cenneti yeryüzünde yaşamak istiyor. kanaat etmek yerine daha fazlasını arzulayan insan bunu yaparken, halledilmesi gereken teknik bir sorun olarak gördüğü ölüme savaş açıyor, zombi yaşamı evetliyor. dolayısıyla mekanikleşiyor, kendi kendisine yabancılaşıyor. anlamdan vazgeçen insan merhametten, güzellikten ve ahlaktan kopardığı dünyayı belirsizlik ve karmaşanın egemen olduğu puslu, gri, mekanik bir yere dönüştürüyor.

    genetik mühendisliği, onarıcı ilaçlar, nanoteknoloji, yapay zeka, biyoteknolojiler ve bilgisayar algoritmaları yardımıyla hayatımıza hükmeden dataizm üzerinden hem beyinlerimiz ve zihinlerimiz hem de bedenlerimiz şekillendiriliyor. aslında bu bir evrim süreci olarak görülüyor. human’dan transhuman’a, human1’den human2’ye, insan 1.0’dan insan 2.0’a geçilebileceğini, transhuman’ın ara geçiş varlığı olduğu, sonrasında posthuman sürece geçileceği belirtiliyor. giderek sürümü yükseltilmiş süperinsanlar üretilecek ve insanlık anlamdan yoksun, hiçlikten üreyen dipsiz bir uçuruma yuvarlanacak. zira nick bostrom, "etik, duygu, ahlak, değer gibi kavramların anlamsız olduğunu insanlık zamanla öğrenecek." derken nihilizmin kapısını aralar. ne de olsa güç, hırs ve tutku üzerine kurulu olan batı düşüncesi için rasyonel olan, daha güçlü olan makuldür.

    yuval noah harari'nin yazdıklarına kulak verirsek sürümü yükseltilmiş süperinsanlar üretilmesini hiç de ütopik bir heves olarak görülmediğini öğreniriz. ona göre kimi biliminsanları ve düşünürler, modern bilimin öncü gelişmelerinin ölümü yeneceğine ve insanlara sonsuz gençlik bahşedeceğine inanıyorlar. google'un mühendislik yönetimine atanan ve google'da "ölümü çözmeyi" hedefleyen calico adlı bir şirket kuran mucit ray kurzweil ve yine google ventures yatırım fonlarını yönetmek üzere atanan ve insanın 500 yıl yaşamasının mümkün olduğunu iddia eden ölümsüzlük savunucusu bill maris bunlardan sadece ikisi. yine silikon vadisinin diğer girişimlerinden paypal'ın kurucularından olan ve ölümle savaşmayı ve ölümü yenmeyi planladığını iddia eden peter thiel'i de bunlara eklemek mümkün. milyar dolarlara hükmeden bu kişilere göre 2050 yılına kadar, her on yılda bir ölen dokuları yenileyip el, göz ve beyinleri biraz daha iyileştirecek ve insanı yeni baştan yaratacak tedaviler geliştirecek klinikler inşa edilecek. böylece şişkin cüzdanlara ve banka hesaplarına sahip herkes kefeni yırtıp ölümsüzlüğü yakalayabilecek. bütün bunlar olup bittiğinde insan artık iradesi, duyguları, vicdanı olan özgür bir birey olarak tanımlanmaktan çıkacak. bedeni algoritmalardan oluşan organizmaya, benliği de matematiksel örüntülere indirgenmiş biyokimyasal bir sistemler toplamı olarak görülmeye başlanacak insanlar.

    ölümü kabullenerek insanca yaşamı dışlayan insan, hayatta kalmak uğruna aslında kendisini canlı canlı gömüyor, ölümsüzlük uğruna yaşamı feda ediyor. oysa chul han'ın ifadesiyle "ölümden bir kirmiş gibi kaçınan yaşam kendi boşaltımlarında/ifrazatında boğulmak zorunda kalacaktır."

    yine byung chul han ile bitireyim: "yaşama evet demek, ölüme de evet demektir. ölüme hayır diyen yaşam kendine de hayır demiş olur. bizi zombi yaşamın paradoksundan kurtaracak tek şey, ölümü yaşama geri veren yaşam biçimidir."
  • dinlerken, kalbimi midemin tam ortasına yerleştiren coldplay şarkısı.

    kollarını iki yana açmışsın, gözlerini kapatmışsın, bi iskelede denize doğru bisiklet sürüyormuşsun gibi, ama denize bi türlü düşemiyorsun gibi.
    çok yüksekten düşüyormuşsun ama bir türlü ayakların yere değemiyormuş gibi.

    belki de gerçekten çok yüksekten atlıyorumdur bu kez.
  • 2,5 yaşındaki kızımın hergün 10 defa klibini izlediği ve izlerken aynı zamanda nakaratına da eşlik ettiği sevimli şarkı.
  • coldplay'in dunya disi bir muzik yaptigina hep inanirdim ve paradise ise artik bunun resmen bir kaniti oldu. birak calsin hayatimin arkafonunda, bir sarki ve klibi bu kadar guzel dinlemeye ve izlemeye doymadan insana hissettirilebilir mi arkadasim ya.
  • çok, çok, çok güzel yaa! ne zamandır bu kadar güzel bir klip izlememiştim. işte cennet böyle bir şey olsa gerek.*
  • uzun zamandır dinlediğim en iyi yabancı şarkıdır. herşeyiyle güzeldir, alır götürür. klibine ise diyecek hiçbirşey yok, şahanedir.
  • clocks şarkısını ilk dinlediğimde bu şarkıdan daha iyisi olamaz diyordum, şimdi paradise için aynı şeyi söylüyorum:

    coldplay daha iyisini yapana kadar en iyisi bu!
  • insanın damarlarına mutluluk enjekte eden coldplay şaheseri.
hesabın var mı? giriş yap